Yüz kişinin içinde aşık, gökte yıldızlar arasında parıldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
Odada taşınabilir hiç metal eşya yok. Kalem, aplik veya onun gibi bir şey. Hatta geçenlerde bir şeyler yazmak istedim, hemşire bana ressamların kullandığı kömüre benzeye, cıvık bir çubuk getirdi. Penceremin önünde unutmuşum, eriyip her yanı berbat etti. Bir saat o şirret karının dırdırını dinlemek zorunda kaldım. Mektup yazmam yasak olabilir ama bu yinede bir şeyler yazmayacağım anlamına gelmez. Evet, yazar değilim ancak insan bazen bir şeyler yazmak ister. Ne bileyim, boş kağıda imza atmak bile bir çok sıkıntısını alır insanın. Bir resim çizmek istedim. Odada resmini çizebileceğim bir yatak ve masa sandalyeden başka bir şey yok ki sandalyenin üzerinde oturuyorum ve kağıdım masanın üzerinde, dolayısıyla üzerinde oturduğum bir şeyin resmini çizemem. Kısacası ihtimallerim bayağı az. Bir aynam olsa belki kendimi çizerdim. Aslında hayal ederek çizilebileceğine inanıyorum fakat yüzümü görmeyeli uzun zaman oldu. Neye benzediğimi pek çıkaramayabilirim. Bende kuşları çiziyorum. Arabesk olduğunun farkındayım. Özgürlüğü sembolize etmesi falan da umurumda değil. Çizmesi kolay oluyor, tek sebep bu. Bazen pencerenin önünden bahçeye bakıyorum. Mevsimler. Zamanla ilgili aklımda kalan ve zaten değişimin farkında olduğum birkaç kavramdan biri. Bahçedeki büyük çınar benim yıllık takvimim gibi. Yaprakları, dallarındaki kar yada yere sermiş olduğu sarı kilim. Günlük zaman devinimimde buna benziyor. Zamana en hakim olduğum dönem gecenin gündüze veya gündüzün geceye döndüğü zaman. Onun haricinde saatin kaç olduğu yada günün hangi zamanın olduğumuzun farkında değilim. Çünkü burada saatim yok. Ama bunun iyi yanları da var. Uyku saatlerim, yürüme arzum yada buna benzer şeyler için plan yapmak zorunda kalmıyorum. Tamamını bedenim belirliyor. İlaç saati ve yemek saati geldiğinde içten beyaz dıştan siyah olan kapımın ortasında küçük bir kapak açılır. Oradan genelde o ikide bir beni azarlayan cadaloz hemşirenin eli içeri uzanır. Bazen elini yakalayıp bütün kanı boşalama kadar elini dişlemek isterim ama hiç teşebbüs etmedim. Neticede ben deli değilim. Yani bir akıl hastanesinde tam güvenlikli bir odada alıkoyuluyor olabilirim fakat bu yinede beni deli yapmaz. Sadece insanlar öyle olduğumu sanırlar. Çünkü beni anlamazlar. Düşünüyorum da acaba her deli sanılan insanın böyle bir anlaşılmama sorunu var mı ? Eminim vardır. İnsanlar deli olmamın yanında benim bir katil olduğumu sanıyorlar. Onlara göre öyle olabilirim. Peki benim hiç mi söz hakkım yok. Bana sadece neden öldürdün diye soruyorlar. Halbuki benim sebeplerim kimseyi ilgilendirmez. Bunun adı cinayet bile olsa eğer ortada sebepler varsa bunlar bana aittir. Söyleyeceğim hiçbir şey bu gerçeği değiştirmez. Bence neden sorusu yerine neden şimdi soruru sorulursa bütün adalet sistemini yeni baştan oluşturmak gerekir. Çünkü insanların suç olarak gördüğü şey, yüzyıllardır bir şekilde veraset yoluyla bugüne gelmiş ahlak kurallarını ihlal etmektir. Peki ya bizim ahlak kuralları diye üzerine titrediğimiz şey yanlış bina edilmişse ? Bugüne kadar sorguladığımız şey ahlakın kendisi değil hep uygulanış şekli olmuş. Şimdi kalkıp ahlak dogmatik değildir diye nutuk atıyor insanlar. Oysa en büyük dogmalardan biridir ahlak ve bu dogma maalesef beni katil ilan ediyor. Ben Robin Hood değilim. Robin Hood güya kendisini zenginden alıp fakire vermeye adamıştı. Peki sorduk mu neden diye ? Size bugün, Robin Hood’un gündem delisi, tamamen insanlara kendinden bahsettirme derdinde olan ve yaptığı işi sadece kendi egosunu tatmin etmek için, ayrıca insanların ona olan minnettarlığını görmek için yaptığını söylesem şaşırır mısınız? Hayır, çünkü inanmazsınız. O artık bir kahraman. Aslında Robin Hood ile yaptığımız şey tam olarak aynı. O beyaz yalan söylemeyi tercih ediyor, bense renk seçmedim. Aramızdaki tek fark bu. Bu hikayeyi doktoruma anlattığımda, fazla fantezi kurduğumu söyledi. Oysa bu yanlış. Ben burada fantezi kurmam. Artık rüyada görmüyorum. Hem kimseye anlatamadıktan sonra hayal kurmanın yada rüya görmenin manası ne. Son gördüğüm rüya en güzel rüyamdı ve ondan sonra rüya görmeyi bıraktım. İlk öptüğüm kızı gördüm rüyamda. Çok güzeldi –yada o zamanlardan aklımda öyle kalmış- . Bir köşeden dönüyorduk birlikte. Yağmurlu, bir sonbahar akşamı muhtemelen. Bu arada en sevdiğim mevsimdir son bahar. Çünkü insanlar o mevsimde o kadar meşguldür ki bütün mevsim sadece bana kalır. Neyse, ben kızın bir iki adım gerisindeydim. Çok hızlı yürümüyorduk ve o hemen arkasında olduğumun farkındaydı. Sonra birden durdu. Bana dönerken, düz siyah saçları rüzgara eşlik etti. Bana gidip birlikte nehirdeki balıkları –belki de taşları- saymayı teklif etti. Bense önce eczaneye gitmemiz gerektiğini söyledim. Çünkü kalbim kanıyordu. Aslında bu kadar dramatik olmak zorunda değildi ama ben bu sefer ben böyle olmasını istedim. Zaten yine şimdiki gibi bir nöbet arifesindeydim. Sanırım daha fazla devam edemeyeceğim. Çünkü birazdan tamamen ayrılmış olacağım, kısa bir süre için. Kaslarımın çekilmeye başladığını hissediyorum. Nöbet geldiğinde hep böyle olurum. Önce kaslarım çekilir, sonra sanki damarlarımda normalden daha az kan akmaya başlar. Ağrı kasıklarımdan başlayıp mideme doğru devam eder. Ciğerlerime geldiğinde ağrıdan gözlerim yaşarır ve şükür ki ağrı kalbime saplanmadan kendimden geçmiş olurum. Çünkü duyduğuma göre kalp ağrısı hiçbir şeye benzemiyormuş. Ayrıca burada insanlar pek bu tip şeylerle ilgilenmezler. Yani ciğerleriniz şiştiği sürece ve kalp kapakçıklarınız açılıp kapandığı sürece çektiğiniz acı kimse için önemli değildir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bünyamin Bayansal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |