Iþýk verirseniz, karanlýk kendiliðinden yitecektir. -Erasmus |
|
||||||||||
|
Batý Trakya'daki Türk varlýðý, aradýðý huzuru bir türlü bulamamýþtýr. Þair Ahmet Kutsi Tecer'in "Orda bir köy var, uzakta,/O köy bizim köyümüzdür/Gezmesek de, tozmasak da/O köy bizim köyümüzdür." þiirini her okuduðumda hep duygulanýrým. Bazen de þiirdeki "köy" kelimesinin yerine "Gümülcine" ismini koyarým. Bu sefer de hüznümün harareti gözlerimi yaþartýr. Bugün sýnýrlarýmýz dýþýnda kalsa da, Gümülcine kültürüyle, medeniyetiyle, örf ve adetleriyle yüzyýlý aþkýn bir zamandan beri bizim olmaya devam etmektedir. Gümülcine ve onun yaný baþýndaki Ýskeçe, Ýstanbul'dan çok daha evvel Türk-Ýslâm yurdu olma þerefine nail olmuþtur. Türk-Ýslâm kültürüne ait unsurlarla tezyin edilen ve Türk kokan Eski Cami ve Ýstanbul'un kadim sokaklarýndan farksýz olan Gümülcine sokaklarý bunun canlý þahididir. Þehrin muhtelif yerlerinde elif gibi dik duran çýnarlar Osmanlý yadigârýdýr. Tanýdýk görüntülerin ve lezzetlerin sizleri karþýlayacaðý Türk Çarþýsý, 1885 yýlýnda II. Abdülhamid'in fermanýyla inþa edilen Tarihî Saat Kulesi, Osmanlý Devleti’nin kuruluþ döneminde görev alan bir kumandan olan Gazi Evrenos Bey’in ismini taþýyan ve Osmanlý Türk mimarisinin ilk örneklerinden biri olan Gazi Evrenos Bey Ýmareti, 1608 yýlýnda inþa edilen ve ilk dönem Osmanlý mimarisine uygun olarak tasarlanan Eski Cami; tipik bir Türk þehri görünümünde olan Gümülcine'deki Türk-Ýslâm eserlerinin baþýnda gelmektedir. Gönül coðrafyamýzýn önemli mekânlarýndan biri olan ve 550 sene boyunca Osmanlý idaresinde kalan Batý Trakya, bugün ne yazýk ki sýnýrlarýmýzýn haricinde kalmaktadýr. Meriç Nehri ile Türkiye’den ayrýlan Batý Trakya, günümüzde Yunanistan sýnýrlarý içerisinde yer almaktadýr. Batý Trakya deyip de geçmemek lâzým. Zira bu kadim topraklar Ýstanbul'dan daha önce fethedilmiþtir. Bu güzel þehir, kaybettiðimiz Balkan Savaþlarý sonrasýnda önce Bulgaristan'a, ardýndan da Lozan Antlaþmasý'yla Yunanistan'a býrakýlmýþtýr. Öte yandan Balkan Savaþlarýndan sonra Anadolu'ya büyük göç hareketleri olmuþ ve Balkanlarda Türk azýnlýðý meselesi ortaya çýkmýþtýr. Bu çerçevede Batý Trakya'da yaþayan Müslüman Türkler azýnlýk konumuna düþmüþtür. Bu da birçok ciddi sorunun baþlangýcýný teþkil etmiþtir. Batý Trakya Türk azýnlýðýnýn tüm haklarý uluslararasý antlaþmalarla garanti altýna alýnmýþ olsa da, azýnlýklar aleyhine gerçekleþtirilen çeþitli uygulamalar hâlâ can sýkmaktadýr. Batý Trakya’da yaþayan Türklerin hukukî statüsü milletlerarasý antlaþmalarla tespit edilmiþ ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaþmasý ile nihaî þeklini almýþtýr. Bu çerçevede Lozan Antlaþmasý'na bununla ilgili 40. madde konulmuþtur. Bu maddenin içeriði þöyledir: "Müslüman olmayan azýnlýklara ilintili olan Türk yurttaþlarý hukuk bakýmýndan ve fiilen öteki Türk yurttaþlarýna uygulanan iþlemlerin ve saðlanan güvencelerin týpkýsýndan yararlanacaklar ve özellikle, harcamalarý kendilerince yapýlmak üzere, her türlü yardým, dinî ya da sosyal kurumlarý, her türlü okul ve benzeri öðretim ve eðitim kurumlarý kurma, yönetme ve denetleme ve buralarda kendi dillerini özgürce kullanma ve dinî ayinlerini serbestçe yapma bakýmýndan eþit bir hakka sahip bulunacaklardýr." Antlaþmada açýk ve net olan mevcut hüküm bundan ibaretken ve Yunanistan Lozan Antlaþmasý hükümlerinin altýna imza atmýþken, uygulama noktasýnda bir türlü istenen sonuçlar alýnamamýþtýr. Batý Trakya'daki Türk varlýðýný ve onun deðerlerini kabul etmek yerine, daima bunlarý inkâr etmeyi seçen Yunan tarafý, kangrene dönüþen sorunlarýn yegâne kaynaðý olmuþtur. Antlaþmalarla kayýt altýna alýnan haklar ve ödevler unutulmuþtur. Lozan Antlaþmasý'ndaki "karþýlýklýk" ilkesi Yunanistan tarafýndan görmezlikten gelinmiþtir. Türkiye bu ilkeye sadýk kaldýðý için Türkiye'de yaþayan Rumlar herhangi bir sýkýntý yaþamamýþ, Yunanistan'daki (Batý Trakya'daki) Türkler ise sýkýntýlardan bir türlü kurtulamamýþtýr. Batý Trakya'da Türklere yönelik Yunan baskýlarý her dönem artarak devam etmiþtir. Tarihten bugüne kadar Yunanlýlarýn Batý Trakya'daki Türklere uyguladýðý baský politikasýnýn esas gayesi, öncelikle onlarý doðduklarý ve doyduklarý ata topraklarýndan göçe zorlamak, bunu saðlayamazlarsa da, onlarýn birbiriyle kenetlenmesini temin eden dinî ve millî deðerlerini ortadan kaldýrarak Yunan deðerleriyle asimile etmektir. Çünkü Yunanistan, Batý Trakya'da Türk varlýðýna hiçbir zaman tahammül edememiþtir, bundan sonra da edemeyecektir. Bugüne kadar yapýlan zulüm ve haksýzlýklarýn altýnda bu tahammülsüzlük yatmaktadýr. Onlarýn yegâne amacý Batý Trakya'yý olabildiðince Türklerden arýndýrmaktýr. Yunanistan'ýn Batý Trakya'daki Türklere yönelik baský ve yýldýrma politikalarý çerçevesinde "Türk" adýyla baþlayan bütün kurumlar kapatýlmýþ, bu isimle açýlacak kurumlara asla müsaade edilmemiþtir. 1928'de kurulan Gümülcine Türk Gençler Birliði'nin, 1936'da kurulan Batý Trakya Türk Öðretmenler Birliði'nin ve Ýskeçe Türk Birliði'nin kapatýlmasý bunun acý örnekleridir. Bu arada Yunanlýlar eðitim konusunda da hep kendi isteklerini dayatmýþlardýr. Batý Trakya Türklerinin kendi dillerinde eðitim yapmasýna engel olmuþlardýr. Batý Trakya Türklerinin en büyük sorunlarýndan biri de kendi dinî liderlerini ve müftülerini seçememesidir. Oysa Atina Antlaþmasý'na göre Türk azýnlýðýn kendi dinî liderlerini tayin etme hakký vardýr. Fakat AB üyesi olduðu hâlde, hak ve hukuk tanýmayan, uluslararasý kuruluþlarýn antlaþmalarýný görmezden gelen Yunanistan bildiðini okumaktadýr. Bugün, baþta Rodopi ilinin merkezi olan Gümülcine olmak üzere, Batý Trakya'da yaþayan Türk soydaþlarýmýzýn sayýsý 150 binin üzerindedir. Bu rakam çok daha fazla olabilirdi ama Yunanistan'ýn baský ve inkâr politikalarý nüfusun artýþýna da engel olmuþtur. Bunun yanýnda Batý Trakya'daki Türklerin topraklarýnýn sudan sebeplerle ve cebren kamulaþtýrýlmasý sorunu ve Türk kökenli çocuklarýnýn eðitiminin önündeki engeller hâlâ aþýlabilmiþ deðildir. Bu coðrafyanýn kadim sahibi olan Türkler, kimlikleri olmasýna raðmen "Türk" ismini maalesef uzun yýllardan beri kullanamamaktadýr. Yine kendi kültür ve inançlarýný özgürce yaþamalarýna müsaade edilmemektedir. Türkçe yazýlmýþ gazete, dergi ve kitaplar sakýncalý görülmektedir. Ayný þehirde yaþamalarýna raðmen Yunanlýlardan farklý uygulamalara (ayrýmcýlýklara) tabi tutulmaktadýrlar. Bu aslýnda bir sorundan öte, bir býktýrma taktiðidir. Yunanlýlar bunu temcit pilavý misali soydaþlarýmýzýn önüne ýsýtýp ýsýtýp koymaktadýr. Batý Trakya'nýn gözbebeði Gümülcine, Osmanlý'nýn izlerini muhafaza etmektedir. Bundan birkaç yýl evvel bir ERASMUS projesi olan "Duvarsýz Okullar Projesi" kapsamýnda Yunanistan'a, Yunanistan'ýn Batý Trakya bölgesine bir haftalýk unutulmaz bir gezi yapmýþtýk. Akþam saatlerinde otobüsle Yunanistan'ýn Batý Trakya bölgesine hareket etmiþtik. Ýpsala Sýnýr Kapýsý'ndaki pasaport kontrollerinden sonra Batý Trakya topraklarýna ayak basmýþtýk. Ýstanbul-Gümülcine arasýnda gerçekleþen 4-5 saatlik keyifli bir yolculuktan sonra Türk soydaþlarýmýzýn yoðun olarak yaþadýðý Gümülcine'ye varmýþtýk. Ýçimizde büyük bir coþku ve heyecan vardý. Çünkü 550 sene boyunca Osmanlý'ya yurt olan topraklardaydýk. Ýlk gün Yunanistan'ýn sakin yerlerinden birisi olan Maronya kasabasýna gitmiþtik. Maronya Antik Tiyatrosu'nu gezmiþtik. Ertesi gün de Gümülcine'den bir saat uzaklýktaki, Türkiye sýnýrýna oldukça yakýn olan, Keþan ve Enez'in görülebildiði Evros Nehri Deltasý'na hareket etmiþtik. Ardýndan da Ege Denizi'ne nazýr güzel bir þehir olan Dedeaðaç'a(Yunanlarýn deyimiyle Aleksandropolis) varmýþtýk. Gümülcine'ye döndüðümüzde bu þehrin iki büyük tarihî camiinden biri olan Yeni Cami'de kalabalýk bir cemaatle cuma namazýmýzý eda etmiþtik. Bugün Türklerin yoðunlukta olduðu Rodopi ilinin merkezi olan Gümülcine'de yedi tane tarihî cami var. Bu camilerin en önemlileri tarihî Eski Cami ve Yeni Cami. Gümülcine'nin merkezinde bulunuyorlar. Yeni Cami'nin bitiþiðindeki Saat Kulesi II. Abdülhamit zamanýnda Abdülkadir Kemal Paþa tarafýndan 1885 yýlýnda yapýlmýþtýr. Türklerin kökenlerini unutturmak isteyen Yunanlýlar, asimilasyon politikasý uyguluyorlar. Türkleri özlerinden koparýp Yunan kültürüyle yoðurmak istiyorlar. Yunanlar Türklerin yoðun olarak yaþadýðý þehirlerden Gümülcine'ye Komotini, Ýskeçe'ye Santi, Dedeaðaç'a Aleksandropolis, Sofulu'ya Soufli diyorlar. Türk isimlerini asla kullanmýyorlar. Besim amcayla Ýskeçe yolunda mâziye uzanmak... Gezimizin ilerleyen günlerinde Gümülcine'deki þirin bir Türk lokantasýnda arkadaþýmla yemek yerken Ýskeçe'ye gitme kararý aldýk. Nereden ve nasýl gideceðimizi sesli olarak düþünürken yanýmýzda oturan ve konuþmalarýmýzý dinleyen yaþlý bir amca, temiz Türkçesiyle "Ben sizi Ýskeçe'ye götürebilirim" dedi. Ýskeçe, Gümülcine'ye nerden baksan 50 km uzakta. Her ne kadar "Hayýr. Gerek yok. Biz gideriz" desek de, sonradan adýnýn "Besim" olduðunu öðrendiðimiz yaþlý amca bizi Ýskeçe'ye götürmekte kararlý olduðunu gösterdi. Bu ilgi ve ýsrar karþýsýnda þaþýrdýk doðrusu. Bir o kadar da mutlu olduk. Beþ dakika sonra arabasýyla, yemek yediðimiz lokantanýn önüne geldi. Arabaya biner binmez yola koyulduk. Batý Trakya'da soyadý yok. Aile büyüklerinin adýyla anýlýyorlar. Besim amcamýzýn soyunda "Ali" isimli biri olduðu için o, "Besim Ali" ismini kullanýyor. Türk kökenli olduðu için Türkleri çok seviyor. Kýrk sene Türkiye'nin Atina Büyükelçiliði'nde ve Gümülcine Baþkonsolosluðu'nda çalýþmýþ. 18 sene evvel de sevgili eþini kaybetmiþ. "Ben Ýskeçeliyim. Kýzlarýmla Gümülcine'de yaþýyorum. Sizin vesilenizle Ýskeçe'yi de görmüþ olurum" diyor. Yol boyunca derin muhabbetlere dalýyoruz kendisiyle. Engin tarih bilgisi bizi þaþýrtýyor. Besim amca 77 yaþýnda; ama hayat dolu bir insan. Hayatýný dolu dolu yaþamýþ. Türkiye'yi ve birçok Avrupa ülkesini görmüþ. Yaþýný hiç göstermiyor. Ýskeçe'ye giderken yol üzerinde onlarca Türk köyünden geçiyoruz. Besim amca, etrafýndan geçtiðimiz her köyü bize tanýtýyor. Ýskeçe yolu üzerindeki köy adlarýný tek tek not alýyorum. "Müsellim, Susurköy, Narlýköy, Kozlardere, Yassýköy, Yalýmlý, Bekirli, Sünnetçi, Karacanlar, Yelkenciler, Dinkler, Höyükköy, Gökçeler, Sakarya, Koyun, Misvaklý, Meþe, Nuhçalý, Ortakýþ, Bayatlý, Kargýlý Sarýca, Hasköy" adlý köylerden geçiyoruz. Köylerin hepsinde de cami var. Yanýndan geçtiðimiz bu yerleþim yerleri tipik Anadolu köylerini hatýrlatýyor bize. Ýskeçe'ye vardýðýmýzda güzel bir þehirle karþýlaþýyoruz. Þehri hakim bir noktadan gören bir tepeye çýkýp bir kafede Besim amcanýn bize ýsmarladýðý geleneksel içecek olan "frabbe"lerimizi içiyoruz. Ýskeçe'nin doyumsuz manzarasý adeta usta bir ressamýn elinden çýkmýþ bir tabloyu andýrýyor. Besim amcanýn bu hakim tepede küçük ve þirin bir evi var. Ýnþaatý henüz bitmemiþ bu evin bahçesinde soluklanýyoruz. Ýki üç katlý ahþap evleriyle ve mütevazý cami ve minareleriyle Ýskeçe, bu noktadan da çok güzel görünüyor. Frabbelerimizi yudumladýktan sonra Besim amcanýn taksisiyle þehir turu atýyoruz. Ýskeçe'yle vedalaþtýktan sonra farklý bir yoldan Gümülcine'ye dönüyoruz. Ayný yoldan dönmeyiþimizin sebebi, daha farklý yerleri görebilmek... Besim amca böyle de bir kýyak yapýyor bizlere. Batý Trakya Gümülcine'siyle, Ýskeçe'siyle ve Dedeaðaç'ýyla alabildiðine düz bir ova görünümünde. Akýllara durgunluk verecek kadar verimli boþ arazý var buralarda. Gözün gördüðü her yer tarla. Kimisi ekilmiþ, kimisi ekilmemiþ. Yunanistan'ýn bu bereketli topraklarý nedense verimli kullanýlmýyor. Gümülcine'nin köyleri ve köylüleri Anadolu köy(lü)lerinden hiç de farklý deðil. Ýskeçe gezisinin manevî lezzetiyle adeta sarhoþ olmuþtuk. Tatlý bir yorgunluðun ardýndan Gümülcine'ye vardýktan sonra, daha önce tanýþtýðýmýz Salih isimli Gümülcineli bir arkadaþ bizi, saat geç olsa da, daha evvel planladýðýmýz üzere köyüne götürmek istiyor. Biz de bu güzel yürekli soydaþýmýzýn ýsrarcý teklifini geri çeviremiyoruz. Salih'in taksisine binip Karacaoðlan Köyü'nün yolunu tutuyoruz. Þehrin 13 km uzaðýndaki köye vardýðýmýzda þirin bir Anadolu köyüyle karþýlaþýyoruz. Köyün camisi, kahvesi, fýrýný, bakkalý ve köy odasý var. Bizi evine davet eden Salih Bey de köyün üç muhtarýndan birisiymiþ. 2-3 metre yüksekliðindeki dýþ duvarlarla çevrili evin geniþ iç avlusuna hayran kalýyoruz. Bu tek katlý evin geniþliði ve ince iþçiliði bizi þaþýrtýyor. Evin bir köþesinde kuzine yanýyor. Daha sonra pastalar ve çay geliyor. Çayýmýzý yudumlarken muhabbet de iyice koyulaþýyor. Evin hanýmý üniversiteyi Trabzon'da, Fatih Eðitim Fakültesi'nde okumuþ. Þimdi Kur'an öðretmenliði yapýyor. Belli bir zaman geçtikten sonra evin büyükleri Hüseyin amca ve eþi geliyor. Bizi büyük bir sevgiyle ve muhabbetle kucaklýyorlar. Eskiden çektikleri sýkýntýlarý anlatýyorlar. Ýnsan kendini bir baþka ülkede gibi hissetmiyor. Bir Anadolu sýcaklýðý var burada. Dr. Sadýk Ahmet, Batý Trakya Türklerinin Yolbaþçýsýdýr. Batý Trakya deyince aklýmýza öncelikle ve özellikle Dr. Sadýk Ahmet gelir. Batý Trakya ile onun adý adeta özdeþleþmiþtir. O, baský ve yýldýrmalara sahne olan bu coðrafyadaki Türk azýnlýðýn en büyük hamisi olmuþtur. Doktorluk mesleðinden daha çok, Batý Trakya Türklerinin dertleriyle ilgilenmiþ, bir ömür boyunca çözüm arayýþlarý peþinde koþmuþtur. Batý Trakya Türklerinin varlýk davasýný sýrtlayan Sadýk Ahmet, 7 Ocak 1947 tarihinde Batý Trakya'daki Gümülcine vilâyetinin Küçük Sirkeli köyünde dünyaya gelmiþti. Ýlköðrenimini köyünde yapan Sadýk Ahmet, orta ve lise öðrenimini Gümülcine'deki Celâl Bayar Lisesi'nde tamamlamýþtý. Týp tahsilinin ilk yýlýný (1966-1967) Ankara Üniversitesi Týp Fakültesi'nde geçirdikten sonra Selânik Üniversitesi Týp Fakültesi'ne geçiþ yapmýþtý. Bu okuldan 1974 senesinde mezun olan Sadýk Ahmet, Yunan ordusunda üç yýla yakýn piyade olarak askerlik yapmýþtý. Yunan ordusu yetkilileri, onun askerde mesleði olan doktorluk görevini yapmasýna müsaade etmemiþtir. Bu bile onun ciddi bir ayrýmcýlýða ve tecride tabi tutulduðunu gösterir. Sadýk Ahmet, Orta Yunanistan’da bir süre mecburî hizmet yaptýktan sonra 1978 yýlýnda Batý Trakya’ya dönmüþtür.Askerlik dönüþünde Gümülcine'de baþladýðý cerrahlýk ihtisasýný baþarýyla tamamlayarak cerrah olarak vazifesine devam etmiþtir. Siyaseti, önderliðini yaptýðý Batý Trakya Türklerinin kangrene dönüþen sorunlarýný çözmek için bir vasýta olarak gören Dr. Sadýk Ahmet, 8 Nisan 1990'da ikinci kez baðýmsýz milletvekili seçilmiþtir. Mevcut sýkýntýlarýn milletvekilliðinin ötesinde, güçlü bir teþkilâtlanmayla daha hýzlý çözümleneceðine inanan Sadýk Ahmet, Batý Trakya Türklerinin haklarýný savunmak için 13 Eylül 1991'de "Dostluk, Eþitlik ve Barýþ Partisi (DEB)'ni kurmuþtur. Batý Trakya Türklerinin ilk partisi olma özelliðini taþýyan söz konusu partinin genel baþkanlýðýný yine kendisi yapmýþtýr. Fakat bu sefer de Yunanistan 1993 genel seçimlerinden önce, seçim yasasýnda gerçekleþtirdiði bilinçli ve sinsi deðiþiklikle (baðýmsýzlar da dahil olmak üzere adaylara ülke genelinde %3 oranýnda oy alma zorunluluðu getirilmesi) azýnlýklara bir baþka engel koymuþtur. Bu, Sadýk Ahmet'in milletvekilliðinin engellenmesi için özellikle yapýlmýþ bir deðiþiklikti.Yunan makamlarý da bunu inkâr etmemiþtir. Sadýk Ahmet daha önceki sisteme göre yeterli oyu almýþ olmasýna raðmen, seçimlerdeki yüzde 3 barajý yüzünden parlamentoya girememiþtir. Böylece Yunanlýlar onun sesini kýstýðýný zannetmiþtir. Fakat hayatýný Batý Trakya Türklüðü davasýna adayan Sadýk Ahmet, hiçbir zaman susmamýþ, davasýnýn selâmeti için daima yeni arayýþlar içerisine girmiþtir. Dr. Sadýk Ahmet, Batý Trakya Türklerinin verdiði onur mücadelesinin simgesidir. Türk kimliðini her fýrsatta gururla ve onurla vurgulayan Sadýk Ahmet, Batý Trakya Türklerinin verdiði onur mücadelesinin simgesidir. Bu coðrafyada yaþanan acýlar ve maðduriyetler onu derinden etkilemiþtir. Bu durum onun henüz üniversite yýllarýnda siyasete ilgi duymasýna sebep olmuþtur. Üniversiteden mezun olduktan sonra siyasete olan ilgisi daha da artmýþtýr. Bu çerçevede Batý Trakya Türklerinin sorunlarýna ilgi duymuþ, çözüm için çareler aramaya baþlamýþtýr. Uluslararasý kuruluþlara baþvurarak derdini onlara iletmiþtir. Batý Trakya Türklerinin rahatýný temin için rahatýný bozan Dr. Sadýk Ahmet, 25 Ocak 1990'da Batý Trakyalý Türk azýnlýðýn haklarýný koruduðu ve Türkçe konuþtuðu gerekçesiyle mahkemeye çýkarýlmýþtý. Duruþma öncesinde Gümülcine Mahkemesi önünde toplanan binlerce dava arkadaþýna þu kararlý ve anlamlý konuþmayý yapmýþtý: “Bu akýllý adamlar içerde bizim ýrkýmýzý inkar etmek istiyorlar! Birisi, akýllýnýn biri kalktý bana çingene dedi! Kendi soylarýný takip etsinler. Düne kadar onlarý Türkler baktýlar, onlarý beslediler, ihanet ettiler bunlar bize! Gelsinler size sorsunlar kim olduðunuzu. Bu tahkime yeri 1923’te bu kadar insan toplamýþtý, bir de bana bugün topladý (1990)! (Türk’üz! Türk’üz! Türk’üz!) Bizim ýrkýmýzý inkâr edebilecek adam yok! Siz de burada ispat ettiniz! (Türk’üz! Türk’üz! Türk’üz !)” Yunanlýlarýn büyük bir korku ve endiþeyle her hareketini takip ettikleri Sadýk Ahmet, Batý Trakya Türklük davasýna adanmýþlýðýn simgesidir. Sadýk Ahmet, Türk-Ýslâm davasýna sadakatin remzidir. Bir ölüp bin dirilmenin iþaretidir. Haksýzlýk karþýsýnda susmamanýn ve ölümüne dek direniþin ete kemiðe bürünmüþ hâlidir. Coðrafyayý vatan yapmanýn aðýr bedelidir. "Türk'üz!" demenin yasak olduðu bir zamanda ve mekânda (Batý Trakya'da) her þeyi göze alarak avazý çýktýðý kadar "Türk!üz!, Türk'üz, Türk'üz" diye haykýrandýr. Batý Trakya Türklerinin çektiði sýkýntýlarýn canlý þahidi olan Sadýk Ahmet 1980'li yýllarda Batý Trakya Türklerinin meselelerini dünya kamuoyuna duyurma kararý almýþtýr. 1985'te Batý Trakya'da bununla ilgili imza kampanyasýný baþlatmýþtýr. Büyük gayretlerle sürdürdüðü imza kampanyasýnda on beþ binin üzerinde imza toplamayý baþarmýþtýr. Fakat Yunun makamlarý onun bu çalýþmalarýný kendileri açýsýndan tehlikeli bulmuþ, 8 Aðustos 1986'da onu tutuklamýþtýr. Fakat o, bu gibi cezalardan dolayý davasýndan taviz vermemiþ; 25 Eylül 1987’de Selânik’e giderek, Demokrasi Ýnsan Haklarý üyelerine Batý Trakya Türklerinin meselelerini konu alan bir broþür daðýtmýþtýr. O, bu eyleminden dolayý 1987 yýlýnda, 2,5 yýl hapis cezasýna çarptýrýlmýþtýr. Uluslararasý kuruluþlar bu anlamsýz cezaya itiraz ettikleri için söz konusu cezanýn infazý süresiz olarak ertelenmiþtir. Bunlarla baðlantýlý olarak 18 Haziran 1989 seçimleri öncesinde Dr. Sadýk Ahmet'in milletvekilliði adaylýðý iptal edilmiþtir. Hayatýný kutlu davasýna adayan özü sözü bir, örnek bir insandýr Sadýk Ahmet. Türklüðe büyük bir aidiyet duygusuyla baðlý olan Dr. Sadýk Ahmet, Iþýk Ahmet Haným'la evliydi. Levent ile Funda adýnda iki çocuk babasýydý. Ne yazýk ki çocuklarýnýn güzel günlerini görmek kendisine nasip olmamýþtýr. Zira kendisi öldüðünde kýzý Funda 12, oðlu Levent ise 16 yaþýndaydý. Eþi Iþýk Ahmet, Batý Trakya Türkleri davasýnýn her aþamasýnda, bu davayý adeta omuzlayan eþinin hep yanýnda ve yakýnýnda olmuþtur. Batý Trakya Türklerinin sorunlarýný çözmek için adeta mekik dokuyan Sadýk Ahmet, en büyük manevî desteði eþinden görmüþtür. Kýymetli eþi, onun günlerce eve gelememesine hoþgörüyle tahammül etmiþtir. Batý Trakya Türklerinin daha rahat ve huzurlu yaþamasý için toplantýdan toplantýya koþan, eþine ve çocuklarýna yeterli zaman ayýramayan Sadýk Ahmet'in bu yoðun temposuna her kadýn tahammül edemezdi. Iþýk Ahmet bu konuda örnek bir fedakâr eþ olmuþtur. Onun içindir ki Batý Trakyalý 30 sivil toplum kuruluþunun aldýðý ortak bir kararla "yýlýn annesi" seçilmiþtir. Yunan makamlarýnýn, Batý Trakya Türklüðü davasýnýn öncüsü Dr. Sadýk Ahmet'i korkutma ve yýldýrma çabalarý hiçbir zaman son bulmamýþtýr. Onlar baský yaptýkça Sadýk Ahmet'in azmi ve gayreti de o ölçüde artmýþtýr. Sadýk Ahmet bu çerçevede 26 Ocak 1990’da Batý Trakya Türklerine “Türk” diye hitap ettiði için tekrar hapis cezasýna mahkum edilmiþ, ancak iki ay Selanik Dudullu Hapishanesi'nde yattýktan sonra, geri kalan cezasý para cezasýna çevrilerek serbest býrakýlmýþtýr. Batý Trakya Türklerinin hak ve özgürlük mücadelesinin öncüsü olan Dr. Sadýk Ahmet'in hapse girmeden önce söylediði "Sadece Türk olduðum için hapse götürülüyorum. Eðer Türk olmak suçsa, þunu tekrarlýyorum: Türk'üm ve öyle kalacaðým." þeklindeki sözleri onun azim ve kararlýlýðýný göstermesi açýsýndan önemlidir. Hayatýný davasýna adayan merhum Dr. Sadýk Ahmet; týpký Doðu Türkistan Türklerinin lideri Ýsa Yusuf Alptekin gibi, Azerbaycan'ýn baðýmsýzlýðýnýn öncüsü Ebulfez Elçibey gibi Türk dünyasýnýn saygýn öncülerindendir. Bunlar gibi adanmýþ deðerler az yetiþiyor. Onlarýn adýný yaþatmak boynumuzun borcudur. Bu minvalde, baþta Ankara'da Dýþýþleri Bakanlýðý'nýn bulunduðu büyük cadde olmak üzere, Türkiye'de birçok caddeye, sokaða, parka, hastaneye ve eðitim kurumuna Dr. Sadýk Ahmet'in adý verilerek güzel bir vefa örneði gösterilmiþtir. Batý Trakya davasýnýn serdengeçtisi Sadýk Ahmet þehitler kervanýnýn yolcusuydu. Dr. Sadýk Ahmet; 24 Temmuz 1995'te, Batý Trakya'daki azýnlýðýn haklarýný koruyan Lozan Barýþ Antlaþmasý'nýn 72. yýl dönümünde, henüz 48 yaþýndayken Gümülcine'ye baðlý Susurköy (Sostis)'de þüpheli bir trafik kazasýnda hayatýný kaybetmiþtir. Bu, aslýnda kaza süsü verilmiþ bir cinayettir. Zira Sadýk Ahmet, otomobiliyle kendi yolunda seyrederken Yunanlý bir kiþinin kullandýðý traktör kenarda dururken bir anda yola çýkmýþtýr. Kaza esnasýnda arabada bulunan Sadýk Ahmet'in kýzý, oðlu ve eþi de aðýr yaralanmýþtýr. Dr. Sadýk Ahmet, Gümülcine yakýnlarýndaki Kahveci Mezarlýðý'nda defnedilmiþtir. Temmuz'un 24. günü Batý Trakya Türklerinin hüzün günüdür. 24 Temmuz, Yunan'ýn çirkin yüzünü hatýrla(t)ma günüdür. Ölüm mukadderat... Fakat dava uðruna ölmek þereflerin en büyüðü... Türk-Ýslâm ülküsünü yaþamak ve yaþatmak uðruna ölmek ise aslýnda ölümsüzlüðün eþiði... Rabbimiz Bakara Suresi'nin 154. ayetinde onlar için "Allah yolunda öldürülenler için “ölüler” demeyin. Hayýr, onlar diridirler, fakat siz bilemezsiniz." diyor. Batý Trakya Türklerinin yolbaþçýsý Dr. Sadýk Ahmet'e, ölümünün 29. sene-i devriyesinde Allah'tan gani gani rahmet diliyorum.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © M.NÝHAT MALKOÇ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |