Anlamak beðenmenin baþlangýcýdýr. -Spinoza |
|
||||||||||
|
Son dönemin en büyük tehlikesi þüphesiz uyuþturucudur. Öyle ki uzmanlar yaptýklarý araþtýrmalarda uyuþturucu baðýmlýlýðýnýn büyük derecede arttýðýný ve artýk kullanýcýlarýn ilkokul seviyelerine kadar düþerek 11-12 yaþýndaki çocuklarýn uyuþturucu kullandýklarýný açýkladýlar. Tabii bu durumdan en çok etkilenen bireyler de kullanýcýlarýn yaný sýra anne ve babalar oluyor. Evlatlarýnýn içine düþtüðü durum, onlarý zor duruma düþürüyor. Hangi anne baba, evladýnýn uyuþturucu bataðýna düþmesini ister? Hangi anne baba, çocuðunun gözlerinin önünde çaresiz kalmasýný, günden güne eriyerek yok olup gitmesini ister? Tabii ki hiç kimse? Toplum olarak biz, bu insanlara karþý ne kadar duyarlý oluyoruz? Bu insanlara ne kadar anlayýþlý davranýyoruz? Bu insanlara ne kadar yardýmcý oluyoruz? Býrakýn yardým etmeyi onlarý ayýplýyoruz. Onlarý kýnýyoruz. Onlarý hemen ötekileþtiriveriyoruz. Onlarý toplumdan dýþlayarak bir öcü gibi görüyoruz. Çocuklarýmýzdan “Onlarla konuþmamalarýný, onlarla temasa geçmemelerini” istiyoruz. Yani onlarý cezalandýrýyoruz. Oysa doðru olan bu deðil. Doðru olan, bu insanlarýn derdini kendi derdimiz bilip onlara kucak açarak yardýmcý olmaktýr. Biz, kolay olaný seçiyoruz. Suçluyoruz… Maraþ Dayanýþma Kültür ve Sanat Derneði’nin özellikle Maraþ Bölgesi Halkýna yönelik uyuþturucu ile mücadelesi için hazýrlanan Açelya Projesi açýklanýrken sinevizyonda hazýrlanan uyuþturucu baðýmlýsý bir öðrencinin annesinin feryatlarý çok dikkat çekiciydi… Anne, çocuðunun içine düþtüðü durumu vebaya benzetiyordu: “Veba nasýl, bu da öyledir. Hatta daha da kötü. Bunu ancak yaþayan bilir” diyordu. Üzüntülü anne, hasta çocuðu ile yaþadýklarýný gözü yaþlar içinde anlatýyordu: “Çocuðum, uyuþturucu illetine düþtükten sonra toplumdan dýþlandý. Aile olarak biz bu durumdan utandýk. Kimselere derdimizi anlatamadýk. Oðlumuzun hasta olduðunu anlayýnca onu bir dedektif gibi takip ettik.” diyordu. Anne devam ediyordu: “ Uyuþturucunun verdiði olumsuz etki çocukta davranýþ bozukluðuna yol açtý. Yemek yiyemiyor, uyku uyuyamýyordu. Bizlerle olan iletiþimi koptu. Adeta Dünyasý yýkýldý ve Dünyaya küstü. Yapayalnýz bir insan gibiydi. Doktorlara gittik. Þizofren hastalarýna verilen ilaçlarý verdiler. Bu da daha kötü etki yapýyordu. Baþka bir Doktor “Akýl hastanesine yatýralým” dedi. Bunu kabul etmedik. Oðlumuz akýl hastasý deðildi ki…” “Bu durumu açýklayamýyorsunuz. Kimselere söyleyemiyorsunuz. Söylediðiniz an siz de dýþlanýyorsunuz. Hemen baþlýyorlar, “Siz nasýl anne babasýnýz?” diye. Biz mi istedik çocuðumuzun böyle olmasýný? Biz mi ittik onu bu hastalýðýn pençesine. Suçlu bizmiþiz gibi bizimle de irtibatý kesenler oldu.” “Benim çocuðum bu illete varoþta alýþmadý. Kültürlü olan, okumuþ ailelerin çocuklarý tarafýndan alýþtýrýldý. Arkadaþ kurbaný oldu. Bunun bir hastalýk olduðunu kabul etmeleri gerekir. Çocuðu dýþlamaktansa ona yardýmcý olmalarý, yol göstermeleri gerekir. Yarýn kendi çocuklarý da ayný duruma düþebilir. Devlet yetkililerinin bu iþe el atmasý gerekir. Sahiplenmesi gerekir. Burada tedavi merkezleri yok. Tedavi için Türkiye’ye götürüyoruz. Yanýnda mecburen biz de gidiyoruz. Bir kiþinin sadece günlük kalacak masrafý 500 TL. Bizim bunu karþýlayacak gücümüz yok. Ülkemizde neden tedavi merkezleri yok? Devletten bu tür tedavi merkezlerinin açmasýný istiyoruz.” Gözü yaþlý annenin söyledikleri yüreklerimizi daðlattý. Orada bulunan ve kendini izleyen herkesi aðlattý. Artýk þurasý kesin: Uyuþturucu sadece bizim deðil, bütün Dünyanýn bir sorunu haline geldi. Bütün Dünya bu sorunla baþ etmeye çalýþýyor. Önlemler alýnmazsa daha da büyüyecek. Devletin bütün üst yetkileri oradaydý. Umarým bu annenin feryadýný iyice anlamýþlardýr. Umarým, bu olaydan bir ders çýkararak önlem ve tedbirleri almaya baþlamýþlardýr. Pek sanmýyorum bunun yapýlacaðýný ama yine de Allah’tan umut kesilmiyor iþte. Bizde olay baþa gelmeden iþin ciddiyeti pek anlaþýlmýyor nedense… Yetkililerin bu iþe ciddi bir þekilde eðilmeleri için illaki kendi çocuklarýnýn bu illete yakalanmasý mý gerekiyor? Allah korusun… Biz, hiç kimsenin evladýnýn bu illete düþmesini , uyuþturucunun esareti altýna düþmesini istemiyoruz. Ýstediðimiz tek þey ciddi bir þekilde bu iþe el atýlmasý ve sorunlara kökten çözüm bulunmasý. Bu da hükümet yapanlarýn iþi olsa gerek…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hakan Yozcu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |