Her gün yeniden doğmalı. -Yunus Emre |
|
||||||||||
|
Sabah 5.30 ‘u gösteriyordu, saatin alarm zili çaldığında. Bitap bir ahvalle saate yeniden baktım ve yine 5.30’u gösteriyordu. Israrla saatte bir yanılma arıyordum kalkacak takati kendimde bulamıyordum. Deniyordum, dönüyordum, dalıyordum ve bir daha saate bakıyordum, çok fark eden bir şey olmamıştı şimdide 5.35’i gösteriyordu. Kalkmalıydım, zorundaydım, zamanı durduramazdım, oyalanazdım, duyarsız kalamazdım, bir başkasına havale edemezdim, mazeret ileri süremezdim, çaresizlik içinde ve isteksiz olarak sabahladığım sıcak yatağımdan kalkarak, biraz daha saate yaklaşarak, yeniden baktım ve yine rakamların içinde, görmek istemediğim, dizayn ve estetikken uzak çizilmiş bir tabloyu süzmek zorunda bırakıldım. İradem kalkmalısın diyor fakat keyfiyet es geç buyuruyordu, lakin yalpalayarak abdest hane istikametine doğru ilerliyordum. Nihayet abdestimi alarak, bir radyo istasyonu aradım ve çok kısa bir sürede üzerimdeki ataleti atarak, tefekkür iklimine doğru yol almaya başlamıştım. Hareket ve kuvvetin asıl sahibine karşı asla duyarsız kalamazdım, kalmamalıydım. Hayatımı idame ederken, her şeyimin sahibine nasıl bigane kalırdım. Peki, rikkatten uzak, takatten ırak, hissiyatımı tarumar eden bu perişan hale nasıl gelmiştim? Huşu itminanında eda edemediğim ve fevkalade önemseyerek dikkat ettiğim sabah namazım beni tatmin etmemişti. Tesbihatıma devam ederken, bir gün önce yaşamak zorunda kaldığımız kar fırtınası aklıma geldi. Akrabalarımdan yakınım olan birinin, çocuğunun hayırlı bir işi sebebiyle nişan davetine icabet ediyorduk. Kayseri merkezden 120 km uzaklıkta bulunan, develinin fıraktın köyüne gidiyorduk. Normal şartlarda 45 dakikada kat etmemiz gereken bu yolu 150 dakika da kat etmeyi başardık. Mütevazı bir atmosferde program devam ederken, çok yoğun bir şekilde yağan kar dikkatimizi çekti. Rakım olarak 2250 yüksekliğinde bulunan ve bir o kadarda bakir kalan, develi merkeze 25 km uzaklıkta olmasına rağmen, pek hizmet alamayan, mahsur kalındığında çaresiz bırakan, insanın nedametini çağrıştıran, bir köy kimliği dikkatten kaçmıyordu. Bizler durumun vahametine müdrik olarak acele edilmesinin gereğini anlatıyorduk ve nihayet başarılı olduk ve hemen hazırlanarak araçların arka tekerlerine zincirlerini takmayı başardık. Her zaman pratiğini yaptığımız bir iş olmadığından ve aşırı yağan kar nedeniyle bayağı zorlandık. Nihayet vedalaşarak yola koyulduk ve birbirinden farklı 6 araçla yol takibene başladık. Aman Allahım böyle mi kar yağarmış, yolu takip etmek meğer ne kadar zormuş. Bizim araçta sevgili eşim, gelinim ve üç oğlum bulunmaktaydı. İlk kızım Betül torunum Enesin, rahatsızlığından dolayı gelememişlerdi. İkinci çocuğum Abdullah çalıştığından aramıza katılamadı, fakat nişanlısı olan ve ilk gelinim bizlerleydi. Üçüncü kızım Şeyma develiye gelin gittiğinden 6 aydır oradaydı. Nişan merasiminden gelirken onlara uğrayacağımızı telefonla bildirmiştik. İkiz oğullarım İsmail ve İbrahim’in katkılarını hiç unutmuyorum. Nihayet 10 yaşına yeni basan Mükremin oğlum, gönül çiçeğimde, neşe kaynağımız olmaya gayret ediyor. Rampada önümde seyreden araç durunca bende durmak zorunda kaldım. Önümdeki araç sürücüsü uğraş veriyor fakat yol buz ve kar olduğundan çıkamıyor, baktım olacak gibi değil el frenini çekerek araçtan aşağıya indim ve sürücüye uygulaması gereken pratikleri söyleyerek aracı itmeye başladık ve nihayet kurtardık. Ben yeniden ilerlemek için araca binerek, el frenini indirdim ve ikinci vitesle rampayı çıkmaya çalışıyorum. Daha modelli ve önden çekiçli araçlar yola devam etmeleri sebebiyle, benim gibi aracımda yaşlı ve bakıma ihtiyaç duyulduğundan, dinç ve kıvrak değildi. Telefonlar bazı yerlerde çekmediğinden bağlantı kurulamıyordu. Fırtına şiddetini artırdı ve göz gözü göremez oldu. Kayserimizin meşhur mevlithanlarından ve hacı kılıç camii imam hatibi kayın biraderim, yolu göremiyorum diyerek durmak zorunda kaldı. Ben rampayı kurtaracak kadar kendilerinden yardım alarak, düzlüğe çıkmayı başardım. Düzlük dediğim yer, dağın başı ve mahrumiyet bölgesi. Sevgili eşim, oğlum İbrahim’le birlikte, ağabeyime yardımcı olayım diye, kayın biraderin aracının yanında ve kar fırtınasının ortasında kalarak diğer mahsur kalan araçlara yardımcı oluyorlardı. Ben böyle bir fırtınada oğlum İsmail’e tembihte bulunarak, aracın el frenini çektim ve çalışır vaziyette bırakarak, aracı terk ettim. Kar fırtınasının, saçlarımı tamamen kapladığını biliyordum fakat elimi başıma sürdüğümde rastladığım sertlik sebebiyle, başımdaki karların donduğuna şahit oldum, fakat bu duruma asla aldırmıyordum. Takriben bir km kadar koşarak, sevgili eşim ve oğluma kavuştum. Niçin bunları vurguluyorum, çünkü aracın dışında ve kar fırtınasında takatsiz kalmalarına rağmen, hala ne yapabilirim gayretindeydiler. Kaynımın hanımını affetmiyorum, çünkü hiç araçtan inmedi ve bir gayret dahi göstermedi, sevgili eşim aracı iterken ayağı kaydı ve yerde yuvarlandı, buna rağmen gelin hanımın kılı bile kıpırdamadı. Acaba bir acıma hissi var mı, diye sormadan edemdim. Ellerimiz uyuştu, göz gözü görmüyor, her tarafımız ıslandı ve buna rağmen mücadeleye devam etmeye çalışıyoruz. Nihayet karayollarının araçları, yolları biraz olsun açarak rahatlamamızı sağladı. Araçlara yeniden bindik ve görüş mesafesi çok az olduğundan, yavaş olmak kaydıyla önümüzde, seyreden greyderin turuncu rengini görerek yol almaya gayret ediyorduk. Nihayet, develi şehir içi istikametini gösteren tabelayı fark edince, şükürler olsun demeyi, hissiyatın tüm nüanslarıyla yaşayarak eda ettik. Tesbihatımın son aşamalarına geldiğimde hayatımın “Nakşeden izler” inden olmak üzere yeni bir sayfa kayıtlara girmiş bulunuyordu. Sabahın 5.30 unda yaşadığım ahvalimin çaresizliğini sizlerle paylaşmayı arzuladım. Takatten yoksun bir beden, tefekkürden yoksun bir zihin, hareket ve kuvvetin asıl sahibine yönelirse, yardım beklemeseniz de sizi buluyor ve mahrumiyet bu durumda, aciz kalıyor. Cenabı Hak yar ve yardımcınız olsun. Baki selamlar. Mustafa Cilasun
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Cilasun, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |