|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Ademin Mahşerinden Bir Şarap Çalalım
Mesut Kuntan
Şiir > Yaşam
Bir karanlık el dokunmadan, korkak tenime
Yok olalım duman, duman, aklı diyarlarda
Hayaller zaten sağır, karanlık kuyularda
Yanalım...
Oynasın çingeneler kansın, hevese kadar
Gel biz ker bahtımıza, çengiler kuralım
Çalalım ...
Ademin mahseninden, bir şarap çalalım
Yıldızların orta yerinde, ser, ser doğalım
Vur boynuna kör şeytanın zincirlerini
Karanlığın tam dibinde, sır, sır kaybolalım
Kaçalım...
Kaçsın gölgesinden ruhlar, Tanrı
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Din |
161
|
|
|
|
Şefaat, kelime anlamı itibariyle bir şeyi desteklemek, aracı olmak ve yardım etmek anlamlarına gelir. İslam'da ise şefaat, Allah'ın izniyle, bir kişinin diğer bir kişi için dua etmesi veya bir durumu lehine savunması olarak anlaşılabilir. Ancak, şefaatin İslam'daki yeri ve anlamı, genellikle yanlış anlaşılmakta ve geleneksel yorumlar, bazen şefaatin Allah’tan başka varlıklar tarafından verilebileceği inancına yol açmaktadır. Bu yazıda, şefaat kavramının doğru bir şekilde anlaşılabilmesi için Kur'an'a dayalı bir perspektif sunulacaktır. |
|
162
|
|
|
|
Sevgi, insanın en derin duygusal ihtiyacını karşılayan ve birçok insanın hayatında en yüksek değeri taşıyan bir kavramdır. Ancak gerçek sevgi, yalnızca yüzeysel duygularla sınırlı olmayan, derin bir ahlaki sorumluluk ve fedakarlık gerektiren bir olgudur. Bir insanın sevdiği kişiye duyduğu sevgi, yalnızca hislerle değil, davranışlarla, fedakarlıklarla ve vicdanla da şekillenir. Gerçek sevgi, insanın sevdiği kişiyi kendi nefsinden önce tutma, ona zarar vermektense kendi zararını göze alma, onun huzurunu ve sağlığını kendi rahatından önde tutma gibi derin ahlaki sorumlulukları içerir. |
|
163
|
|
|
|
Hayat, bir döngü içinde sürekli değişim ve dönüşümlerle şekillenir. İnsanın bedeni, ruhu, fikirleri ve dünyaya bakışı, Allah’ın dilemesiyle yenilenir ve değişir. Ancak bazı insanlar, bu ilahi değişim düzenine sırt çevirerek, statik bir yaşamın içinde hapsolmayı tercih ederler. Gelenekçilik, bu statik yaşamın bir tezahürüdür. Gelenekçi, hayata ve hakikate eleştirel bir gözle bakmayan, kendisine öğretilmiş dogmaları sorgulamadan kabul eden, değişime kapalı bir zihniyettir. Oysa Allah, kainatı ve insanı sürekli değişim içinde yaratmıştır. Kur’an’ın ışığında, bu anlayışa eleştirel bir bakış sunarak, değişimin ve dönüşümün önemini vurgulayacağız. |
|
164
|
|
|
|
Kur’an’ın anlaşılmasında meallerin önemi büyüktür. Ancak bazı ayetlerin yanlış çevrilmesi İslam’ın temel ilkelerine aykırı algılara yol açabilmektedir. Özellikle Nisa Suresi 34. ayeti "kadın dövme" meselesinde sıkça tartışma konusu olmuştur. Bu makalede ayetin doğru bağlamda nasıl anlaşılması gerektiği kelime analizi ve bağlam vurgusu yapılarak ele alınacaktır. |
|
165
|
|
|
|
İslam'ın temel öğretilerinden biri, insanın Allah’a olan sevgisidir. Bu sevgi, bir insanın hayatında en temel ve en hayati ihtiyaçlardan biri olarak görülmelidir. İnsan bedeni, yüz trilyon hücresine oksijen ve su sağlanması kadar acil ve yaşamsal bir sevgiye ihtiyaç duyar. Allah için duyulan sevgi, yalnızca manevi bir bağ değil, aynı zamanda insanın ruhunda açan bir çiçek gibi tüm hayatını etkileyen, onu yeşerten bir duygudur. Sevgi, insanın ruhunda açan tomurcuklar gibi, kalpten dışa doğru yayılan bir etki oluşturur. |
|
166
|
|
|
|
Kur'an-ı Kerim, Allah'ın insanlığa gönderdiği son ilahi kitaptır. Müslümanların hayatını düzenlemek ve onlara yol göstermek amacıyla indirilmiştir. Yûsuf Suresi'nin 111. ayetinde de açıkça ifade edildiği gibi, Kur'an “her şeyin çeşitli biçimlerde açıklamasıdır” ve iman edenler için bir hidayet rehberi, aynı zamanda bir rahmettir. Bu, Kur'an'ın İslam’ı yaşamak isteyen bir müminin ihtiyaç duyduğu her bilgiye sahip olduğunu vurgular. Bazı kesimlerin Kur’an’ın eksik olduğu ve dolayısıyla hadis kitaplarıyla tamamlanması gerektiği iddiası, Yûsuf Suresi’nin açık hükmüyle çelişmektedir. Allah, Kur'an'ı eksiksiz ve her türlü ihtiyaca cevap verecek şekilde indirdiğini bildirmektedir. |
|
167
|
|
|
|
İslam, insanın Allah’a teslimiyetini ve bu teslimiyetin kaynağının yalnızca Kur’an olduğunu vurgular. Ancak tarih boyunca bu teslimiyetin anlamı, insanlar tarafından romantik bir duyguya indirgenmiş ve ritüellere bağlı bir hale getirilmiştir. Bu durum, Nebimiz Muhammed'in gerçek izini takip etmekten uzaklaştırmış ve İslam’ın özünden sapmalara yol açmıştır. Nebimiz Muhammed, Allah’ın gönderdiği vahyin ilk muhatabı ve Kur’an’a ilk iman edendir. O, hayatı boyunca yalnızca Kur’an’a tabi olmuş ve bunu ümmetine de tebliğ etmiştir. |
|
168
|
|
|
|
İslam dünyasının geçmişten günümüze yaşadığı maddi ve manevi sorunlar, çoğu zaman dini pratiklerin yanlış anlaşılmasından ve uygulanmasından kaynaklanmıştır. Hadis, mezhep ve tasavvuf kültürünün Kur'an'ın önüne geçtiği bir anlayış, bireyleri ve toplumları derin bir yanılgıya sürüklemiştir. Bugün karşılaştığımız sorunlar, bu yanlış anlayışın neticesidir. Orman yangınları, siyasi ve ekonomik krizler gibi birçok mesele, tedbirin önemini göz ardı ederek sadece duaya yönelmekle çözülemez. Kur’an’ın emir ve rehberliğiyle hareket etmek, hem maddi hem manevi anlamda çözümün anahtarıdır. |
|
169
|
|
|
|
Kuran-ı Kerim, yaratılışın hikayesini ve İblis’in Allah’a itaatsizliğiyle başlayan süreci açıkça anlatır. Ancak İblis’in kimliği, özellikle onun melek mi yoksa cin mi olduğu konusu, tarih boyunca farklı yorumlara yol açmıştır. Kuran’da İblis’in cinlerden olduğu açıkça belirtilmiştir. |
|
170
|
|
|
|
İslam, insanların hayatlarına rehberlik etmek amacıyla vahiy yoluyla gönderilen bir dindir. Bu dinin temel kaynağı Kur'an'dır. Ancak, zamanla geleneksel uygulamalar, bazı dini kavramların yanlış anlaşılmasına ve gereksiz yere eklemeler yapılmasına yol açmıştır. Bu yazıda, özellikle "İnşaAllah" ve "Âmin" ifadelerinin Kur'an'daki yerini ve geleneksel inançlarla olan ilişkisini inceleyeceğiz. |
|
171
|
|
|
|
Kur’an-ı Kerim, insanı derin tefekkür ve muhasebeye yönlendiren ilahi bir rehberdir. Abese Suresi, insanın zayıflıklarını ve ahlaki hassasiyetlerini gözler önüne sererek, toplumsal ve bireysel sorumluluklarımız üzerine düşünmemizi sağlar. Bu surede geçen kör bir sahabenin yaşadığı olay, insan psikolojisi ve ilahi hikmet açısından birçok ders barındırmaktadır. |
|
172
|
|
|
|
İslâm dünyası bugün siyasî, iktisadî ve kültürel anlamda ciddi bir kriz içerisindedir. Bu krizin temel nedenlerinden biri, Kur’an’ın sahih hükümleri yerine, hurafe ve uydurma rivayetlerin dine yön vermesidir. Özel gecelerin ihyası, İslam coğrafyasındaki bu çarpıklığın somut bir örneğini oluşturur. Özellikle “Kadir Gecesi” ile ilgili rivayetler ve bu gecenin ne zaman olduğu konusundaki belirsizlikler, Kur’an dışı kaynaklara dayanarak dinî hayatın şekillendirildiğini açıkça göstermektedir. Kur’an-ı Kerim, Kadir Suresi’nde “Kadir Gecesi”nden bahseder ancak bu gecenin hangi tarih olduğu hakkında hiçbir bilgi vermez. Bununla birlikte geleneksel İslâm anlayışı, uydurma hadisler ve çelişkilerle dolu rivayetlere dayanarak bu geceyi belirlemeye çalışmıştır. |
|
173
|
|
|
|
İslam’ın temel öğretilerinden biri, vicdanın insanın içindeki en önemli rehber olduğu gerçeğidir. Bu rehber, insanın doğruyu yanlıştan ayırt etmesini sağlar ve ona her durumda Allah’ın razı olacağı şekilde düşünmeyi ve davranmayı öğütler. Müslümanlar için vicdan, Allah’ın beğendiği düşünceleri ve davranışları içselleştiren bir güçken, nefis ise insanı kendi istekleri doğrultusunda yönlendirmeye çalışan bir kuvvet olarak karşımıza çıkar. Bu içsel mücadelenin sonunda, iman eden kişi her durumda vicdanına uymayı tercih eder, nefsinin eğilimlerine karşı direnir. |
|
174
|
|
|
|
İslam’ın temel kavramlarından biri olan tevekkül, insanın Allah’a güvenip, O’na dayanması ve O'na teslimiyetini ifade eder. Tevekkül, Allah’a iman eden bir Müslümanın hayatındaki en önemli vasıflardan birisidir. Bu kavram, yalnızca zor zamanlarda değil, her an ve her durumda Allah’a güvenip, O’ndan gelen her türlü durumu kabul etmeyi içerir. İman eden bir kişi, her şeyin Allah tarafından yaratıldığını, her olayın O’nun kudretiyle meydana geldiğini ve her şeyin bir hikmetle var olduğunu bilir. Bu anlayış, Müslümanın hayatını derin bir huzur ve güven içinde yaşamasını sağlar. Tevekkülün temeli, Allah’ın kudretine ve gücüne olan inançtır. Allah’ın her şeyi yaratma ve yönetme yetkisi, O’nun her an her şeyi kontrol etme kudreti, iman eden bir insan için güvenin kaynağıdır. İmanlı bir insan, dünyada karşılaştığı her türlü olayın Allah’ın takdiriyle gerçekleştiğini bilir ve bu durumu kabullenir. |
|
175
|
|
|
|
Kur’an-ı Kerim, insanlara rehberlik eden en temel kaynak olarak Allah’ın kelamıdır. Ancak tarih boyunca, çeşitli din adamları ve gelenekçi otoriteler, İslam’ı kendi yorumları ve çıkarları doğrultusunda şekillendirmiş, halkı Kur’an’dan uzaklaştırarak, yerine karmaşık bir gelenek dini inşa etmişlerdir. Bu anlayış, toplumu bilgiye ve sorgulamaya kapalı tutarak, bir sınıfın ayrıcalıklarını sürdürmesine olanak sağlamaktadır. |
|
176
|
|
|
|
Kur'an, İslam inancının temel kitabıdır ve bu kitabın oluşumu, tarihsel olarak önemli bir konudur. Geleneksel anlayışa göre, Kur'an, Allah tarafından vahyedilmiş ve Nebimiz Muhammed tarafından insanlara aktarılmıştır. Ancak bu iddia gerçeği yansıtmamaktadır. , Kur'an yalnızca vahiy olarak aktarılmakla kalmayıp, aynı zamanda Nebimiz Muhammed tarafından kitap haline getirilip düzenlenmiştir. Bu görüş, hem hadislerde hem de Kur'an ayetlerinde desteklenmektedir.
|
|
177
|
|
|
|
Oruç, İslam dininin temel ibadetlerinden biridir. Ancak günümüzde, Kur’an’da tarif edilen oruç vakti ile halk arasında uygulanan vakit arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar, Kur’an ayetlerinin yorumlanmasından ve tarih boyunca geliştirilen uygulamalardan kaynaklanmaktadır. Bu makalede, Kur’an’daki oruç vakti tarifine ve günümüz uygulamaları arasındaki farklara değinilecektir.
|
|
178
|
|
|
|
İslam, bireylerin inanç, ibadet ve ahlaki yaşamlarını şekillendiren, evrensel bir öğreti olarak ortaya çıkmıştır. Ancak, bu öğretiyi her birey farklı derecelerde benimsemiş ve yaşamıştır. Bu bağlamda, İslam’a olan yaklaşım, kişilerin inançları, dünyaya bakış açıları ve yaşam pratikleri doğrultusunda değişkenlik göstermektedir.
"Müslüman" terimi, Arapça kökenli olup "teslim olan" anlamına gelir. Bir kişi Müslüman olduğunda, Allah’ın birliğine ve Peygamber Muhammad’e inanarak İslam’ı kabul etmiş olur. Ancak, Müslüman olmak, yalnızca inançla sınırlı kalmaz; bu aynı zamanda kişinin hayatını Kur’an ve sünnet doğrultusunda düzenlemeye çaba göstermesi anlamına gelir. Müslüman, yolun başındaki bir bireydir ve Allah’a teslimiyetini içselleştirmiştir. Bu kişi, Kur’an’ı öğrenmeye, hikmetini kavramaya ve hayatına uygulamaya başladığı bir dönemdedir. Ancak bu kişi, henüz imanını tam manasıyla derinleştirmemiş, inançlarını tam anlamıyla yaşam tarzına dönüştürmemiştir. |
|
179
|
|
|
|
İslami literatürde fıkıh, hayatın her alanında Müslümanların davranışlarını yönlendiren kurallar manzumesini oluşturur. Ancak tarih boyunca bazı konular, İslam hukukunun merkezinde yer alan bu alanın içinde dahi tartışmalı bir yer bulmuştur. Bu tartışmalardan biri, cennette eşcinselliğin var olup olamayacağına dair geçmişteki bazı gelenekçi fıkıh âlimlerinin görüşleridir. Günümüzde bu tür konuların fıkıh kitaplarında yer alması, İslami değerler ve ahlak açısından nasıl bir perspektife oturtulabileceği sorusunu yeniden gündeme getirmektedir. İslami öğretilere göre cennet, dünya hayatında yapılan iyiliklerin mükâfatı olarak Allah'ın mümin kullarına sunduğu sonsuz bir nimet yurdudur. Cennette insanların arzu ettiği şeyler onlara sunulacak olsa da, bu arzuların mahiyeti, kişinin dünyadaki hayal ve istekleriyle bağlantılıdır. |
|
180
|
|
|
|
"Tanrı" kelimesi, Türkçede Allah'ı ifade etmek için yaygın olarak kullanılan bir terimdir. Ancak bazı kişiler, bu kelimenin dini açıdan yanlış olduğu ve kullanılmaması gerektiği konusunda çeşitli görüşler öne sürmektedir. Bu yazıda, "Tanrı" kelimesinin kullanımıyla ilgili dini bakış açılarını inceleyecek, farklı kültürlerdeki anlamlarını ve Tanrı'ya atıfta bulunma biçimlerini ele alacağız. |
|
|
|