Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Bin telaşla toplayıp tasını tarağını geçmekte değil mi bedenimizden? Ve geçerken üstümüzden sıyırdığı bin acıya yamalı elbiselerimiz değil miydi ? Oysa biliyordu ki özümüz zamana boyun eğmeyen olgun meyvelerin şekerle mayalanmışlıklarındaydı. Zamanı şeker tadında yaşamak mıydı kaygımız? Ya da şaraba kesmiş sarhoşluğumuz muydu bin kez tadıp bir türlü tadına varamadığımız Boyun eğen yanımız, baş kaldırılarımızı bir adım geride tutarken sözcüklerimiz dudaklarımızda biçimlenmeye o kadar yakınken sese dönüşme çabasındayken elifbemiz Sesimiz kendimizden emin olamadığımızın kaygısını taşımadı mı hiç.. Zaman ! Kaygılarımızın bize attığı o son kartpostal ki pulunu yalamıştıkta kurumuştu dilimiz yüz tutmuş gibi son baharlara bu yüzden ulaşılmadı adreslere ne yazık ! Oysa son satırına iliştirilmiş dip notlarımız vardı Ve asıl olandı dip notlarda geçiştiriverdiğimiz bilmeden öylesine işte kendince Zamanı oluşlarda süreç bilirken süremediğimizdi her oluş. Her oluş sürecin bir parçasıydı Yani Ağarmamış saatlerde çay kokusu.. Demlik sızısı bardak şangırtısı O kuşluk vakti annelerimizin sefer taslarında öğle yemeği gece yarısında sevişmeler ki bedenlerin tatmin boşluğu kanlı iniltilerden koparılmış göbek kordonu Geçmiş ve geleceğin şimdisi yaşadıklarımızın eskicisi dükkanların silinmemiş camları kepenklerden tırmanan kedi yüzleri Kaygı bedenin eskimesi mi ? ki beden eskidikçe ruhu büyütür ve o değil midir yıl ve yıl yüzümüze oturan Ve hep yüzümüzde konuşan Konuşuyor işte bak ruh büyüyor çoğalıyor her çizgide.. her çizginin o derin çukurunda Ve kaygı büyüdükçe kısalıyor zaman Zaman ! Her gece yatağımıza serip onu her sabah pijamalarımızla katladığımız da kolumuza süs edip su kaçmasın diye rafa kaldırdığımızda perdeyi aralarken oyasından tutup aya verdiğimizde yüzümüzü kaşımızı düşürüp gözlerimizle yere dudaklarımızı bırakıp bir çenenin üstüne sanrılarda kol gezdiğimizde ve ritmik gelişlerin yalpalı gidişlerinde kapıyı arkamızdan çekmektir zaman. Ve..Zaman şiir Ve zaman öykü.. Üzerinden atlayamasak ta o hep genişlettiğimiz çemberde koca bir döngü. Zaman! En eskittiğimiz En öldürdüğümüzü sandığımız Ki En çok biz ölürüz O, tasını tarağını toplar ve gider bizden Bize kalan Cenaze törenlerinde yaşıyor olabilmenin hoşluğu Tabuttaki biz değilsek !
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nurten Turhan Yüksel, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |