|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
31 Ekim 2003
Töre
HASAN MAHİR
Derin bir sessizlikle zor yutkundum.Oysa ne güzel bir aşkları vardı.Güzel bir yuva kurup mutlu olacaklardı.Küçük bir evleri,evlerinin avlusunda çocukları olacaktı.Tüm düşüncelerim allak bullak oldu.Hani bir yanımdan vuruldum.Yer sofr |
|
Duvarları yığma tuğla ile örülmüş, dış cephesi sıvasız iki katlı ahşap bir evdi. Evin hemen önünde yaşlı bir ceviz ağacı yıllara meydan okuyarak başını dik tutmaya çalışıyordu. Evin üst katında annesi ve babasını kaybetmiş yirmi beş yaşların da evin sahibi kız otururdu.Alt katta dört oda düşünülmüş ancak bir oda evin deposu olarak kullanılıyordu.diğer odaların ikisi demir parmaklıkları ile sokağa bakarken, arka oda küçük bir pencere ile dışarı açılıyordu. Alt kattaki odalar köylerden okumak için gelen öğrencilere ayrı, ayrı kiraya veriliyordu. Köyden gelen öğrencilerin yanında onlara yardımcı olması için gelen, nineler, ablalar ve anneleri olurdu. Bu tür öğrencilere verilen evler Niksar’ın bütün mahallelerinde vardı.Evler yazları boşalır okullar açılınca tekrar dolardı oda , oda kiralarken öğrenci için ucuza gelirken, ev sahipleri biraz daha fazla paraya kiraya vermiş olurdu.
Niksar Anadolu’nun en eski tarihi yerleşim yerlerinden birisi olarak yeşilliği ile hep göz doldurmuştur. Şehrin en büyük özelliği kozmopolit bir insanlar topluluğunu içinde barındırır. Türkü, Kürt'ü,Arnavut'u,Çerkez'i Alevi'si Sünni'si, Çingenesi , Muhaciri ile kedine haz bir kültür kuşağı ile yaşar
Ben ve ninem yaşlı bir ceviz ağacının arkasına sığınmış ahşap evin alt katında kalırdım. Orta ve liseyi bu evin bir odasında okudum. Kaldığımız evin üç odası vardı her odada köylerden gelmiş farklı farklı öğrenciler kalırdı. Odalardan birine İmam hatip lisesine giden bir öğrenci yerleşti. Ona bakmak içinde köyden ablasını getirmişlerdi.
Öğrenciler her sabah okula uğurlanır geride kalan ninem, ev sahibesi, ve karşı odamızda kalan kız bulaşıkları yıkadıktan sonra yemekleri ocaklara koyup muhabbete dalardı.
Akşam olunca öğrenciler odasına çekilir, ders çalışılır, çayların buharında muhabbetler koyulaşırdı.
Arka odada kalan kız yirmi bir yaşlarında siyah uzun saçlı beyaz tenli boylu postlu güzel bir kızdı.güzelliği ile gittiği yerde dikkat çekerdi. Zaman zaman ninemle gizli gizli konuşup onun tecrübelerine müracaat ederdi.
Niksar’ın haftası pazartesi ve Cuma günleri idi bu günlerde köylerden babalarımız veya diğer yakınlarımız gelirler odalarımız dolardı.Onlar için öğrencilerin kaldığı evler birer sığınak idi.Hem köyden hazır yiyecek getirirler hem de öğle yemeklerini orada yerlerdi.Bazen işler diğer günlere sarkar bir üç dört kişi kalınırdı.
Mevsim baharı yakalamış biz de dönemin ikinci yarısındaydık.Niksar ovasının kanadı kayaklarının dallarında açan yapraklar yeşile boyanmış.Kelkit çayı dağlardan eriyen kar suları ile biraz daha kabarmıştı.Bahar ile birlikte insanların kanları ısınmış,kışın verdiği mahmurluktan kurtulmaya başlamışlardı.Gençlerin kanındaki aşk iksiri daha baskın çıkıyordu.Liseli gençler mahalle aralarında gizli gizli el ele tutuşarak yürüyor,muhabbet ediyorlardı.
Arka oturan genç kız,kızlığının ve güzelliğinin en güzel dönemini yaşıyordu.Köyde çevre baskısı ona aşkı tattırmamış,kafasına göre birini bulamamıştı.Kardeşini okula gönderdikten sonra dışarı çıkar ve kardeşi okuldan dönmeden önce eve gelirdi.Her geçen gün biraz daha güzel giyinir,biraz daha süslenirdi.Anlaşılan birine abayı yakmıştı.
Yine bir hafta günüydü kızın köyündeki akrabaları arka odayı doldururlar.Aralarında hararetli bir tartışma başladı.Bazıları o gece evde kaldılar.Kızın biriyle beraber olduğunu duymuşlardı.Kız erkeğin kendisiyle evlenmek istediğini söyledi.İş ciddi idi.Ama bir olmaz kapıları kilitliyordu.Aile büyükleri bu evliliğe asla müsaade etmeyeceklerini anlatıyorlardı.
Birkaç gün sonra kızın yanlış bir şey yapmasından korkan aile kızı köylerine götürdü.Öğrenci evlerinin sakinleri ve mahalledekilerin yorumları uzadı gitti.
Bir gün okuldan eve geldiğimde öğrenmiştim.”Arka odada uzun saçları beyaz bezi ile perileri andıran kız sevdiğine kaçmıştı.
Bizim buralarda adettir.Evlenmekte zorluk çıkaran ailelerin çocukları bir yolunu bulup kaçardı
Bu da bir evlilik yöntemiydi.Birkaç ay sonra aileler barışır,yeni bir yuva kurulmuş olurdu.
Yine okuldan eve döndüğümde evdeki havanın farklı olduğunu gördüm.Odaların kapıları kilitlenmiş dudaklar sanki birbirine mıhlanmış yüzlere kan inmiş her yanı derin bir sessizlik sarmıştı.
Değişmişti bir anda evin yüzü “Oğlanın ailesi kızı kabul etmemiş,kızı geri göndermişler.Kızın ailesi de kabul etmemiş,kızı evlatlıktan reddetmiş “ diye söze başladı ninem.
Yemeğin tam ortasında durakladım “Eee” dedim. “kıza baskı yapmışlar ağabeyleri babaları her hal dövmüşler de.Kız gece zehir içmiş, sabah kalktıklarında odada ölü bulmuşlar”
Derin bir sessizlikle zor yutkundum.Oysa ne güzel bir aşkları vardı.Güzel bir yuva kurup mutlu olacaklardı.Küçük bir evleri,evlerinin avlusunda çocukları olacaktı.Tüm düşüncelerim allak bullak oldu.Hani bir yanımdan vuruldum.Yer sofrasındaki yemek de öyle kalakaldı.dudaklarımda konuşacak cesareti bulduğumda sordum.
.-Neden kabul etmemiş iki ailede kızı?
-İnançla töre.
-Ne alakası var inançla, töreyle bunun?
-Oğlan aleviymiş.
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
Hiç kimse
Etkilendiği Yazarlar:
Nfk
|
|
|