..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İçtenlik bütün dehanın kaynağıdır." -Boerne
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Düşler > Hıdır Murat Doğan




19 Temmuz 2012
Çocukluğumun Sonsuz Sayılı Günleri veya Geç Kalınmış Zamanlara Soneler.  
Hıdır Murat Doğan
Bence siz; Çocukların ulaşamayacağı yerlerde saklayınız acılarınızı… Uykusuz gecelerde mesela…


:AFDB:
Bence siz; Çocukların ulaşamayacağı yerlerde saklayınız acılarınızı…

Uykusuz gecelerde mesela…

Ben büyüdüm, öğrendim.

Çocukken boynuma geçirdiğim kravatların yalan söylüyordu baba.

Mesela ben; Buluttan buluta atlarken sevdalara karışıp, yol gözlerken ayak uçlarının tıkırtısına kulak kabartarak, yanarken bekleyişler ve düşlerle, gelmeyeceğini ve sevmeyeceğini bile bile, gecelere aldanıp, büyüdüm öğrendim… Ve İrrasyonel yalnızlıklara böldüm geceyi…

Olsun be güzeldi… Güzeldi çocukluğum…

Ama sonra büyüdüm, acıdım.

Çocuklar kovdu beni oyunlarından biliyor musun anne?

Sokakların pamuk şekercilerinin sesini duyuyor, Ter tutmuş sırtıma eski atletlerden yaptığın bezi koyuyor musun hala?

Şimdi yorgun ve kırgın otururken kaldırım tozlarının üstünde, Dizlerim çoktan kabuk tutmuşken, Kalbim herşeye kanıyor anne, görüyor musun?

Ben büyüdüm.

‎Büyüyordum işte ve; “Çocuk” diyordu öğretmenim…

Döndü, baktı bir kez daha, fısıldadı:

“Lanetli çocuk…”

Ama ben hala bir çocuk gibi koşturuyorum servise, sanki eve gidince benim olacak.. Ya da erken gitmezsem eve götürmeyecek..

Kahretsin zili duymadım!

Çocuktum; İki Berlin birleşiyordu ve biz, çocuk ağzımızı yayarak izliyorduk siyah beyaz televizyonlardan, Dünya’nın sonsuz sanılan ayrılıklarını.

Öyle çocuksuydu işte… Ben evciliği dışardan izliyordum. Oyuna alınırım belki diye… Oysa sen bilyelerine aldanıyordun hain çocukların…

Ben büyüdüm, acıdım, çürüdüm.

Sonra bi gün, bir kuytuda gözlerini bağladılar Nazım’ın… Çocukları kandırıyor diye anların en saflığında… Yersiz vaatlere salıyor diye ağzına bir yazma sıkıştırıp, halatlarla dolanmış ellerinin üzerine bir tekme indirip, attılar karanlık içine karanlık gecenin…

Ne yaptın be usta?

“Güzel günler!” koca bir yalan…

Artık renkli şekerlerle gelme kapıma, annem hırsız biliyor umutlardan aşırdığım…

Bahçedeki söğüte asılı salıncağı, kış diye kaldırdım bugün, belki bahara be usta…

Dünya yalan söylüyordu anlıyor musun? Dünya yalan söylüyordu.

Peki senin de tenine kasım soğukları değdi mi? Senin de yüzündeki yorgun tebessüm, rüzgarların elinden tutup gitti mi?

Yitirişlere adanılan bir ömürde, sahip çıkamadığımız bir çocuksu aşkın izleri, hala göğüs kafesimi intihara zorlarken, senin de şehrinde yalnızlık tohumları bitti mi?

Hala ısınmaya çalışan iki yorgun ayağın, o yasaklı bahçelere dalmak istiyor mu?

Hala yazıyor musun gecelere o bekleyiş romanını?

Hala pencerenin kenarına dayanıp gecelerin ışıltılarına dalıyor musun uzaktan?

Senin de şehrinin kuşları terk-i diyar etti mi?

Ağzımızın ıslaklığı son hıdırellezde tahtını kurak iklimlere bırakmışken, çatlamış kalmış coğrafyada süzülen ellerimde, hala saçlarının nağmeleri süzülürken, ve hala yorulmaksızın atışırken kalp ağrılarım, sökülmeye yüz tutmuş ömrümün bu yüzündeki duvarın boyası, griye bulandırırken kırık düşlerimizi, senin de umutların tenhalarda yitti mi?

Milat sayılırken artık bu geç zamanlar, geri dönüşsüzlüğe salınmış ne çok geçmiş varsa, ve ne kadar gülücük varsa sevdaya dair, koca bir çuvala doldurup, senden kalanları da kenarına sığdırıp, bir daha anımsamamak için bir türlü unutamadığım yüzünü, artık sahibi olamadığım o göz yaşlarının aynından yakama iliştirip, giderken isteksiz adımlarla sonsuzluğa, senin de bu ayrılık ağırına gitti mi?

Sen sadece zillere basıp kaçtın geç bi vakit…

Şimdi ben;

Düğümlenip boğazımın orta yerinde, soluksuz bırakan bir içki misali, yanarken içten içe, alımlı alacalı gündüzlerin şakağına dayayıp bıçağı, ikiye ayırıyorum zamanı… Yine avazların yorgun düşüp köşeye çekildiği bir gece, -yani bu gece- tutunup bırakmadan yerküreyi yalınlaştırıp gözümün önünde, yalnızca özlemlerin garipliği, ve hasretlerden payıma düşen gelecek -gelmesini istemediğim- günlere, yanımda götüreceğim boş bakışlardan başka, tek bir gülümseme yok ceplerimde… İşte bekleyiş, işte umut… Tuğlalarını birer birer kırdığım çocukluğuma, ve koca bir boşlukla geçmiş bir gençliğe, bir yazılı kağıdı bırakmamı çok gören, kader denilen birşey varsa, kusup kinimi tam içine, yürüyorum…

Yalnızca… Yürüyorum…

Ve büyüyorum…

Büyüdüm. Yürürken… Acırken… Büyüdüm…

Öğrendim.

Oysa biz; bölmeliydik seninle, hayatı orta yerinden… Susmalıydık haince içimize süzülen, o yaramaz çocukluklara… Gülmeliydik inadına, kanamışlıkların, ve bir başına kalmışlıkların… Yarmalıydık acılardan ve ayrılışlardan önümüze çekilen o koca dağları…

Ve unutmalıydık birbirimizi, nereden başladıysa orada kalarak…

Ben Büyüdüm, acıdım.

Acıdım, büyüdüm…

İçimde bir çocuk hala, beş taşın birini arıyor…

Ve hala bilyelerini saklıyor bir küçük torbanın içinde…

Büyümek mi acıtan? Acılar mı büyüten?

Kaşlarını çatıp sabırsızlıkla açıyor hala erimiş çikolatayı, sakız kutularından seçiyor en renkli olanı…

Büyümek mi acıtan? Acılar mı büyüten?

Ama bir yanımda yorgun ve suskun bir dev, elleriyle sarmalıyor kum tanelerini…

Beceriksiz yetişkinliklerle diziyor rayları…

Büyümek mi acıtan? Acılar mı büyüten?

Kusup kinini yine kendi içine, ve ağlamaklı erkekliklere sığdırıp yanılmışlıklarını, sesleniyor kendi kendine;

Bi cevap verin!

“Büyümek mi acıtan? Acılar mı büyüten?”

Ben Büyüdüm, acıdım, kaybettim…

Ben zaten alıştım… Vitrinlerden eli tutulup çekiştirilen çocuklar gibi, gelişine aldanıp her gidişe bir alacalı camekan gibi bakakalmaya…

Ben büyüdüm.

Hayır! Giden sen değilsin…

Yarım bırakılmış çocukluğum…

Çocukluğum…

Büyüdüm ama ben,

Çocukluğumu özledim.

Gorbaçov’un kelindeki çizgiyi bile…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın düşler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ya da Sen Sevdayı Bir de Yerküreye Sor.
Dandik Düşler Zamanı
Düş Evreninde Travma Tespiti

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
İçimdeki Çocuğun Enteresan Şekilde Bıngıldağının Kapanmayışı
Kimliği Kaybetmek, Kişiliği Kaybetmekten Zordur Vesselam.
Che Süper Bir İnsandı, Ben O Kadar Değilim.
Bir Nazi'nin Notları
Yitik Sefer Sayısı
Tanrım; Çok Saçma Ama, Bir Mucize Bölmeli Geceyi
Bir Motto Gibiydi Bakışın, Bir Arka Kapağı Kapatmak Gibi Gittin Sen Oysa…

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Freud, Beethoven ve Haydar [Öykü]
Sophie Döndüğünde... [Öykü]
Umut... [Öykü]
Ölü Evi Fotoğrafçısı [Öykü]
Bu Rüya Feyk Ulan! [Öykü]
Evveliyatını Bilmediğim Tuhaf Acılardan Geçtim. [Öykü]
Hiç Bir Aşk Manipule Kabul Etmez [Öykü]
Ölürsem Beni Herhangi Soğuk Bir Kaldırıma Gömün. [Öykü]
Ekinoks [Öykü]
Naçizane Fikrim, Kalmandı Ama [Öykü]


Hıdır Murat Doğan kimdir?

Yazın-Çizin işlerine meraklı bir yazıcı / ama yazar değil.

Etkilendiği Yazarlar:
Beckett.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Hıdır Murat Doğan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.