Köpeğin Adı Badi - 2
Aslancıkla olan beraberliğimiz böyle başladı. Artık bir oyun arkadaşım vardı ve üstelik bu arkadaş beni tehlikelere karşı da koruyordu.
"Yarın 1 Ekim, yani ayın ilk günü. Ve evet, hala yazmayı öğrenemedik. Sanırım bu da bir gelenek artık." - Franz Kafka"
"Yarın 1 Ekim, yani ayın ilk günü. Ve evet, hala yazmayı öğrenemedik. Sanırım bu da bir gelenek artık." - Franz Kafka"
Aslancıkla olan beraberliğimiz böyle başladı. Artık bir oyun arkadaşım vardı ve üstelik bu arkadaş beni tehlikelere karşı da koruyordu.
"Sırlar ve Hikâyeler" adlı bu yeni kitap, unutulmuş anıların peşinde bir yolculuğa çıkarıyor. Yazarın usta kalemiyle örülmüş satırlar, okuyucuyu hem geçmişin derinliklerine hem de insanın iç dünyasına taşıyor. Anadolu'nun zengin kültürel dokusundan beslenen hikâyeler, yaşamın gizli kalmış yanlarını ustalıkla gün yüzüne çıkarıyor. Bu eser, edebiyat tutkunları için kaçırılmayacak
Fırtınanın topraktan köküyle söktüğü bir ağaç gibiyiz. Havada savrulup duruyoruz. Fırtına bu ağacı bırakacak mı, bırakırsa nerede bırakacak? Diyelim ki fırtına dindi ve bir yere bıraktı; acaba o ağaç oraya dikilecek mi? Dikilse bile, tekrar toprağa kök salıp tutanabilecek mi? Bu göç işte böyle bir şey!
Hayalet dadandığı izbe, terk edilmiş evin içerisinde volta atıyordu. Sanki Yıkılmış bir binanın moloz yığınından çıkmış gibiydi. Karmakarışık gri saçları, paçavraya dönmüş takım elbisesi derisi kurumuş suratı ile korkutucu görünüyordu. Volta atarken bir şeyler mırıldanıyordu.
bu mezarda yatanlarrr dedi. Sonra düzeltti Bu kabirde yatanlar, yok yok
Sübyanlar Yetiştirme Yurdu iki katlı, eski, büyük bir taş binaydı. Yurdun büyük avlusu cezaevlerini çağrıştıran büyük, parmaklıklı bir demir kapıdan şehrin en işlek ana caddesine açılmaktaydı. Ana girişi cadde tarafında bulunan ve yeni, betonarme bir bina olan müdür lojmanından avluya küçük bir arka kapıyla gelinebiliyordu.
Bir rivayete göre köy, dere kenarında kurulan bir çiflik ve müştemalatı olarak başlamış,daha sonra burada çalışanların ve dışarıdan gelip buraya yerleşmesindan sonra köy haline dönüşmüş.
Batı ve Türk müziklerinde teksesli ve çoksesli olarak 2000 kadar eser bestelenmiştir. Türk müziğinde çoksesli olarak yazdığı parçalar, bu yeniliğin ilk eserleridir. 51 Mevlevi ayin-i şerifi, 108 durak, 88 ilahi, 23 peşrev, 108 saz semaisi, 45 oyun havası, 19 tasviri saz eseri, 20 taksim, 52 gazel, 130 şarkı,
Orupta içindekini dışarıya vuramıyordu bir türlü. Onca eğlence, onca yaşanmışlık ne içindi. Kendi varlığını anlamsızca sorguluyordu ama sonuca varamıyordu. Birileri ona görünmez şeklide isteklerini yaptırıyor ama Orupta o kişiyi bir türlü tanımlayamıyordu. Aklına güzel ve kötü şeyleri kim getiriyordu. Eğer aklı gelişmiş olan düşüncesine, geleni hemen yapmayıp bunu
HAYALİM YAZAR OLMAK KURSU
30 NİSAN CUMARTESİ BAŞLIYOR...KAYDINIZI YAPMAYI UNUTMAYIN.
İletişim: 0 507 706 20 31 e-posta: osmantatli@gmail.com masukdanismanlik@gmail.com yer: İstanbul-Şirinevler meydanı
Orupta Atalarımızın mağarasını merak ediyorum. Oradan gelecek bilgi izlerimizin olduğu bilinmezliklerle bizi sonsuza kadar yaşatacak. Bir merdiven resmi vardı. Birde oradan aldığımız örnekle yonttuğumuz ilk dikili taşımız oldu. Söyle Arkeot mağarada aklında kalan hangi çizimler var?