Her devrim yokolup gidiyor ve peşinden yalnızca yeni bir bürokrasinin artıklarını bırakıyor. -Kafka |
|
||||||||||
|
Onbeşgünlüğüne güneye, tatile gittim. Gördüklerime ne sevindim ne yerindim. Önce Afyon- Burdur- İsparta demiryolunun kenarından geçerken duyumsadıklarımı belirteyim. Geçen yıl da Fethiye'ye giderken aynı duygularla sarsılmıştım. Tek hatlı bir demiryolu, Cumhuriyetin ilk yılla- rından beri öyle öksüz, güneşin altında uyuyordu sanki. Karayollarına verdiğimiz ağırlığın altında mı kalmıştık ? Öyle ya hergün medyada duyduğumuz, karayollarında olan trafik kaza- ları ve verdiğimiz kayıplar sizce azımsanacak bir olgu mudur ? Daha sonra 1979'da yaptığım ilk Almanya gezisi oturuverdi usuma. Münih'ten Köln'e 645 km.lik yolculuğu hızlı trenle 6 saatte bitirivermiştik. Hem de en lüks, en keyifli ve fakat en ucuzundandı. Tren; fitilli, çiçek desenli kadife koltuklarla bezenmişti, önünüze çay, kahve içmeniz için konulan masanın cam kenarına küçük bir vazo konulmuş, içi çiçekle doldurulmuştu. Tren, hızla süzülür - ken kulağınızı tırmalayan yabancı bir ses dahi duyulmuyordu. Adam başı 82 Mark vermiştik. Çok mu sizcebu para ? Gittiğimiz uzaklık, bizim İstanbul- Kayseri arası bir mesafe. Önceki gün, Ankara-Eskişehir arasında hızlı trenin deneme seferi yapılmış. Haydi hayırlısı dedim. Hemen aklıma Nazım Hikmet'in " Güzel günler göreceğiz çocuklar, güzel günler ! " dizeleri geldi, nasıl gelmesinki. Yolculuğum Alanya'ya idi. Antalya'dan Alanya'ya kıyı şeridi; nefis, görkemli otellerle süslenmiş. Bu yıl, rezervasyonlar da çok iyi imiş. Ona da inşallah! dedim, daha iyi olsun dedim. Ama ilk kez 1968de gittiğim Alanya, Alanya değildi. Antalya da o şehir değildi. Side'den geçerken küçük dilimi yutuyordum az daha. Galeri gibi ormanlık bir yoldan iniliyordu kasabaya. Herhalde o yol, yukarılarda kalmış olmalı diye kendimi teselli ettim. Turizmi bu denli kalkındırırken insan üç otelin arasına iki muz bahçesi, üç de otantik eski evlerden bırakamaz mıydı ? Alanyalılar bile söylüyor şimdilerde. Ya bu turistler, birkaç yıl sonra bizi terkederse ! Öyle ya bu tür lüks yapılar onların ülkesinde de var. Onlar daha çok bizim otantik evlerimize, bahçelerimize geliyorlar olmasın sakın, diyorlar. O la la !!! Ya Akdenizi kirletirsek bir gün ! O zaman iç turizme kayarız, biz bo.lu denize girmeye bayılırız ! Alanya'ya günlük gazete geliyor, açıp bakıyorsunuz Milli Piyango listesi yok. Ben vatandaşım kardeşim, herşeyimi tam isterim. Vergimi ödüyorum öyle değil mi yani ! Gazete almaya bir km. yol yürüdüm. Şu gazeteden ver bir tane dedim. O gazete, bizim gruptan değil ağabey dedi adam. Bir km. daha mı yürüyeceğim şimdi dedim. Güldü bana. Ben de turizme güldüm ! Yazımın başında dediğim gibi ne sevindim, ne yerindim. Sizin aklınızdan geçen, benim göremedi- ğim kim bilirdaha ne garabetler vardır ?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Gürcan Erbaş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |