|
• İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler |
301
|
|
|
|
Yıllar önce Erol Amcam yazılarımın bazılarını okuduğunda benden bir rica da bulunmuştu. Hoşgörü ile ilgili bir yazı yazmamı istemişti. Amcacığım sanırım biraz geç de olsa yaptım. Hoşgörü ile ilgili yazımı sonunda tamamladım. Üstelik en özel can dostlarım olan sevgili anneciğim, babacığım, biricik ablamın hep yaşamlarında örnek olarak bana tanıttıkları hoşgörünün sevinçlerininin tadına yaşamımda da bakmaya başladım. Geçmişimde bu günümde, şu anımı paylaşan, geleceğimde tanışacağım tüm can dostlarım iyi ki varsınız. İz edebiyat yazarlarına yeni katılan Y. Aynur Öztürk’ ü size tanıtırken can dostum olduğunu belirtmiştim. Can dostlarımın yüreğimdeki, ruhumdaki yerini sizlere azıcık da olsa anlatmak istedim. Bakmasını görmesini bilirse. Kendinden kaçmazsa. İçten ve samimi olursa. Birey her an her yerde. Bir can dostla tanışma şansına sahiptir. İnsan yeter ki istesin. Karşısındaki bireyi olduğu gibi kabul etsin. Onda gördüğü güzellikleri. Onun kendisi için önemini. Ona hem sözleriyle hem de davranışlarıyla hissettirsin. Gözlerden gelen anlayış kalbe ulaştığında ruhlar tanışmaya başlar. Ve o gözler artık birbirini her gördüğünde iyi ki geldin iyi ki varsın diyerek bakarlar.Benim için can dost: Yanında maskesiz olabildiğim. Yanında ruhumu çıplak bırakabildiğim.Kendimi ifade ettiğimde öncelikle kendi içseslerini susturup. Düşünce hatalarından hem kendilerini hem beni koruyup. Beni anlama niyetinde olan. Sorunuma çözüm bulmak yerine. Kendi sesimi, ruhumun sesini duymama destek olan. Kendimi tanımama,anlamama kaynak olan. Kendi çözümümü kendimde bulmama rehber olan. Koşulsuzca sevildiğimi. Olduğum halimle hatalarımla, yanlışlarımla kabul edildiğimi sezdiğim.Kendimi güvende, özgür, mutlu hissettiğim.Kendi oluş anlarını içlerinden geldiği zaman. İçlerinden geldiği şekilde benimle paylaşan. Zor zamanımda yanımda olan. Olamadığı anlarda bile yanımda olmayı istediğini bildiğim sezdiğim bireylerdir. Can dostlarım benim en büyük hazinemdir. Yaralarımı gözlerinin önüne. Hatta yeri geldiğinde ayaklarının altına serdiğimde. Onları sevgiyle kucaklayan. Ne yaşarsan yaşa. Ne düşünürsen düşün. Ne hissedersen hisset. Ya da ne yapmazsan yapma. Sen benim için özel, önemli ve değerlisin sözlerini. Bana ruhumda hissettiren bireylerdir. Yaralarımın üzerine basmamakla kalmaz. Sihirli parmaklarının dokunuşlarıyla. İyileşmesini kolaylaştırırlar. İçlerinden geldiği anlarda. Kendi yaralarını benim avuçlarıma bırakırlar. Şifa kadınlar ve şifa adamlar sadece kendileri olarak. Oldukları gibi sevildiklerini hissederek. Beraberce yaşam yolunda farklı merdivenlerde bir basamak yukarı çıkarlar. |
|
302
|
|
|
|
Akşam olmuş. Tinleri ve bedenleri, birbirini istemiş. Dolamışlar kuyruklarını birbirlerine. Dişi, uzun bir borucuğa benzeyen üreme organını, erkeğin kesesine değdirmiş, akıtmış yumurtalarını. |
|
303
|
|
|
|
Kapıyı kapattığımda yoksun. Perdeleri örttüğümde varlığın da bana dışta kalır. Yüzümü sana döndüğümde karşımdasın, yüzümü çevirdiğimde yoksun. Sırtımı dönüp gidersem, arkamda bir gölge, kendimi sana döndüğümde önümdesin. Bir hareketimle seni yok sayarım. |
|
304
|
|
305
|
|
|
|
Üstün aklına, yüreğindeki kocaman sevgiye rağmen sevdaların yarım kalmakta senin.
Çıkan dumanlara, boşa geçen, tekrarı olmayan, yiten zamanlara yazık.. Savunmaya geçme kendini, ''ben öyle değilim'' deme bana. Sen sus, birşey deme, sen söyleme...
|
|
306
|
|
|
|
Zaman geçiyor. Büyüdükçe büyüyor suskunluğu gecelerin. Cümleler tükendikçe tükeniyor adına aşk dediğimiz o yanılsama, susuyoruz kelimeler kayboluyor, susuyoruz, suskunluk kocaman duvarlar örüyor aramıza... |
|
307
|
|
|
|
Birine ait ve ya sahip olmak cümlesinin çok çirkin olduğunda karar kılıyorum. ama sahipmişim gibi yaşıyorum, aitmişim gibi tapıyorum. |
|
308
|
|
|
|
Başım dönüyor, aklımı kaçırdım sanki.
Nereye baksam sen,
Kokla beni, unutma çaresiz bakışlarımı.
Sen ne kadar çaresizsin, nasıl nefes alıyorsun? |
|
309
|
|
|
|
Hayatı hiç beklemediğiniz bir anda karşılarsınız ve kaybedersiniz. Tuhaf olan şudur ki hayatın tek gerçek anları buradadır. |
|
310
|
|
|
|
Ağlamazdım eskiden, ağlatamazdım derdim, derdim yokken… |
|
311
|
|
|
|
Babalar,çocuklar ve ayrı dünyalar.. |
|
312
|
|
313
|
|
|
|
Soğuk bir "HOŞÇA KAL" ardında kalan, "GÜLE GÜLE" denmeyişin çığlıkları... |
|
314
|
|
|
|
Evli erkekler! Bakın size ne di’ce’m: Evlilikte mutluluğunuzu artırarak devam ettirmenin sırlarını; eşinizin sizi ilk günki gibi büyük bir aşkla sevmesini sağlamanın ve daha da önemlisi eşinizi mutlu etmenin yollarını öğrenmek ister misiniz? |
|
315
|
|
|
|
Kaç kalp onardım bir pişmanlık cümlesiyle.
Kaç pişmanlık cümlesi, onardı kalbimi bilemezsiniz.
Onarmanın ötesinde bir kalp inşa eder bir cümle
bazen, kırdığı gibi.
|
|
316
|
|
|
|
Bir ismi kaldı aklımda. Bir de bakışlarındaki yazgı. O bana yasaklı, ben onda saklı. Bir unutuş cümlesinin baş harfiydi ismi. Şimdi gül fırtınası gönlümde; bir can yitiği…
|
|
317
|
|
|
|
“Yara en çok kanarken yakışır acıya...”* |
|
318
|
|
|
|
Kendi ihtiyaçları olduğunda seni kibarca içeri alanlar, sen aradığında seni tek tuşla meşgule alırlar. Tek "tuş olan" nedense hep sen olursun. |
|
319
|
|
|
|
Bazı kapıların zili veya tokmağı yoktur. Ya da açıp kapamaya yarayan tutma kolu. İnsanın ruh âlemini buna örnek olarak gösterebiliriz.
Herkes kendi yönetim merkezinin patronudur. Bunu derken maaşımızı veren kurumdan vs. bahsetmiyorum. Tamamen her çeşit duygumuzun örgütleştiği, karar mekanizmamızın sürekli işlediği kendimizden yola çıkıyorum. |
|
320
|
|
|
|
Biten her söz yenisini doğuruyordu. Kan oluyordum, cinnet oluyordum, cinayet oluyordum, sonum oluyordum... Bahar kokuyordu göğüslerim, biten her aşktan sonra leş kokuyordum, sonum oluyordum... |
|
|
|