Herkesin derdi başka. -Orhan Veli |
|
||||||||||
|
En basitinden günlük olaylarla ilgili iki cümle kurmak örneğin… Hani bazıları hiç susmuyor ya, aslında bu da bir marifetmiş. Bazen beyni hiç konuşmuyor insanın. Öyle bir zaman geliyor ki tıpkı düğmesine basılmış bir makine gibi sadece yapılması gereken işlerin komutunu veriyor kaslara. Yorumlar yapan, konuşan diğer kısmın arızalı gibi davranması da bu olayın gerekçesi işte. Bir insanın içinin sesini yalnızca beyninin yorum yapan, konuşan köşesi oluşturuyorsa, yürek hepten suskunsa uzun zamandır, basit bir cümle kurmak bile meşakkatli geliyor. İsteyip de konuşamamak zor gerçekten. Biriyle konuşmaktan bahsetmiyorum. Bu çok kolay; beynin düğmesine basılmış bir makine misali çalışan kısmı ne güne duruyor? Dışarıdan aldığı uyartılara cevap vermek için el pençe divan bekliyor ya işte… Zor olan kendine bir şeyler söylemek, anlatmak, içinin sesiyle uzun bir sohbete dalmak... Bazıları fena halde susuyor bazen. Yüklemler yerini beğenmiyor, özne zaten eksik. Madem öyle tümleçleri de boşa harcamayalım. Tümleçlerle anlaşamadığı zamanları oluyor insanın. Sorulmayan şeyleri söylüyor bazen tümleçler. “Şimdi onu sorduk mu?” demek geliyor insanın içinden. Sorulmayan şeyleri duymak tahammül edilmesi gereken bir durum oluyor bazen. Beynin artık bir süredir yorumlar yapamayan, konuşamayan geçici arızalı kısmı, karşı taraftan gelen gereksiz verilere yalnızca “Sorduk mu şimdi?” diyebiliyor. “Zorlama beni, susmam lazım. Arızalıyım. Söylediğin yoruma açık şeylerle ilgili tek kelime edecek gücüm yok” mesajını veriyor. Karşı taraf da bunu kendine göre yorumluyor, kuruyor. Herkes istediğini kurmakta özgür… Bazıları fena halde susuyor bazen. Cümle kurmak öyle ağır ki, kelimelere yüklenmekten başka çare kalmıyor. Tek başına bir kelime, o kelimeyi yazan/söyleyen dışındakiler için pek bir şey ifade etmiyor aslında. Ancak bir kelime sarf etmek, o kelimenin birçok kişi için bir şeyler ifade etmesini gerektirmez. Bazıları fena halde susuyor bazen. Aynı “bazıları”nda açıklama yapmak duygusal bağımlılık haline geldiyse; alışmalı bazen fena halde susmaya… Yine aynı “bazıları” vazgeçmeli hayatı bir denklem gibi görmekten…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hatice Öztürk, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |