İnsanlar yalnızca yaşamın amacının mutluluk olmadığını düşünmeye başlayınca, mutluluğa ulaşabilir. -George Orwell |
|
||||||||||
|
Dünyadaki en eski oyunlardan biri de tavla oyunudur. Bilindiği kadarı ile 1400 yıl önce, İran Şahı Nevşiyan’ın Veziri Büzur Mehir tarafından 10 günde icat edilmiştir. Antik Romalılar da tavlaya benzerlikleri olan bazı oyunlar oynamıştır. Osmanlılarda ise Yükseliş Döneminde, tavla oyunu çok büyük bir önem kazanmaya başlamıştı. Bu özellik, Cumhuriyet Dönemine ve günümüze kadar sürüp gelmiştir. Öyle ki Ulu Önderimiz Atatürk’ün de tavla oynarken resimleri bulunmaktadır. Tavla oyunu, Kıbrıslı Türkler arasında da çok sevilen bir oyun olmuştur. Günümüzde de hemen her yerde, kahvelerde, evlerde tavla oynayanlara rast gelirsiniz. Özellikle insanlarımız güzel havalarda tavlayı alıp dışarıda oynamayı ve bununla birlikte kahve içmeyi çok sever. Peki, tavlayı kimler oynar? Tavla oyunu, kişilere mi endekslidir? Ya da tavlayı oynayanlar ve oynamayacak olanlar toplum veya yasa tarafından belirlenmiş midir? Hayır. İsteyen herkes tavla oyununu oynayabilir. Buna da hiç kimsenin söz söyleme hakkı yoktur. Demokratik bir ülke olduğumuz için, vatandaşlarımız yasal olan ve herhangi bir kimseyi rahatsız etmeyecek bir oyunu her zaman oynayabilir. Bu kişi, Cumhurbaşkanı da olabilir, Başbakan da olabilir, vekil veya sıradan bir vatandaş da olabilir… Seçim sürecinin ilerlediği bu günlerde adaylar da birbirlerine gönderme yapmaya başladılar. Geçtiğimiz günlerde CTP adayı ve Meclis Başkanı Sayın Sibel Siber, Cumhurbaşkanımız Sayın Eroğlunu Kast ederek “Tavla oynayarak ülke tanıtılmaz” dedi. Tanıtım yapma bakımından düşünürseniz doğru düşünce. Ama Sayın Eroğlu, tavlayı ülkenin tanıtımı için oynamıyor ki… Tavlayı çok sevdiğinden oynuyor. Bunu, ülkede kime sorarsanız sorun, yapacağı yorum bu; veya buna benzer bir yorum olacaktır. Bir Cumhurbaşkanı, vatandaşıyla veya bir dostuyla tavla oynayamaz mı? Tabii ki de oynayabilir. Sonuçta Cumhurbaşkanı da bir insandır ve o da bir vatandaştır. Diğer ülkelere bir bakınız. Normal bir vatandaşın bırakın bir cumhurbaşkanını, bir bakanı veya bir vekili, önemli bir makama sahip olan üst düzey bir bürokratın yanına dahi yaklaşamadığını görürsünüz. Yanlarında dev bir koruma ordusu ile sizi on metreden fazla yaklaştırmaz. Oysa bizim Cumhurbaşkanımız her gün halkın içinde, her gün onlarla iç içe ve onlarla beraber… Kahvehaneye gidiyor, oradakilerin ellerini sıkıyor, kahvelerini içiyor, dertlerini dinliyor ve bir teklif geldiğinde de onları kırmamak adına oturup tavla oynuyor. Bu, erdemli bir davranıştır. Bu hareketi eleştirmek yerine, böyle yapan kişiyi taktir etmek gerekir. Bunun için de Cumhurbaşkanı Eroğlu, vatandaşlarımız tarafından çok sevilmektedir. Çünkü O, bir halk adamıdır. Halkın içinden gelen biridir. Böyle birinin de halk içine girip, onlarla olması gayet normaldir. Sayın Cumhurbaşkanımız Eroğlu, kendisi için yapılan bu eleştiriye de geçen gün yapmış olduğu köy ziyaretlerinden birinde cevap verdi. Eroğlu, Korkuteli Köyü’nde yaptığı konuşmada bu konuya açıklık getirdi: “Bu günlerde birileri benim tavla oynamama fena halde takmış. Ben, tavla oynamayı çok severim. Sadece Pazar günleri benim için boş gün. O gün, özel arabamı alırım. Sürerek kahvehaneye veya spor klübüne giderim. Orada dostlarımla birlikte olurum. Veya oraya gelen vatandaşlarla oturup sohbet ederim. Dertleşiriz. Tavla oynamayı sevdiğimi bilen dostlardan da bazen oyun oynama teklifi gelir. Ben de kırmamak adına oynarım. Bundan gayet normal bir şey olabilir mi? Zaten haftada bir defa oynayabildiğim bir oyunu da siyasi malzeme yaptılar. Oysa bu kötü bir şey değil. Halkla iç içe olmanın bir mesajıdır. Halka, ben size uzak biri değilim. Sizin bir kardeşinizim. Sizin sesinizim, sizden biriyim, demektir. Bunu böyle yorumlamaları gerekirdi.” dedi. Gerçekten de öyle. “Tavla oynamakla ülke tanıtımı yapılmaz” diyenlerin olaya bir de bu yönle bakması gerekirdi. Tarihe baktığımızda Ulu Önderimiz Atatürk’ün de tavla oynadığını ve tavlayı sevdiğini biliyoruz. Buradan da hemen Sayın Eroğlu’nu Atatürk’e benzetme gibi bir düşünceyi çıkarmasınlar. Olaya açıklık getirmesi bakımından verilen bir örnektir. Buradan çıkarılması gereken sonuç, liderlerin de, siyaset ve devlet adamlarının da bir insan olduğu, halkın içinden geldiği ve halkını çok sevdiği ve halkıyla iç içe olduğu düşüncesidir. Ah keşke Sayın Cumhurbaşkanımızla ben de bir tavla oyunu oynama şerefine nail olabilseydim. Kendimi Dünyanın en mutlu insanı kılar, bu olayı da ömrümün sonuna kadar hiç unutmaz ve torunlarıma hep övünerek anlatırdım…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |