..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi en azgın yüreği uysallaştırır, en uysal yüreği azdırır. -Alexis Delp
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Simten K. Ataç




13 Şubat 2002
Avını Asla Küçümseme  
Kısa bir sohbetin ardından

Simten K. Ataç


Hayat aslında bir kedi - fare oyunu ...


:BHAB:
Tüm ev halkı birbirleri öpmüş ve yataklarına doğru birer yolculuğa çıkmışlardı. Evin küçük beyi , kedisinin sırtına da bir “iyi geceler” sıvazlaması yapmayı ihmal etmemişti tabii. Girişte ki güvenlik ışığı kedinin üzerine basmadan yürüyebilmeleri için her zaman ki gibi açık bırakılmıştı. Nihayet bir sakinlik evin huzurunu koruyan bir bütünlük ile çökmüştü tüm mekanlara. Kedinin saatleri başlamıştı artık. Salonda oturmasına izin verilmeyen koltuğa kıvrılmış keyifle kuyruğunu temizlemekle meşguldü gecenin efendisi.

Birden dikkati dağıldı , sanki bir kıpırtı hissetmişti. Yavaşça koltuktan aşağı doğru boynunu uzattı , tüm algıları netleşene kadar kıpırdamadan öyle kaldı. Vardı bir kıpırtı , mutfakta bir hareket olmalıydı ses oradan gelmekteydi. Davetsiz bir misafir olduğu belliydi , iş başına davet edilmekteydi kendiside. Koltuktan inip , karanlıklara saklanarak ilerledi mutfağın girişine doğru. Yanılmamıştı , mutfak masasının altında bir fare dolanıyordu dikkatsizce. Büyük bir sabır ve sessizlikle farenin kendisine doğru biraz daha yaklaşmasını izledi. Tek hamlede üzerine inebileceği bir atlayış mesafesine gelen fare , kediyi ancak boynunda dişleri hissettiğinde fark edebilmişti. Zayıf bir ses ile, hayatını sona erdirmek üzere olan kediye seslendi son çare olarak.”Dur , sakın pişman olacağın bir şey yapma!”.

Kedi , düşmanının böyle bir durumda sanki kendisini tehdit edercesine “dur” demesine şaşırmıştı. Ve durdu gerçektende. Fareyi iki patisi ile hapsettikten sonra dişlerini boynundan çekti ve “Beni tehdit edebilecek durumda olmadığının farkında değil misin sen?” diye sordu. Fare , gene sessizce ,” Tehdit etmiyorum ki , senden sadece biraz düşünmeni istiyorum o kadar” dedi güçlükle duyulan bir ses ile.”Neyi düşünecekmişim , şimdi seni öldürme zamanı benim için , düşünme değil.” diye karşılık verdi kedi , net ve kesin bir ses tonuyla. Fare biraz kıpırdandı fakat bu sadece kedinin patilerinin biraz daha canını yakmasına neden olmuştu.”Eğer beni hemen öldürecek olursan , belki benimde yaşamaya şansım olduğunu düşünmeye başladığında duyacağın pişmanlık ne olacak öyleyse?”.”Ne pişmanlığından bahsediyorsun sen , şimdiye kadar hiç pişman olmadım zaten. Ölmelisin sen.” Dedikten sonra tekrar dişlerini kullanmak üzereydi ki , fare olanca kuvvetiyle fırladı iki patisinin arasından ve birkaç adım ötede durdu. Yüzünü kaldırmış kedinin gözlerinin içine bakıyordu. Kaçmıyor olması ilginç gelmişti kediye , bu durumda kurtulduğu anda yuvasına gitmeye çalışmalıydı şu aşağılık fare. Gitmiyordu işte , öylece duruyordu karşısında. Farede hissetmişti kedinin şaşırdığını ve bir fırsat daha kazandığını düşünmekteydi. Bir adım daha yaklaştı Azrail’ine. ”Kaçmıyorum , söz veriyorum kaçmayacağımda. Biraz konuşmak istiyorum sadece seninle. Belki bu sorunu çözebiliriz ikimizin de lehine bir sonuç ile. Eğer beni dinleme cesaretini gösterecek olursan , en sonunda hala istiyorsan eğer beni öldürmene hiç itiraz etmeyecek ve kaçarak yormayacağım seni”.Bunlar kediye iyiden iyiye komik gelmeye başlamıştı. Bak şu sefil fareye diye düşündü. Kendini adam yerine koymuşta karşımda titremeden durabiliyor. Birde konuşmak istiyor. Eğlenceli olabilir. Biraz vakit geçireyim bari diye aklından geçirmekteydi.”Konuş bakalım , neler saçmalayacağını dinlemekten zarar gelmez nasıl olsa."

Fare derin bir nefes aldı ve biraz rahatlayarak , salona davet etti kediyi. Birlikte salona geçtiler. Kedi biraz önce kalktığı koltuğa kıvrıldı , farede koltuğun koluna yerleşti .Kedi konuşmaya başlamasını işaret ettikten sonra fare başladı konuşmaya.

“Beni yakaladığına göre rahatlıkla bir saniyede işimi bitirebilirdin bunun farkındayım tabii ki. Ama yapmadığına göre , sen ve ben bir şeyleri çözmek için başlangıç yapabiliriz demek ki. O yüzden konuşmak istedim seninle. Daha önce hiçbir kedi ile konuşmak gereği duymamıştım üstelik. Sana bazı şeyler sormak istiyorum , biraz sonra öleceğime göre cevapları vermenin bir mahzuru olmaması gerekiyor. Bana öncelikle neden benden nefret ettiğini söylemeni istiyorum senden.”

Kedi , bıyıklarını oynatarak cevapladı soruyu.“Ben bir kediyim. Sende bir fare. Bu yeterince geçerli bir neden değil mi sence ? Bizler asla bir arada yaşayamayız , tüm kediler tüm farelerden nefret etmiyor mu bu dünyada. Birde geçmiş karşıma neden diye soruyorsun. Haberin yok mu bundan yoksa?”

“Var elbet. Ben sadece senin nedenini öğrenmek istiyorum .Beni sana düşman kılan nedir?”

“Eğer seni rahatlatacaksa , ben seni hiç tanımam , hiç ilgi alanıma da girmiyorsun. Benim için fare olman yeterli bir sebeptir. Kişisel bir şey değil sonuçta bu. Toplumsal bir olgu o kadar. Tekrar söylüyorum , ben kediyim sen ise fare!”. Lafını bitirdikten sonra gözlerini hiç kırpmadan asılı tuttu farenin üzerinde.

“Toplumsal bir olgu , seni benim katilim yapacak demek ki. Halbuki beni tanımıyorsun , bir birimize ters düşen kişisel hiçbir deneyimimiz olmuş değil. Üstelik bir süredir karşı karşıya oturduğumuz halde sorsam rengimi bile fark etmemişsindir. Yanılıyor muyum?” Kedi yanılmadığını onaylar bir şekilde başını salladı.” Oysa ben senin , gri tüylerinin farkındayım. Kocaman kuyruğunu da gördüm. Yeşil gözlerin olduğunu biliyorum. Tırnaklarının da uzun süredir kesilmediği ortada zaten. Sahibinin sana özendiği boynunda ki pire tasmasından anlaşılıyor. Gördün mü ben seni bu kısa karşılaşmada bile biraz olsun tanıdım. Halbuki sen , hiçbir şeyin farkında değilsin. Ben şimdi buradan bir anda alınsam ve yerime bana hiç benzemeyen bir fare konulsa , anlamazsın bile. “Fare lafına devam ederken kedide onu incelemeye başlamıştı istem dışı bir şekilde.”Birde toplumsallıktan bahsediyorsun , senin bir ailen bile olmadı ki .Doğar doğmaz alıp bu eve getirdiler , senin gibi ailesiz komşu kedilerinden başka kedi tanımana da izin vermediler. Nereden bildiğimi sorma şimdi bana , bende yıllardır bu evde yaşıyorum sen kabul etsen de etmesen de. İnsanların içinde büyüdün ve yetiştin. Nasıl oluyor da böyle bir savaşı tanıyor ve toplumsal bir olgu diye niteleyebiliyorsun?”

“Öncelikle bir ailem olmadığı doğru tabii ama ben bu evin üyelerinden biriyim. Annemle kalsaydım daha kötüydü , sokaklarda ya bir serserinin kuyruğunu kestiği kedilerden biri olurdum yada çoktan bir arabanın altında kalmış ve ölmüş olurdum. Burada sıcacık bir evim ve insanlardan oluşan bir ailem var benim. Toplumsal bir olay olduğunu da onlar öğrettiler zaten diğer pek çok şeyi öğrettikleri gibi. Benim akıllı ve güzel bir kedi olmam için annemden fazla emek harcadılar her şeyden önce. Seni biraz inceledim biraz önce , beyaz renklisin. İnce , uzun bir kuyruğun var ve konuşurken onu oynatıp durman beni çok rahatsız ediyor. Sırf o kuyruğun bile seni öldürmem için bir neden olabilir benim için. Demek ki seni incelememin sana bir faydası olmayacak.”

Fare ilk defa gülümsedi.”Farkında olmadığın bir başka şeyde aslında özgür olmadığın. Sen bir bedel ödemekle meşgulsün sadece. Kendine ait bir hayatın yok , seçimlerin yok. Sana neyi yakıştırırlarsa öyle yaşamak zorundasın. Üstelik ne öğrettiler ki sana ? Hiçbir şeyin farkında değilsin işte. Bu ortada. Sana tuvaletini senin için alınmış kuma yapmanı öğrettiler. Döverek üstelik. Bir isim koydular ve o ismi duyduğunda koşturarak efendilerinin yanına gitmeyi öğrettiler. –Git buradan – dediklerinde odayı terk etmeyi öğrettiler. Nerede uyuman gerektiğini ve yemeğini hangi saatlerde nerede yiyeceğini öğrettiler. Bütün bunların yanında bir de evde fare yaşatmaman gerektiğini bellettiler. Öğrendiğin her şeyin sadece onların yaşantısını olumlu kılmak için olduğunu göremiyor musun hala ?”

Kedi duyduklarından sersemlemişti. Bir acı hissediyordu , yüreğinde. Bu fareyi dinlemekle hata yapmıştı galiba. Boşu boşuna vakit harcamış ve üstüne üstlük üzülmüştü. Kendi kendine canını yakmıştı yani. O tüm bu ikilemlerle gidip gelirken fare tekrar konuşmaya başlamıştı.

“Geceleri gizli gizli ağladığını fark etmedim sanma. Sana yasak olan koltuğa kurulup hayaller kurduğunu da biliyorum. Ev sahibi yokken camın içinde oturup sokakta ki hayatı seyrettiğini ve anneni çok özlediğini de üstelik. Beni sadece senden farklı olduğum için öldürmeye kalmana anlam veremiyorum hala. Bak , evin kadını ile erkeği ne kadar farklı birbirinde. Ama aynı evde yaşamaya alışmışlar ve gayette güzel gidiyor her şey. Yada çocuklar , birbirlerine benzer hiçbir özellikleri yok , ama onlara da birbirlerini sevmeleri öğretildiği için birlikte kalabiliyorlar. Sende toplumsal bir olay diyerek benim hayatımı ortadan kaldırma şansını kendinde buluyorsun. Kuyruğumu sevmeni beklemiyorum senden ama biraz olsun katlanabilmelisin bence. “

Kedi dikkatle dinlediği fare susar susmaz , kendini içine girdiği durumdan sıyırmaya çalışarak , “ Dediklerin doğru olabilir belki ama neden kuyruğuna katlanmak zorunda olayım ki? Saçmaladığın aşikar işte.” Diye atıldı lafa.

Fare tekrar gülümsedi , “ İşte gördün mü hiçbir şeyin farkında değilsin hala. Bu eve getirilme sebebinim ben. Bizim ailemiz büyük ve kalabalıktı yılar önce. Hep birlikte mutlu ve beraber yaşardık. Yaşlı dedem , evin babası tarafından görülmüştü saklanacak kadar hızlı davranamadığı için. Bir sürü zehir koydular her yere , yedikten sonra ölelim diye. Babam akıllı bir adamdı , hepimize öğretti neleri yiyebileceğimiz ve zararlı olabilecek şeyleri. Ölmedik o yüzden. Durum böyle olunca aile meclisi toplandı ve bir kedi almaya karar verdiler bizlerden kurtulmak için. Ve sen geldin. Çok şirin bir bebektin geldiğinde , tüm aile deli olmuştu sana. Yıllarca uğraştılar büyümen ve bizi yakalaman için.”

Tam burada , kedi kesti sözünü. “ Asıl sen anlamıyorsun demek ki , bak geliş sebebim bile seni öldürmek. Eğer seni öldürürsem beni daha çok seveceklerini anlamalısın sende. Kalplerinde ki yerimi sağlamlaştırıp onları mutlu etme şansımsın sen benim.”

Fare aldı mikrofonu eline tekrar. “Peki , ortalıkta hiç fare kalmayınca seni neden hala besleyeceklerini söyler misin bana ? “

Kedi durdu birkaç dakika. Doğru olabilirdi. Tam cevap vermeye hazırlanıyordu ki , fare devam etti. “Tüylerinin dökülmesine , yerli yersiz miyavlamana , misafirleri tedirgin etmene neden daha fazla izin verecekler ki evde hiç fare kalmazsa. Sonunda seni o aslında çok korktuğun sokaklara salıverecekler sen istemesen de.”

“Ben bunu hiç düşünmemiştim , haklı olabilirsin. Ama hiç fare yakalayamazsam gene beni atmazlar mı dışarı ?”

“Atabilirler elbette ama seninle iş birliği yapıp bu işi çözme şansımız var nasılsa. Sadece akıllı düşünmemiz ve rolümüzü iyi oynamamız yeterli sorunu çözmek için.”

“Ne yapabiliriz ki?”

“Öncelikle hiç fare yakalamadığın halde hala evde tutuluyor olmanın nedeni , sen geldiğinden beri ortalıkta beni hiç görmemiş olmaları . Demek ki ben gözükmezsem evde fare kalmadı diye düşünecekler. Bu durumda da , bugüne kadar olduğu gibi seni evde tutmaya devam edecekler veya kapı dışarı edecekler. Öyleyse senin olmadığın zamanlarda beni görmelerini sağlamam gerekiyor.”

“Nasıl yani. Ben ne zaman olmayacağım ki?”

“Mesela , küçük oğlan ara sıra seni komşulara götürmüyor mu?O zamanlar olabilir. Haftada bir çocuklarla birlikte anneannelerine gidiyorsun , o gün olabilir. Yada veterinere götürdüklerinde çıkıp şöyle bir dolaşabilirim tabii. Yazın evin annesi çocuklarla birlikte senide alıp yazlığa gittiğinde , babalarının beni görmesini sağlayabilirim. Senin evden çıkmanla benim sahne almam aynı zamanlara rastlarsa bu işi çözebiliriz. Tabii sen evdeyken benim yuvamdan ayrılmamam gerekiyor onların ayakta oldukları saatlerde. Eğer bana dost olacağına ve şu toplumsal olgu zırvalarını gündeme getirmeyeceğine söz verirsen sana severek yardımcı olabilirim.”

“Ama bunu başka hiçbir fareye anlatmaman gerekiyor. Başkaları duyarsa benim itibarım kalmaz. Bir düşünsene komşuların kedileri , dillerine dolarsa rezil olurum. Kimsenin yüzüne bakamam bir daha. “

“Ah kedi kardeşim , neden böyle davranıyorsun ki? Onlarında bunu örnek almaları daha iyi olmaz mı ? Dünya globalleşirken , sınırlar birer birer ortadan kalkarken bizler neden kendimize böyle bir sınır koyalım ki? Başka yaratıkların , salt kendi bencillikleri ve üzerimizde ki hakimiyetleri yüzünden neden nefreti devam ettirmesine izin verelim kendi kardeşlerimizin. Bırak herkes duysunda örnek alsın bizim arkadaşlığımızı. Bizden yıllar sonra yaşayacak olan kedi bebekleri ile fare bebekleri hiç duymasınlar bu kan davasını annelerinden veya sahiplerinden. Bizim işbirliğimiz örnek olsun dünyada ki canlılara. Utanılacak ne var ki bütün bunlarda. Sen anlatırsın tanışacağın diğer soydaşlarına bizlerinde yaşamaya hakkı olduğunu. Ben öğretirim kendi toplumuma kuyruklarını hızlı hızlı sallamamaları gerektiğini. Belki insanlara bile öğretebiliriz nefretin sevgiyle eritilebileceğini. ”

“Kabul ediyorum fare kardeş bütün dediklerini. Kendi seçme şansımı ilk defa sahiplerimden yana değil kendi istediğim şekilde kullanıyorum hayatımda ilk kez. Artık , başkalarını mutlu etmek adına değil de tüm toplum adına davranmanın bilincini biraz olsun kavradım sanıyorum. Senden öğreneceğim çok şey olacak iler ki günlerde , buna eminim. Ama şimdi git yuvana , birazdan kahvaltı için kalkacaklar , seni görmelerine izin veremem en sevdikleri koltuğun üzerinde.”

Fare arkadaşının yüzüne baktı ve yerinden kalkıp yuvasına doğru yöneldi. Kedi birden heyecanla seslendi arkasından ,

“Fare kardeş , senin adın ne ? Seni ne diye çağıracağım ki görmek istediğimde?”

“Dostum diye seslenmen yeter.” diye cevap veren fare karanlığa karışmıştı bile.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumcu kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Ülkenin Anatomisi

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
14 Şubat Öyküsü - 4
Pegasos'un Kanatlarında Yaşamak
14 Şubat Öyküsü - 3
Sevginin Anahtarı
Hamam Sefası
Sen, Ben ve Dolunay
14 Şubat Öyküsü - 1
İstanbul Boğazı'nı özlemek
Gönül Desenli Kilim
14 Şubat Öyküsü - 2

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Lanet [Şiir]
Bazı Anlarımdayım [Şiir]
Dönme Dolap [Şiir]
Hoyrat [Şiir]
Tualin Düşü [Şiir]
Şehir&dağ [Şiir]
Günebakan [Şiir]
Hayat Denklemi [Şiir]
Otogar Hikayeleri [Deneme]
Önyargıların Gölgesinde [Deneme]


Simten K. Ataç kimdir?

bence , hayatlarımızın sorumluluğunu elimize aldığımız andan itibaren , suçlayabileceğimiz kimse kalmamış demektir. Sizce?


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Simten K. Ataç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.