Bütün sanatlarda insanı şaşırtan bir yan vardır. -Alain |
|
||||||||||
|
Senaristliğini, yönetmenliğini ve müziklerini Zülfü Livaneli’nin yapmış olduğu ‘’ Veda ‘’ filminin ardından hafızamda kalan sahneler ve yeniden Ata’ya şükran duygusuyla ayrıldım salondan. Osmanlı’nın dağılma süreciyle birlikte Mustafa Kemal Atatürk’ün liderlik ruhunun, insani yönleriyle birleştirilmiş olduğu; yaveri, çocukluk arkadaşı, silah arkadaşı ve ona inanmış, hayran bir adamın; Salih Bozok’un anlatımlarıyla kurgulanmış bir film olmuş‘’ Veda.’’ Adeta doğuştan lider bir ruh taşıyan Mustafa Kemal’in kararlı adımlarla, yerinde kararlarıyla, cumhuriyeti nasıl kurabildiğini, nasıl güçlü bir öngörü ve inançla ‘’ imkânsız ‘’ denileni başarabildiğini; milletin gücü ve inancıyla birleştirilerek nelerin başarılabileceğini, hayallerin gerçeğe dönüşebileceğini görmek istiyorsanız mutlaka izlenmesi gereken; genç nesillerimize izlemeleri tavsiye edilebilecek olan bir sinema filmi bu. Atatürk’ün ve bir milletin dönüm noktaları, bir milletin kaderinin nasıl değiştirilebileceği, tehditlere nasıl meydan okunabileceği, özgürlüğün bir seçim olduğu, ancak bu seçimden kazançlı olarak çıkabilmek için nasıl yüksek bir iradeye sahip olunması gerektiği de net bir biçimde ifade edilmiş. Film, karmaşık duygular içinde olan, bir milletin kurtarıcısı ile birlikte ölmeye karar vermiş, bu arada geçmişi sorgulamış, içinde kalan sızılarla kavrulan bir babanın oğluna elvedasıyla başlıyor. İlerleyen sahnelerde yine bir elveda çıkıyor karşımıza. Bu kez, seven bir kadının elvedası. Her iki elvedada da, gidenlerin, bir daha hiç geri dönmeyecekmiş, geride kalanları bir daha hiç görmeyecekmiş gibi bakışlarını gördüğünüzde; yaşamın tam ortasından alınıp sahnelere taşınmış olduğunu ürpererek fark ediyorsunuz… Özgürlüğü uğruna birlik olan, kurşuna ve düşmana sırtını dönmeyen, kurşunu sırtından yiyen değil, kurşuna göğsünü siper eden bir kuşağın, bir dönemin hikâyesi etkili bir biçimde işlenmiş. Ata’ya büyük bir sevgi ile bağlı olan Fikriye Hanım’ın Paşa’sını görmek için gittiği evden geri dönmek zorunda kalması ve intiharı, Atatürk’ün Balkan Göçü’nde kaybettiği annesini, parmağındaki yüzükten tanıyarak tesadüfen bulması da uzun süre izleyenlerin hafızasından silinmeyecek karelerdi. Mekânların ve kostümlerin tarihe uygunluğu, medyada yer alan olumsuz eleştirilere rağmen, izlendiğinde rahatlıkla mükemmel denilebilecek düzeyde diyebilirim. Senaryo ve kurgulamaların gerçeklerle birebir örtüşmesi gerektiği inancında olanlar kendince bazı yönlerden eleştirmişti bu filmi. Tarihsel eksikliklerinin var olduğunun söylenmesine rağmen, bütünü göz önüne alınırsa izleyiciye yoğun duygular yaşatan, Cumhuriyet’in 87 yılında olan bizleri derinden ve yeniden düşündüren bir filmdi bu. Filmi izlememin ardından saatler sonra, günler sonra bile aklımda hâlâ dönüp duran şu cümleler aslında ne kadar da önemli, bir düşünün lütfen: ‘’ Her savaş bir cinayettir.’’ Çok doğru. Savaşlarda binlerce cinayet işleniyor ve hâlâ dört bir yanımızda alçakça hesaplara dayandırılan; medya kanalıyla, ana haber bültenlerinde, gazete manşetlerinde, sıcağı sıcağına takip edilmekte olan cinayetler devam ediyor. Zorlu, mücadele ile geçen, henüz bıyığı bile terlememiş binlerce gencin, kendini gelecekleri uğruna feda ettiği, cephelerden kurşuna ve düşmana doğru gözünü kırpmadan yürüyen bir neslin devamıyız. Bu dönem, bu zorlu mücadele, inanç ve büyük lider, 120 dakikalık bir zaman diliminde ancak bu kadar iyi anlatılabilirdi. Ordusunun yenilmiş olmasına rağmen, Yunanistan eski Başkanı Venizelos’un 1934’de Nobel Barış Ödülü’ne niçin Atatürk’ü aday göstermiş olduğu, bu film izlendikten sonra daha rahat anlaşılabilir. Bir babanın oğluna elvedasıyla ve bu vedanın sebeplerinin anlatımı ile başlayan filmin finalindeki Ata’nın vedası çok etkili ve iyi kurgulanmış. Tarihle, mücadeleyle, imkânsızı başarma çabalarıyla yoğrulmuş olan film, büyük liderin ve çevresindeki yakın kişilerin insani duyguları ile birleşince ortaya gerçekten izlenmeye değer bir eser çıkarmış Livaneli. Yurt dışında yaşayan bir izleyicinin bu filmin ardından söylediği şu sözler, bence çok sık hatırlanması ve hatırlatılması gereken sözler: ‘’ Sen bize veda ettin ama Türk milleti olarak biz sana hiç veda etmeyeceğiz.’’ Müşerref ÖZDAŞ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Müşerref ÖZDAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |