• ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Yazarlar ve Yapýtlar |
41
|
|
|
|
Sevgili izedebiyat yazarlarý! Yüzlerce þair ve yazarýn eserlerinden oluþan bu yýllýðý hiç merak etmiyor musunuz? |
|
42
|
|
|
|
Geçenlerde Bir dilim sohbet sitesinde rastladýðým Pal sokaðý çocuklarý kitabýyla ilgili yazýyý okuyunca birden çocukluðum aklýma geldi. |
|
43
|
|
|
|
Etik bir ilke olarak, eðer bir roman hayal ürünü bir takým olaylarý sanki gerçekmiþ gibi anlatýyorsa bu tür romanlarýn baþýna “burada anlatýlan olaylar ve kiþiler tamamen hayal ürünü olup gerçekle hiçbir ilgisi yoktur” gibisinden uyarýlar konur. Böyle bir uyarý konulduðu halde yine de okur bu hayallerin arkasýndaki gerçeði görmeye çalýþýr veya buna raðmen yazýlanlarý gerçekmiþ gibi de kabul edebilir. “Kar”da böyle bir uyarý yapýlmadýðý gibi, tam tersi, romanýn ilk sayfasýna konmuþ alýntýlar sanki bu olaylarýn gerçekten Kars’ta yaþanmýþ olduðuna dair bir kanýnýn doðmasýna yol açýyor: |
|
44
|
|
|
|
‘’Uçurtma Avcýsý’’ adýný Kabil’de, kýþ mevsiminde yapýlan uçurtma yarýþlarýndan alýr. Zaten romaný düðümleyen olay da burada baþlayacak yine bir uçurtma yarýþýyla sonlanacaktýr.Khaled Hosseini (Halit Hüseyin)’in de Afganistan doðumlu Amerikalý bir yazar olmasý, romanýn ana kahramanýyla örtüþür. Yazarlýk yeteneðini Hasan’ý kandýrmak için uydurduðu hikayelerle anlayan Emir’le yazar arasýnda ortak bir bað oluþturur. |
|
45
|
|
|
|
Darbeler tarih boyunca hep demokrasi getirme(!) ve kaostan kurtarma vaadiyle yapýlmýþ; fakat ne yazýk ki daima demokrasiyi rafa kaldýrmýþ ve kargaþaya zemin hazýrlamýþtýr. 27 Mayýs'tan 12 Eylül'e kadar, yakýn tarihimiz bunun acý hatýralarýyla doludur. |
|
46
|
|
|
|
Ýlk defa Ýzedebiyat’ta görüldü ‘Mor Ölüm’ romaný... Ama daha pek çok Ýzedebiyat okuru görmeye fýrsat bulamadan siteden çekildi. Ardýndan da Sanem ALTAYLI’nýn romaný çekildi. Fantastik roman kümesine bir virüs girmiþti sanki. Ýzedebiyat’ta görünüp kaçan ‘roman bölümleri’ bir kitap olarak vitrinlere daðýlmýþtý... |
|
47
|
|
|
|
Aslýnda satmasý lazým. Niye? Çünkü bu kitap güzel bir kitap. Öyle çok beðendim amam aman harika demiyecem. Ama güzel bir kitaptý. Hikayenin 2. kitabýný da okuma listeme aldýðýmý söylemek isterim. Elbette yabancý edebiyat ile Türk yazarlar arasýnda bir fark var. |
|
48
|
|
|
|
Bir kitap “Leyla’nýn Evi”, Ömer Zülfü Livaneli tarafýndan kaleme alýnmýþ bu roman bügüne kadar hayatýmda denemediðim bir þeyi yapmaya yöneltti beni, eleþtiri yazmak. Ýlk defa deneyeceðim. Umarým baþarýrým.
|
|
49
|
|
|
|
Biz, bu yazýmýzda Sabahattin Ali’nin 1940 yýlýnda yayýmladýðý “Ýçimizdeki Þeytan” adlý romaný üzerinde duracaðýz. Ýçimizdeki Þeytan, Sabahattin Ali'nin biraz toplumu, biraz da insanýn kendisini sorguladýðý eseridir.
Ýnsan, genelde yanlýþa düþer. Ýçinden bazen farklý yapýlmasý, farklý düþünülmesi gerektiði hissi doðar. Yani içimizden bir ses bizi yönlendirmeye çalýþýr. Ve o ses bizi kimi zaman yanlýþa düþürür. Ýþte romanda yazar o sese þeytan diyor. Bizi yanlýþa götüren, bize kötülükler yaptýran o hissi yazar içimizdeki þeytan olarak adlandýrýyor. Ve esere de belki bu nedenle “Ýçimizdeki Þeytan” adý verilmiþ. |
|
50
|
|
|
|
“Firuze gözlü yârimdir Malatya!...
Zamanýn buz tutmuþ eteklerinde kýrýk dökük düþlerime tutunurken, peþinden gittiðim acý tatlý hayallerim beni Beydaðý eteklerine götürüyor. Yürek devletimin payitahtý olan bu gizemli ak þehir, bana kaybettiklerimin izinden ýsrarla gitmemi söylüyor. Ne kadar uzaðýna düþsem de, Malatya hep yanýmda, yaný baþýmda… Ben her ne kadar onu terk etsem de o bir vefalý dost olarak beni hiç terk etmiyor. Gönül soframda baþköþeye kuruluyor günde üç öðün… Hasreti yudumluyoruz zamanýn billur kadehlerinde. Aþka kalkýyor câm ü cemler…
|
|
51
|
|
|
|
Dergiler kültür, sanat ve edebiyat hayatýmýza renk katarlar. Her ay onlarý büyük bir heyecanla bekleriz. ‘Acaba bu ay kimler ne yazacak’ diye merak ederiz. Onun içindir ki ayýn son günleri hiç geçmez. Her ayýn ilk günleri benim en mutlu günlerimdir. Çünkü o günlerde posta kutum henüz mürekkep kokusu üzerinden gitmemiþ dergilerle dolar.
|
|
52
|
|
|
|
Bugün yaygýn tartýþmalardan biri de, özellikle internetin yaygýnlaþmasýyla baþlayan edebiyat kirliliðidir. |
|
53
|
|
|
|
Bu anlamda mesajý da evrensel… Her milli devletin bir resmi tarihi var. Zaferlerle süslenen ve þekillendirilen! Buradan bakarsak hepimizde biraz Albay Jouve’luk vardýr.
|
|
54
|
|
|
|
Ýþ adamý baþýný kaldýrdý:
- Elli dört yýldýr bu gezegende oturuyorum, yalnýzca üç kez çalýþmama ara verdim. Birincisi yirmi iki yýl önce, Tanrý bilir neden buraya düþmüþ bir mayýsböceði yüzünden. Korkunç bir gürültü çýkarýyordu...
|
|
55
|
|
|
|
Savaþýn izleri kolay mý geçti sanýyoruz? Binlerce ocak tütmez, binlerce yuva daðýlmýþ, Anadolu’nun her yaný daðýlmýþ, yaðma edilmiþken hele, hele ki kara kýþlarda açlýk ve sefaletin kamçýladýðý bir de þehitlerin yanýna nice insanýmýzýn da öldüðünü varsayarsak, Anadolu aðlamaz mý? Aðýt yakmaz mý geride kalanlar. |
|
56
|
|
|
|
Melih Cevdet Anday'ýn yazdýðý Timuçin Esen ve Devin Özgür Çýnar'ýn sahneye koyduðu
"Mikado'nun Çöpleri " üzerine naçizane bir deneme |
|
57
|
|
|
|
Bak Ýsmet Efendi.!
“Sakýn yýkýlma.!”
“Toparlanýn gidiyoruz.!”
Diye.
Hitab ettiðin kim veya kimler se açýk konuþ.!
Ýma ile söz söylemek Muhammed Yoldaþýmýz’ca men edilmiþtir.
|
|
58
|
|
|
|
“Kadirli’de Geçmiþ yaðmura kepenek almak” diye bir deyim vardýr. Bu eserdeki yazýlar da bu deyime uygun bulunabilir.” diye belirtiyor.
Kitabýn yazarý Ýrfan Can, 1952 yýlýnda Kadirli’de doðmuþ. Kendisi “Anam, bilge bir kadýndý ve halk kültürünün taþýyýcýsýydý. Kendisinden halk hikâyeleri, aðýtlar, Karacaoðlan Þiirleri, mantuvar türküleri dinleyerek büyüdüm. Halk kültürüne ilgimi daha çok anama borçluyum” diyor.
Ýrfan Can, Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunudur. 1977 yýlýnda öðretmenlik hayatýna baþladý. |
|
59
|
|
|
|
“Masumiyet Müzesi” ise tamamen farklý bir þekilde kaleme alýnmýþ. Gayet açýk, sade, anlaþýlýr ve konuþma dili kullanýlmýþ. Cümleler kýsa ve net… Okurken okuyucu hiç sýkýlmýyor. Anlatýlmak istenileni bir çýrpýda anlýyor…
Birinci tekil aðýzdan anlatýlan romanýn son bölümünde anlatýcý, yerini yazara býrakmýþ. Roman sonunda, anlýyoruz ki, baþtan sona kadar, roman kahramaný baþýndan geçen olaylarý, yaþadýklarýný, hissettiklerini yazara anlatýyor. Yazar da uzun bir araþtýrmadan sonra romana hayat veriyor. Ve olaylarý ardý ardýna sýralayarak kahramanýnýn aðzýndan anlatýyor. Yer yer geriye dönüklerle veriliyor olaylar… |
|
60
|
|
|
|
Hecenin beþ þâirinden biri olan Yusuf Ziya Ortaç, ömrü boyunca ortaya koyduðu eserlerle ve saygýn kiþiliðiyle Türk edebiyatýna damgasýný vurmuþtur. Millî veznimiz olan heceyi ustalýkla kullanmýþtýr. Fakat þiirlerinde derinlik yoktur. Halit Fahri Ozansoy’un yayýnladýðý “Kehkeþan” adlý derginin düzenlediði yarýþmada, þiirinin birinci olmasý Yusuf Ziya’yý edebiyat sahasýna yöneltir. Halit Fahri’nin kendisine hediye olarak verdiði ipek kravatýn kendisini þiire baðladýðýný söylemiþtir. Henüz yirmi yaþýndayken “Binnaz” adlý üç perdelik manzum bir piyes yazar. Oyun Darü’l-Bedayi’de oynanarak geniþ kitlelerce beðenilir. Bu onun þöhret basamaklarýna ilk týrmanýþýdýr.
|
|