Gene gel gel gel. / Ne olursan ol. / ... / Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. / Nasılsan öyle gel. -Mevlânâ |
|
||||||||||
|
Yıllar Yıllar Önce Çok büyük bir ülkede Genç bir prens yaşarmış Prens hep üzgün Hep üzüntülüymüş Her gün nehir kenarına gider Konuşurmuş Ağaçlarla Çalılarla Sularla Yardım istermiş onlardan Ülkesini çok kötü adamlar yönetirmiş çünkü Karanlığın surları ardında Halkı fakirmiş Sular Ağaçlar Toprak Suskun, dilsizmiş Artık şarkı söylemezlermiş eski destanlardaki gibi Bu kötü adamlar Yapmışlar dev gibi zindanlar Kim ki karşı koyarmış onlara Ya vurulurmuş kellesi Ya da öylece zindana atılırmış bedeni Küçük prens bakıp ülkesinin bu karanlık haline Yalvarırmış ağaçlara Yardım edin ne olur Yol gösterin bana Öğretin tıpkı sizler gibi dimdik durabilmeyi ayakta Ağaçlar hışırdamış esen rüzgârla Yaprak Yaprak Prens dinlemiş fısıltılarını Ve anlayıvermiş Ağaç gibi dimdik ayakta Uzanıp dallarıyla gökyüzüne Kalmanın yolu Mütevazı bir sükûnetmiş Ve konuşabilmekmiş fısıldayarak Esen rüzgârla Öfkesiz Sade Küçük prens bakıp ülkesine yalvarmış suya Yardım edin ne olur Yol gösterin bana Oysa su akarmış habire Köpük Köpük Çağlarmış kendi akışına bent koyanlara Ve günlerden bir gün Yıkıp bendini Basmış prensin köyünü Evleri yıkmış Sökmüş ekinleri Ve anlamış prens Su gibi olmanın yolu Sel gibi öfkeli Ve hayat taşırken insanlara Nehirler kadar sade olabilmekmiş Konuldu mu bentler önüne Taşkınca hırslı Hayat gibi sonsuz Hareketli durmamacasına Kırılmadan dağılabilmek Ve birleşmek yeniden aynı uğurda Su gibi olmanın yolu Akabilmekmiş Zamanın sırtında Zamanla yoldaş Küçük prens uzanmış sonra Köz Köz Toprağın koynuna Anlat ne olur Yol göster bana Bir çiçek açmış topraktan Bir arı konmuş üzerine Ve kazmalar Çapalar deşmiş bağrını durmamacasına Anlamış prens Toprak gibi olmanın yolu Sonsuz bir sabırdan Ve bilgelik sonsuz olana Toprak gibi bağrını açmaktan geçer Yepyeniyi yaratmaktan Ve doyurabilmekten Üstünde devinenleri Yaralandıkça göğsün Prens doldurup çıkınına öğrendiklerini Sürmüş atını karanlığın bağrına Yollar geçmiş Ormanlar Ormanlarda köyler Köylerde insanlar Bir gün yolu üzerinde Elinde sepeti Sepette çiçeği Çiçekte dünyanın tüm güzelliklerini Renklere gizleyen Prensesi görmüş İnip atının terkisinden Seslenmiş prensese Hey güzel kız! Taşıdığın nedir sepette? Kız gülümseyip ona Sormuş Sen ne taşıyorsun çıkınında Ben demiş prens Dünyanın tüm bilgeliğini taşıyorum Sunmak için halkıma Ben de demiş prenses Dünyanın tüm renklerini Tüm güzelliklerini Ve aşkı taşıyorum mütevazı sepetimde Sunabilmek için suskun yurduma O zaman demiş prens Evlenelim bizde Ve çıkınımda ki bilgiyi Doldurup sepetine Yürüyelim karanlığın surlarına Bunun üzerine Prens ve prenses Evlenmişler sessiz bir törenle Dağılıp giden kırlangıçların Gülümseyen şahitliğinde Atlayıp atlarının sırtına Koşmuşlar dörtnala Yollar geçmişler Köprüler Köprülerde bekçiler Ve bir gün Bir köprünün başında Bir çocuk görmüşler Sarı saçlı Tombulca bir çocuk Elinde yağ sürülmüş bir ekmek Oturmuş bir taşın üzerine Hıçkırarak ağlamakta Yere düşen her damla gözyaşı fidan olup yeşermekte Hey çocuk demiş prens Ne oldu? Neden ağlıyorsun böyle? Küçük çocuk silip gözyaşlarını Gülümsemiş güneş gibi Benim adım Emek Annem Babam Attı beni evden Elime bir yağlı ekmek verip Bıraktılar karanlığa Ve soğuğa Arada bir gelip Bir yağlı ekmek verirler elime Ve bir tokat atıp yanağıma Giderler karanlığın korkunç surlarının ardına Prensesin kırılmış kalbi Üzülmüş çocuğun sözlerine Ve sormuş ona Bizim çocuğumuz yok küçük Biz bilgi ve güzellik taşıyoruz yarına Katılmak ister misin bize? Çocuk bir küçük kahkaha atıp Tutunmuş atın terkisine Böylece prens Prenses Ve çocuk Gelmişler karanlığın surları önüne Açın kapıları diye bağırmış Prens Açın kapıları diye bağırmış Prenses Açın kapıları diye bağırmış Çocuk Ve açılmış kapılar ardına kadar Çıkmış içerden prensin halkı Ellerinde yabaları Ve silahlarıyla Öfke ve umutsuzlukla Koşup kapıların ardından Çevirmişler Prensin Prensesin Ve çocuğun etrafını Bağırmışlar hep bir ağızdan Ne istiyorsunuz Rahat bırakın bizi Şaşırmış prens Ama biz size yardıma geldik Dağıtıp karanlığı Sunmak için en berrak gökyüzünü Çok uzaklardan Tehlikeli patikalardan geçtik İyi de demiş halk Hep bir ağızdan Biz karanlığı seviyoruz Mutluyuz burada Hem alıştı da gözlerimiz karanlığa Ne yapalım bundan daha fazla aydınlığı Ama siz fakirsiniz demiş prenses Çocuklarınız aç Ve ağlıyor her gün umudunuz Ne olur İzin verin bize Açalım sepetimizi Sunalım size Bilgeliği ve aydınlığı Çeşit Çeşit Çiçekleri Cıvıldayan renkleri Ne olur demiş emek Alın elimden ekmeğimi Sunayım size hünerimi Çeşit Çeşit Baharatı Tahılı Ve oyuncakları El emeği bir yumru Yıkayım alnınıza yapıştırılmış Yalan sözleri Ve kaderi Surların tepesinden Bir kahkaha yükselmiş aşağıya Halk çevirmiş başını Prens Prenses Ve küçük çocuk Hiddetle sıkmışlar yumruklarını Surların üzerinde ki kötü adamlar Ve kadınlar Çığlık çığlığa bağırmışlar Hep bir ağızdan Kanmayın onlara Asıl bilgelik burada Bakın şu çeşmeler Şu havuzlar Şu renk renk bahçeler güzel değil mi? Siz buraya çıkmak Bu güzellikleri tatmak dururken Söyleyin bize Neden ihtiyacınız olsun Üç hayalperest Ve bir sepete Söyleyin Yenebilir misiniz bizi? Yıkabilir misiniz surlarımızı? O halde bu küstahlık niye? Hep bir ağızdan bağırmış halk Yüce efendiler Merhamet biraz O bahçeler sizin olsun Ama bir çiçek olsun sunun bize Kanmayalım şu zavallılara Bunun üzerine kötü adamlar Surların üzerinden üç dal papatya atmışlar aşağıya Üç dal papatyaya kanan halk Yakalamış Prens Prenses Ve çocuğu Prensesin söküp kalbini Atmışlar ateşe hemen orada Ve kanlar içinde çırpınan bedeni Parçalamışlar yabalarıyla Prensesin kanının düştüğü toprak Çorak bir çöle dönüşüvermiş hemen orada Üzüntüden sizlerinin bağı çözülen prensi Tutup çıkarmışlar merdiven yukarı Sunmuşlar bedenini sur üstündekilere Kaybolunca prens de gözden Kurumuş ağaçlar Sular buhar oluvermiş aşağıda Ve çocuğun takıp boynuna zinciri Bağlamışlar kör prangaya Kıpırdamaya çalıştıkça çocuk Kurumuş ekinler Buğdaylar Dönmez olmuş değirmenler ve çarklar Son olarak sepeti atmışlar Karanlık bir kuyuya Düşünce sepet Susmuş kuşlar Böcekler Tüm hayvanlar Sessizlik sarmış dört bir yanı İşte o zaman anlamış halk Ve ağlamışlar hep bir ağızdan Kaybettiklerinin ardı sıra Kapılar kapanmış Karanlık büyümüş Büyümüş Büyümüş Ve masalımızda böylece sona ermiş İyide masalcı amca Herkes mutsuz Herkes düşsüz Son böyle olunca Baştan yazalım masalı Mutlu bitsin sonu Neşeli şarkılar kaplasın gökyüzünü Ve dans etsin halk Prens Prenses ve küçük emek Bir masalı baştan yazamazsın küçüğüm Ama sonunu değiştirebilirsin Sonunu yeni baştan sen yazabilirsin Artık masalcı sensin Ve bu masalın sonunu sil baştan Sen Sen yazmalısın Vuslat AKTEPE
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Vuslat AKTEPE, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |