..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve çabalardan sonra alnında ışığı ilk duyan insandır. -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > İlişkiler > düşge su




16 Eylül 2005
Yanık Mektup  
Birilerini olduğu gibi kabul etme erdemi, insanın doğasında var mıdır yoksa sonradan edinilen bir şe

düşge su


Genelde yaptığımız, anlatıp içimizdekileri çaresiz beklemek üstüne birkaç imalı bakış, birkaç imalı kelime... ve sonra gurur timsali bilişlerimizle cevap yazılmamış mektuplar misali yalnız kalışlarımız... sonrası cevap yazmadığımız mektuplara hüz


:BBFF:
     
     Yanık Mektup

     Uzun ve mantıklı cümlelerle kendimi anlatma çabası, biraz gerilerde kaldı.Yaşadıklarımı değil hissettiklerimi yazıyorum çoğu kez ve işte bundan olsa gerek, zaman benim için bir hisler yumağına dönüşüyor -ipin ucunu bulamıyorum.Yapmam gerekenleri algılayamıyorum bu karmaşada. İnsanoğlunun en anlaşılmaz noktasına sürekli bakmaktan yorgunum. Hele ki bu bir kadının tazeliğinde ve bir çocuğun saflığındayken. Yaşadıklarımı düşünmeyi becerebilsem bile, bana söylenen sözleri, verilen tepkileri, uzatılan elleri, geri çekilen adımları anında fark etsem bile, bunlara karşı vereceğim tepkileri az çok bilsem bile, oturup sakin bir biçimde algılayamıyorum, düşünemiyorum. Hareketlerimi aklımla ilgilendiremiyorum. Gündelik hayata dair tepkilerim fazla yavaş ve hatta diyebilirim ki gerçeklikten uzak...

     Bunun ne sakıncası var diyeceksin?

     Pek bir sakıncası yok aslında, hayata tutunamamaktan başka...
     
     Anlaşılmaz olma çabasına dönüşecek diye korkuyorum bunların sonucu. Kendimi fazla yorgun hissediyorum. İnanılmaz büyük bir belirsizliğin ortasında gibiyim. Bana ait olmayan tepkiler verdiğimi bile söyleyebilirim. Gözlerimde büyük bir endişe yığını ile bu dünyada kalmak oldukça sıkıcı üstelik ve yalnızca benim için değil, çevremdekiler içinde bu böyle. Bu sıkıcılık(!) mevzuu önemli bana sorarsan. Aynaya bakmak bile istemiyorum. Uzun yıllar kanamış ve bakımsızlıktan ve pislikten iltihaplanmış bir yaraya benziyor yüzüm. Aynadaki benin söyleyeceklerinden korkuyorum ve galiba en çok ta kendime acımaktan.

     Aklıma geldi diye soruyorum.
     Hayatta insanın zaman zaman da olsa kendine acıması doğru olabilir mi?

     Aklıma geldi diye soruyorum.
     Başkasına acımayı bilen bir yürek, kendi acısını tanıyamaz mı?

     Durumu anlamak başka, anlatmak başka, algılamak başka, hissettiklerim başka olamaz mı? Kıskançlık, hüzün, aşk ya da beklenti ve hayallerim ile aklımla bulduğum doğrular arasındaki uçurumu nasıl aşacağım? Hissettiklerini ifade etmek bir insan için yeterli midir? Birilerini olduğu gibi kabul etme erdemi, insanın doğasında var mıdır yoksa sonradan edinilen bir şey midir?

     Ya dünyanın ve insanların kendi yüreğinden geçenlere karşılık vermesinin ötesinde şeyler istiyorsan, anlamalarının da ötesinde bunları gerçeğe çevirmelerini istiyorsan. Yani, ya hayatındaki insanların senin yüreğine mutlak bir şefkat ile dokunmalarını istiyorsan ve insanların bunu istemiyorsa?

     Dilediğimiz her şeyin olmayacağını bilmemize, isteklerimizin başkasına haksızlık etmek olduğunu anlamamıza rağmen, yüreğimizdekiler değişmiyorsa… Ya da yüreğimiz bu gerçekliği gördüğü için sancıyorsa, o zaman ne yapacağız?

     Yani aklımızı dinleyip beklentilerimizi susmamız mı doğru olan? Yoksa anlatıp içimizdekileri çaresiz kalmamız mı?

     Hangisini yapıyoruz genellikle....

     Genelde yaptığımız,

anlatıp içimizdekileri çaresiz beklemek üstüne
birkaç imalı bakış, birkaç imalı kelime...
     ve sonra gurur timsali bilişlerimizle
     cevap yazılmamış mektuplar misali yalnız kalışlarımız...
     sonrası cevap yazmadığımız mektuplara hüzünlü bir bakış...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın İlişkiler kümesinde bulunan diğer yazıları...
Şiir Sarhoşluğu3
Biliyorsun
Uçurum
Yine Yar Yakmış Mektubunun Ucunu - III
Havadis
Kuş

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Evlilik
Kaktüs
Ulus Kayboldu
Islak Yatak
Seviş Üstüne
Şiir Sarhoşluğu 4
Üzgünüm
Elim
Delirmiş Deliler
Hatırladım

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Masal [Şiir]
Paket [Şiir]
Benek [Şiir]
Hüzün [Şiir]
Zü'nün Karanlık Koridorları - I [Şiir]
Türkü [Şiir]
Zaman [Şiir]
İstanbul [Şiir]
Ankara Çıkmazı [Öykü]
Makara [Öykü]


düşge su kimdir?

uygun gördüğüm bir yol yok, uygunsuzum.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © düşge su, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.