Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
1. bölüm Sıradan bir gündü, hani yazmaya böyle başlanmaz biliyorum lakin hakikaten sıradan, hiç bir özelliği olmayan bir gündü. Hani ne kuşların cıvıldaştığı bir İlkbahar günü, ne ağustos böceklerinin karınca ile didiştiği, güneşin tam tepede olduğu sıcak yaz günü, ne de soğuğun iliklere kadar işlediği bir kış günü idi. Alelade bir mevsim, bir ay ve bir gün.. Günlerden; pazartesi, perşembe, cuma... hangi gün olduğunu dahi hatırlamıyorum. Ben elimde fotoğraf makinesi küçük bir parkta, fotoğraf çekiyordum. Park alanları, fotoğraf çekmek için her zaman malzemesi bol mekanlardan biridir. Çocuklar bile konu olarak yeterlidir. Ayrıca yürüyüş yapanlar, spor yapmak için türlü şekiller alanlar, yaşlılar... Hele yaşlılar... Sadece yaşlıları ve çocukları çekmeyi düşündüğüm, en güzel detayı yakalamak için çırpındığım o an da, onu gördüm. Bankta tek başına oturmuş, bir elinde küçük bir bardak çay içiyordu. Diğer elinde telefonu ve yakmadığı sigarası... Etrafı ile ilgilenmiyordu, başını kaldırıp çocuklara bile bakmıyordu. Başı önünde, telefonu ile meşgul idi. 35 yaşlarında olmalıydı, bir kaç yaş büyük, belki de küçük... Etrafına olan ilgisizliği idi sanırım ilgimi çeken. Belki başı önünde oluşu, ya da ? Tam karşıma gelecek şekilde banka oturdum hissettirmeden onu izlemeye başladım. Telefonuna bakmaya devam ediyordu, arada tebessüm ediyor, aslında olmayan gamzeleri, her tebessümde yüzüne yerleşiyordu. Gökyüzü mü aydınlıktı onun tebessümü mü bir an ayırt edemedim. Uzun boylu olduğu belliydi, üzerinde, spor bir ceket, altında kot pantolon, ayağında, siyah botlar. Boynuna taktığı fuların uçlarını ceketinin içine saklamıştı. Arada çocukların fotoğrafını çekiyor makineyle ilgileniyor onun dikkatini çekmemeye çalışıyordum.. Önünden bir çocuk koşarken düşünce hemen telefonunu bıraktı çocuğu kaldırdı, üzerini temizledi, telaşla gelen annesine çocuğu teslim etti. Tek cümle etmeden.. İzinsiz fotoğrafını çekmek istedim. Yapamadım.. Hani şiir gibi bir yüze sahip değildi, öyle belirgin hatları olan bir yüzü de yoktu. İri olmayan gözler, belirgin kaşlar, kısa saç... Çok karakteristik bir yüzü vardı diyebilirim onun için.. Evet karakteristik bir yüz hattına sahipti. Ve tebessümü, bir erkeğe bir tebessüm ancak bu kadar yakışabilirdi.. Sadece bir kare çeksem ne çıkardı ki? İzin istesem? Ne diyecektim? Tebessümünüz içime işledi fotoğrafınızı çekebilir miyim?... Yanlış anlamayın lütfen sadece fotoğrafınızı çekmek istiyorum mümkün mü?... Aslında yanına gitmeye de gerek yok uzaktan işaretle çekebilir miyim desem ? Ne der ki? Öğrenmenin tek yolu vardır. Yanına gittim. :"Ben fotoğrafınızı çekebilir miyim ?"dedim tebessüm ederek... Tebessüm etti aynı aydınlıkla telefonunu elinden bıraktı işaret dili ile bir şeyler anlatmaya çalıştı, ben elimde makine öylece kaldım. Tebessümün aydınlattığı o park bir anda kararıverdi... devam edecek... n.b
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nuran Bulak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |