Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuştuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo |
|
||||||||||
|
Seni bana hatırlatır her şey. Damağımda içirdiğin şarabın tadını duyumsayarak kapatıyorum göz kapaklarımı ağırdan, iç çekerek. Üst dudağım dudağının dokunuşu her hatırlayışında seğiriyor kontrolsüz. Aynadan yansıyan aksinde saçlarını tarıyorum. Tel tel dökülüyor avuçlarıma kır çiçeklerinin serinliğinde. Yüzünün kıvrımlarından yüzün haricinde bir şekil çizemiyorum. Sana ait olduklarını haykırıp karşı koyuyorlar bana. Üzerine bal döküyorum, tadı kaçıyor balın senin tatlılığın karşısında, çaresiz kaldığını görerek. Zeytini çekirdeğinden ayırır gibi ayıramıyorum ruhunu bedeninden. Rüyalarımda ayırırsın sevgili diyor bir de şart öne sürerek. Yalnız kendin için. O an uykuya dalıp rüya görmek istiyorum. O kadar da kolay değil diye sesleniyor arkamdan. Neden diye soruyorum. Yanıtlamıyor. Çaresizlik koluma girip teskin etmeye çalışıyor beni. Kaprisi unutma diye fısıldıyor kulağıma. Kapris adından bahsedildiğini duymuş halinden memnun. Derken göz göze geliyoruz. Sevgini ve hazzını alıp geliyorsun yanıma . Verebileceğim bunlar diyorsun çakmak çakmak gözlerinin pırıltısından. Gidişin , gelişin gibi güzel olmuyor. Alışamıyorum gidişine. Alışkanlık yapmak istemiyor belli ki gelişin. Elime bir resmin geçiyor, hiçbir çerçeveye sığmıyor. Resminde saçlarını okşuyorum. Gözlerinin içi gülüyor, huzurda diz çökmüş önünde. Yağmurda çekilmiş bir resmin bu. Göğe yükselen beyazlığınla yağıyorsun bulutlara. Bulutlar aydınlık bir damlanı bile kaçırmak istemiyorlar. Rüzgar esmeye çekiniyor yağışında. Hangi damlanın arasında dolaşacağını şaşırmış olarak. Küçük bir çocuğun masum bakışlarının hayali var ayrıca resminde. Masumiyetinin tanımını yapan yağışına gıptayla bakıyor. Toprağa bir çember çizip resmini içine koyuyorum. Toprak hüzünleniyor . Ben hüzünleniyorum. Seni hatırlayıp andıkça böyle hüzünleniyorum. Bozuk şiveli konuşuyorum hüznümle. Anlamasın istiyorum derdimi. Şaşkın bakışlarını dikerek kırıyor beni hüzün. Göz yaşlarımı uğruna dökmemi bekliyor. Döküyorum. Dökülüyorum.. Kan kırmızısı gözlerimde seni görünce hüzün dur diyor. Duramıyorum. Kan çöküyor gözlerime, hüzün çöküyor, sen çöküyorsun. Hüzün özür dileyip giderken gözlerimden, göz yaşlarım sana mühürleniyor. Mühürlü gözlerle senden bakıyorum aleme. Her baktığım şey seni hatırlatıyor böylece. Çok acı çeksem de değdiğini görüp mutlanıyorum. Gözlerimin rehberi oluyorsun. Ruhun yanıtsız bırakmıyor bu uykuda ruhumu. Ebediyete ve aleme yazılmış yanıtını alıyorum ruhunun. Evren varlığımızdan, Yaradan yarattığından hoşnut haldeyken zaman akmayı kesip anı ölümsüzleştiriyor. Ölümden önce ve ölümden sonra birbirimizin olacağımıza yemin ediyoruz. Arzunun ışığının, heyecanın kızılından bilincin moruna dönüştüğü yerde, duyuların mucizesi kendiliğinden gerçekleşiyor.. Biliyorum kadınlar hikaye anlatan adamları seviyorlar da, Hikaye anlatan adamlar kadınları sevmiyorlar mı? Peki ya hikayeler kimi seviyor? Hikayeler seni, ben seni seviyorum...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İlknur İpek, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |