Zaman dostluğu güçlendirir, aşkı zayıflatır. -La Bruyere |
|
||||||||||
|
Her hadisede iki sebep olduğunu ifade eder Bediüzzaman. Ve şöyle söyler: " İnsanlar zâhirî gördükleri illetlere hükümlerini bina eder, kaderin ayn-ı adaletinde zulme düşerler. Meselâ, hâkim seni sirkatle(hırsızlıkla) mahkûm edip hapsetti. Halbuki sen sârık(hırsız) değilsin. Fakat kimse bilmez gizli bir katlin(cinayetin) var. İşte, kader-i İlâhî dahi seni o hapisle mahkûm etmiş. Fakat kader, o gizli katlin için mahkûm edip adalet etmiş. Hâkim ise, sen ondan masum olduğun sirkate binaen mahkûm ettiği için zulmetmiştir. İşte, şey-i vâhidde(tek şey) iki cihetle kader ve icad-ı İlâhînin(Allah’ın yaratması) adaleti ve insan kisbinin(çalışmasının) zulmü göründüğü gibi, başka şeyleri buna kıyas et. Demek, kader ve icad-ı İlâhî, mebde’(başlangıç) ve müntehâ(sonuç), asıl ve fer(detay)’, illet(sebep) ve neticeler itibarıyla şerden(kötülükten) ve kubuhtan(çirkinlikten) ve zulümden münezzehtir." Kısaca; "beşer zulmeder, kader adalet eder." Peygamberimiz(asm), “Allah, zâlime muhakkak ki mühlet verir de onu yakalayacağı zaman, göz açtırmadan aniden yakalar.” sözlerinden sonra, şu ayeti okur: “Onlar, zulüm işlemektelerken, ülkeleri (veya nesilleri) yakaladığı zaman... Rabbinin yakalaması işte böyledir. Gerçekten O’nun yakalaması pek acı, pek şiddetlidir.” (Hûd Suresi, 102) (Buhâri, Müslim, Birr) Zalimler aralarında kötülükleri örgütleyip-düzenler kurarlarken de, baskı planları yaparlarken de, Yüce Allah onları görür ve işitir. “Allah’ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir.” (İbrahim Suresi, 42) Müminler bütün bunların bilincinde olarak Rabb’lerinin yardımını ve desteğini umut ederek çaba gösterirler. Sonsuz adalet sahibi olan Allah, elbette ki zulmedenler üzerinde de adaletini tecelli ettirir. Ama zulmedenler, kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık, üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik. (Bakara Suresi, 59) Ancak kimi zaman zalim cezasını görmeden, mazlum da hakkını alamadan ölüm gerçekleşir. Bu durum Allah’ın adaletine –haşa- aykırı gibi görünse de O’nun asıl adaleti Bediüzzaman’ın, “Zalim izzetinde, mazlum zilletinde kalıp buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor” ifadesiyle en büyük mahkemede tecelli eder. Zalimlerin tüm zulümleri, Allah huzurunda sorgulanma günü kendilerine geri döner. Ancak o gün, “…zulmedenlerin ne mazeretleri bir yarar sağlayacak, ne (Allah’tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecektir. (Rum Suresi, 57) Zalim mutlaka yaptığının karşılığını alır. Zayıf bırakılmışlar için kazdığı kuyuya sonunda kendisi düşer. Allah sonsuz adildir. Ve o gün, "… zulmedenlerin yardımcıları yoktur." (Ali İmran Suresi, 192) “Ey zulümle bir kuyu kazan! Sen kendin için tuzak hazırlıyorsun.” (Mevlânâ Celaleddin)
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |