..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bulanmadan ve donmadan akmak ne hoştur. -Mevlânâ
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Vahan İSAOĞLU




15 Aralık 2006
Göründüğü Gibi Değil...  
Vahan İSAOĞLU
Neden diye sordu genç adam. Yanit basitti. - Sarap alacagim… Genç adam, yanindaki kendinden biraz daha büyük olan hala oglu ile bakistiktan sonra adama döndü ve… -Veririm ama bir sartim var… Nedir diye sordu adam… - Simdi ben sana parayi verecegim, sonra gidip sarap alacaksin sonra hep birlikte içecegiz, anlastik mi?


:BHFJ:
Günlerce çok az uykuyla çalismis, bedeni uykusuzluktan, bitap düsmüs sekilde evin yolunu tutmustu. Yolda bir akrabasiyla bulustu ve birlikte vapura bindiler. Ikisini de çok yorgundu ancak konusacak o kadar çok sey, paylasacak o kadar sikinti vardi ki vapur yolculugu çok kisa gelmisti…

Vapurdan indiler ve birlikte evin yolunu tuttular.

Yaslari birbirine çok yakindi, bu yüzden de anlasmakta güçlük çekmiyorlardi. Ortak yönleri fazlaydi ve en önemlisi ikisi de kendini çok yalniz hissediyordu… Genç adam yakin bir zaman önce çok sevdigi ve tüm hayallerini üzerine kurdugu sevgilisini kaybetmis, digeri ise uzun ve macerali bir hayattan sonra ailesini baska bir diyarda birakip bu ülkeye yerlesmis, yasama ayak uydurma çabasinda idi. Hal böyle olunca sohbetler uzar, dostluk sürekli pekisir olmustu…

Ikisi de isteksiz bir biçimde evlerine dogru yürürken karsilarina biri çikti ve durun dedi…

Üzerinde dizleri yirtik gri bir pantolon ve onun üzerinde ise kollari yamali dügmeleri olmayan ve çok yipranmis koyu renk bir ceket vardi, ayakkabilarin durumu ise çok daha kötüydü. Nefesindeki sarap kokusundan onun sokakta yasan bir sarapçi oldugunu anlamak çok zor degildi… Hani su bildigimiz elinde 1 sise sarapla gezen, çogu zaman kimseye zarari dokunmayan, varillerin içinde ates yakip etrafina toplanarak isinmaya çalisan evsiz barksiz, sendeleyerek yürüyen saçi sakalina karismis kisilerden…

Göz göze geldiler, ikisi de merak ediyordu bu orta yasli adamin söyleyeceklerini.

-Bana para verir misiniz?

Neden diye sordu genç adam. Yanit basitti.

- Sarap alacagim…
Genç adam, yanindaki kendinden biraz daha büyük olan hala oglu ile bakistiktan sonra adama döndü ve…

-Veririm ama bir sartim var…

Nedir diye sordu adam…

- Simdi ben sana parayi verecegim, sonra gidip sarap alacaksin sonra hep birlikte içecegiz, anlastik mi?

Adam saskinligini gizleme geregi duymadi ve heyecanla kabul etti, yürüdüler alis verislerini yaptilar ve kuytu, herkesin rahatlikla göremeyecegi bir yere oturdular birlikte…

Böyle bir sey ilk defa baslarina geliyordu, ilk defa sokakta böyle varos bir ortamda üstelik üzerlerindeki sik is kiyafetlerini aldirmadan içki içeceklerdi, üstelik yanlarindaki kisi, çogu zaman çogu insanin yolda görünce kaldirim degistirdigi, kendisine dokunmasin diye uzaktan yürüdügü, bir sokak köpegine gösterdigi sefkati bile göstermedigi, tiksindigi, igrendigi bir insan türüydü… Ama nedense karsilarina çiktiginda ona yok diyememislerdi. Dönüp birbirlerine ne yapiyorsun sen türünden bile bakmamislardi, sanki ayarlanmisti o an, programlanmisti…

Sise açildi, sohbet basladi ve sise bitti…

Sasirtici ama gerçekten böyle olmustu ama nasil???

Zaman nasil geçmisti? Ne zaman geçmisti? O nasil tatli bir sohbetti? Gibi sorular sordular iki kuzen birbirine orta yasli adam ikinci siseyi almaya gittiginde…

O konusurken pür dikkat ikisi de dinliyor, sanki tüm sikintilarini unutup çok güzel bir dünyada yasadiklarini fark ediyorlardi, her seye degisik bir bakis açisi, babacan ögütler, ve kültürel konular biraz da siyaset, ortaya inanilmaz bir sohbet ortami çikmisti…

Tüm sikintilar unutulmus sadece bembeyaz bir sadelik üzerinde mayhosumsu bir fikir dansi yapiliyordu…

O sirada etraftan geçen gençlerin bazilarinin dikkatini çekiyordu bu hararetli sohbet ortami, kimiler, biraz izleyip biz de size katilabilir miyiz diyerek ortaklik ediyor, kimileri ise yollarina devam ediyorlardi…

Saate bakti genç adamin kuzeni, sabah karsi olmustu…

Istemeseler de kalkmak zorundalardi, ertesi güne randevulastilar ve evlerine gittiler…

Tipki bir rüya gibiydi, sabah uyandiklarinda sanki her dertlerini unutmuslardi. Aksam olmasini bekleyen heyecanli bir gün baslamisti tekrar…

Aksam oldu, randevularina sadiktilar…

Siseler alindi, üzerlerinin baslarinin kirlenmesinin önemi yoktu, yere oturuldu. Sohbet konulari bu sefer de farkliydi, Türk sanat müzigi, siir…

Iki genç karsilarindaki bu nefesi sarap kokan insanin agzindan dökülen Nazim Hikmet siirlerini, unutulmaz dizeleri hayretle, büyülenmis gibi dinliyor ve ortamin büyüsüne kapilmaya devam ediyordu… Saatler yine geçmeye baslamis, bos siselerin adedi artmaya baslamisti. Çünkü bu sefer daha kalabalikti grup, ilk gün bakip da yollarina devam edenler bu sefer katilmaya baslamisti.

Sevgilisinden ayrilan gençler, aileleri tarafindan evden kovulmus yapayalniz hayat mücadelesi vermeye çalisan insanlar, bataklara düsmüs düskün insanlar hep o sarap kokan adamin agzindan çikan ince nasihatlari büyülenmis sekilde izliyor katiliyor, açiliyor, ve dökülüyorlar bazilari agliyor, bazilari dolan gözlerini gizlemeye çalisiyordu…

Yaralar dökülüyor, isyan sebepleri itiraf ediliyor, pismanliklar dile geliyordu…

Hikâyeler, sarkilar, tarih, eski anilar derken…

Vakit yine sabaha karsi idi…

Ertesi gün devam karari ile ayrildilar…
Genç adamin akli karisikti, böyle bir insan, bu kadar kültürlü sevecen ve pozitif, farkli bakis açilari olan bu insan kimdi?

Nasil oluyor bu?

Tüm gün onu kirmadan bunu nasil ögrenebilecegi hakkinda planlar yapti ve bunu dürüstçe en düz sekilde sormanin dogru olacagina karar verdi…

Aksam oldu ve bulustular ayni yerde, ayni saate…

Ilk cümle genç adamin agzindan döküldü…

-Sen kimsin? Nasil oluyor da hepimizi günlerdir büyüleyen bir karakter, bir zekâ ve sokaklarda yasiyorsun? Kimsin???

Görüyorsun iste dedi adam, gördügünden baska bir sey yok…

Inandirici gelmese de kirmamak adina sustu genç adam…

Sohbet basladi yine…

Ilerleyen saatlerde orta yasli adam eski yüzlü çantasindan bir kitap çikardi adam ve genç adama uzatti…

Genç adam aldi bakti ve hiçbir sey söyleyemedi…

Bir siir kitabi idi ve yazar bölümünün üstünde karsilarinda bulunan kisinin resmi vardi ve ismi…

Ve baska bir kitap ve baska bir kitap…

Inanilmaz güzel siirlerle bezenmisti kitaplar… Siir gibi kitaplardi…

Siir gibi siir kitaplari…

Hayat hikâyesini anlatmaya basladi adam…

Fakirlikle geçen bir çocukluktan sonra karar vermis ve Istanbul’a yerlesmis, hem çalisarak kazandigi para ile tahsiline devam etmis, Türk Dili ve Edebiyatinin yani sira Fransiz dili üzerinde akademik olarak uzmanlasmis bu sirada çesitli yerel gazete ve yayinlarda köse yazarligi yapmaya baslamis, bir yandan da Ispanyolca ve Almanca ögrenmis, hayati basarilarla dolu bir insan, bir sair, bir ögretmen…

Esinin kendisini aldatmasindan sonra onurlu yasamanin verdigi güçlüklerle büyüttügü iki evladindan birini kaybettikten sonra digerinin de üvey babasinin mal varligini seçip kendisini terk etmesini hazmedememis bir sair, bir fikir adami, adam gibi adam…

Hikâyenin kisacasi böyle idi…

Ikisi de sok olmus sekilde adamin bu hazin hikayesinin detaylarini dinlerken bogazlarinda bir seyler dügümleniyor, arada birbirlerine bakiyor ancak dolan gözlerini saklamak için tekrar yüzlerini çeviriyorlardi…

Günler hizla geçiyor, sohbetler neredeyse her gün devam ediyor, grup kalabaliklasiyordu…

Soguk kis günlerin sicacik sohbetleri öyle araliksiz, öyle nefes kesiciydi ki…

Aylarca sürdü…

Sonra yaz geldi…

Tatiller gezmeler, tozmalar basladi, sohbetler unutuldu, o sarap kokan adam unutuldu…

Arada yolda rastlasiyor kisa sohbetler ediliyor ama aksama hep bir program oldugu için sadece burada birakiliyordu…

Belki ayda bir…

Sonbaharin serin rüzgârlari esmeye baslamisti…

Ancak öyle bir is güç kosturmasi, öyle bir hayat mücadelesi baslamisti ki genç adam için sohbetler artik geçen yildan kalan birer ani, birer hatiraydi.

Arada ugrayip hal hatir sorulur sonra yola devam edilirdi…

Bir gün genç adam yolda bayan arkadaslari ile yürürken görmüstü onu. Temiz ve çok sik giyimliydi, lüks bir yere gideceklerdi. Önce tereddüt etti ama sonra yanina gitti, nasilsin dedi, oo merhaba yakisikli dedi sarap kokan adam ve sarildi…

Bayan arkadaslari saskin gözlerle ona bakiyordu, umursamadi…

O kadar içtendi ki sarilmasi, duygulari yine o geceleri yasatmisti ona…

Ve ayrildilar…

Özlemis olmasina ragmen hayatin firtinasina öyle bir kapilmisti ki genç adam, bir türlü vakit bulamiyordu ugramaya…

Ilkbahar geldi, aklina koymustu, o gün yanina gidecekti sohbet edeceklerdi… Mesai bitsin diye heyecanla bekliyordu…
Bitti…

Onu her zaman bulabildigi yere gitti, bakindi ve göremedi…

Hava hafif serindi ve birkaç üstü basi yirtik sarap kokan adam yanan bir varilin etrafinda isiniyordu…

Yanlarina gitti. Ismini verdi, tanir misiniz dedi, taniriz tabi dediler, bana yerini söyler misiniz diye sordu genç adam, söyleyelim ama buradan uzakta gitmen zor olur dediler…

“Nasil yani?” diye sordu genç adam…

Geçtigimiz kisi çikartamadi, donarak öldü dediler…

Genç adamin bogazinda bir seyler dügümlenmisti bir sey söyleyemedi…

Arkasini dönüp agir adimlarla uzaklasti oradan…

Bir daha hiç onu unutmadi…
Unutmadigi birkaç sey daha oldu…

Hayatin karmasasinda savrulurken önemli seyleri ertelememesi gerektigini…

Bir insanin o durumda bile baska insanlarin dertlerine avuntu olabilecegini, kültürün, insanligin kilik kiyafette sakli olmadigini ve bunun gibi birçok sey…

Ne çok sey ögrenmisti o nefesi sarap kokan saçi sakali birbirine karismis koca yürekli o insandan…

Ve en önemlisi hiçbir seyin göründügü gibi olmadigini ögrenmisti genç adam…

Ve bir daha hiç ama hiç unutmadi…
Unutmadigini da en iyi ben biliyorum çünkü o genç adam bendim….

Ben kendimi, senin gibi bir insani tanima sansi buldugum için çok sansli hissediyorum…

Tanri her zaman böyle hediyeler vermiyor insana…

Tesekkür ederim Tanrim…

Rahat uyu Samet Baba…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Müzik Hala Çalıyordu...
Kayıp Yazı...
Yarım...
Kayıp Tren'in Penceresinden...
Beklenen Gün...
Öyle Bir Şey...
Son Gün...
Kayıp Trenin Penceresinden - 2

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Galiba Aşk... [Şiir]
Sevmeye Başlamıştım... [Şiir]
Gözlerine Bakınca [Şiir]
Yeni Bir Şiire Başlamak... [Şiir]
Gözlerine Bakınca [Şiir]
Bir Umut [Şiir]
İstanbulu Sevdiğim Gibi... [Şiir]
Nabzı Durmuş Sessizlik [Şiir]
Neredesin Hüzün [Şiir]
Uykum Var [Şiir]


Vahan İSAOĞLU kimdir?

Bitik bir kalemin silik gölgesindeki kayıplar. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Vahan İSAOĞLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.