..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Geçmiş ölmedi. Henüz geçmedi bile. -William Faulkner
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > Haşmet Şenses




20 Mayıs 2010
Kulelerin Dışında  
Haşmet Şenses
Sesini duymak iyi geldi dost. İlaç gibidir dostlar birbirine, değil mi? Hiçbir şey yapmadan yalnızca "ne haber" dediklerinde bile...


:AIEH:
Keyifsizdim... Çünkü müthiş sıkılmıştım... Tadım iyiden iyiye kaçmıştı...

Sesini duymak iyi geldi dost. İlaç gibidir dostlar birbirine, değil mi? Hiçbir şey yapmadan yalnızca "ne haber" dediklerinde bile...

Hep diyoruz ya, aslolan yaşamdır. Yaşam bize dostlarımızı buldurur, bazen yanılırız ama... genellikle değil, bir kez dost sıfatını almışsa gönlümüzde yakınlaşmalar, hatalar olur belki ama... yanılmamışızdır büyük olasılıkla, bunu biliriz.

Oysa başkası nasıl da bozar içimizin dengesini çoğu kez. Dost olmayanın içtenliğine güvenmek neden bu kadar zordur? Ürkütür, uzun uzun düşündürür beni bu, kaygılandırır. Birbirini tanımayan herhangi iki insan neden bu kadar yabancılaşmıştır diğerinin varlığına?

Açık yazmalı dost.

İçimi darmadağın etmişti bir süredir okuduklarım. İzini sürmeye çıkmıştım sanal bir ormanda zihinlerin... savruldum.

Hem ne savruluş, kalkıp kalkıp oturdum başına bilgisayarın. Bir ateş geliyordu içimden bir yerlerden, saçlarımın dipleri öfkeli bir ateşle tutuşuyordu. Sigara üstüne sigara içiyordum.

Ne miydi beni böylesine savuran, harmanda sapından ayrılan buğday gibi yalnız ve umarsız bırakan? Umutsuzluğa mıydı bu savruluş?

Müthiş güçlü olmalarıydı insanların sanırım. Tek kişilik kalelerinin en yüksek kulelerinde yıkılmaz olduklarını bilmenin kibriyle kuşanmışlardı kalemlerini. Kalenin bedenine sürtünecek bir kedi olsa, yağ kusacaktı kızgın duyarlılıkları. Donanmışlardı tüm gizli bilgisini dünyanın, kuşanmışlardı en yakıcı sözcükleri, düşmanı gözlüyorlardı... hiçbir zaman varolmamış düşmanı.

Ama ne gam zihnin peygamberlerine, düşmanın olmaması, yaratırlardı dünyanın gizli bilgisi ile gölgeler ülkesinden, en baldan tatlı öfkelere hedef olacak düşmanlarını.

Harıl harıl çalışıyorlardı, yaratıyorlardı sağlık fışkıran zihinler. Ayaklarının bastığı zemini yitirmişlerdi ama yekpare bir zihne dönüşmüş bedenlerini, en varolmayan göklere salmış üretiyorlardı. En özgür özgürlüğün kalesiydi çeviren, tuhaf bir biçimde sonsuza uçuş mekanı olan kulelerini.

Herkes faşistti artık, kuleden bakınca. Ülke dediğin sevilecek bir şey değil, özgün fikirler saçacak dahi zihin adamlarına malzeme edilmiş bir paçavraydı. Sözlükler çoktan parça parça olmuştu. Bağımsızlık ve özgürlük demenin ulusal olanı pek bir fasistçeydi, yüz yıl önce bile...

Müthiş bir buluştu günceli çöpe gönderen en radikal düşlerin içinden çağını, ülkesini, insan olmanın boğucu sorumluluğunu ve koca tarihin getirip önüne yığdıklarını elinin tersiyle itivermek. Çok daha fazlasını istiyordu onlar, çook! Dünya'dan geçmişlerdi çoktan, evreni istiyorlardı!

Ne güzel şeydi uçmak, kendi göğünün herkeslere yabancı rüzgarında...

Dünyanın gizli, açık tüm bilgisi oradaydı. Kulenin aynayla kaplanmış duvarlarında, tam arada duran asıl oğlanı sonsuzca çoğaltan...

Ötesiyse zaten hergünkü çile değil mi dost? Küçük hesapların büyük insanları olan yazıcılardı zaten alıştığımız, "Dünya bana yeter" diyenler, "Evren şimdilik kalsın".

Ah sevgili dost...

Varsın ya... bana yetecek olandan bile fazlası bu inan. Yanımda yokken bile varsın, bunu bilmenin hazzı bile sarhoşluk nedenidir damla şarap almadan.

Öyle iyi duyuyorum ki şimdi içimdeki yitmek bilmeyen, ama tamtam sesleri arasında hep aşağılara kaçan, o beni ben yapan ve senin karşına çıkaran ezgiyi.

Senin olan ezgiye uzanıyor yalımdan dilleri, boşlukta. Bir olmanın, bütün olamanın, var olmanın, benzersiz bir biçimde imkansız kıldığı boşluğu kuşatıyor kendiliğinden bir müzik... Akıp gidiyor.

"Öteki cehennemdir, evet", "İnsan insanın kurdudur, doğru" diyor içimdeki ezgi ve ekliyor: "Ama senin nasıl olduğuna bakar bu!"...

"İnsan insanın mayasıdır" diye şakıyor inadına, birleşince içinin ezgisinde, bambaşka bir tınıyla.

Güçlü olan onlar olsunlar, ortak ezgimizin yumuşaklığı gerçek nimettir bana, adına güç dedikleri zavallılığın, mutlak yalnızlıkların karşısında.

Yalnızlığımdır bana onların yabanıl ezgileri, yalnızlığın imkansızlığıdır oysa sesin...

Ah dost...

Herkesin bir kuleye, bir gizli bahçeye ihtiyacı vardır. Soluklanmak, yeniden dönmek için... Oysa senin dostluğun tüm dünyaya dönüşen mülksüz bir gizli bahçedir bana.

Hiç terketmedikleri, aynalarla kaplı o tek kişilik kulelerde kendi derinlerine bakmaktan yorulduklarında, yeniden hatırlayacaklar yeryüzünü... Ne de olsa insan, değil mi dost, hala umudum var buna.

Bir insan gerçeği sever mi dost? Adına gerçeklik dediğimiz lunapark aynaları diyarında, insan neyi sevebilir ki başka?

Gerçeği...

Seni...beni...bir bütünlükte ancak mümkün kılan o tek kalıcı ezgiyi...

Oysa gerçek diye, bütün diye bir şey yok ki kulede dost...

*****

NOT: Dün bir fıkra okudum bir sitede, pek güzeldi... Şöyle:

Holmes, Watson’la birlikte kamp yapmaktadır. Gecenin geç bir saatinde Holmes uyanır ve Dr. Watson’ı dürter. “Watson, ” der, “göğe bak ve bana ne gördüğünü söyle.”

“Milyonlarca yıldız görüyorum, Holmes, ” der Watson.

“Peki, bundan ne sonuca varıyorsun, Watson?”

Watson biraz düşünür, sonunda, “Şey, ” der, “astronomik açıdan milyonlarca galaksi ve muhtemelen milyarlarca gezegen bulunduğu sonucuna varıyorum. Astrolojik açıdan Satürn’ün Aslan burcuna girdiğini görüyorum. Zamansal açıdan saatin yaklaşık üçü çeyrek geçtiğini kestirebiliyorum. Meteorolojik açıdan yarının harika geçeceğini düşünüyorum. Teolojik açıdansa Tanrı’nın her şeye gücünün yettiğini ve bizim minnacık olduğumuzu çıkarabiliyorum. E, peki sen ne sonuca vardın, Holmes?”

“Birisi çadırımızı çalmış, dostum.”

*****

Ne alaka dersen... Hiiç işte öylesine...

.Eleştiriler & Yorumlar

:: iyi bir yazı okudum..mutlu oldum.
Gönderen: kemal düz / , Türkiye
29 Mayıs 2010
günlük: 29 mayıs/cumartesi. bu sabah çok güzel bir yazı okudum. güne bu yazıyla iyi başladım. bana güç verdi. moral verdi. haşmet şenses çok şeyler söylüyor. anlattıklarını da iyi ifade ediyor.yaylanın duru suyu gibi anlamı var. yazı yormadı beni.sözcükler özenli. cümleleler mükemmek. yeni birşeyler söylüyor. yalnız ben ben kulelerin içini de merak ediyorum... kalemine ve yüreğine sağlık haşmet..yeni yeni yazılarını sabırsızlıkla bekliyorum...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Lütfen Kapatın Ekranı ve Bir Şans Verin Kendinize

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İstila [Şiir]
Krallar, Duvarlar, Köpekler [Şiir]
Tavşanlar ve Bir Ayrılık [Öykü]
Hurda [Öykü]
Götürülüş [Öykü]
Çözülüş [Öykü]
Krem Renkli Kedi [Öykü]
Durmuş [Öykü]
Bir Balık Öyküsü [Öykü]
Sabah Akşam Mozart [Öykü]


Haşmet Şenses kimdir?

Görüntülerin giderek hızlandığı, belleği ve bilinci dumura uğratan bir girdaba dönüştüğü günümüzde, yazının yavaşlığında soluklanmak ve direnmek için yazıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Klasikler, gerçekçi ve toplumcu sanatçılar, ressamlar, müzisyenler ve dünyayı anlamaktan ötesini, onu dönüştürmeyi öngören tüm insanlar, sanatçılar, düşünür ve bilim insanları...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Haşmet Şenses, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.