..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İnsan - işte tüm sır burada. Bu sır üzerinde çalışıyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Soyut > onur orkun kara




5 Mart 2007
Sayıklama Tarifleri  
Ölüm.

onur orkun kara



:CBCJ:
Hizaf-i maden-i ve zaman-i değil…
Tarifi kendine malum/
Tekbir’i kendisine makbul
Yerinde ve yönünde
Hiç
Hiçinde yer ve yönü baki...








Ölüm.





Aynasında su topla zamanın/
Zamanın aynası kırıldı taşların.
Gümüş sularla sordum
Sorgulandım bir gece aynasında gecenin
Gümüş yaralarla/ kanadım...
Adındı ele verdim /
Maktulümsün ölümünden habersiz…
Ellerimle verdim/ kırık kanatlı meleğin kolyesi.
Boğazını zorlayacaktı
Boğazından sızarken sözler.
Onu sev…
Onu sev…

Silinmişti ardım sıra bıraktığım izler.
Ekmek parçalarım kuşların gagasında.
(hayır kargalar henüz yok bu bahiste daha sonra)
Kayboldum demeye yakınım henüz
Oldum demeye değil…
Öldüm demenin içindeyim çünkü…
Öl/
Sularda
Dü/
Aynaları kırılır.

Islak saçlarda kokular durulur.
Bu zamana tarif.
Tekmil bir aşiretin
Son
Semazeni.
Dönerim
Bitirmediğim hiçbir yolculuktan
Dönerim
Gitmediğim hiç sokaktan
Dönerim
Sevmediğim hiç kadından
Dönerim/
Huuuuu-uuuu lara…
Yar aşkına suslaraaaa

Tarife gerek/
Ziyan…
Ziyan olmuşa gerek nefs
Say
Aynasında zaman
Zaman ayna
Say
Kum/ çöle/ çöl/ aynaya/ ayna/ suya/ su/ sayıkla.
Akmak için değilse de boğulmak için zamandaaaa



SayıklamA






S armaşığı…
A yıklamak için sapa sağlam gecelerden/
Y akmak için otlarını/
I lık bir rüzgar bıraktım
K albinde değilse de saçlarında yankısı
L aleler ve sonradan görme aşklar/ sarı…
A ğzındaki birkaç sözden geri dönmedi martılar/hatırla
M esss üstüne bir Nev-i sözz
A ldım, kırıktı dalları…/





Kural ihlali bir dil/ değirmeni…
Kul ihlali bir “sev” yemini/
Tövbesi “” işaretinde saklı.
Saklı sularda kaynayan toprakla adı/ çamurdan buyur nefsini/
Benim kemiklerimde rüzgarlarrr/ değirmenindeki sözlerde/ kaburga kemiğim…. Üfleeeee surrrrrr ayaklarımda/ soluk solukğa bütün zamanlar.
Sular kanımdaaa/ akla bütün sorularındaki cevabımı/ köprün kıldan ince… Köpürdüm, gözlerimde yankın…
Kapadım/ kapağını gözümün.
Kapadım.
Üfle!
Tozların saçlarım kadar/
Bir kere dile.

Ve…
Hiçbir dilde değil dedi…
“Hiçbir dilde değil, sayıkladıklarımdan fazlası/ hangi sözde buyurdu ayeti/ söz hangi ayeti kemirdi… Hiçbir dilde değil sesi… Ben duymadım/ bendeki sesi…”




…Erkek sureleri
Üç ayet…

İlk günah/…           1.bahis…


Ormanın kıyısında bir kayıp/
Kayıp şehirlerden sürgün bir seferi
Gölgesinde tedirgin bir kuş/
Aklı kadar sapanlarda ürkekliği/
Taş/ söz!
Bir kaçış serüveni
Kendisinden habersizce kendisine bir yol sesi.
Ada/m olmayacak bir günah hecesi.
Kadın/
Bir cümle
/ten hevesi/
Ormanın kıyısındaki kayıpta
Irmağın suları/
Ağzında, boğazında, sesinde, saçlarında ve sakalında
Irmağın sularının üstünde bir kadın sesi
/kal orda/
Yankısında bir yılan hecesi/
Elma/
İlk diş izinde arz sesi ve dahi sel hevesi.
Kıyametin tendeki en yakın bahsi/
-gel üstüme-
Dağılsın gölgeler mumdan bir kalp
Erisin
Dokun/ dol içime
Çekilsin inimdeki hayaletler…
Gör/
Ensemdeki nefesin!
Üfleeeeeeee
Yak, ser yok/ sır yok/ ses yok/
Üfleeeeeeee
Arz-ı ademim!

“Sözümdeki yasa dokunmadın/
Uçuşuyordu yüzündeki kuşlar….
Sormadın/ durulmadın…”





2.bahis…




Arz-ı âdemin suali…


Kanatlarımdan arındım/ kırdım,
Kusursuz bir yoktum/
Oldum ve öldüm.
Kanatlarımdan arındım
Bende var oldum/
Kemiklerim ve kabuğum
Dokunuşundaki suret
Bir sesle hecelenecek
Kelebek/
Bir sesle örecek kozasını
Zaman/
Odaların içinde
Zaman çölün yüzünde
Yüzümden arındım…
Bir sözle doğruldum.

Oku/
O
Seni/
Bir
Kan
Pıhtısından
(yalnız)
Yarattı

Bir sözle doğdum/
Yanıldım bir sözle/
Yandım/
Ruhum etime bekçi
Duruldum/
Bir nefeslik gücüm vardı/
Sordum:


“ışığında yanmak, bir kelebeğin kanat acısıysa/ karanlığında uslanmak/
hangi dokunuşla…hangi dokunuşla yeniden olmak”






3.bahis…

Tövbe…

Yenik ordular ve hiç açmamış ağaçlar gördüm
Gölgeme sinmiş/ sülfürü
Tenindeki/ iyodu
Dünyanın içinde/
İçimde ki dünyada
İçlerindeki dünyalarda
Gördüm/
Ve gömdüm en çoklarımı
Toprağını yüzüne atıklarımdan arttım yarına/
Eksildim yüzündeki yağmuru sildiklerimden
Ak/
Üç renk ilizyonu/
Ak/
Erken sabahlar/
Ayaz.
Çatlayan dudaklar/
Ak…
Yataklarım parmak uçlarımın kıyımı
Yak/

Bir yağmura yakalandı, birkaç kuş hevesi, bir yağmurda uçmak gibi bir bahsi
Yokladı birkaç kanat telaşı, bir omuzda bir güneş battı
Gölgeler yeni yeni uyuyordu bir gece bir kentte
Dokundu bir ten/ bir ten dondu bir gece
Bir masal edası var bütün suskularda
Kuşkularda bir kadın sesi var hep/
İhanetin tarihi yazılmıyor…
Ve tarihin üstün ırkı insanlık serin sularda yıkanmıyordu artık/
Günahına değmeyen damlalar/
Göçmesine değdi bir sabah bütün merhabaların/
Bütün merhabaların yanağına değdi/

Ve buyurdu/ cevap…

“ benim parmak uçlarıma yazdırma ölümlü hiçbir suyu/ benim ağzımdan geri dönmüş bütün sözler için yazdırma hiçbir ölümlü kuşu/
Hiçbir soruya bulaştırma/ hiçbir tutulmamış dilekle baktırma gökyüzüne
Tutma beni/ bir uçurum rüzgârı değerken saçlarıma/
Dokunma…
Tutma
Durma”



Üç Durak.







Çöl/ vaha/ rüya…

Yola bıraktığın işaretlerden bulamadılar
Bulamadılar işaretleirnden yolu
Bir öykü kenti vardı heybende
Sen anlattıkça yeniden kuruldu duvarlar/
Köprüler yeniden/ su yeniden / ateşle.
Ateş yeniden/ toprakla…
Bir öykü kentinin haritası vardı avuçlarında
Dokundukça kanardı mor/
Kanardı dudaklarından gebe kalmış sözler.
Bir pansuman gecesinde/
Gördüm dizlerini…
Sabırla, sırnaşık ışıklar ve aynaları gördüm.
Göçün/
Gücünü yitirmiş bir yankıda
-gittttttt-
Senden gümüş öyküler dinlerken
Tutuştu buruşturup attığımız yaz/ boz lar…
Bozgunlar ve yazlar/
Ter ve iyod
Döndüm/
Bütün gelişler küs
Bütün gelişler kör
Bütün gelişler…
Bütün gelişlerin bittiği yerde.

Senden gümüş öyküler dinlerken
Dilime bulaştı civa.
Susuşlarımı tanımlamaya yetmedi
Yetişemediğim hiçbir sağnak
Islak…
Bütün gelişler ıslak/

Ağırdı anlatmak, dilimdeki civa ve ağır kış…
Ağırdı öykülerindeki sesler kadar.
Gümüş öyküler ve ipekten ten…
Dinledim dokundum
Bütün sesler ve ışıklar içinde…





Dedi: gidiyorsun aynalar ve sular gidiyor…
Dedim: bitiyorum, sular yatağına/ ayna çölüne gidiyor…


Çöl…
Serüvenler çağı bitti zamanda/
Geriye kalan ne varsa şimdi.
Şimdinin dişlileri arasında
Başladığı yere dönecek yazgı.
O bilindik kader.
Bir bedevi çadırında
Yeniden öğretilecek “sözler”
Henüz parşömen yok/
Ezbere tüm yenilgiler.
Tüm yenilgiler elden ele
Dilden dile
Unutmamak üzere yeniden öğretilecek.
Bu/
Nuhun öncesi miladın sonrası/
Herşeyin ne zıttı ne eşi
Kum/
Surete dökülecek ve şekil verecek
Bedene.
Gör/
Ayna sadece karşılığın hayatta!
Kum ve çöl yani sabrın/
Dökül
Dur/
Öldürdüm seni o gece…
Bir öykü kentinin haritası vardı avuçlarında
Öptüm/ iki hece
Öp-tüm…
Öldürdüm
Kanındaki izi takip ettim
Dağlar ve ovalar/
Irmaklar ve kentler
Kanındaki izi takip ettim
Peşine düştükçe/
Çekildi kuyulardaki sular.
Peşine düştükçe
Kesildi sesi herşeyin yavaş yavaş.
Gölgelere atılan hiçbir taşdan
Gelmedi hiçbir ses
Peşine düştükçe
Kanıma bulaştı kanın…



Bir öykü kenti vardı avuçlarında, öptüm ve öldürdüm o gece seni
Bulmak için çölde söylenmiş sözleri, kanındaki izde kayboldu önce/
Sonra bulaştı kanıma/ Oğlumsun dedim…
Öldüremiyorsam/ oğlumsun…





Vaha…


Kırılmış bir ay vakti/
Kayıpsın dedi sular…
Doğumun tanık olduğum bedenlerdi
Yüzümdeki gölgeleri silen
Bir kırık ay vaktiydi
Yaslandım gölgeme…
Deli şarkılar fısıldıyordu ağaç yaprakları
Bir öykü kenti deidm usulca..
Senden bulaşmış bir yok yer.
Hiç olmadığını/
Ve hiç ölmediğini
Sanarak yaşamak için
Bir ateş yaktım
Daha o zaman anlamalıydım
Uyku, hiçbir ateşle tutuşmaz
Düşleirnde yaktığın kitaplar
Bir tek sende okunmaz.
Büyük bir imla hatası gibi geçip
Gittim çölden
Issız gecelerden
Ve mutlak güneşli günleirnden
Söz diye
Közü öğrendim yanıklarımdan
Söz diye
Közü öğrendim yndıklarımdan
Bir dilek ağacı
Kendimi astığım dallarından
Kendimi dilediğim yollarına
Bir dilek ağacı buldum.
Kayıp ve mahçuptum
Yırtıklarımdan bağlayamadım dileğimi

Kendime bağladım!



Sen, çöldeki söze düşerken/ gölgendi uzak ormanlarda asılan.
Ve bir gece öğrendiğin tüm öyküleri sayıkalrken
Ruhundu uçup giden/ kuş sadakatiyle kanat çırpan




Rüya…

Tüm yollarımı görüyorum,
İçtiğim tüm sularımı/
Dokunduğumdu tüm bedenler
Görüyorum
Dokunuyorum
Bir bildiğim vardı
Söylüyorum kurtuluyorum
Alışıyorum
Yaşıyorum
Yeniden
Diyor/ saçındaki yılanla oynaşırken parmk uçları
-Yeniden-
Bir sözüm vardı hiç tutmuyorum
Vermiyorum aldığım hiçbir şeyi geri
Ödemiyorum hiçbir han borcumu
Başka başka renklerdeyim
Al/
Mor/
Yaz/
Kış/
Hep aynı aynadayım/
Bir taşla sapanı arasındaki o garip boşlukda
O gergin sabırda/
Boşalacak parmaklarım/
İlk çığlık/ kanatların değil bu sefer.
Ayakların/
Seni
Gelmediğin/ Görmediğin
Yerlerden kovuyorum.
Ceplerimde kül vardı, köz vardı, söz vardı
Almıyorum geri
Vermiyorum
Hiçbir uçuruma savurmuyorum
Hiçbir rüzgarla savrulmuyorum
Olduğum yerde.
Oluyorum yeniden
Kayıp bir öykü kenti avuçların/ yeniden.
Her avuçda yeni bir öykü
Kent ışıkları içinde
Olduğum yerdeyim işte…
Öldüğüm yerde/
Kapuyor beni bağladığım limanlardaki halatlarım
Kopuyor/
Koptu
Bir dilek ağacına astığım bedenim


Şahmeran İninde…





Duvarları
Sarı
Olan
Bir
Yığın
Bilmişliğe…




Düştüm,
Kemiklerim ağrımaya başladı
Bir mevsim boyunca.
İlk bahardan / son yaza uzanıyordu günler
Bir başka mevsimdi
Başka bir tenin üzerindeki ter izleri
Bir iyod sabahı bulaştırdın önce gölgeni
Sonra gecelerce…
Bilemezsin.
Aklın her rüzgar gülünde…
Dönüp geldiğin onca yoldan/
Kalıp gitmediğin
Ayaz sabahlara değin
Herşey ve her yer eşiğindi
İlk adımda düştüğün / delik…
Sana yeni bir alem vaad ediyordu

Düştüm,
Gölgeme sığmıyor kanamalarım…
Bir yol bulup ayrılacağımmmm
Bir son bulup kaçaccağımmm
Bir kor bulup yanacağımmm
Bir soru bulup atacağımmm
Cevap/
İlk günah…
Dokun/
Islak bütün zamanlar…




Düştüm dedi…
“Düştüm, bak benimde dizlerim kanar/ bak benimde avuç içlerimde çizikler/ her düşümde sızlar. Bak benimde gözlerimde bütün güneşler batar”.

“Sana yazmadığım bütün kelimeler kanar/ kanar adını tam hatırlayacakken unuttuğum seviyorlarım/ arar gözlerim, bulamadığım tek iksirdi sözlerin. Büyü gözlerimde şimdi ve dah-i içimde…”

Milad masalı…
Değişti,
Değişiyor işte
Sen istesende istemesende
Bir dilekdi tutsanda/ tutmasanda
Kayıyor işte bir yıldız.
Suydu deliydi çağlayanlarının gölgesi
Akıyor işte
Sen içsende içmesende…
Bir milad masalı okunuyor bütün yüzlerde
Hayat…
Karanlığın ve aydılığın dilinde
Su dilinde sus dilinde ve küs dilinde
Anlatılıp durdu
Bir ateş şehrinin altında
Sudan oyuklarla toprağa sızan
Kelimeler
Bir kadın saçının örgüsüne bulaştı bir gece.
Bir gece bir kadının saçları ateş kentinin surları dibinde tutuştu
Bunu kelimeler gördü sadece…
Kelimesi tanık olan yanıklar…
Eski sözleri istedi/
Büyü ve yemin
Külünden gölgenin
Yeniden var etti
Su gücünde
Bir kıvrım/
Ses gücünde
Bir soru/
Ten gücünde
Bir kabuk/
Kelimelerin ve suyun ilk antlaşması oldu bu…
Sudan oyukların içinde yeniden inşa edildi
Üç iklim
Yeniden yazıldı duvarlar
İşaretler silikdi üstün körü yeniden çizildi
Çizilen yollardan
Yeni bedenler yaratıldı
Bir dirhem söz/ bir dirhem çamur/ bir dirhem su ve ateş
Bir çağın bitimi beklendi.
Bir çağın başlangıcı beklendi
Bir çağın başlangıcında ilk dolunay gecesi dilendi
Söz eski sesleri yeniden dirilti


“Bir yangın gecesini hatırla/ soruları ve yok cevapları/ bir kadın cesedi üstünde uçuşan külleri/ tövbeni ve hükmünü hatırla/ bitti işte/ bitiyor bir çağ/ kendini dile/ kendini dileee”


Bir Dolunay Gecesi…



Bir dirhem söz/ bir dirhem çamur/ bir dirhem su ve ateşten
Yaratılan bedenlerin ilk düğün gecesiydi
Söz ordaydı/
Ordaydı ateş
Su orda
Ses orda
Ordaydı orman dilleri
Ve yeni geceler…
Ay/
Büyük bir halka görülen kuyunun su yüzünde
Ay/
Büyük bir hata su yüzündeki kuyunun içinde
Unutulmuş bir fısıltı
Unutulmuş bir yanık iziyle
Yine aynı yerde
Üç kere içti kadehten
Kadehin içinde
Yüzü kuyunun içine düşmüş ay sureti
Bir susma anı/
Bir kusma anı
Bir kargaşa bir kanlaşma
Düğümü çözmesi için
Ay dilenmişti
Irmaklara bulaşmamış su dilenmişti
Söz dilenmişti
Kuyuya ilk fısıldanan

Ateş/
Teni yaktı
Yanan tende su toplandı
Aktı su/
Ateş kentinin duvarlarına kadar

Eski bir fısıldı/
Eski bir yara ile/
O gece sabaha kadar bütün
Bedenlere yeniden öğrettiler
Kül gecesini…
Ateş kentinin duvarlarında
Duvarların altında
Sudan oyukların içinde
Söz/
Yenide var etti hükmünü
“Bir gece bir kadının saçları ateş kentinin surları dibinde tutuştu/ bunu ben gördüm
Büyü ve yeminle gölgesinden var ettik bedenini/ sözünü tut! Sözünü tut!”


Eski yara…


Bir dirhem söz/ bir dirhem çamur/ bir dirhem su ve ateşten
Bedenler/
Sudan oyuklar içinde yürümeye başladılar/
Ateş kentinin surları dibine kadar
Güç kendine bir çıkmaz yaratır kimi geceler
Kimi geceler güç kendi çıkmazında
Yeniden yaratılır
Bir sözle
Kin ve öfkeyle
Yeniden yazılır
Bütün mevsimler
Bütün mevsimler bir gece
Gücün çıkmazında yeniden yaratılır
Kimseye kalmaz,
Kimseye benzemez
Kimseden olmaz

Ateş kentinde bedenler
Doksandokuz gece
Öldü/
Doğdu/
Duruldu/
Durdu/
Savaştı/
Sevişti/
Yaktı/
Yandı/
Söz…
Bir bilge
Söz bir sebeb “ol”dan/ “öl”e

Ne ateşten ne sudan
Bitti bir milad
Yeni bedenler
Çamurdan
Yeni bedeller
Çamurdan

Sadece çamurdan
Sudan ve azgın ve kurak ve çatlak toprakdan


Düştüm dedi…
“düştüm, benimde dizlerim kanar/ bak benimde avuç içlerimde çizikler…”
“Senin teninde dedim, sudan ve azgın ve kurak ve çatlak toprakdan”



ÜÇ AĞIT…





Atlasın kanatları…



Taşıdığım gölgelerden arındım…
Arındım dibi yosun içtiğim bütün sulardan
Bütün sular sırtımdan ak/
Bütün sırlar dudağımdan…
Fısıldadım orman surelerini/
Fısıldadım…
Soluğum bir kelebek kanadı,
Dokundum/
Dağlar ve ırmaklar…
Ayırdım
Bütün halinde rüyalar…
Ayrıldım-
Ayaklarımda bir göç/
Nadasa bırakılmış topraklar gibi
Durdum/
Kalbimin üstünde çünkü ayrık otları…






Artık zamandım
Taşıdım…
Taşıdım…













Kuyudaki Söz…





Sen dedi…
Sen bütün deli sulardan içtin/
Mumdan bir gemindi ellerin
Sınandı ateş denizlerinde.
Dokundun/
Doğdun/
Senin dedi…
Saçlarındı boğdu bir gece
Hiçbir yere ve hiçbir yöne uçmayan kuşları
Senin en büyük dileğindi…
Tutuldu ay omuzlarında bir baykuşun/
Bütün gece…
Sende öğrendin/
Sende közdün/ bak söndün…

Sana dedi…
Sana yanaşmayacak bütün gölgeler…
Susacak sana damlalar ve sular.
Sana ve bir tek sana…
Hiçbir güneşin ışığı/
Ve hiçbir gölgenin koyuluğu bulaşmayacak…

Sende kalmayacak
Sana verilmiş hiçbir şey.
Ve mutlak bir şey
Hep adından önce yer alacak.
Adın dedi…
Göçleri zorlayan bir iklimle anılacak.
-kal orda…










Kayıp Kıta…


Üç mevsim/
Dokuz ay/
İkiyüzellialtı gün/
Altıbinyüzkırkdört saat/

Bir kere kuşların göç etmesi/
Mevsim yağmurlarının çok kere yağması/
Suyun donması/
Donun kar olması/
Günlerin git gide kısalması/
Ve günlerin git gide uzamaya başlaması/

Aranıp da bulunamaması…
Aranıp da bulunamaması…

Ben kendimi arıyordum
Kendi parmak izlerimde,
Bir gece düşü anlatıp durdum/
Altı bölüm /
Altında yatan ölüm boyunca…
Ben kendimi arıyordum kendi duraklarımın içinde.
Nokta!
Kendime soruyordum bütün soruları/
Cevap iki dudak arasında!
Ünlem.
Bitti işte…
Bitiyor her şeyde…
Her şey biterek yeniden var oluyor/
Başlangıcı varsa sonuda olmalı/
Sonu varsa bir başlangıca mutlak gebe kalmalı…
Aşk bitti üç mevsim boyunca/
Savaş bitti.
Dur bitti
Kal gitti artık çünkü…
Artık çünkü benim dilimde
Ol/ dan öte söz.
Öl/ den öte yemin yok/

Bitti işte…
O biterken başlayacak neydi?
Bu kelimeler tam bitmişken /
Başlayacak olan ne?
Kayıp!
Bulunamadı gölgesinde…
Kayıp bir kıtaydı bitti işte…
Üç dilek…







Suya/


Akarken, saçlarından ne kalırsa benimdir…
Benimdir atlarken bir çağlayandan
Bıraktığın intihar mektupların…



Kuyuya/



Bir Yusuf düşü var avuçlarında…
Her kuyunun dileği bir çocuk gölgesi…
Yırtık gömleği ve kan/
İyi bak emi…
Dönüşleri
Düşüşlere benzeyenlere…




Aynaya/


Sen kırıldığında/
Benim ayaklarım kanayacak/
Sen sustuğunda…
Benim dudaklarım
/













Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bir Gidiş.
Yüzüne Vuran Işık mı?
Bitmesi
Fazla Konuşamam Serceler İzin Vermez...
Rüya Niyetine Üç Taş
Yılan ve Akrep
Piyonlar Çapraz Ölür
Kara...
İtiraz
Melek/ Parmak Uçlarım ve Ben

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Raslantısal Hizafiyet. [Öykü]
Yüzüm Yarım. [Öykü]
Uzun Gecler [Öykü]
Onbeşinci Gün [Öykü]
Replay [Öykü]


onur orkun kara kimdir?

Atlayınca omuzlarımdan kendime, Gölgeme çakıldım, Yuttuğum dişlerim ağrımaya başladı işte o zaman. . . Kaburgalarımın arasından hava'yı var edemedi tanrı o gün bu gündür. Kırılgan dokunuşlarım var demişlerdi. Dokunurken kanadığım bedenler. . . . Ölümünü öldürmüş bir ölümlünün diliyle susuyorum. Kaç zamandır düştüğüm gölgemin içinde. İncilerimi yosunlar kaplıyor. Hüzünlü bir şarkı ile yaşıyorum. Sesimi kısıp iç cebinize koyun beni. . Saklanmak ve belkide aklanmak istiyorum, Hiç işlemediğim suçlardan, Nehirlerinizle aksam Denizlere varmayacak sonum. Kendimin bataklığında kendimin çöküşünü izliyorum. . . İzlerim avcıların göz bebeklerinde. Ciğerlerime çektiğim ateş böcekleriyle kül olup sönüyorum. Begonyaların yapraklarında biriken sularda boğulup, Ve hiç olmadık yerde aşık olup Gülümsüyorum yüzünüze. . . Kendime atladığım yerde. Bir başkasına gömülüyorum

Etkilendiği Yazarlar:
altay öktem,nazım hikmet,küçük iskender,muratan mungan,ahmet telli,yaşar kemal,


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © onur orkun kara, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.