..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Tüm mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir. -Tolstoy
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Öyküsel > melis balcılar




3 Eylül 2008
Okul Gönlüğü  
melis balcılar

:BJAC:
okuldayken ben
sınıfın en arka sıralarına oturmayı sevdim hep
en arka köşeler
en uzak köşeler demekti o zaman sınıftaki
en zor erişilir
en kolay vazgeçilebilir böylece..
rahatça dönebilirlerdi arkalarını
uğraşmazlardı seninle
ve en arka sıraların bol olurdu sırrı
kafanı koyunca kolunun üzerine
bitmezdi son derse kadar
etrafında fütursuzca uçuşan hikayeler
sıranın altında başlayan
defterlerin ara sayfalarında devam eden
ama asla sonu gelmeyen hayaller..

çocuktum o zamanlar
çokoprens severdim
şimdiki gibi..
çok uluslu arsızlıklar yaşardım kendi içimde
kimselere hissettirmeden
hislenmeyi severdim..
sınıfın en sesli görünen en sessiz çocuğuydum
ve en sessizini sevdim sınıfın
en soluk tenlisini
en savaşmayı bilmeyenini..
alıp onu hayallerime
koşardım heyecanla
gözkapaklarımda başlayıp kolumda biten kısa metrajlı filmlerimde..
yol alırdık böylece iki kişilik bir sessizliğe
zamanı unutup sıkışırdık birbirimizde
zamanı unutup soluklanırdık içimizde
ama en çok o ben de..
en çok o benim içimde..
böylece savaşırdım çünkü kendimle
ayık kalmak için ayrıldığım yerlerde
sokulurdum birbirimize
soluklanırdım kendimizde
ve anlamaya çalışırdım neden diye..
nefessiz kalışlarım ve karmaşıklığım
anlamlanırdı böylece
senli benliğimde..

kısaydı o zaman tırnaklarım
kısacık anlarda kaybolurdum
şimdiki gibi..
kamaşırdı gözlerim kısacık anılarla
arardım kendimi gittiğim uzun yollarda
ve bulduğum bazı taşları saklardım
gün gelir anlamlandırır yaşamışlığımı sanarak nasıl olsa
toplardım uzun uzun inceleyerek onları
bir yüzleri olduğuna inanırdım çünkü hepsinin
ayrı ayrı ifadeleri, farklı kokuları,
dokunulup fırlatılmışlıkları,
çiziklerinde sessizce sakladıkları hikayeler olduğunu
ve bunları anlatmak istediklerini düşlerdim..
üzerlerine yağan yağmurları ve yorgunlukları
ya da bir çok kez fırlatıldıkları için uzaklara
aynı yere bir daha asla geri dönemeyişlerini..
gittiğim her yolda rastlamak isteyip başka taşlara
takılırdım her seferinde yine ona
takılır ve düşerdim yine onda
ve yaşaran gözlerim olurdu çokça..
fırlatıp atardım bir zaman sakladıktan sonra taşları
deniz benden çok bilir kıymetini diye
gömmek isterdim onları karanlık çukarlarıma
onu gömmek istediğim gibi tıpkı sayfa aralarıma..
pişman olsam da bir zaman sonra
geri getiremezdim hiç birini
yerine koyamazdım yenisini
ve kalırdım yine yalnızlığımda..

kimlik arardık o zamanlar
kimsesizliğimizi anlamlandırmak isterdik
şimdiki gibi..
ait olmak isterdik bir basketbol takımına
ya da atletizm yalnızlığına
ve koşmak isterdik dokunulmazlığımıza..
sallanırdı beden ama kendine gelmezdi
yorulurdu vücut ama asla dinlenemezdi ardından..
sadece öğretmenler otururdu
sadece öğretiler konuşulurdu
ve hep ayakta kalırdı öğrenciler bitmek bilmeyen otorite mevsimlerinde
hep ayakta kalırdı yalnızlıklar bitirilmek istenmeyen geceyarısı ödevlerinde..
beden eğitilmez
benlikler konuşurdu böyle derslerde..
benim harflerim gevezeleşirdi kendimle çokça
ağzımda döndürüp durduğum tekerleme misali melodiler
ve ben, en çok onu arardı sıraya kazınmış cümlelerde
cevap yazardı kendince
gizli monologlara dönüşürdü böylece heyecan
kendi içinde dönüşürdü..
beden eğrilir
eller büzüşür
akıl hep aynı yerde kalırdı arkasından
hayat döner, yüzler değişir
bir tek gözler akıllanmazdı..

herkezin el kaldırdığı bir sınıfta
parmak kaldırmayı sevdim hep
şimdiki gibi..
tütsüdendi heyecanlarım
kokusu hemen çıkardı
bir tek gözlerimi saklamayamazdım çünkü
ve kaçırırdım her defasında uzaklara
kaçışırdım kendi bedenimin içine içine..
bu yüzden yakalanırdım çokça
sınıfın en çakalına..
bağırırdı hep açıklarımı ulu orta
açıldığım pencereleri kırıp ustaca
haykırırdı dışarıya..
uzaklaştırırdı gözbebeklerimi her seferinde asıl mesafesinden
uzaklaştırırdı beni hayal dünyamdan
dünyası düşlü yabancılığımdan..

böylece hortladı içimdeki katil
giyinip bir sabah usulca
sakladı tabancalarını okul ceketinin içine umarsızca..
saklanıp sıranın altına sessizce
buluşturdu failini düşledikleriyle
kavradı dizlerinden ve buladı onu korkularına
buluşturdu kaçtıklarıyla
ve kaçırdı onu kahroluşlara
kendi içinde kayboluşlara
ve tanık etti hiç yakalayamadığı anların eksikliğinde
huzurlu sandığı eskiyişine..
en güzel intikamını aldığını sandı belki böylece
üzerine üniforma misali giydirdiği
korku komasıyla..

sıraya en çok isim yazan
bir kopya teşhiriydim onların gözünde
ve asıldım bu yüzden çokça suçsuzca
şimdiki gibi..
halbuki en çok 'o'nu karaladım tahta masalara..
deşifresi olmazdı
her gün ayrı sırra kadem basardı
çünkü adı hep şifreliydi
ve yalnızca benim masallarımda vücud bulurdu
tanınmazdı..
zaten normalde de kimse tarafından görülmezdi
ama yanıma aldığımda onu
en çok ceza aldığımdı..
değişken, dipsiz ve doğaçlama..
negatif ama sürprizli
gizleri sadece mimiklerinde gizliydi
dokunsam ağlardı
dokunmasam ağlardım
en çok onu sevdim o yüzden..
en çok ona yordum o yüzden
gidemeyişlerimi ve kopamayışlarımı hayallerden..
gecelerde sessizce bekleyişlerimi
ve uykumdaki bölünüşleri..

sınıfın en aydınlık görünen
ama sadece gündüzleri ayık görülen
en karanlık çocuğunu sevdim
ve geceye yazdım onu çokça
şimdiki gibi..
en aydınlık günü seçtim o yüzden
öldürmek için içimdeki karaltıları
depolardım gün ışığını sabah saatlerinde
yol alırdım erkenden
çizilirdim haritalarında yalnızlık yollarının..
kulağımda beni kaybeden müzik
kulağımda benim kaybolduğum bir müzikle
sessizce işaretlediğim tenimin ona ait durakları
beklerdi sakince
beklerdi nedensizce..
kanardı her sabah gün ışığında
aldığı yeni kararlarda kararırdı
ve karalardı üzerlerini bir daha görmek istemediklerinin
ama kalemi hep kurşun olurdu
ve böylece kurşuna dizilirdi silmeye çalıştığı bütün gerçeklerle..
kurşuna dizilirdi vazgeçemediği gel-gitlerle..

saçlarında en çok kırığı olan çocuğuydum sınıfın
kırıkları bol olurdu karnelerimin o yüzden
şimdiki gibi..
not alırdım her sözcüğü aklıma
ama kendimce harflerle
kendimce dizgilerle
not alırdım her anlatılanı defterime
ama kendimce imgelerle süsleyip onları
boyardım içlerini ve harmanlayıp ayrı renkleri
yeni gökbilinçleri yaratırdım
ancak ayrıştırınca görülen simgeler bulurdum..
not alırdım tüm çizgilerini ve işaretlerini yüzlerin
kendimce şifrelemeye çalışıp onları
anlamlandırır ve oyunlar yaratırdım ardından
ve senaryolaştırıp sahnelerdim
gece seansına denk düşen hayal-et perdelerinde gözlerimin..
sahnelerdim pelerinlerini kahraman bildiklerimizin
gördüklerimi sahtelerdim belki de masalsı bir sahiplenmişlikle
hiç sahip olamadığım bir gerçekçilikle..
oysa kırılırdım ardından
aniden karşılaştığım yanılgılarında kafa kağıtlarıma yazdıklarımın..
aniden uyandığım derslerinde edepsizliğimin..
kolayca yırtıp atabileceklerini sanırlardı
dokunamazdım belki ama not alırdım yine de
belleğine gözlerimin
bensizliğinde gözlerinin..

balkona çıkıp yıldızlarla konuşan bir deliydim
sorusu bol olurdu
ve ben hiç cevap beklemezdim
şimdiki gibi..
küçük bir balkona sığdırılan büyük bir yalnızlıktı benimki
kavgası bol bir dünyaydı
herkez yara alırken
bir tek bizimkisi kanardı..
bir tek bizimkisi göze batardı..
sehpanın ucunda bekletilen resimler
uzun uzun bakmaya korkulan
üzeri karalanmış inkarlar..
her sabah yeniden gözden geçirilen hayatlar vardı
tamam mı devam mı diye soran olmazdı
cevap her deftere farklı yazılarak
her akşam üzeri yeniden gözden geçirilirdi..
sonra gece gelir
radyo açılır ve boyut değiştirilirdi
kendi içinde karman çorman
kulağında kulaklıkla kesfettiğin dünyalar
isimsiz bandolar ve bandrolsuz yalnızlıklar..
konuşan kişinin sadece sesinden yola çıkılarak kurulan hayaller
yazılan edepsiz şiirler ve oynanan tek kişilik tiyatrolar..
ve belki arasan konuşabileceğini sandığın zavallılıklar..

sonra ne oldu hatırlamıyorum
ama..
atıldım galiba sınıftan kendimce
sırf cevaplayamadım soruları diye
sıfır aldım..
sıranın altında aradığım soruları cevaplayamadan sürüklendim hayata
belki de sıranın altındaki sırra dahil oldum diye atıldım sınıftan
ama hayat musluktan akan duru bir yalnızlık gibiydi
çekingen, puslu, ani ve dağınık
ben içtikçe içime kaçtım..





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın öyküsel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yüzün
Bisiklet Sevgilim

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kendi Cinayetime Şahit Tutuldum
Oda - Yalnızlık -
Kumar
Sessiz
Şimdi Ben...
Sormayın
Bugün Kaçacağız Seninle
Ben X
Düşzede
Zifir

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Kalbine Hükmeden Kadınlar [Deneme]
Oyuncaklarımı Geri İstiyorum! [Deneme]
Hayata Darbe [Deneme]
Akıl Harikalar Diyarında [Deneme]
Radyo Yalnızlığı [Deneme]
Bir Müzisyenin Anatomisi [Eleştiri]
Bir Çağan Irmak Gerçeği [Eleştiri]


melis balcılar kimdir?

müzik, harfler, edebiyat, sinema, şarap, deniz, hayvanlar. .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © melis balcılar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.