Gerçeği arayan bir insan, öncelikle her şeyden gücü yettiğince kuşku duymalıdır. -Descartes |
|
||||||||||
|
elleriniz kalemi tuttuğuda, çoğu zaman ne yazacağını bilenlerdenseniz, bu yazı size uygun olmayabilir, çünkü; önceden ne yazacağınızı biliyorsanız, duygularınızı yönlendirmişsniz demektir, burada yazılanlar ilginizi çekmeyecektir. yazısının başlığını atıp, daha sonra boşlukları dolduruyorsanız, daha yakınsınız bu yazının yazarına. çünkü böyle yazılan yazılar insanı daha fazla yansıtır. yazı sadece yazanı değil, yazılanı da yansıtır ve bu gözden kaçırılır. okuyan sadece kendi penceresinden görür yazıyı ve bu yazarlara yapılan en büyük haksızlıktır, yazar çoğu zaman sizi anlatmak için yazmaz, kendini anlatma çabası içindedir. daha çok sizi anlatan yazılara ilgi gösteriyorsanız, bu sizin, kendinizi tanımlamaktan kaçtığınızın bir işaretidir. ama bunu da okuyanlar görmez, görmek istemez kaçarlar. aynadan kaçar her insan ve hep en güzel anlarında geçer ayna karşısında. en kötü anlarında ayna karşısına geçenler realistlerdir. çoğu insan sürrealisttir. olmayan şeyi, daha doğrusu olması mümkün olmayacak şeyi hayal ederek yaşarlar. ama söylendiğimde hayallerimi öldürme derler, o zaman şöyle bir soru var onlar için: senin hayallerin ne kadar temiz? kimse cevap vermez, veremez, vermek istemez bu soruya. umutlarımı öldürme der her zaman. umutlarınızın ölü doğması benim suçum değil. bu yüzden çevremdekiler terketi beni, ama kaybeden olmadım ben hiçbir zaman, hiçbir zaman uzanamayacağım hayaller kurmadım, kaybetmeyi sevmediğimden değil, kaybetmeyi bilmediğimden. sürekli kazandığımdan ilerlediğim sanılmasın, sadece yediğim gollere karşı kayıtsızlığımdan kaynaklanıyor bu. görmezden gelmek değil, görmezden gelirsen kendini kandırısın, aynaya baktığında arkanda, ağlarında duran topları görmezsin, karşı ağları görürsün, bir yanılsamayı yani. ayna sendromundan muzdarip insanlar da önlerini göremezler, sadece yediklerini görürler. çoğu zaman orada takılıp kalırlar aynanın karşısında, ve yığılır kalırlar önünde boy aynasının. yanılsamalarının esiri olurlar, ve yedikleri ilk golde hayattan umudunu keserler, bitkisel hayata girerler. birileri onları çıkarana kadar da öyle kalırlar. bireyselleşememesinin acısıdır bu. başkasına muhtaç olmak. ve yitip giden hayallerinin yerine yenilerini koyamamaktır, ilk yenilgide yaralarınızı saracak, hayallerinizi belli bir düzleme oturtacak insanlar ararsınız, onlarla birleştirip hayallerinizi bir derece daha küçültürsünüz. onların da ulaşılamayacak olduğunun farkında olarak, ama asla ulaşmaya çalışmayarak kendinizi kandırarak. ayna sendromundan kendi başına sağ çıkanlar, ölüme bir kez çok yaklaşmış insanlardır, ve yaklaştıklarında beyaz değil, kırmızı ışık görenlerdir. daha sonra hayata karşı nötrleşirler, zamandan kazanıyorum, sözü ile örneklendirilebilir. seni öldüren şeyden fayda sağladığını düşünmek gayet marjinal bir durumdur. zamanı halk arasında bir işe yaramayan ama hesabına artı işlenmiş şeyler için kullanır. marjinal faydacıdır biraz. ayna sendromundan sağ çıkanlarla, diğerleri arasındaki asıl fark budur; biri onu öldürenden yararlanabilir, diğeri işini kolaylaştırır. zamanı sabitlemektir ayna sendromundan çıkmak, mutluyken de, hüzünlüyken de zamanın kontrolünü elinde tutmaktır. benim bir hikayem vardı - amat... (01:25): evet dikkat ettiysen başın arkasındaki kırmızı günahları simgeler (01:26): bu daha çok bana benziyor aslında - anlat biraz (01:27): insanın kalbi suya benzer sürekli dalgalı ve kafasının içi bilinmez (01:28): o yüzden bir simge konmamış ve kolları sürüngen gibidir beyin olmadan yapamaz ama beyin de onlarsız olamaz hayaller karmaşık ve hepsi farklı renkli kağıtlardır (01:29): ve gözler ne kadar yorgunsan o kadar morarır göz torbaları içine akıttığın yaşları simgleer vücudun aşşağısı önemli değildir ve göbek bağını da reddersin yalnzısan (01:30): uzun bir boyun; geriden bakmaktır hayata önündeki insanları aşmak için kullanırsın tam ortasındasındır yaşarken yaşamın ve ölümün (01:31): yalnızlığın ve aşkın ve ellerin toprağa bakar gözlerin ileri kafan yamuksa eğer dünyada birşeyleri düzeltmediğindedir (01:32): tam ortasındasındır her zaman suyun ve ateşin iki kat arşın tam ortasında melek ve şeytanın arasında duygularının yitip gider çoğu zaman (01:33): toplarsın onları kahverengiye çalan topraktan toplarsın ki hayallerinin yeşerdiğini kimse görmesin senden başka kimse sahip olmasın ona ve dişlerinin sadece üstü gözükür, alt taraf biçimsizdir çünkü (01:34): ve arkadaşları atmak hayatından zihninde oluşan parazitleri engellemektir her şeye rağmen ve aramamak zor insan tek yaratılamamışsa (01:35): ademin kaburgasından olan havva ya da ademin kalbinden havva fark yok aralarında bitti.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © Ali Berkay Bircan, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |