Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine... |
|
||||||||||
|
Buna rağmen vazgeçmeyen birkaç uykusuz adam, kara listelerin başında yer alıyor artık. Endişeli yüzleri, soluk benizleriyle gerçek birer itiraf namesi arıyorlar eski püskü kâğıtların üzerinde. Mayhoş bir sabır taşı gibi yada düzmece bir cinayet, topuklu ayakkabılarıyla yerleri sallayan sarı uzun saçlı erkekler yada, yolları ıslak mahzun bir ilk bahar gibi çimlere uzanıp aylaklık ediyorlar. -Yürümeye başlamalısın artık, başıboş sokakların gece lambalarıyla aydınlanmalısın. Kimi ne kadar özlediysen o kadar kaçmalısın. Kimi ne kadar sevdiysen o kadar ölmelisin. Sana aklı başında minimalist bir intihar sahnesi hazırladım, o sahneyi bulup, söylediklerimi aynen yapmalısın. Adı kayıtlara Melek olarak geçecek. Evine doğru attığı her adım koktuğu ve sevdiği ve sevmediği ve ihanet ettiği her şeyi alıp götürecek ondan. -zaten her şeyi kaybettim… -biliyorum, işte onun için seninki şatafatsız bir intihar olacak, bu yüzden senin için detayları göz kamaştırmayan bir sahne hazırladım ve bunun için kulağına fısıldıyorum her şeyi. Oysa şimdi dünyada öyle çok kişi var ki beni bekleyen. Bu gecenin şanslısı sensin Melek. Karasız adımlarla ilerledi bir süre, kararsız ve yorgun… Kişisel tarihini düşünüp yarım kalmış da olsa bir parça mutluluk aradı. Çocukluğuna dair tek güzel anısını bulup vedalaştı. Kırmız elbiseli bez bebeğini eline aldığı gün, elma şekerini ısırıp dişlerinde kekremsi o tınıyı duyduğu an ve gözlerini kapatıp uçmayı düşündüğü yatağını… Çok fazla kalmadı geçmişinde ki kalsa bile tozunu silip sarılabileceği tek bir anı daha yoktu. Sonra gitmekte olduğu sonu düşündü ve adımları hızlandı. -Acele etmene gerek yok. Sahne, dekor, şırınga ve küvet her şey hazır. Tadını çıkar… Yaşadığı köşkün bahçesine çıktı sonra. Müştemilatta saklandı yine. Evinden gelen bağrışmalara, tokat seslerine, annesinin gözyaşlarına tıkadı kulaklarını. Ayağa kalkıp banyoya yöneldi ve annesinin küvette yatan, bileklerinden kan damlayan bedenini gördü. Yıllar boyu rüyalarına girecek olan bu vedaya uzun uzun bakmadı, usulca arkasını döndü ve kapıyı kapattı. Birkaç yıl boyunca konuşma isteği duymadı hiç. Babası memnundu bundan, kimse yargılamadı onu, kimse hatırlatmadı, kimse Melek’in yanında kalmasını da istemedi. Sessizliği havuza düştüğü o gün son buldu. Ölüme ilk kez bu kadar yaklaşmışken korktu ve bağırmaya başladı. Gözlerini hastanede açtığında yanında sadece bahçıvan ve hizmetçi vardı. Ağar aksak geçen konuşma çabalarından sonra uzun ve sorgulayan cümleler kurmaya başladı. Gördüklerinin birer anlamı, birer sebebi olmalıydı. Babası cevap vermedi sorularına, günler akıp gitti, Melek daha hırçın olduğu zamanlarda başladı onu suçlamaya. Adam da adam olmak bir yana insan olduğunu ispat etmek için bile herhangi bir çaba göstermedi. Adam için uzun bacakları kadınların, bu bacakların arasında sabahlamak diğer bütün çabalardan daha kutsaldı. Melek öfkeyle, kinle doldukça içinde başka bir melek uyanmaya başladı, törpülemeye çalıştıkça uslanmaz bir katil gibi uyanan baba özlemi... - bunu kabul etmelisin Melek, öfke de olsa, kin de olsa içinde yanan şey ona duyduğun sevgi. Önce bunu kabul edip sonra ondan intikam almak için harekete geçmelisin... dedi gölgeden gelen ses Melek'e damarını parçalarcasına koluna batıracağı şırıngaları gösterirken. Melek bütün gölgeleri severdi, ki çoğu zaman uzanamadığı babasının kapıdan giren, kapıdan çıkan, etrafa yayılan gölgesini izler ve o gölgeyle tedavi etmeye çalışırdı artık kangren olan ruhunu. -bu gece güzel düşler kurmayacağım, beni nereye götürüyorsan seninle oraya geleceğim. Banyo demiştin değil mi? Biraz hızlansam yada daha çabuk geçse zaman, ne olacaksa bir an önce olsa... -biliyorum acelen var, ama bu gece intikam gecesi, hızlı bir intikam yeterince acı vermez. O yüzden yavaş yavaş, ağır aksak alınmalı bütün intikamlar. Melek yürüdükçe gece aktı, gece aktıkça Melek çok sevdiği o adamın gidişini hatırladı, hatırladıkça döküldü gözlerinden zakkum damlaları. Ayakları onu taşımamak için isyan ettikçe kısa molalar verdi. Düştü ve avazı çıktığı kadar bağırdı, karmaşık bedenleri olan kadınımsı erkeklerin genelevlerinin olduğu sokakta diğer çığlıklara karıştı Melek'in sesi. Burada herkes yorgun, ölü ve herkes büyük yanılgıların tutsağı, sesler birbirlerine öylesine karışır ki uğultudan başka hiçbir şey duyulmaz. Burada herkes kendi kıyametini yaşıyordu ve hiç kimsenin bir başka kıyamet duyamazdı. Esmer yüzlü o adamı çok sevdi Melek. Esmer yüzlü şefkatli adam bütün sorularını cevapladı Melek'in ve tadına baktılar tenlerinin, solukları ısıttı yatağı. 'Hiç bitmesin' dedi Melek, 'yolun sonu burası' dedi esmer yüzlü adam. -kanser bütün vücuduma yayılmış. -son ana kadar yanında kalmak istiyorum. -hayır, aciz bir kul olduğum anları görme, gidişimi izle. Seni bu gece terk ettiğimi hatırlamanı istiyorum, ölmek üzere olmak, bunun çaresizliği beni tüketiyor, seninde tükendiğini görmek istemiyorum. Şimdi ben arkama bakmadan gideceğim, sen de öyle yap... Bir ayrılık için, eşsiz bir ayrılık için tanrının yazdığı en güzel senaryo icra edildi böylece. Adam arkasına bakmadan gitti, kadın adamın geceye karışmasını izledi. -işte geldik, şırınga çekmecede, sıcak suyu aç, küveti doldur... Yüksek sesli bütün acılarının şerefine yüksek dozu tercih et. Ama önce annenin şerefine onun cümlelerini yeniden aynanın üzerine yaz 'gitmek, seninle kalmak kadar acı vermiyor'. Melek yeni aldığı bir elektronik cihazın kullanım kılavuzunda yazan adımlara harfiyen uyanlar gibi harfiyen yaptı kulağına fısıldananları. Babası yine sabaha karşı geldi, yine yıllar önce olduğu gibiydi her şey, aynada yazanlar, küvet, saatin akrep ve yelkovanı… Çok sevdiği o adamın gidişinden sonra geri dönmeye cesaret edemedi. ‘Geri dönecek bir yerinin olmaması belki de en büyük yalnızlıkların tek sebebi’ diye düşündü zehir kanında dolaşırken. Bütün renkleri siyahtan beyaza doğru tonlarda griye boyandı. Kırmızı şehvet hatırlattığı, mavi özgürlüğü temsil ettiği için yasaklandı ilahi eller tarafından. Melek cehennemler arasında seçim yaptı. -zaten hep öyle olmaz mı herkes kendi cehennemi ile benimki arasında seçim yapmaz mı?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Çiğdem Güvendi, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |