Yaşam başlangıcı olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
20 Temmuz Barış Günü nedeniyle yazdığım mesajıma çok sevdiğim bir arkadaşımdan anlamadığım ve asla da anlayamayacağım bir mesaj aldım. Ben, mesajımda “20 Temmuzdan önce Kıbrıs Türkü’nün çok acı çektiğini ve karanlık günler yaşadığını söyleyerek bu tarihten sonra Kuzey Kıbrıs’ta hiçbir Türkün burnunun kanamadığını, adanın ikiye bölünerek Kuzey’de Türklerin Kuzey Kıbrıs Cumhuriyetini kurarak, devlet olmanın bütün gereklerini yerine getirdiğini, bu gün kalkınmış, ilerlemiş ve büyümüş bir ülke olduğumuzu” yazdım. Arkadaşım, yorumunda şöyle demiş: “ Sen sadece kulaktan dolma söylemleri yazıyorsun. 74 öncesini ben ve benim gibi Kıbrıslılar yaşamıştır. Bu nedenle sonrasını da kıyaslama hakkı sadece bizdedir diye düşünüyorum. Yazında doğru olan yönleri olsa bile 74 sonrasında çok da huzura kavuşmuş sayılmayız. Şiddet de bitmiş sayılmaz. Sadece şiddetin ve huzursuzluğun ve ölümün kaynağı değişmiştir. 74 öncesinin sayamayacağım kadar huzurlu yaşamımız da yok değildir. Örneğin hiçbir zaman evimizin kapısını kilitlemezdik. Komşumuza mahallelimize güvenirdik. Şimdi ise bunu yapmak mümkün değil. Şimdi böyle değil, hırsızlık, tecavüz, soygun, dolandırıcılık, sahtekarlık, cinayet toplumumuzun bildiği şeyler değildi. 74 sonrasında bunlarla tanışmış olduk. Ne güzel kurtarıldık değil mi?” Bu sözler karşısında şok olmadım desem yalan olur. Çok sevdiğim bu arkadaşıma cevap verip vermemekte tereddüt ettim. Çünkü onu kırmak istemiyordum. Ama söylediklerini de asla kabul etmiyordum. Susmak da kabul etmek olacaktı. Bu nedenle cevap vermeye karar verdim. Ne demek “ Benim gibi Kıbrıslılar yaşamıştır” Biz Kıbrıslı değil miyiz? Biz, bu ülkenin vatandaşı değil miyiz? 1974’ten sonra gelmiş olabiliriz. Şunu unutmamak gerekir ki Kıbrıs’ta yaşayan Türklerin diğer kısmı da Kıbrıs’ın fethinden sonra Anadolu’dan gelmiştir. Tabii arada diğer başka ülkelerden de gelen olmuştur mutlaka. Ama bu anlayış, “Sadece Kıbrıslı biziz” anlamında olmamalı… Arkadaşıma ve onun gibi bu düşüncelere sahip olan Kıbrıslı kardeşlerime cevabım şudur: “Ben de veya benim gibi 1974 sonrası Anavatan’dan gelmiş TC kökenli vatandaşlarımız da bu ülkede 40 yıldır yaşıyoruz. Ve biz de en az sizin kadar Kıbrıslıyız. 40 yıldır bu ülkede kökleşmişiz. Bu topraklara tırnaklarımızı geçirmişiz. Babalarımızı, analarımızı, aile büyüklerimizi bu topraklara vermişiz. Çocuklarımız bu topraklarda doğdu, büyüdü. En güzel gençlik yıllarımız buralarda geçti. Türkiye’ye gittiğimizde Kıbrıslı, Kıbrıs’a döndüğümüzde ise Türkiyeli olduk. Neredeyse asıl kimliğimizi unuttuk. Ama biz, kendimizi hep Kıbrıslı hissettik. Kendimizi Kıbrıslı Türk kabul ettik. Bizim de bu ülke hakkında siz söyleme hakkımız vardır. Bunu kabul etmek zorundasınız. Bu tür düşünceler sadece sizin gibi olumsuz düşünenleri bağlar. Kabul etmemekle birlikte demokratik bir anlayışa sahip olduğum için düşüncelerinize saygı duyuyorum. Şurasını unutmayınız: Kıbrıs artık küçük bir köy değil. Büyüdü ve gelişti. Nüfus, eskisi gibi az değil. Büyüyen ve gelişen toplumlarda da bu tür istenmeyen olaylar görülmektedir. Dünyanın hangi ülkesine bakarsanız bakın bu böyledir. İngiltere'de, Almanya'da, Amerika'da, Türkiye'de olmuyor mu bu tür olaylar. Oluyor. Çünkü bunlar, büyük ülkedir. İnsan oranı fazladır. İnsan ne kadar çok olursa suç oranı o kadar artıyor. Bu tür söylemler, 74 sonrası bizim gibi Türkiye'den gelen vatandaşları kötülemekten ve suçlamaktan başka bir şey değil diye düşünüyorum. Yanılıyorsam lütfen beni düzeltin. Peki, bu insanlar hırsızlık yapmayı istiyor mu? Kavga istiyor mu? Huzursuzluk olmasını istiyor mu? Suç işlemeyi istiyor mu? Kesinlikle Hayır... Onlar da, yani bizler de KKTC'de barış, huzur ve mutluluk içinde yaşamak istiyoruz. Sevgi, saygı ve hoşgörü içinde yaşamak istiyoruz. Ayrımcılık yapılmadan, herkesi insan görerek, herkesi bu ülkenin değerli bir vatandaşı görerek yaşamak istiyoruz… Ben de bir yere giderken evimin güven içinde olmasını istiyorum. Ben de kapımı açık bırakıp gitmek isterim. Şu an, kendi köyümde genelde birçok evin kapısı kilitlenmemektedir. Herkes birbirine güvenmekte, birbirlerine saygıyla davranmaktadır. Kimseye doğum yerinden dolayı ayrımcılık yapılmamaktadır. Önemli olan anlayıştır. Sevgi saygı ve hoşgörüdür. Bu anlayışa hepimiz ne kadar sahibiz? Kapıyı pencereyi bırakalım, hortumculara, işten kaçıp kaytaranlara, büyük vurgunculara, devleti soyanlara ne kadar tepki gösteriyoruz. Haksız kazanç elde edenler, zenginliklerine zenginlik katarken onlara ne kadar tavrımızı koyuyoruz? Ben, asıl bu tür kişilere söz söylemek lazım diye düşünüyorum. Asıl kavgamız haksız kazanç elde edip ülkede aşırı zengin olanlara olmalı diye düşünüyorum. Hükümetlerimiz yıllarca yaptıkları yanlış politikalar yüzünden adayı yolgeçen hanına çevirmiş. Pasaport kaldırılmış, kimlikle her önüne gelen adaya giriş yapmış. Peki, bu yanlış politikaların sebebi bu insanlar mıdır? Yıllardır hükümetlerin uyguladığı bu tür yanlış politikalar, bu masum insanları bağlamamalıdır. Yanlış politikalar yüzünden bu insanları hırsız, diye, kavgacı diye, huzursuz diye suçlamanın bir anlamı yoktur. Şimdi diyeceksiniz ki “Biz onlara demiyoruz.” Peki, bu tür sözlerin anlamı nedir? Bana göre bu sözlerin anlamı “Sizler, buraya geldikten sonra burada hırsızlık arttı, kavga dövüş arttı, huzursuzluk arttı” demektir. Bu tür söylemler, bu insanları suçlamaktan öte bir şey değildir. Biz bunu asla kabul etmiyoruz. Hukuk devletiyiz. Yargımız ve adaletimiz güçlüdür. Suçu olan varsa mahkemeye düştüğünde mutlaka hak ettiği cezayı almaktadır. Biz de bu ülkede yaşıyoruz ve bu ülkenin vatandaşıyız. Hepimiz Türküz ve hepimiz Kıbrıslı Türküz. Bunu istesek de istemesek de kabul etmek durumundayız. Kabul etmeyenler varsa, bu kendi düşünceleridir. Son söz olarak şunu söylemek istiyorum: Kıbrıslılık- Türkiyelilik ayrımı bu ülkeye bir şey vermez. Hepimiz bu ülkenin mümtaz bir evladıyız. Hepimiz Türküz. Hepimiz Kıbrıslıyız…”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |