640K bellek herkese yetmelidir. -Bill Gates, 1981 |
|
||||||||||
|
Bir kız çocuğu kimliğinde, Şefkat ve sevgiye, Hasret kalarak büyümüştün! Zavallı bir yetimdin! Annen, henüz seni emziremeden, Ruhunu teslim etmişti! Sen ağlıyordun, bakıyordun, Feryat ediyordun! Şefkat duyguları kireçleşmiş, Bir babanın, kerimesiydin! Baban kendi yüreğinde, Sevgiye hasret kalmıştı. Sen çaresiz ve perişandın. Henüz yetim olarak, Beş günlüktün! Bir çare adına baban, Yeniden evlendi! Gelin gelen analık, Seninle şenlendi. Bir müddet sonra, Babandan yediği, Darbelerle, terki diyar etti! Sen yine, makûs talihinle, Baş başa kalmıştın! Çaresiz ve yalnızdın! Baban duramadı, etrafa bakındı, O da yardıma muhtaçtı! Komşulardan himmet bekledi! Ve nihayet, gelen bu himmet, Babanı yeniden, efendi yaptı! Yeni analık, şaşkındı! Nihayet hamile kaldı! Sana bir erkek kardeş doğurdu! Baban, sevincinden heyecanlandı! Ne yapacağını şaşırdı! Sen yine yalnız ve Sahipsiz kalmıştın! Yaşaman dahi, rahatsız etti! O günler, yokluk, Ve fakirliğin zirvesiydi. Milletin efradı, Savaştan bezmişti! Baban bu sebepten, Doksan üç muhaciriydi! Erzurum horasandan, Kayseri ye hicret etmişti! Baban, ahır bakıcılığı yapıyordu. Buna rağmen süt, çok azdı! Eve gelen süt, sadece, Erkek kardeşine içiriliyordu! Sana ise eşek sütü, içiriliyordu! Ölse de kurtulsak diye! Ama sen, biçareydin, Sabiydin, yetimdin! Çocuksuz dul bir kadın, Dayanamadı! Yüreği parçalandı! Seni alenen istedi! Fakat analık, itiraz ediyordu! Yıllardır, çocuksuz olan, Bu yaşlı kadın! Göğüslerine, sütün, Geldiğini fark etti! Bu sütü, büyük bir heyecanla, Sana ikram etti! Sen, anne diye, Bu teyzeyi biliyordun! Fakat anallığın, durmuyor, Bir nizah, çıkartıyordu! Zaman ilerliyordu, Ve sen, fidanlaşmıştın! Baban seni, anne diye bildiğin, Velinimetinden ayırdı! Sebep, hizmet sektörüne katılmandı! Anne dediğin halde, sana, Ölmeyecek kadar yediriyordu! Her ağır işi, Senin yapmanı istiyordu! Sen ise çaresizdin, Kime şikâyet edecektin! Sadece, hicranını, İçine akıtacaktın! Bu anlaşılmaz hal, Senin yüreğini tahrif etti! Güven duygun, felç etti! En sığındığın baban, seni, Şefkatten mahrum bıraktı! Sen, sana gösterilen şefkate, O kadar hasrettin ki, etrafına, Gıptayı nazarla bakardın! Bu küçük yaşına rağmen, Her gün kovalarla, Su taşımak, asli vazifendi! İhmali dahi, çok tehlikeliydi! Hani hatırlar mısın? Çok açıkmış tın, korkarak, Anne, acıktım demiştin! Anne dediğin yaratık, Zıkkımın kökünü ye! Ancak, akşamları yiyebileceğini, Sana kaç defa söyleyeceğim, Diye, kolunu kıvırmıştı! Ve nihayet, zavallı güçsüz kol, Dayanamadı ve kırıldı! Anne dediğim analık, Sakın ha babana! Oynarken, duvardan düştüm de, Diyerek sıkıca tembihlemişti! Sen yine çaresizdin, Ne oldu diye soran babana, Oynarken, duvardan düştüm diyerek, Yalan söylemek zorunda bırakılmıştın. Çünkü sen yetim ve çaresizdin! Yine günlerden bir gün, Çamaşır yıkamak için, Sıcak su, lazımdı! Ve sen ateşi yakmıştın! Ocağın başına gelen, Anne dediğin kadın; Sana, çabuk koş, Odun getir demişti. Sen, ise bana kızmasın diye, İnce odunları seçiyordun! Nihayet ocağın başına geldin! Hiddetinden, Şuurunu kaybeden, Analık, nerde kaldın, Diye saçlarından tutarak, Ocağın önüne seni yatırmıştı! Sen, ne suç işlediğini, Henüz kavramamışken, Anne dediğim yaratık, Senin, sırtında bulunan atleti, Bir çırpıda sıyırmıştı! Yanan ocakta, Ateşi karıştırmak için, Kullanılan maşa, Alev rengini almıştı! İşte o ateş gibi maşayı, Senin, masum sırtına, yapıştırmıştı! Sen, yine çaresiz ve perişandın! Dağlanan sırtına mı, ? Yoksa kirlenen atletine mi, ? Üzüleceğini bilemediğinden, Anne, yaktığın bir şey değil de, Atletin kirleniyor demiştin! Anne dediğin yaratık, Halamı konuşuyorsun o…u diyerek, Keserle, dağladığı, Yerleri, sıvazladı. Nihayet, o günlük, İşkence bitmişti. Sen garipliğin, Yalnızlığın, sahipsizliğin, Tüm yeni sürümlerini, İliklerine kadar, Terennüm etmiştin. Senin alın yazın, Kaderin böyleymiş! Ama sen, bu talihsizliğe,, Asla isyan etmedin. Her zaman şükreden oldun, Sabretmeyi bildin. İşte sevgili canım anam, Senin çocukluğunu, Ben, hislerimle yaşadım! Seni sevmeyenleri, Hiç sevemedim. Sana saygı duyanlara, Minnet duygusu besledim. Bu satırlar, senin birkaç, Bahtsızlığını, deşifre etti. Şayet hepsini zikretsek, İnan ki kitaplaşırdı. Bu gün ve böyle bir vakitte seni, Senin, bilmediğin bir zamanda, İçimden geldiği gibi, Satırlarımla, gıyabında anmıştım. Biliyor musun, canım annem, Bu satırları “Atmosferde, Yankı bulan, Feryadımın, ahengi” olarak, Atmosfere gönderiyorum. Çünkü “arzı mekânda ahenk” Günü birlik yaşayanlarda, Pek bulunmuyor, Bu bakımdan da, Anlaşılabilir olamıyoruz. Benim anam, sen hiç tasalanma, Yaşadıkça, kendim ve neslim, Seni, her vakit, minnetle anacağız.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mustafa Cilasun, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |