Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
Çıkışta eşi, dostu, ahbabı karşıladı. İki yüz elli bin Euroluk arabasına bindi. Şoförüne baktı. İstanbul Masalı’ndaki Atlan erkekli gibi sessiz, sakin ve masum bir adamdı. Bir an dışarı baktı: Şu ter kokan sıradan İstanbullular. Onu sorgulayan savcı da böyle ter kokuyordu. Önüne döndü. Eşi elini sıktı. Üstünde geçen ay paris’ten aldıkları elbise. Yüzünde tatlı bir gülümseme. Kulaklarında on bin dolarlık bir çift küpe. Yarım saat sonra araba Boğaz sırtlarındaki villa sitesindeki bir milyon dolarlık evlerinin garajına girdi. Az sonra salondaydı. Sevenleriyle beraber. O burayı hak etmişti. Bu sevgi bağı; ortamı. İşte daha iki ay evvel Maison’a poz vermişlerdi sevgili eşiyle bu şöminenin önünde. Zevkle döşenmiş ve tasarlanmış bu saray yavrusunda yaşayıp gidiyorlardı işte. Daha iki hafta önce yer almıştı bir gazetede onunla yapılan uzun bir röportaj. Orada Türkiye’de kariyer planlaması yapmanın gerekliliğinden bahsetmişti. Gençler zamanlarını çok boş geçiriyorlardı. Şaraptan, resimden, giyim zevkinden ve enfiye kutusu koleksiyonundan bahsetti. Bu incelikleri ülkemiz büyük bir hızla kaybediyordu. Türkiye’ye neden yabncı sermaye gelmediğini izah etmişti bir ara. Hoş gazeteci kız bir yakın arkadaşının anlama özürlü kızıydı; çünkü kız ne yapacağını bilmezken gazeteci olmaya karar vermişti, ama olsun o davasının adamıydı. Ülkemize yabancı sermaye gelmeliydi. Bunu anlattı. O yıllardır, gelen yabancı sermayeyi Türkiye’de tutmayı başarmıştı. Zordu bu ülkede yabancıyı tutmak. Adama sürekli yüksek kar sunacaktın. Rekabetin “r” sine izin vermeyecektin. Rakip olacakları silindir gibi ezecektin. O 207 mi mu veriyor sen Megane verecektin. Baktın dişili çıktı rakip, bölge paylaşımı yapacaktın. Olmadı ürün çeşitleri arasında rekabeti kaldıracaktın. “Bak ben bu üründe rekabet etmem sen de bunda etme diyecektin.” Zaten alıcı belliydi. En büyük alıcı. Devlet! Yani üç kuruş maaşla çalıştığından gardı düşük boksöre benzeyen memur veya bürokratı kolayca bulacağın bir vaha.Bulamadın mı? Namuslu mu çıktı? Bilmem nereye sürdürür, ebesinin …neyse. Çıkardı böyle tipler ama başa da çıkılırdı! Fakültede öğretilen her şey yalandı. Kitaplar, şiirler, filmler. Serbest piyasaymış. Serbest olan tek şey rüşvet, iltimas ve sahtekarlık be! Eğer kendisi yapmasaydı mutlaka bir başkası gelip yapardı. Yapar. Yapacak. Bu arabaya, bu eve o binecekti Anlamıştı ki dünyada uygulanan sistem her yerde aynı ve belliydi: Devlet yönlendirmeli piyasa ekonomisi. Yani devletin hangi şirketin ne karşılığı kar edeceğini belirlediği bir ekonomi sistemi. Ana lokmadan arta kalanları da birileri paylaşıyordu. Ta ki ana öğütücünün o küçük parçalar da ağzını sulandırıncaya dek. İşte temsil ettiği yabancı sermaye: Neden soruşturmuyordu onca promosyonu? Neden demiyordu: “ Kardeşim ben bu karı dünyanın hiçbir yerinde etmiyorum. Sen nasıl yapıyorsun?” “Efendim biz “vur deyince öldürürüz” mü deseydi?” Yabancı sermayeymiş, ahlakmış, hukukmuş. Yabancı sermaye hukukun olmadığı yere gelmezmiş. Ulan kadim Roma’dan beri kabul edilen her türlü hukuk kuralını iğfal etmeden bu kadar kar edemeyeceğimizi düşünemez mi bu herifler? Bu kadar kar başka türlü mümkün mü? Altın madeni mi işletiyoruz? “Sinirlenme” dedi kendi kendine. Feng Shui mi yapsaydı, Tai Chi mi? Yoksa namaz mı kılsam diye düşündü. Sol memesinin altındaki cevahir sızladı. “En iyisi Koç Amerikan hastanesini aramalı. Belki” diye hayal etti “yabancı sermayeli ilaç şirketlerinden biri vicdan için bir ilaç geliştirmiştir; Viagra gibi.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hidayet Ersin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |