Susuyordu Ölüm
																													'hayat,ölümdür; ölüm ise, yerine konulanlarla gerçekleşen sonsuzluktur' dedi sevinerek...  
 susuyordu ölüm! ...
																											
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."
																													'hayat,ölümdür; ölüm ise, yerine konulanlarla gerçekleşen sonsuzluktur' dedi sevinerek...  
 susuyordu ölüm! ...
																											
																													Tırnaklarının arasındaki küller, hangi mezranın geçiş töreninden sığ yasanmisliklardi?  
 Masa üzerinde sağa sola savrulan sigara külleri arasında debelenen parmaklarını izliyordu.  
 Ardarda gelen darbelerle, sanki Bethoven' in Adagio Sostenutosunu yeniden besliyordu içten içe.
																											
																													Güzel bir düştür; hayat gördüklerinize mi inanırsınız inandıklarınızı mı görürsünüz hepimizin ruhunda bir imzalanmamış ateşkes vardır duygularımıza ve mantığımıza ters düşen güzel bir düş herşey...
																											
																													babalarının üzerinde yeni ve zamanına göre gösterişli bir takım elbise vardır. bu elbise o zamanın beylerinden birinin dikkatini çeker ve o elbiseyi almak istediğini yakınlarına söyler, işte bunu duyarlar. O gece hiç uyumazlar
																											
																													Bütün memeleri zaptedilmiş, bütün bağırsaklarına girilmiş, bütün bağışıklık sistemi çökmüş bir şekilde son nefesini vermeyi bekliyor, hoyratça sündürülürken memeleri, yaralı bir hayvan gibi can çekişiyor vatan
																											
																													Bütün kadim dinlerim sırt dönmüştü inançlarıma. Bütün dinleri ve Tanrıları öptükten sonra Tanrısızlığı seçtim, inançlarımı yok ettim tüm dinlere. Hiç azalmadı lanetim, hoyratça hırpalandığım aşk suskunluğu gibi ruhumu terk etmeye kıyamadılar belki de.
																											
																													Leonardo da Vinci'nin ölmeden önceki son sözü, bana yıllar öncesinde okumuş olduğum yukarıda aktarmış olduğum yazıyı anımsatmıştı:  
 "...Çalışmalarım olması gereken kaliteye erişmediği için Tanrıyı ve insanlığı gücendirdim..."
																											
																													Yarın olmadan…  
 Gök yüzünde uçan kuşları sayabilir,ne kadar az  
 kalmışlar diye üzülebiliriz.  
 Yarın olmadan…  
 Aç açık kalmış bir komşumuza iki somun ekmek  
																											
																													hayatımızda yaptıklarımızın bir anlamı olması için onların bir referans noktasına sahip olması gerekir diye düşünüyorum..
																											
																													Her gün uyanırken üzerimden atamadığım yorgunluğum inanıyorum ki artık beni terk etmeyecek, izlerimin takipçisi olarak halime hükmedecek.
																											
																													Yazımı okumadan önce Ali Yerli Beyin Kırılma başlıklı yazısını okumanızı öneririm, yazım da kendisinin önerdiği bir düşünceyi de sorguladığım için. Sadece kendimi harekete geçirmeye çalışıyorum, hayatın içine doğru, doğru bir adım atmak için güç topluyorum. Okuyan herkese teşekkür ederim.  
 Kol kırılır yen içinde kalır durumu değil
																											
																													Ne çok şey gizleriz içimizde ve bunca gizlenmiş sırlarla birlikte yaşamak ağır gelivermiştir günün birinde. Sımsıkı kapattığınız kapılarınız sert bir rüzgârla ardına kadar açılıverir. Nasıl açılmış olursa olsun, bir süre açık kalmalıdır. Ve ışık dolmalıdır ruhumuza. Bahar havasını çekmeliyiz içimize, ağırlıklardan kurtulmalıyız.
																											
																													Bir arkadaşımın yazısının bende uyandırdığı yansımaları, kendisine yazdığım not ile birlikte sizlerle paylaşmak istedim. Okuyan herkese teşekkür ederim. Arkadaşımın farklı yazılarını http://sakalliperi.blogspot.com sitesinde görebilirsiniz.  
 SarmasikSakal  
 Ahmet Elgin;  
 Şöyle güzelce dur da seni resmedeyim  
 Sakallı Peri;  
																											
																													Bir ağacı budamak onu kökünden etkiler mi? Bir derenin önüne taş koymak suyu engeller mi?  
 Hayatımızda birçok sorun yaşamaktayız. Bu sorunları geçici çözümlerle önleyebiliriz belki ama bir gün o sorunların yeniden yeşerdiğini ya da yeni bir kaynaktan önümüze çıktığını görürüz. Öyleyse yapılması gerek şey sorunun köküne
																											
Ayfer Tunç