Öz Tehdit
Yeneceğim demiyorum, yalnızca korkularımın korktuğu taarruzun davetiyesini veriyorum.
Yeneceğim demiyorum, yalnızca korkularımın korktuğu taarruzun davetiyesini veriyorum.
Evet... Satıyorum... Yok mu arttıran... Üç... Beş... Hadi ama... Bu çok fonksiyonlu kalbe sahip olmak istemez misiniz... Bakmayın öyle gözümün içine... Tamam... Tamam... Üstüne ben para vereceğim... On... Yirmi... Yüz... Yok mu alan... Hadi ama... Sahibin
bir kuş ölümünün farkına göklerden daha iyi kim varır ki?.....kimi zaman' bir kuş gibi uçmak istiyorum' dediğine göre elbet vardır haberin...
Ömür dediğin ruh halinle bezenir; bazen tüy hafifliğinde, bazen Dünya'yı omzuna alan Atlas misali yaşarsın.
Ya üzerime yapışıp kalmış bir eskimişlikten, bir bitmeyen hikayeden kaçtıysam?
Bir ülkedeyim.
Yaşıyorum ama aynaya doğru...
Ülkem sınırlarım değil,
ama kendisi;
sınırlarının toprak toprak altında...
Kudüs elden giderken Suudi Arabistan denen masa başı devleti Amerika'nın yanında yer almakta. Kutsal topraklar artık Suudiler tarafından işgal altında demektir.
Bazen babasını özler erkek çocukları . Bıyığını özler. Kuvvetlice olan kollarını , tatlı sert gülümsemesini ...
Sevgili okurlarımız maddiyatla örülü dünyada, bu maddiyata önem vermeyenlerin sessizliğine ses olan şiirlerle duyarsızlığı, düş gücünü ortaya çıkarmak için, monolog röportajımıza uzun bir aradan sonra kaldığımız yerden devam edelim, tekrardan hoş geldiniz
Hayat satranç oyununa benzer. Kimin hayatı kaç kare kaç metrekare bilinmez. Ama bir kare öne geçmek veya hayatın içinde daha fazla metrekare yer kaplamak için oynamak zorunda olduğumuz oyunlar vardır. Bunların arasında en zoru satrançtır. Doğru hamle mutluluk sonucunu doğurandır. Doğru hamlelerde bulunmanızı dilerim.
Sultanım,seni bu zillete haşr eden insan gürûhlarının,nâmahrem bedenlerini teslim edecekleri o hicran gününü büyük bir ümîd içinde bekliyorum...
Senin şu toz yığınları arasına düşmene sebep olan o ruhsuz,vicdansız kuklaları,Tanrı bir gün elbet ki mahv edecektir...
Sultanım,öyle geceler var ki,ayrılığının elemlerine katlanabilmek için,sinesinde türlü gam
Kaybetmiyorum ,kaybediyorsunuz....Yaşayan benim,sizler ölüyorsunuz...
Unutma acının rengi adam...
Bir kaf dağı masalı artık sana bir zamanlar ölümüne yanmışlığım.
Küçücük bir çocukken, kötü havalarda bahçeye çıkamaz, annemle birlikte komşu kadınların toplantılarında zorunlu olarak bulunurdum. Onlar, “Bunlar çocuk nasılsa anlamaz” diye ya da kendi aramızda oyuna daldığımızı düşündüklerinden, yanımızda her konuyu konuşurlardı. “Ah, vah… Nasıl yaptın kız?... Canın yanmadı mı?... Eee sonra ne yaptın?... Canlı mıydı?... Kıpırdadı mı?...
İki insan arasında da aşı mevsimleri varmış, ..
O dal kalınlaşmadan başka kollar atmadan işte yıllanıp yaşlanmadan....
Filizlerden seçilirmiş aşı ..
Filizken....
Kimliği meçhul sesler ve girdaplar içinde biçare bir görüntü hissiyatı veren sahipsiz ve kimsesiz bir duruşun, ruhun içine hapsedilmiş olan ben, susuyorum.