"İşimden büyük tat aldığımı söylemeliyim." -John Steinbeck |
|
||||||||||
|
Olması gerekeni değil, olanı savunuyor o. Düşünceleri birbirine dolaşıyor, başına dolanıyor hepsi. Her birinden ayrı ses çıkıyor, düşünceleri tezatlıklarıyla üşüşüyor damarlarına. Kurtulmak istercesine çırpınıyor başını sallayarak. Son buluyor 'başka bir gözden kendine bakmak' cesareti yenik düşme tasasıyla. Laf hücumunda yoğunlaştıkça karşısındakine, mütevazı ile karşılanıyor. Derinden mağlup oluyor. Kızsa da, öfkeler savursa da, hoş bir tebessümle yüz yüze geliyor ve çileden çıkıyor. Diğeri, ona bunları demesini ve uygulamasını fısıldayanın kim olduğunu biliyor. Ve duyuyor fısıltıları. Anlamını taşıdığı davranışların kötülüğünden bahsederdi o. Uyarırdı bu yük ile yola çıkılmaması için. Derdi ki; "Tökezlersiniz. Fakat bu kötü hareketlerin sizi güçsüzleştirdiğinden ziyade, karşılık olarak sergilenen iyi hareketlerin, asfaltınızı bir mum gibi eritmesindendir." Hiç de yanlış söylemiyordu. Şimdi ise, ağzından mecburen çıkan suçsuz sözcükler, nasılda çok isterler onlarla değişilmeyi. Ve bir araya getirilerek acı anlamlar taşıyan cümlelerdense, yok olmayı müfit bilirler. Hâlinin tanımında hangi kelime telaffuzu gerektiğinin farkında değildi ki saklamaya çalışaydı. Ki buda gözden kaçmazdı. Karşısındaki, onun hareketlerinin de sesini bal gibi duyuyor işte. Şöyle yukarıdan bakınca o, tecrübelerine dayanıp da küçümseyerek süzünce karşısındakini, ata sözlerinin; akılın; yaşta değil başta olanıyla düelloya girişiyor. “Sen öyle san” dediğinde içinden, imkân buldukça anlattıklarının daha bir üstünde duruyor diğeri. Biri kendini haklı zannediyor, diğerini el-Habîr olan Mevla haklı gösteriyor. Gurur ona "o kim ki?" dedirtince ve diyince yine içinden, kapıldığı büyüklüğün onu küçük düşürmesi aradığı cevap oluyor. Duymuyor sansa da, karşısındaki ne dese duyuyor. Yankılanıyordu onun içinden geçirdikleri. Her iç sedası yönünü şaşırmadan aynen karşısındakine ulaştı. Bedenden bedene geçit kurulmuştu. İçte, açık ve gizli hepsi geçerken öteki ruha, ne elek var ne süzgeç. Arınmadan öylece varır yerine. Kime söylenip duruyorsa, o kişinin söylenenleri bilmesi pek âlâ haktı. Öyle sessizce iki kişilik bir kavgaya tutuşup, diğerinden habersiz kendini galip saymak var mıydı? Kabullendirmek isterken, 'kabullendirilmek' gereken kişi olabileceğinin de hakikatine hazır tutmalıydı kendini. Aksi taktirde kurbanı olur düşüncelerinin. Ah, bide o kendini duyabilseydi... O dayanamıyor ve ortamı dağıtmak için, belki de tartışmayı; kapana kısıldığından dolayı değersiz bulduğunu belirtmek maksadıyla bakınıyor etrafa. Oralı olmuyor. Yok gücüyle 'ilgi' ve 'umursama' listelerinden kendi adını çıkarıyor. Otomatikman 'ilgisiz' ve 'umursamaz' listelerine adı basılıyor kocaman. Sonra, boş gözlerle güya alâkalı biçimde karşısındakini seyrediyor gibi görünüyor. Nereden bilecek, o zihninden patlayan boşluk; 'kendini haklı bulan ve karşısındakini önemsemeyen' sarhoşluğuyla yayılıp akıyor karşısındakinin beynine. Anlamaz sanıyordu, yanıldı. Diğeri alçak gönüllüğüyle yücelirken, sezinlediklerini onun yüzüne vurmayarak daha bir yücelecek. Yüceltenin sesini de duymuyor değil ki. Saltanat sürdürecek bir tebessüm kondurdu çehresine. Öbürü, gözlerini kapatıyor tekrar, birkaç saniye öyle bekletiyor göz kapaklarını. Ve bir solukta açıyor yine gözlerini. Siniri dinmiş olarak geri dönüyor bakışlar. Yaramaz bir çocuk nasıl uslanırsa, o şekil duruldu. Yatışmıştı artık. Olduğum yere ışınlandım sanki ve sanki başka bir yerdeydim de, kendimi onlarla birlikte buldum. İkisi de susmuştu… İrkildim, dalmışım bu iki kişinin tartışmasını izlediğim sırada onları yüreğimde anlaştırmaya çalışırken. O; mahcupluğunu, bana da çevirdi. Karşısındaki de; ip cambazının, ipin bir ucundan bir ucuna olan yolculuğunu tamamlayıp, alkışlara tutulanı gibiydi. Belli ki anlaşmışlardı. Çehrelerinde hoş bir gülümseme. Yoksa, yoksa beni de ikisi mi duymuştu?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Belkıs TUNÇAY, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |