Umutlarım her zaman gerçekleşmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid |
|
||||||||||
|
Geçenlerde teyzem geldi. Hediye diye bana Gavut getirmiş. Bende madem oldu birde gölle getirseydin deyince onu da başka bir zaman getireyim dedi. Gülüştük. Büyüdükçe insan daha da bir bağlanıp kalıyor geçmişteki hatıralarına. Kültürümüzün değerlerini bilmek için başka şehirlerde ya da alışveriş merkezlerinde görürsek inanacaktık. Bu tür düşünceler zihnimden geçerken birden Gavut ve Gölle’nİn bendeki bıraktığı ilk hatıralara şöyle bir göz attım. Sacın üstünde mısır, buğday, fasulye ve nohut vb kurutulmuş baklagilleri kavurup doğruca değirmenin yolunu tutuyorduk. O zaman değirmen su ile çalışıyordu. Rahmetli Sait Maldar amca vardı bunları öğüten. Suyun boyradan akarak çarklara çarpması sonucu kocaman değirmen dönerken üstündeki ağaçlar tak tak sesler çıkararak unlar öğünüyordu. Unları alıp evin yolunu tutarken yol kenarlarında bulunan iğdelerden alıp yemek bizim için ayrı bir zevkti. Eve gelince akşam buğdaygiller den yapılan unun içine pekmez karıştırınca al sana Gavut. Soğuk kış gecelerinde en güzel ikramlardan biriydi. Hatta Gavut’u ağzına koyunca bilmeyenlere “Davut” dedirtmeye çalışırdık. Çünkü “Davut” deyince ağzındakiler kuru olunca doğrudan dışarı üflenir, böylece kahkaha tufanı kopardı. Tabi annelerimiz bizi haşlardı. Bu gelenek az da olsa sürmeye devam ediyor.Bu Gavut olayının geçmişi hakkında pek fazla bilgim yok ama ,dedeme dayı diye hitap eden rahmetli Gavutçu Mustafa dayı vardı.Sülale olarak niye gavutçular demişler bilmem.Bilinen o ki bir sülaleye lakap verilecek kadar önemli yer tuttuğu belli. Gölleye gelince büyük marketlerde gezerken her köşede bir seyyar arabayla bardak bir şeyler satıldığını fark ettim.Yakından bakınca bizim göllenin olduğunu anladım.Kış akşamlarının ve çocuk doğduğunda evlerde kaynatılan mısır,buğday,fasulye,nohut gibi baklagiller kocaman tencerede kaynatılırdı.Gelenler hafif sulu olarak tuz atarak kaşıkla yerdi.Tabi eskiden lokum ve bisküvi yaygın olmadığı için honça yerine bunlar kullanılıyordu.Uzun kış akşamlarında insanlar birbirlerine gider gelirler bunları yerlerdi.Televizyon olmadığı için sohbetler de bir tat olduğu hissedilirdi.İşte bizim gölle ta şehre kadar inmiş.Yani sosyete çerezi olmuş.Bunu fark eden her kimse çok güzel düşünmüş.Yazları pazarlarda görmeye alıştığımız karlı pekmez’den sonra gölleyi de pazarda görmek beni heyecanlandırdı.Girişimci ruh bu olsa gerek. Bakalım bundan sonra semt pazarlarında hangi ürünümüz dolaşacak. Belki Gavut belki ilanbıçaklı aş,ya da Pancarlı aş,Külçe vs.Hangisi olursa olsun.Bunların hepsinin patentini niye almıyoruz.Ya birisi alırda bunlar bizim derse sorunlusu kim olacak. Esen kalınız.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © harun şeker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |