Bazen evrende yalnız olduğumuzu düşünürüm, bazen de olmadığmızı. Her iki durumda da bu düşünce beni afallatır. -Arthur C. Clarke |
|
||||||||||
|
SON ‘Ve hepimiz az ya da çok rüyacı değil miyiz?’ _Dostoyevski Düşlerin efendisi; Sana senden birkaç yüzyıl sonra, seni adını bile asla öğrenemediğin bir şehirden, yıldızlı ama yanlız bir gecede yazıyorum. Boş sokaklarda farelerin cirit attığı saatteyim. Bir yandan öyle bir şarkı dinliyorum ki eminim sen de çok severdin. Senin kitaplarını, adına yazılmıuş denemeleri okuyup düşlerine girmeye çalışıyorum... Şimdiki zamanlar... Artık giyotin yok. Anlayacağın başka başka ölüyoruz. Yaşayarak, boyun eğerek, içimize atarak, katlanarak, ağlayarak ölüyoruz. Piscus Hapishanesi'nin bahçesine gömülen cesetleri hatırlıyor musun? Hani zaman geçtikçe toprak onları taşıyamaz olmuştu ve kadın erkek organları toprağın yüzeyine fışkırmaya başlamıştı... Sokaklar öyle şimdi. Kadınları, erkekleri, çocukları ve onların suçlarını taşıyamaz oldu. Caddelere sığmıyoruz!. Her yerden açaklıklar ve acılar yağıyor üzerimize. Biliyorum… Hissediyorum; kafama bir kedi saldıracak ve pençelerini saplayacak derinlere. Beynimin içindeki sıvıyı akıtacak. Buna rağmen ölmeyip can çekişeceğim. Yaşadığım bu felaketten sıyrılamadığımı görüp deli gibi tepineceğim olduğıum yerde. Hatta delireceğim. Şimdiye dek kurguladığım düzmecelerin, ihanetlerin, teorilerin, bir türlü gideremediğim yanlzılığın odaya akıp gidişini izleyeceğim yerde sürünürken. Hiçbir hayalim kalmayacak, lanet olsun, hiçbiri. Umutlarım da… sonun gelmesi için yalvaracağım Tanrı’ya. Ama gelmeyecek. Bundan böyle ölene dek, akıp giden düşüncelerin bulandırdığı bedenimle yerde sürünüp duracağım. Oysa dün gece düşümde ona bir silah uzatmıştım beni vurması için. Eğer becerseydi daha az acı çekecektim. Bir aşk daha yaşamalıydım, biraz daha sevişmeliydim, bir kez daha güneş üstüme doğmalıydı ya da ben güneşi uğurlamalıydım avucumda bir tutam hayalkırıklığyla. Lanet olsun kötü perilere. Lanet olsun tekir kediye! Kimin ruhu kısılıp kalmış ki içinde böylesine kötü… çok kötü… içinde kim var? Çok ağlattığım, her gece yatağında bir sürü çivinin üzerinde uyumaya mahkum ettiğim koca bir adam mı ki asla eskisi gibi gülmeyecek çok istediğinde asla yanında olamadığım hatta bunu zaman zaman bilerek yaptığım bir dost mu, yoksa annem mi hep ama hep sadece mutlu olsun diye yalan söylediğim? Fantastik olsun isterdim her şey her zaman. Gerçeklerle oynadığım köşe kapmaca son mu buluyor? Oysa alışır gibiydim düzene. Hangi türe ait olduğunu bilmediğim yazılar yazmaz olmuş, memleketin haliyle bile ilgileniyordum. Kötü kedi pençelerini batırmasaydı eğer başıma, ben daha biraz nefes alırdım. Adamın eline silahı vermiştim gerçi dün gece ama… Düş işte… Beynim, içine gömdüğüm aşklarım, yanlızlığım, hastalıklı bağlılıklarım, komplolarım, yanılmalarım, kendimi inandırdığım gerçeklerim akıyor odaya. Kedi; artık son pençeyi de kalbime batır da öleyim ha, ne dersin?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nehir A., 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |