Hayaller olmasaydı, umutlar dünde kalırdı. - Dolmuş atasözü |
|
||||||||||
|
Evrendeki mucizevi uyum Yüce Allah’ın ayetidir ve tüm sistemler O’nun koyduğu kanunlarla, O’nun denetimi ve bilgisi dahilinde işler. İnsan yalnızca kendi yaratılışını, ya da doğadaki bir varlığı incelediğinde, sistemlerdeki müthiş uyumu ve planlayan büyük ve eşsiz aklı görebilir. Samimiyetle bakabilen bir göz, aslında tüm varlık aleminin yalnızca Allah’ın ayetlerinden oluştuğunu kavrayabilir. Evrendeki her milimetrekaredeki ayetler, sonsuz güzellikleri sanatının içinde yaratan Rabb’imizin varlığını ve sıfatlarını gösterir, bildirir. Yüce Allah’ın ilmi sonsuz, yaratışı kusursuzdur... Ve çevremizdeki herşey bu yaratışın kanıtıdır... İnanan insan bilim yoluyla Allah’ın sonsuz aklını ve uyum içindeki muhteşem yaratmasını görerek, Allah’ın gücünü gereği gibi takdir eder ve bütün noksanlıklardan tenzih ederek O’nu tesbih eder. Yapmamız gereken derin ve kapsamlı bir şekilde Allah’ın yarattıklarını ve yaratılıştaki hikmetleri düşünmek, böylelikle Allah’ın sonsuz ilmine, kudretine ve sanatına şahit olmaktır. Bunu yaparken varlıklar ve olaylar üzerinde sorgulama ve kıyas yöntemini kullanabiliriz. Kur’an her konuda olduğu gibi bu düşünme yöntemi konusunda da bize bir örnek verir: Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi? (Vakıa Suresi, 68-70) Evrendeki ve Bedenimizdeki Uyum Yaşam kaynağımız olan su üzerinde düşünelim. Su, Dünya’nın dörtte üçünü kaplayan, hemen her an kolayca ulaşabildiğimiz olmazsa olmaz bir nimettir. Suyun varlığı, bizim ihtiyacımıza ve beğenimize uygun olması, çok doğal, sıradan, üzerinde düşünme gerektirmeyen bir olgu değildir. Yukarıdaki ayetlerde bildirildiği gibi eğer Allah dileseydi, suyun özelliklerini farklı kılardı. Örneğin bulutu yaratmazdı ve bulut olmadığı için tatlı su kaynakları da bulunmazdı. Yalnızca denizlerin tuzlu suyunu kullanmak durumunda kalırdık. Bu da, yaşamı oldukça zorlu hale getirirdi. Her şey bizim için Allah Katından bir nimettir ancak bunları görebilmek için öncelikle düşünmemiz ve "eğer farklı olsa nasıl olurdu" şeklinde kıyas yapmamız gerekir. O zaman Allah’ın herşeyi ne denli hassas ölçülerle uyum içinde yarattığını kavrayabiliriz. Allah’ın koyduğu doğa kanunları ve bu kanunlar dahilinde yarattığı olaylar üzerinde düşünmek, “akıl kullanmak” Kur’an’ın bu konuda vurguladığı önemi bir bilgidir: Gece ile gündüzün ardarda gelişinde, Allah’ın gökten rızık indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgarları yönetmesinde aklını kullanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 5) Tüm evrende mucizevi bir uyum vardır. Milyarlarca yıldız ve galaksi kusursuz bir uyumla, tespit edilmiş yörüngelerinde sürekli hareket ederler. Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı bulundukları sistemlerle birlikte dönerler. Hatta bazen içinde yaklaşık 300 milyar yıldız bulunan galaksiler birbirlerinin içinden geçerler; ancak evrendeki büyük düzen ve uyum asla bozulmaz. Evrenin yaratılışı Big Bang (Büyük Patlama) ile başlar. Ne denli mucizevidir ki “patlama”, insana karmaşayı ve düzensizliği çağrıştıran bir kelime olmasına karşın, Big Bang’de akıllara durgunluk veren hassas bir düzenleme vardır. Big Bang’le birlikte yaratılan madde, korkunç bir hızla yayılırken, henüz patlamanın ilk anında şiddetli bir çekim gücü vardır. İşte bu, evrenin tümünü bir noktada toplayabilecek kadar büyük bir çekimdir. Big Bang olayında birbirine zıt iki güç olan patlamanın gücü ve bu patlamaya direnen, maddeyi bir araya toplamaya çalışan çekim gücü arasında bir denge oluştuğundan evren ortaya çıkar. İki güç birbiriyle uyum içinde yaratılmıştır; biri diğerine baskın çıksa ya evren genişleyemeden tekrar içine çökecek ya da madde birbiriyle bir daha asla birleşmeyecek şekilde savrulacaktı. Evrendeki kuvvetler, uzaydaki boşluklar, atomdaki proton ve elektronlar, güneş sistemi, kusursuz yörüngeler; muhteşem uyumu yaratılmış her şeyde görmek mümkündür. “O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, “şekil ve suret” verendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O’nu tespih etmektedir. O, Aziz, Hakim’dir. (Haşr Suresi, 24) Dünya’nın atmosferi, yaşam için gerekli son derece özel koşullarla tasarlanmış olağanüstü bir yapıdır. Güneşten yayılan ışınlar dünya yüzeyine ulaşabilmek için, atmosferden geçmek zorundadırlar. Ancak atmosfer, yalnızca yararlı ışınların geçişine izin veren bir karışımdır. Bir Kur’an ayetinde, "O Allah ki gökten bir ölçü ile su indirir." (Zuhruf Suresi, 11) ifadesiyle yağmurdaki ölçüden söz edilir. Gerçekten de yağmur yeryüzüne bir ölçü ile iner. Yağmurun sahip olduğu ölçülerden biri, her yıl dünyaya yağan yağmurun ve buharlaşan suyun ölçüsünün aynı olmasıdır. Bir diğeri ise yağmurun düşüş hızıdır. Eğer yağmur damlası kendisiyle aynı ağırlık ve büyüklükteki bir cisimle aynı yükseklikten aynı şekilde düşecek olsaydı, bu durumda tarlalar, evler ve arabalar hasar görecekti. Suyun özellikleri ve önemi kadar oluşumu da oldukça düşündürücüdür. İki hidrojen atomu ve bir oksijen atomunu su molekülü oluşturacak şekilde birleştirmek, yüzlerce yıl da bekleseniz oldukça zordur. Ancak dünyanın her yerindeki denizler, nehirler ve göller; tümü Allah’ın üstün yaratmasına örnektir. Suyun akışkanlık değeri de müthiş uyumla yaratılmıştır. Tüm sıvılar içinde su, yaşam için tam olması gereken değerle yaratılmıştır. Ayrıca su diğer sıvılardan farklı olarak donduğunda ağırlaşmaz. Bu özelliği nedeniyle denizler, yüzeylerinde oluşan büyük buz tabakalarına rağmen her zaman sıvı olarak kalırlar. Ve bu büyük buz tabakalarının altında böylece canlılık devam eder. Güneş öyle detaylı tasarlanmış bir aralıkta ışık yayar ki, olası ışık türlerinin yalnızca 1025’te 1’ini oluşturan bu aralık, hem dünyanın ısınmasını, hem canlıların biyolojik işlevlerinin desteklenmesini, hem fotosentezin yapılmasını sağlayan en ideal aralıktır. Güneşe olan uzaklığımız, atmosferdeki oranlar, yerçekimi, tüm evreni ahenk içinde yaratan ve yarattıklarını insanın emrine veren sonsuz kudret sahibi Allah’ın eşsiz yaratma sanatıdır. Yaratmak bakımından siz mi daha güçsünüz yoksa gök mü? (Allah) Onu bina etti. Boyunu yükseltti, ona belli bir düzen verdi. Gecesini kararttı, kuşluğunu açığa-çıkardı. Bundan sonra yeryüzünü serip döşedi. Ondan da suyunu ve otlağını çıkardı. Dağlarını dikip-oturttu; size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere. (Naziat Suresi, 27-33) Devam Edecek...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Fuat Türker, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |