Yalnızlık güzel birşey, ama birilerinin yanınıza gelip yalnızlığın güzel birşey olduğunu söylemesi gerekir. -Balzac |
|
||||||||||
|
Salona döndüğümde evden çıkmadan önce attığım kutudaki çözülmüş biranın döküldüğünü gördüm. Zemine, köpükleri kullanarak işaret ve orta parmağımla Muazzez Soft yazdım. Kutuda kalan bir kaç yudumu boğazıma teyelledim. Tuvalete gittim. Aynada, yüzümdeki izlere ve kırışıklara baktım. Yaşlanmak için fazla yaşlı hissediyordum kendimi. Direkt gidebilirdim kaliteli bir ölümün peşinden. Birkaç saat önce şiir okuduğum kanepeye uzandım. Elimle uzanıp ışığı söndürdüm. Karanlıkta gözlerimin akının görünüp görünmediğini merak ederek kalktım. Merakım anlamsız geldi, geri yattım. Kalktım... yeniden mutfağa gidip çıkardığım kutulardan birini aldım. Koltuğa yayılarak oturdum. Elime, koltuğun minderleri arasına girmiş olan müzik seti kumandası geldi. Trt 3'ü açıp biraz daha yayıldım. Endülüs Bahçeleri yayınlanıyordu. Gitara eşlik eden kadının sesi çatlama seviyesinde yükselip alçalırken hüzünlü bir şeylerden bahsettiği duygusuna kapıldım. İçimden bir şeylerin çekildiği, yerine ise bir şey dolmadığı hissi benliğime yayıldı. Terleyen kutunun üstünden akan su parmaklarımı buruşturacak kadar ıslatmıştı. Kendimi karanlığa teslim ettim. ■* * Bir karton kutunun tırmalanma sesine kalkıyorum. Koridora bıraktığım kutu boş. Odaya dönüp kanepeye oturuyorum ve yarım kalmış biramı yudumluyorum. Yerde duran, sayfaları bira ıslağı kitabımı alıp bir şiir seçiyorum. ah zavallı Soft zıplamayı ben öğreteceğim sana ölüme düşmeden sarhoş gezmeyi karşıdan karşıya geçerken misal ezilmeyecek kadar şanslı olmayı bir yanınınla hep dokuz canını koruyup yıldız sayıp eve dönmeyi Bu şiiri yazdığımı hatırlamıyorum. Kitabın kapağına bakıyorum. Soft'un boynunda bir kravatla vesikalık fotoğrafı var. Fakat kravat Soft'un boynunu fazlasıyla sıkmış, gözleri yuvalarında ters dönmüş. Ölü. Kitabı elimden hızla fırlatıyorum. Kanepenin altından tırmalama sesleri gelmeye başlıyor. “Soft, çık kızım dışarı...” diyorum. Hamam böceği büyüklüğünde binlerce kedi çıkıyor. Miyavlayarak koşuşuyorlar. Kanepede büzüşüyorum. Zıplayıp kanepeye çıkmaya başlıyorlar. Elimin tersiyle minderin yüzeyini süpürüyorum, onlarcası düşüyor kanepeden. Odadan çıkmak tek çare görünüyor. Kanepeden fırlıyorum. Kapıya koşarken ayaklarımın altında onlarcası eziliyor. Her yer kan içinde kalıyor. Aklımın içinde binlerce kedi miyavlıyor. Mutfağa sığınıyorum. Tezgahtaki biralardan birini içmek için hamle yapıyorum Korkumu bastırmak istiyorum. Buzluktan tırmalama sesi geliyor. ■* * Gözlerimi araladığımda üstüm başım sırılsıklam. Kanepede doğruldum. Gün ışığı pencereyi zorluyordu. Ayaklarımı korkuyla topladım. Kanepenin minderine çırpar gibi vurdum. Ses yok. Evi toparlamaya karar verdim. Tüm günü temizlikle geçirecek ve aklımdan Soft'u silecektim. ■* * Aradan geçen üç aylık süre içinde Sevşan'la iki kez görüşmüştüm ama Soft'un ölümünden bahsetmemiştim. Sordukça iyi olduğunu söylüyordum. Ona eski kedime ait hikayeleri Soft 'muş gibi anlatıyor kahkahayı da basıyordum. Oysa kediler komik hayvanlar değillerdi. Neden bütün hikayelerimi abartılı kahkahalar eşliğinde anlattığımı bilmiyordum. Bu kez aradığımda ağlıyordum. Ona Soft öldü, dedim. Bunun benim için çok zor olduğunu bildiği için hemen geleceğini söyledi. Oysa üç aydır kabuslarla, buzdolabının buzluğunda yavru kedi cesediyle yaşıyordum. Onu gömmek için en uygun tarihin sonbahar mevsimi olduğuna kanaat getirdim. Ekim sonu yağmurlarının altında bir cenaze törenini hakediyordu. ■* * Sevşan geldi. Kedinin cesedini ne yaptığımı sordu. Buzlukta olduğunu ve yağmurlu bir gecede ona cenaze töreni düzenleyeceğimi söyledim. Başka arkadaşlarımdan da söz almıştım. Arayacaktım, herkes törende hazır bulunacaktı. Sevşan yaptığımın delilik olduğunu söyledi. Soft'un saygıyı hakettiği konusunda ısrar edince kabullendi. Onun gözünde her gün daha da kötüye gidiyordum. Acil tedaviye ihtiyacım vardı. İnkar ettim. Bir hafta sonra hava bozdu. Akşam saatlerinde yağmur başladı. “Bu gece” dedim. Herkesi aradım. Gece on bire doğru önceden ayarladığım hocayı da evinden aldım. Sevşan bu merasime inanamıyordu. Üstümde siyah takım elbisem vardı. Bir buket de çiçek yaptırmıştım. Arkadaşlarım da en siyah kıyafetleriyle kumsala geldiler. Hoca aldığı bir teklik karşısında okuyabileceği tüm duaları okudu ve gitti. Kumsalın hemen arkasındaki toprak alanı belime kadar kazdım ve Soft'u dikkatle içine yerleştirdim. Yağmur şiddetini arttırdı. Herkes evine dağıldı. Bir tek Sevşan ve ben kaldık. Ayakta, küçücük mezara bakıp aynı şişeden sırayla şarap içiyorduk. Üşüdüğünü söyledi. Şişeyi bana uzattı. O da arabaya gidip oturdu. Şimşek çaktı. Ağlıyordum. “Yarımlığıma iyi geliyordun kızım.” dedim hıçkırarak. Omzuma yaprak gibi bir elin dokunduğunu hissettim. Muazzez...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © chaotica, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |