Özgürlük sevdası insanın başkalarına duyduğu sevgidir; güç sevdası insanın kendine duyduğu sevgidir. -Hazlitt |
|
||||||||||
|
Susamışlığın sınırlarını zorlayan kediciklerin sinercesine ağlamalırını duyan bir yaşlı annenin onlara ulaşacak gücü olmadığındaki boyun bükmesini yaşamak... Yaratıkların çok yakınında olduğunu bilmek, arkandaki yoldaşlarının yavaşca ensende hissettiğin nefeslerinin verdiği tuhaf bir cesaretten sonra bir an yoldaşlarının da aslen insan kılığına girmiş birer mahluk olabileceği düşünce karmaşasının anında hisettiği ve güvensizlik duygusunun içindeki kayıp güven... Sahtecilik oyunlarının en sahte bölümüne gelmişken yırtılan hayallerin umutsuzluğuyla bir an etrafına bakınmak, oyunu terketmeyi istemek ancak kasaya olan borçları yüzünden ayağa kalkıp gidememek... Hayatının her döneminde içinde gizli gizli filizlenmiş bir armağan alma güdüsü gitgide büyürken, hediye niyetine uzatılan gerçeklerin aslen birer hiç, o hiçlerin ise koskocaman birer gerçek olduğunu anlamak... Çok soğuk bir kompartımanda, hücrelerinin yavaş yavaş ısı durumuna uyum gösterdiğini hissederken camdan baktığında güneşi görebilmek fakat sadece görebilmek. Isısını hissedememek... Üzülmenin bile yüreğinin bir onur taşıdığını, onursuz hissetmenin bile onurunu görebilirken boynu dimdik gezen içi boş kıyafetlerin içlerinde bulunan kocaman birer kalas parçasından ibaret olduğunun dehşetine kapılmışken onuruyla yürüyen birinin elbisesizliğine kırgınlaşmak... Yüzlerce nokta görürken aralarından bir tane virgülün gözüne çarpması ancak yanaştığında virgülün kuyruğunun sadece renkleriyle aldatmaya çalışan, parlaklığıyla sahtekarlığını sofraya sunmaya hazırlanan bir kumaş parçası olduğunu görmenin diş gıcırtısı eşliğinde gülerek, hiçbişey yokmuş gibi devam etmeleri... Gözlerini dumanın ve uykusuzluğun kızarmışlığına esir bırakmışken, uzaklardan birkaç istasyon geride bıraktığı gençliğin özlenmişliğiyle yorgunluğun yıkılmalarını tadarken gördüğü narin bir ceylanın ihtişamıyla bir an geride bıraktığı istasyonlara döndüğünü sanıp heyecanlanırken trenin uzun bir tünele girmesi ve koca bir karanlık... Çok güzel bir müzik sesinin ahengini ruhuna karıştırmış, elini yanağına koyup yırtılan kulağı yavaşca, şefkatle okşayan notaların yırtılmış hayallerini tamir edebileceği umuduna kapılmayı bile göze almaya hazırlanırken tren raylarının gıcırdamasıyla beyninde kurmayı düşlediği kayıp düşlerin hükümdarlıklarına bir yenisinin daha eklenmesi... Bir trende olmak, Nereye gittiğini bilmeden, Hangi istasyonda o trene bindiğini ve daha kaç istasyon sora ineceğini hatırlamadan, O an kimsenin senin nerde olduğunu bilmediğinin az bulutlu hissizliklerini hissetmek, Kayıp trenin penceresinden bakmak...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Vahan İSAOĞLU, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |