"Bir kitabın kaderi okuyanın zekasına bağlıdır." -Latin Atasözü |
|
||||||||||
|
Kaçırayım mı seni, önce köye gideriz, sonra döner geliriz eve. Nasılsa bizim için bir oda var. Kıyarız nikahı, atacak değiller ya, çalışırım sonra. Sizinkilerde söz edemezler, iki yıl sonra yaparız düğünümüzü. Bir sessizlik koptu, bir poşet rüzgarın etkisiyle havaya uçtu. Ses çıkarmadım, gözlerim gökyüzüne bakıyor. Hayır, gözlerim uzaklara bakıyor. Başımı çevirip bakıyorum ona. Gözlerinde bir hüzün var, yanaklarından süzülen yaşlar damla damla kayboluyor yanağında. Elleri elimde, gözlerimi yine bulutlara çeviriyorum, daha sıkı tutuyorum ellerini titrediği belli olmasın diye… O gece uyku yok gözlerimde. Allah’ım gitmiyor gözlerimin önünden. Gözümü her kapatışım o gözlerle karşılaşmama yetiyor. Çare yok, nedir bu hal, ilk görüşte aşk mı. Gözleri ne kadar da güzeldi. Ceylan gözlü, kalbi de bir o kadar güzel olmalı. Yoksa bir göz beni bu kadar etkilemez ki. Nasıl bir şey bu. Ya o saçları. Simsiyah saçları. Tel tel dökülüyordu omuzlarından aşağı. Her bir tel i saymış mıydım ki hala aklımda o fotoğrafı. Nesin sen be kız, melek misin, nesin sen. Saatler ilerliyor ama o dakikada durdum ben. Benim için bir sonraki onu görüşüme kadar zamanın ilerleyeceği de yok. Görmeliyim, onu tekrar görmeliyim. Peki o ayrılırken yüzündeki gülümsemeye ne demeli, o da benim için öyle mi hissediyor aceba… Beni çok sevdiğini, bana ne kadar değer verdiğini biliyorum. Seninle çok mutlu bir hayat süreceğime de eminim. Senin gibi biriyle karşılaşmadım dahi. Seni unutamam ama sonumuz olmayacak bizim. Sana kaçsam beni vururlar, sana kaçsam seni de vururlar. Bırakmazlar bizi. Hem nereye kaçacağız. Senin okulun var, seni bekleyen bir hayat var. Anlamazlar onlar, dinlemezler. Bizi hayat boyu bırakmazlar. Susmuştu, hıçkırıyordu, gözlerinden yaşlar durmak bilmeden akıyordu. Yaslandı omuzlarıma, sardım sımsıkı. Nefretim yükseldi bir şeylere. Hiç dinmeyecek bir nefret. Hıçkırmaları dinmiyordu. Elim saçlarını okşuyordu, sanki bırakmayacak gibi sarılıyordu, kimse ayırmasın der gibi. Ne ben konuşabiliyordum ne de o. Gözlerim uzaklara doğru dalmıştı. Liseye kadar okuyabilmişti, okumayı çok severdi, beni hep şaşırtırdı. Yıldızların adlarının ne anlama geldiğini dahi bilirdi. Bir bitkiye bakar onun içinde geçtiği bir şiiri kesin okurdu. Tarih bilgisi beni hayrete düşürürdü. Anlaşılmamıştı, ailesi gerek görmemişti okumasına da. Bırakmazlar dedi, bırakmazlardı da. Tek kişilik bir acı yoktu ortada. Ne ben ona, ne de o bana kıyabilmişti. Keşke dedim o gün, bilgisiz birer cahil olsaydık. Ne önünü ne sonunu düşünseydik. Ertesi gün pamuk teyze yine gördü beni. Delikanlım müsait misin dedi. Buyur teyzem dedim. Bir şeyler alınacak, torunumla gider misin, hem biraz gezsin, evde sıkıldı. Olur dedim ki dememle elimin ayağıma dolaşması bir oldu. Uykusuz geçen gecemin müsebbibi yanımdaydı işte. Buyur dedim kendi kendime, ne yapacaksan yap. On dakika boyunca yürüdük, ne ben bir kelime edebildim, ne de o. Ne alacaktın diye sordum. Markete gidelim dedi gülümseyerek. Duruşunda bir ciddilik, gözlerinde bir sıcaklık vardı. Adını sordum, ne zaman geldiğini sordum, okuyup okumadığını sordum, sordum da sordum. Fark etmedim ama galiba senelerdir tanıyordum onu. Yoksa bir anda bu kadar rahat nasıl olabilirdim ki. Markete gittik o gün, ertesi gün kitapçıya, ertesi gün bir parkta oturmaya akşam üstü. Neler konuştuk tam hatırlayamıyorum ama dünyanın güneşin etrafında neden döndüğünden tut da elektronun durması halinde nelerin olabileceğine kadar. Haftanın iki günü pamuk teyzeyle bize gelirlerdi. Pamuk teyze ikinci evliliğini yaptığı için akrabası yoktu, o yüzden annem kızı gibiydi, onsuz yapamazdı. Pamuk teyze de beni bir torunu görürdü ki istediğimiz zaman bize izin verirdi. Hayatımın üç ayı geçti onunla. Kimisi için çocukluk aşkı, kimisi için gençlik aşkı, kimisi içinse aşk bile değildir belki. Biz ise ne aşk dedik, ne sevda. Yapamayacağımız hayaller kurmadık. Edebiyattan konuştuk, tarihten konuştuk, şair olduk şiirler okuduk, hatıralarımızı, duygularımızı anlattık. Anlatacağımız bir şeylerimiz kalmayınca sustuk ama hiçbir anımızdan mutsuz olmadık. Sustuğumuz anlarda fırtınalar koptu içimizde ama mutluyduk yine de. Son güne kadar ayrılmaktan bahsetmedik. Gelecekten konuşmadık, bize ait olamayacağını düşündüğümüz bir gelecekten. Hıçkırıkları durulmuştu sonra başını kaldırdı, ellerini elime aldı, gözlerimin içine bakıyordu, benim gözlerim hala uzaklardaydı, seni seviyorum dedi. Seni ilk gördüğüm andan, seni tanıdığım andan itibaren sevdim. Senin ciddiliğini, senin o iyilik dolu kalbini sevdim. Bana değer verişini, bana dünyaları vermek istemeni sevdim. Seni tanıdığım için, seninle birlikte geçirdiğim her an için, bana verdiğin en büyük hediyeler için, seninle olan hatıralarım için sana minnettarım. Bu bizim kaderimiz ve sakın delilik yapma. Senden bir şey istiyorum, bana söz ver delilik yapmayacağına. Gözlerimin içine bakıyordu, söz vermemi istiyordu, susuyordum, ellerimi sıkıyordu, söz ver dedi belki defalarca ve sesi incelmeye başlıyordu. Ağlamaklı o sesiyle tekrar sordu, sanki onu duymuyordum, kafamda onun ailesi ve ben satranç oynar gibiydik, bir çıkış yolu arıyordum, onları mat etmek için, ama olmuyordu, elimde sadece onların taşları vardı ve her yandan kuşatılmıştım ki titriyordum sinirden. Ağlayarak soruşu aklımda, beni seviyor musun, seviyor musun! Evet diyebildim, o zaman söz ver dedi, delilik yapmayacaksın, kabul edeceksin. Elleriyle sarsıyordu beni, gözlerimden iki damla yaş döküldü, söz diyebildim sessizce. Sonra sarıldı yine boynuma, yaşlar yine dökülüyordu gözlerinden, benim ise içimde bir öfke kime olduğu belli olmayan, ve gözlerim uzaklarda ve onun o dökülen gözyaşları akıyordu içime. Kaç saat geçti öyle konuşmadan anımsayamıyorum. Hala kaç yıl geçti sayamıyorum. Hani insanlar bir şeyleri kaybettiklerinde üzülürler, çok şeyler yapmak isterler de olmayınca üzülürler, benim kaybedecek çok şeyim yok, kaybedeceğim çoğu şeyi o gün kaybetmiştim. Her zaman bir umudum yoktur, çoğu umudumu orda kaybettim. Ben hala kendim için yaptığım hiçbir şeyden mutlu olamıyorum, hala başkalarının mutluluğuna az da olsa katkım varsa mutlu oluyorum. Sen tanıdın beni ama senden sonra beni tanıyan kimse anlayamadı. Beni başkasında arama mutlu olursun demiştin, aramadım seni başkasında ama arasam da bulamam ki. İnsanlar en sevdiklerine dahi mutluluk vermiyorlar, en iyi bildiklerine dahi güven duymuyorlar, herkes nerden darbe alacağım diye korkuyor. İyilik yap denize at, balık bilmezse halık bilir projemizde hep balıkları besledi, bu dünyaya ait proje değilmiş ama senden hatıra işte. Şimdi aklıma geldin de özlüyorum seni demeyeceğim. Sen o gün öldün benim için, söz vermiştim sana, belki başka zamana… 15 inde bir heyecan. Adı 17 heyecanın. Herhangi bir günde, herhangi bir çevrede. Aşkın adının yaz, umudun adının aşk olduğu bir gün…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © mahmut, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |