Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
Olması gereken ittifak! Türkiye önemli bir süreçten geçiyor. Özellikle dış siyasilerin odağı olmuş bir sürec bu. Takriben yirmi ay önce başlayan ve gizli bir şekilde yürütülmek istenen İsrail ile Suriye arasındaki sözde barış görüşmeleri için arabuluculuk görevini üstlendi. Bu da Türkiye’nin kendi açısından önemli bir gelişme ve siyasi kariyer olarak değerlendirildi. Ancak Ortadoğu için dıştan üretilen senaryolar neticesindeki krizler kolay çözülecek türden görünmüyor. Türkiye’nin jeo-politik açıdan bulunduğu coğrafya önemsenmeyecek bir konumda da değil. Özellikle ABD ve İsrail Türkiye’yi kendi siyasi platformuna dahil etmeden Ortadoğu’daki arzularına ulaşamayacağını iyi biliyor. Çünkü Türkiye bölgedeki komşuları Rusya, Suriye ve özellikle İran ile ilişkilerine önem vererek olumlu gelişmelere sahne oldu ve güven verdi. Buraya kadar Türkiye’nin takdir edilecek siyasi bir strateji izlediği itiraf edilmeli. Ancak bundan sonra zorlu bir dönemi göğüslemesi gerekiyor! İzlenimlerden anlaşıldığı kadarı ile Bush’un işgalci İsrail kabinesindeki konuşmasında İsrail’e, İran için karşı harekete geçeceğine dair güvence verdi. Roma İmparatorluğu’nun zulmünden payına düşeni fazlası ile alan günümüz Yahudilere aynı akıbeti bir daha yaşatmayacağına dair ant içti. Bunun için gerekirse bütün Amerika’lıları seferber edeceğinin altını çizdi. Adeta İran’ı geçmişin Roma’sı ile özdeşleştirerek bu duruma asla müsaade etmeyeceğini belirtti. Ancak ilginç bir benzetmedir bu. Şöyle ki; geçmişteki Roma kültürü ile ABD’nin halihazırdaki kültürünün örtüştüğünü görmezlikten gelerek bugünkü İslami İran’ın, geçmişin Romas’ı ile örtüştüğünü anlatmaya çalışmak bir tezattır. Biz konunun Türkiye’yi ilgilendiren bölümüne dönelim. İran’a karşı olası harekatın gerçekleşmesi durumunda, Türkiye’nin geçmişteki yanlış politikalarının da etkisi ile Irak Kürdistanı’nın ABD ve İsrail için sağlam bir karargah konumuna geldiğini bir an hesaba katmadan bakalım soruna. Türkiye’nin kendi içindeki gündemlerinden kurtulması gerekiyor. Bush, Olmert ve Kissinger’ın katıldığı toplantıda İran’a karşı olası saldırı senaryolarının ele alındığı biliniyor. Batılı ülkelerden bazılarının da kendi içindeki Yahudi lobilerinin etkisiyle plana sıcak yaklaştığı anlaşılıyor. Hizbullah’ın Lübnan’da geçtiğimiz günlerde İsrail ve ABD destekli planı çökertmesi ile Suriye’yi İran’ın yanından karşı safa çekebilme senaryoları devreye sokularak İran’ın yalnızlaştırılması hesaplanıyor olmalı. Buna ilave olarak Suriye’nin Hizbullah’la olan ilişkilerini sekteye uğratma amacı güden Suriye-İsrail barışı efsanesi ile Türkiye’ye biçilen önemli role ve bu rolün arka planına dikkat edilmelidir. Gerçekten Türkiye Suriye ve İsrail’i masaya oturtmasını becerebilecek mi? Böyle bir barış imkansızdır. Zira Suriye sıradan politika güden diğer Arap ülkelerinden çok farklı bir siyasi etiğe sahiptir. Asıl soru şudur: Türkiye olası İran saldırısında gerçekten ABD ve İsrail çıkarlı senaryoya dahil olacak mı? Böylesi bir tutum adeta barut fıçısına dönmüş Ortadoğu için tarifi imkansız bir savaşın başlangıcı olacaktır. Ama en önemlisi Türkiye, bu süreçte rol almakla üniter yapısında değişiklik meydana gelmesini göze almış olacağını mutlaka değerlendirmelidir. Şu ana kadar Ankara yetkilileri böyle bir sorumluluğu üstlenmeye istekli görünmediler. Ancak bundan sonrası meçhuldür. Zira ABD ve İsrail’in arzularının sınırı yok gibidir. Gönüllerdeki teveccüh Türkiye’nin kendi komşuları ile uzun bir aradan sonra yeniden yakaladığı istikrarı birilerinin siyasi arzusunun gerçekleşmesi işin gözden çıkartmaması ve macera denizinde yolculuk yapmaya aday olmamasıdır. Olması gereken ittifak, özellikle bölgenin saygın ülkesi olan İran’ın, yanısıra Suriye ve diğer ülkelerle kurulmalıdır. Ancak bu tür bir ittifakın Türkiye’nin saygınlığını daha da arttıracağı bir kez daha düşünülmeye değer. Eflatun’un ’’Hekimlerin yaptığı en büyük hata ruhu düşünmeden yalnız bedeni tedaviye teşebbüs etmeleridir.’’ sözüne karşılık, diyelim ki; siyasilerin yaptığı en büyük hata ilahi tedbirleri hesaba katmadan yalnız akılla yönetme teşebbüsleridir.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muhammed CAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |