"...öyküyü yazan bilge, beşinci ya da altıncı göbekten kral torunu olduğumu ortaya çıkaracak şekilde belirleyebilir soyumu." -Cervantes, Don Quijote |
|
||||||||||
|
Hayatım yalnızlıkla geçmişti, sevgi neydi, aşk neydi, bilmiyordum, bildiğimi sanıyordum, bazı kız arkadaşlarım olmuştu, çakaldılar, para peşindeydiler, uyuşturucu bağımlısı, deli tiplerdi. Hayatım yalnızlık girdabıydı, sorun yoktu, alışmıştım. Yazıp duruyordum, romanlar, öyküler ve şiirler, bana para lazımdı, kız değil; paran yoksa kız da bulamazsın ki. Sonra kızın biri odama geldi. Bu adamın parası var ya da yok diyen düşünmeyen saf bir kız. Çocuk bir kız. Çocuk ruhlu bir kız. Çay içiyorduk. “Başla” dedim,içimden kendime, “harekete geç.” “Orda bir kelebek var” dedim. “Nerde?” Sağ memesine dokundum usulca. Güldü. “Çıkar kazağını. Çıkar çıkar çekinme, kelebeği yakalamam lazım.” “Neden?” dedi gülerek. “O bana güç verecek, sihirli o. Gökyüzündekiler bunu yapmamı istiyor.” Gülerek çıkardı siyah kazağını, pembe sutyenle kaldı. “Sutyeni de çıkar.” “Neden?” güldü, iyice garipleşmeye başladın, basıp gidebilirim, sağlam bir açıklama yapmazsan.” “Kelebek içerde” “Nerde?” Uzunca güldü. “Memenin tam ucunda.” Pis pis baktı bana. “Cesur ol çıkar, çekinme, biliyorsun ben sana hiç zarar vermedim, vermem de.” Sutyeni çıkardı. Tek kişilik yatağımda yanımda oturuyordu. Usulca yanaştım, küçük beyaz memesinin ucunu öptüm, emmeye başladım. Güldü, hafifçe inledi. Sonra diğer memeye geçtim. “Eteğini indir.” “Neden?” “Orada daha iri kelebekler var.” “Ama ben kelebekleri göremedim, nereye gittiler?” “Meme ucundan ağzımın içine girdiler, ruhuma geçtiler.” “Ben neden göremedim?” “Göreceksin.” “Nasıl?” “Eteğin indir.” Eteğini çıkardı. Hacı olan annem içerde dua ediyor, kutsal kitap okuyor, her an içeri dalabilir, dalarsa boku yedik, “lan ne iş çeviriyorsunuz orada! Edepsizler!” der, (demez, utanıp içeri gider)demezse bile ikimiz de çok utanırız, bu çocuk kızdan böyle bir şeyi hiç beklemez, kız ezilir çok, kızı kaltak sanır. Sarı eteğini çıkardı, beyaz külot vardı altında. “Orada kelebek.” “Nerede?” “Önünde.” “Nasıl?” “Vajina bölgesinde.” “Külotu kenara çekip yakalayacağım.” “Nasıl?” “Ağzımla.” Külotu kenara çekip vajinasını yalamaya başladım. Güldü, inlemeye başladı. Güldü: “Kelebekler nerde, neden göremiyordum?” “Göreceksin.” “Hayır, am.na koyduğumun kelebeklerini neden göremiyorum? Gören hep sensin! Çöz kayışını, ben de seninkini göreceğim. Hep sen kelebek göreceksin değil ya, benimki can değil mi?” Güldüm: “Peki. Ama az sanırlı ol” dedim. Durdum, yüzüne baktım, tatlı ve saf yüzüne. O da bana bakıyordu. “Sen beni s.kmeye çalışıyorsun namussuz, çocuk değilim. Çok yanlış!” Hiç argo kullanmayan kız diyordu bunu, gülmeden edemedim. “İlgisi yok, sevişmek de neymiş, vajinandan bana ne, bedeninden bana ne. Ben seni çoktan s.ktir etmiştim, kusura bakma açık söyledim, çok üzüldüm senin için. Tek istediğim seni hamile bırakmak, daha önce hiç böyle hissetmemiştim. Seni rüyamda gördüm, gece kumsalda yürüyoruz yan yana ve ben sana seni hamile bırakmak istediğimden söz ediyordum. Gözleri parladı, gözleri yaşlarla doldu. Gözleri kelebeklerle doldu. Kızın memesinden bana ne! Vajinasından bana ne! Kalçasından bana ne! Sevişmek de nedir? Çok gereksiz saçma salak şey. Ama ama…ama bu kızı hamile bırakmam lazım. Tek istediğim bu. Sonrası ne olur bilmem. Ama onu hamile bırakmam lazım. O dindar kızı hamile bırakmak. Sevdiğim kızlarla sevişmek istedim, tek derdim buydu; gelişmemiş biriydim; ahmak biriydim, ruhumu keşfetmemiştim, karşı tarafın ruhunu keşfetmeyi bilmiyordum. Karşı taraf da bu teknikleri bilmiyordu, onlar da zavallıydı, acınasıydı. Ama bu dindar kız başka bir evrene sürükledi beni, hiç düşünmediğim şeyler. Tek istediğim bu kızın yüzüne bakmak, kafasına bakmak, saçlarına, gözlerine, elmacık kemiklerine, kaşlarına, yüzünün bütün sığırcık kuşu detaylarına, yüzünü istila eden ilginç çiçeklere. Akıl almaz deli bir istek, bir boğa yılanı tutku, beter bir şey. Kızlar canımı çok sıktı, onları hayatımdan çıkarmıştım. Bu dindar kız da; ama bir gün dindar kızın babasını gördüm rüyamda, bu rüya bana her ne olursa olsun onun kızını içimden silmemem gerektiğini sezdirdi. Yani bir noktada kaderdir, boyun eğeceksin, ses çıkarmayacaksın, karşı taraf bana göre delinin teki; ama gökyüzündekilerin bir planı var. O kızı hamile bırakmak da nedir? Normalde böyle bir düşüncem yok. Ama rüya gösterdiler, böyle hissettirdiler. İsa Kantarcı
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İsa Kantarcı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |