Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes |
|
||||||||||
|
Tebrizli Şems yıllarca Allaha yalvarmış şehir şehir gezerek kendisini bulacağı bir ayna aramıştır. Bunu şöyle dile getirir: ''Şam''da Rabbime yalvarmış aşkımı seyredeceğim bir ayna istemiştim. Rabbimde bana demişti ki, o aynayı verirsem ne bağışlarsın? Tereddütsüz şöyle cevaplamıştım; Başımı!'' Gün geldi sözünü yerine getirdi ve gözünü kırpmadan verdi başını. Aşk, tekilleşmeyi unutup ötekileşmedir. Her zaman karşı tarafın isteklerini öncelemektir. Nefsinde değil sevdiğinde tek/ke/leşmedir. Ben kelimesinin yerini Sen kelimesinin almasıdır. "Beni bende sanman ben ben değilim, bir ben vardır bende benden içeri." diyen Yunus'un başkalaşma sırrına ermektir. Asaf Halet Çelebi'Nin dizelerinde ifade ettiği gibi: "Bakanlar bana gövdemi görürler, ben başka yerdeyim. Gömenler beni gövdemi gömerler, ben başka yerdeyim. Aç cübbeni Cüneyd, ne görüyorsun? Görünmeyeni... Cüneyd nerede, Cüneyd ne oldu? Sana bana olan ona da oldu, kendi cübbesi altında Cüneyd yok oldu." Kendi elbisesinin içinde başka bedenle yaşamaktır aşk. Bakanların seni görmeleri sende başkasını görebilme kabiliyetine sahip olmamalarından kaynaklanıyor. Sen sende yok olup O'nda varolabilmişsen o olmuşsundur. Bunun bilinip bilinmemesi çok önemli değildir. Tüm kişisel isteklerini sevgilinin tercihlerine kurban etme yüceliğini gösterebilmektir aşk, ezberlemektir sevgiliyi bir şiir gibi. Nerde noktalama yapman gerektiğini, nereye virgül nereye ünlem işareti kullanman gerektiğini bileceksin. Kaç kıta kaç satırdan oluşuyor o, unutmayacaksın. Nefsinin istediği her hangi bir şeyi sevgilisi istemediği için yapmaktan vazgeçen aşık değil taliptir. Aşık onun ne istediğini bilip kendi istekleri ile sevgilinin isteklerini çakıştırmayan kişidir. Aşık sürekli verir beklemez, sürekli terkeder kendisi için bir şeylerin terkedilmesini istemez. Sevgilinin arzularını başında baş tacı gibi taşıma yüceliğini gösteremeyen kişinin aşktan dem vurması özenti ve hevesten öteye geçmez. Kızgın bir demirin ateşte yok olup ben ateş oldum deme durumu gibi kendisini sevgilisinde yok edebilen kişinin durumu Şems''in durumu gibidir. Bu kişi de canını sevgiliye verir. Bazen hayatta öyle şeyler yapılması gerekir ki onları yapabilmek sıradan bir insan için ölmek kadar zordur, yaşamaktan daha kolay olur can vermek. Öyle ki can vermek yanağa kondurulan bir anne öpücüğü kadar tatlı bir esintidir yanında.Tüm yaşamını bütün zamanları ile sevdiği kişiye adayan, tüm isteklerini onun için unutan, tüm gelecek hayallerini onun için boşayan bir kişi onun için baş vermeyi onurla yapar. Bu onun için çok kolay bir iştir. Herkes aşktan dem vurur ve sevgili için ölebileceğini söyler ama kaç kişi bunu yapabilir bilinmez. Aşktan bahsederken dikkatli olmak gerekiyor. Aşk ile Arzuyu birbirine karıştırmamak lazım. İki arzulu öpücükle sarhoş olup et sıcaklığı karşısında kendini kaybeden kişilerin yaşadıklarını aşk olarak nitelemeleri modern çağın şevhetperest çocuklarına ait bir özellik. Bu, nefsinin arzularını yerine getirmek için tenine uygun kişiyi bulduğunda fırsatı değerlendirme bencilliği ile gerilen kişilerin özelliğidir... Aşk beklentisiz, gerektiğinde karşılıksız sevebilme yüceliğini gösterebilme eylemini ortaya koyan kişilere layıktır. Tensel beklentilerin ihtirası ile kavrulup aç karnını doyurmak için önüne gelene saldıran köpek gibi sadece nefsi için çalışan kişiler ne kadar ben aşığım desede yatay bir yaşamdan dikey bir yüceliğe erişememişlerdir. Onlar hayatı hep yatay yaşarlar. Sebep tensel temas değil gönülsel temastır, Aşk sebep iken tensel dokunuş sonuçtur sadece. Aşk yaşanırken tensel yakınlaşmanın söz konusu olmasını şevhetperestlik olarak tanımlamıyoruz. Aşkı yaşadığını zannedip davranış ve tercihlerinde kendisi için çalışan köleleri kınıyoruz. Yoksa aşkın sonucu olarak ortaya çıkan tensel yöneliş iki bedende zengin ve büyülü bir bir dansa dönüşür. Bu durumu ne Semavi Kitap'lar nede beşeri yasalar yadsımamaktadır. Yazılan bir şarkıyı notalara düşürmek gibi bir şeydir bu. Bu Allah''ın adanmışlığa sunduğu ilahi bir ikramdır. Yaşadım ve gördüm ki aşk; yardan uzanan keskin kılıçların altına güle uzanır gibi boynunu uzatmakmış bir akşam üstü. Aşk''ın sahibine andolsun ki, aşk; bulunduğun andan önceki tüm geçmişini varın ve yoğunla/herşeyinle birisi için hiç tereddüt etmeden terkedebilmek, harcayabilmekmiş. Hayata onu gördüğün anda ''bismillah'' demekmiş aşk. Evvelinin olmaması, ahirinin olmaması imiş meğer aşk. Çoluktan çocuktan geçmek, anneden babadan göçmek, arkadaşlardan dostlardan ayrılmakmış bu yolda. Kapının arkasında eli hançerli düşmanların başını almak için beklediklerini bile bile çağırılan yere gitmekmiş. Ayrılığın çaresizliğini gökdelenden düşmekte olan çocuğunun intiharına şahit olurken elinden hiçbir şey gelmeyen bir anne acısı ile yaşamakmış aşk. Bile bile ölümlere yürümek, isteye isteye ateşlere bürünmek, ağlaya ağlaya kaçan yârin peşinde yıllarca sürümekmiş bedeni. Eğer aşk yoluna çıkmışsan ayaklarının çıplak ellerinin kırık, yollarının sapa, dağlarının uçurum olmasına hazır olacaksın. Aşk''ın ilk basamağı ''seni seviyorum'' demek iken son basamağı yoluna can vermektir. Şayet kalbinde taşıdığın o eşsiz duyguyu karşı tarafa verdiklerinle süsleyemez ve delillendiremezsen nasıl ispat edeceksin aşkını. Seviyorum kelimesini boşlukta bırakmayacaksın. Aşk bedel ister, verecek bedeli olmayanın aşktan bahisler açması tiyatrolara konu edilebilecek traji komik bir olaydan öteye gitmeyecektir. Ey sevgili, ateşlere atıp beni kaçıyorsun şimdi de. Fırtınayı koparıp kutuplarından beni devrilmelerimle baş başa bırakıyorsun. Yangınım duman duman göklere ulaştı kaldır başını. Feryadım dağları taşları aştı bir Ferhat gibi, ulaşmadı mı semtine. Peçeler çekip gözlerine yorma beni, harab eyleme içimi boğma karanlıklara. İndirme kirpiklerini gözlerinin üstüne ne olur. Rabbim bana; ''Bir ayna verirsem ne bağışlarsın'' demedi. Bu yüzden diyemedim ''başımı veririm Şems gibi''. Fakat seni gördüğüm gün bin başım olsa verebilmeyi diledim. O gün bu gün bunun için yaşadım. Etme eleme, kıyma, yalnız bırakıp koyma bir başıma. Bir tek başım kaldı verecek. Kabul et başım zannetiğim başını. 15.Haziran 2012 - 00.32
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nail Varal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |