İnsan kendini bilmeli. Gerçeği keşfetmeye yaramasa da, yaşamayı öğretiyor. Ve bundan daha güzel birşey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
Bu düğümü kim çözerdi? Koyun Kurt ile gezerdi; Fikir başka başka olmasa…” Büyük üstad Aşık Veysel’den bir dörtlük ile başlamak istedim satırlarıma. Hiç olmazsa beyinlerdeki ön yargıların önüne bir nebze geçme çabası benimkisi oysa Albert EİNSTEİN hükmü vermiş “ Ön yargıları yıkmak, Atomu parçalamaktan Zordur” demiş. Şimdi bakınca aslında haklı deyip kalemi kağıdı bir köşeye bırakıp yazmayı bırakmayı düşünüyor değilim. Bu yazıyı kaç kişi okuyacak? Kaç kişi beni anlamak için kafa patlatacak yada gerçekten beyninde var olan ön yargılarını bir kenara itip doğruya doğru ve yanlışa yanlış diyebilecek? İnanın bilmiyorum. Bilmek istiyormuyum, şöyle bir bakınca onu bile istemiyorum. Neden mi? Gelin birlikte anlamaya çalışalım. Yada ben kendimi anlamaya çalışayım yada her neyse ne kendimi anlatmama nede anlamaya çalışmanıza uğraşmama gerek yok. Ben gerçekleri yazmaya çalışayım. Ama öyle akademik bir dille filan değil... Olduğum gibi olduğum kadar ve toprak kokan kelimelerle…. Kendi düşüncemizden başka düşüncelere hayatımızda yer verebiliyormuyuz? Önce buradan başlayalım. Kendi doğrularımızın yanlış olduğu gerçeğini kabullenmemiz ne kadar kolay? Ve neden yanlış olduğunu bile bile aslında doğruymuş gibi o yanlışın peşine takılıp egolarımızı tatmin ediyoruz? Elbette insanlar kendi doğruları için yaşarlar ve o doğrular çerçevesinde kişilikleri belirlenir. Lakin gün gelir kendi doğruları ile çakışırlar ve kişiliklerinin altında kalacakları için maalesef yalnışa doğru demekten kendilerini alamazlar. Maalesef şu an kendimle çelişiyorum. Ve maalesef aklımdan geçen kelimeleri kağıda dökemiyorum. Neden mi? Hedefimdeki düşünceleri savunan insanlar benim hayatımda değeri olan insanlar oldukları için. Bu samimiyetsizliğimden dolayı özür diliyorum. 3 yıl önceydi. Anadolunun saf temiz, misafirperver bir köyünde yapılan şenliklerde bir panel esnasında panele davet edilen bir zatı muhteremle aramda geçen diyaloğlar maalesef kendi toprağımda benim istenmeyen adam ilan edilmem için ilk kıvılcımı ateşledi. Aslında bu zat, Fetullah efendinin dergilerinde demeçler veren yüce bir şahsiyetti. Tabi o zamanlar paralel yapı ile devlet babamızın ergenekon davalarını , Balyoz safsatalarını ateşlediği ve üstüne üslük yazarların, gazetecilerin, Millet vekillerinin ve Askerlerin Silivri toplama kamplarında toplandığı bir süreçti. İşte o sürecin ortasında yeni anayasa görüşmelerinin arifesinde gerçekleşen panelde, O misafirperver Alevi köylüsüne bu zatı muhterem Türkiye’de 2 milyon alevi ya var ya yok demekten kendini alamadı ve sonra sorulan bir soru üzerine ben cebimde 5 lira varken 20 liralık kebab yemem çorba yer çıkarım diyerek Alevi yurttaşlarımza had bildirmeye kalktı. Tabi kalktığı gibi oturdu kaldı. Bu arkadaş Panel boyunca Bektaşilikten, Hacı Bektaş-ı Veliden ve Anadoludaki aydınlanmadan bahsetmeyerek İrandan tutunda Arnavutluğa kadar herkezin Alevi olduğunu dile getirerek Anadolu topraklarındaki inançsal bütünlüğü Arap yarım adasına bağlayarak en büyük densizliği etme gafletindende kendini alamadı. Sonrası mı? Hüsran…. Panelden kaçarcasına uzaklaşan bu yüce şahsiyet bir daha o misafirperver Alevi köyüne uğrar mı bilmem ama benim yüzümden o güzel köyün misafirperverliği zedelenmiş. Şimdi dostlar misafir gelsin hoş gelsin sefa gelsin lakin Emevi saltanatının yolunu güden İktidarın sözcülüğünü yapacaksa önce bir haddini bilsin. Mustafa Kemal’den Ulus devlet yapısından ve Türkiye Cumhuriyeti’nin temal taşları olan Alevi- Bektaşilerden bahsetmeyecekse, gelip had bildirmeye kalkacaksa birinin çıkıp şımarık çocukluk yapmasında ne sakınca var? Ha bu arada bu tavrımı o yıl alkışlayan bazı muhteremlerin aradan 3 yıl geçip nasıl çarkı devran ettiklerini şimdi birlikte yad edelim. Yine Aynı köy. O Anadolunun saf temiz insanlarının var olduğu misafirperverliği gönülden gönüle yayılan o güzel köy. Alevi olmayan muhteremleri bile insanı ilişkileri sayesinde Alevi inancı ile tanıştıran o yüce inancı yüreklere aşılayan insanların var olduğu alçak gönüllü, mütevazi köy. Ve o köye gelen misafirler… Hani şu Alevi olmayan ve Aleviliği gönlüne oturtan yüceler yücesi insanlar. Ha bu arada 3 yıl önceki olayda beni destekleyen, gösterdiğim tepkinin yerinde olduğunu söyleyen Fetullahçı cenahın Alevi köylerinde ne işi olduğunu söyleyen bu zatlar. Neden mi bunları söylüyorum diyorsunuz? Yoksa kafanızmı karıştı? Az kaldı biraz daha sabır.. Birazdan son parağrafta bağlayacağım… Ve bu güzel insanlarla kucaklaşmaya gelen ülkemizin Muhalefet Partisinin göz bebeği millet vekillerinden ikisi… İkiside değerli, İkiside saygıdeğer şahıslar. Ve sebebi ziyareti anlamlı kılan yaklaşık bir ay sonra yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Muhalefet partilerimizin Çatısını yaptıkları ve Çankayaya kırmızı halıyı serdikleri adaylarını anlatma telaşları. Ve bu iki değerli vekilden biri çıkıp Şenliklerdeki kültürel buluşmadan bahsedip yerine otururken yüzündeki tebssüm yüreğimdeki sıcaklık evet siyasetten uzak gerçekten gönül birliğinin olduğu bir kucaklaşma derken, diğer vekilin Çatıyı desteklemeyenleri Zivri zekalılıkla suçlamasıyla zekamın zivri yerlerini vekile batırmak için harekete geçiyorum. Çatının başındaki zatı mubarek Fetullah’ı muhteremin desteklediği ve Mustafa Kemal Atatürk’e Mühalif Derin Tarih dergisinin danışma kurulu üyesi olması sanırım neden siviri zekalı olduğumuzun ve bu sivri yerleri muhterem vekilimizle paylaşmamız gereksinimizi ortaya çıkarıyor. Lakin tepkimin daha 25-30. Saniyesinde benim güzel yürekli,güler yüzlü misafirperver büyüklerim yine yerinin ve zamanının olmadığını düşündükleri için araya girerek bu şımarık çocuğu olay yerinden uzaklaştırmya çalıştılar. Lakin işin boyudu hadsizlik ve had bildirmeye kadar gidince yani bu misafirperver güzel insanlar, Koyunun kurt ile gezemeyeceği gerçeğini unutarak maalesef dergaha giden odunların bile düz olduğunu unutarak ve ayrıca Aslanlarla ceylanların dostluğunu unutup Hak dergahı Halk dergahıdır gerçeğini hiçe sayarak tartışma ve doğruyu bulma inancından uzak, inandıkları doğruyu eleştirme hakkını kimseye vermeyerek ortamnı gerdiler ve maalesef telafisinin zor yaşanacağı bir hadisenin temel taşlarını attılar ve üzerine gökteleni el birliği ile dikmemiz beş dakikamızı almadı. Şimdi diyecek bir şey yok tabi afola desek olan oldu, özür dilesek neyin özrü? Zaten Çatıda başlarına çöktü.. Sonrası kızgın bakışlar altında kendi toprağımın yabancısı. Ve gelelim şu Alevi olamayn lakin Aleviliği benimseyen yüce insanlara… Bu muhteremler özünde değil sözünde bu inanca sahip oldukları için yürekte kin gütmeyi yol bilirler. Arkamdan Mustafa Kemal Atatürk’e küfür ettiğimi bile söyleyen bu zatı muhteremler internet ortamında türlü sayfalardan şahsımı engelleyerek yüzüme değilde arkamdan göt kılı deme lütfunda bile bulunmuşlar. Şimdi Can Baba geldi aklıma bilen bilir beni söyleyecek laf çok lakin gülüp geçmek lazım kimi zaman. Şimdi bana bu atıfları yakıştıran şahsiyeti muhterem daha 3 yıl önce Fetullahçı zatı köyden kovalarken beni alkışlayan bir şımarık çocuktu. Ama ne değişti derseniz o zaman Ana muhalefet Fetullah hıoca efendi ile papz kaçtı oynardı şimdilerde yenilenen yüzleri ile eşli batak oynamanın zevki sefasını sürüyorlar. Çatılarından tutunda duvarlarına kadar renkleri belli. Tabi birde öyle diş geçirmeye çalıştığınız koskoca milletin vekili olursa vay halinize. Size had bildirecek ağabeyinizde olur…. Yettiniz siz diyen çok değer verdiğiniz büyüğünüzde olur…. Burası senin babanın köyü diyen güler yüzlü dayınız olur…. Sizi köyden sürmeye kalkan nice büyükleriniz bile olur maazallah. Sonrası zaten aynı terane… Milletin vekilinden özür dileme faslı o yüce şahsiyetin gönlünü alma faslı. Nasıl olsa bir göt kılı var. Ha bu arada o ortamda benim gibi düşünen lakin sesleri enselerine kaçmış birçok arkadaş vardı ama onlar köyün güzel ve uslu çocukları… Aferim onlara. Şimdi göt kılı olan vekile halkın tavrını söyleyen mi? Yoksa halkın tavrını seslendirenin arkasında durmak yerine susmayı seçmek mi tabi bu da ayrı bir konu….. Ve gelelim.. Hiştttt oradakiler… Aferin size… Sustunuz. O gün bugün yarın yarından sonra susacaksınız… ve ben bundan böyle hiçbir şekilde sesimi çıkarmayacağım. Gönlünüz beyniniz bedeniniz rahat olsun. O Anadolunun güzel misafirperver köyü milletin vekilini güzelce ağırlasın, Muhalefet partisinin otobüslerinden inen misafirlerini doyursun lakin ilçesinden gelen bir kitapçıyı ve ailesini o ortamdan aç göndermesini iyi bilsin. Misafir perverizya… Aman öyle kalalım… Çatıya Fetullah efendiyi çıkarıp, Duvarları Dersim ile örelim… Mobilyalar kobaniden gelsin. İşte size Ana muhalefet… Ha bu arada iki Türk Bayrağı açıp üç beş Mustafa Kemal Atatürk posteri asıyorsunuz ya sizden Kemalisti yok bu topraklarda… Biz mi… Yahu demişya yüreği Aşkı muhabbetle dolan bir zat göt kılı diye… Biz haddimizi bilip kıllığımızla kalalım… Siz o canı başınızın üstünde çatı yapıp aşkı muhabbetinde yanın kavrulun…. Hişttt oradakiler… Unutmayın… Dergaha gelen odun bile doğrudur… Aslanlar ile Ceylanlar bu dergah’ta dosttur. Kadın ile Erkek yoktur Can vardır. İşte o yüzden ne zekalar sivridir ne insanlar göttür ne canlar kıldır. Felsefe yi öğretecek değilim lakin Alevi bektaşi inancı Anamuhalefetin ve Fetullah hazretlerinin arka bahçesi olmaz bunada birileri izin vermez. Ha şayet Dernek sayfalarınız muhterem zatlar tarafından işgal edilmiş ise misafir perverliğiniz dışarıdan gelene hürmet kendi özünüzden geleni yermek ise. Olduğunuz yerde kalın. Kıpırdamayın…. Doğru yoldasınız…. Sonuna gelip kızan dostlar var mı? Varsa gülün geçin ciddiye bile almayın…. Demiş sizin misafirperverliğinizi insanlığınızı yol bilen mubarek bu özünüzden gelen can’a göt kılı diye… Ciddiyemi alacaksınız. Güldürmeyin beni.... Hisşşttt Oradakiler…..
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © HAMZA EKİZ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |