"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
(O) Geliyor. – (O) Gelmiyor. He/She is coming. – He/She is not coming. (O) Yazıyor. – (O) Yazmıyor. He/She is writting. – He/She is not writting. Görüldüğü üzere Türkçe az sözle çok şey anlatmada, açıklamada açık ara öndedir. Üstelik Türkçede sözcüklerin yazılış ve okunuşları aynı olduğu için, Türkçe damgaları (harf) bilen/öğrenen bir kişi -yazılışı ve okunuşu farklı sözcüklerden oluşan- İngilizceden çok daha kolay bir şekilde Türkçeyi kavrayabilir. Türkçe ile Arapçayı karşılaştıralım. Bunun için de Türkçemizde “üzgün, üzülmek, üzüntü” gibi kullanım biçimleri bulunan sözcüklerin Arapçadaki karşılığı olan “al-huzn” sözcüğünü ele alalım. Türkçeleşmiş haliyle “hüzün” sözcüğünü… Arapçada başa “-ta” gelir, olur “tahzen”. Türkçede sona “-lü, -suz” ekleri gelir, olur “hüzünlü”. Bir başka deyişle “mutsuz”… Arapçada başa bir de “-la” gelir, olur “la tahzen”. Türkçede sona “-me” eki gelir, olur “hüzünlenme”. Bir başka deyişle “üzülme”… Hüzünlenme ile üzülme arasında fark değilse bile anlam yönünden çok ince bir ayrıntı (nüans) olduğunun da altını çizelim. Tarafsız gözle bakıldığında Türkçenin hem yapısı ve kuralları hem de söyleniş kolaylığı ve anlatma gücü açısından Arapçadan üstün olduğu görülür. Dahası ek alan bir Türkçe sözcüğün okunuşunda/söylenişinde, yazılışında çok az bir ses değişimi olurken Arapçada başa gelen ekler sözcüğün hem okunuşunu/söylenişini hem de yazılışını tümden değiştirmektedir. Adı üstünde ek olan bir şeyin niye sözcüğün başına getirildiğini, ünlü damga (harf) yönünden çok zengin olan Türkçe ile bu alanda oldukça kısır olan Arapçanın nasıl aynı kefeye konulabildiğini anlayan varsa beri gelsin. Hem öyle ya “üzüntü” sözcüğünün suyu mu çıktı? Daha da kötüsü Türk/Türkman (Türkmen) diye çağrılan kişileri Arap damgaları (harf) ile “t-r-k-m-n” yazıp, “Terekeme” diye okuyunca ve/veya söyleyince Türk milletini bölmüş olmuyor musunuz? Nerede kaldı milliyetçilik, nerede kaldı yurt (vatan) sevgisi… Nerede kimlik bilinci?!. Başkaları neyse de, hem Türk’üm deyip hem Türkçenin gücünü, değerini (kıymet) bilmeyenleri gördükçe üzülmemek elde değil. Üzülmek ne ki; Kaşgarlı Mahmut, Hoca Ahmet Yesevî, Yunus Emre, Karamanoğlu Mehmet Bey ve son tahlilde Gâzi Mustafa Kemal Atatürk gibi Türkçe âşıkları, sevdalıları mezarlarında ters dönse yeridir. Karamanoğlu Avşarlarından olan -pîrimiz- Kaygusuz Abdal’ın söylediği bir beyitle noktayı koyalım: Türk dilin Tanrı buyurdi Cebrail Türk dilince söylegil dur git digil Aziz Dolu Atabey azizdolu.wordpress.com
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aziz Dolu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |