..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Roman yazmanın üç kuralı vardır. Ne yazık kimse bu kuralların neler olduğunu bilmiyor. -Somerset Maugham
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > sedat




10 Haziran 2011
Altın Diş  
sedat
Benim uzaktan bir akrabamın oğlu evleniyormuş. Bu mektubun üzerinde adresi var. Şu bezin içerisindeki altını bozdurup parasını o adrese gönderirmisin dedi. Bez parçasını aldım, yavaşça açtım. İçerisinde, yeni çekildiği belli olan, bir altın diş duruyordu. O zaman, yaşlı amcanın konuşmasındaki tuhaflığın sebebini anladım. Yaşlı amca, ağzındaki tek altın diş kaplamasını, evdeki eski bir pense ile sökmüştü


:BBGB:
Hiç kimse duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz. Shakespeare

Zaman dediğimiz olgu çok acımasız. İçinde olduğumuz an hiç bir anlam taşımıyor sanki. Ancak, geçip gittikten sonra, zamanın, aslında ne kadar değerli olduğunu anlıyoruz. Hele hele, çocuklar büyüyüp evlenme çağına geldiğinde, zamanın ne kadar da hızlı geçtiğini hayıflanarak söylemeye başlıyoruz. Hafiften içimizi bir burukluk kaplıyor. Etrafa belli etmemeye çalışıyoruz, ama bu burukluk yüreğimizde kök salmaya devam ediyor. İşte böyle bir evlilik arifesinde, bir aile dostumun çocuğu için bize gönderdiği nikah davetiyesini okurken, bir ara dalıp eski günlere gittim ve bir anım gözümde canlandı. Bu anımı sizlerle paylaşmak istedim. Aslında bu anı, babamın başından geçmiş olup ,bana anlattığı şekilde aktarmaya çalışacağım. Nedenini ise yazımın sonunda söylesem daha iyi olacak sanırım.

Yıllar önce küçük bir mahallede yaşarken, yaşamını zar zor devam ettirme savaşı içerisinde olan bir yaşlı amcamız vardı. Amca dedimse de bir akrabalık bağımız olmamasına rağmen, bizden yaşça büyük olanları amca veya dede diye tanımlardık. Sık sık ziyaret etmeye çalışırdım. İmkanlarım ölçüsünde de onun haftalık ihtiyaçlarını karşılamak , ziyaretimin gerçek amacı idi aslında. Ziyaret günlerim hep aynı güne rastlardı. Bilirdim ki ,o gün, hatta o saatte , bu yaşlı amcamızın kulağının kapıda olduğunu. Mutad ziyaret günü, kapıyı çaldım ve içeri girdim. Halini ,hatrını sordum. Baktım konuşmasında bir tıslama sesi var. Fazla üzerinde durmadım. Bir süre sonra yaşlı amca yerinden kalktı, eski dolabının üst çekmecesini itina ile çekti. Bir beze parçasına sarılmış küçük bir cismi bana uzattı. Bir elinde de bir mektup vardı. Mektubu da bana verdi. “Senden bir isteğim var oğlum”, diyerekten anlatmaya başladı.

Benim uzaktan bir akrabamın oğlu evleniyormuş. Bu mektubun üzerinde adresi var. Şu bezin içerisindeki altını bozdurup parasını o adrese gönderirmisin dedi. Bez parçasını aldım, yavaşça açtım. İçerisinde, yeni çekildiği belli olan, bir altın diş duruyordu. O zaman, yaşlı amcanın konuşmasındaki tuhaflığın sebebini anladım. Yaşlı amca, ağzındaki tek altın diş kaplamasını, evdeki eski bir pense ile sökmüştü. İçim bir tuhaf oldu! Yavaşça yutkundum. Yaşlı amca sırf etraftan ne derler korkusu ile ağzındaki sağlam bir kaç dişten birini feda etmişti. Geri kalan kısa ömründe yemek yemekte zorlanacağı kesindi. Olsun ne gam! Çevredekilerin, bilmem kim akrabası da bu parayı gönderdi demeleri yeterdi.
O zamandan beri düşünürüm. Sırf çevremizdekilerin hoşnutluğunu kazanalım diye, yapmak zorunda kaldığımız şeyler ne ölçüde doğrudur. İçimizden, yüreğimizden gelemese bile, istemeye istemeye yapmak zorunda kaldığımız şeylerin bir değeri varmıdır. Neden herşeyi maddiyata indirgiyoruz ?

Hele günümüzde nikahtan sonra yapılan takı töreninin kameraya çekildiği, daha sonra kimlerin ne taktığının, defalarca izlenerek tesbit edildiği gerçeğini kimse inkar edemez sanırım. X şahıs bize şu değerde bir takı taktı, ben de onunkine, o değerde bir takı takmalıyım fikri temel bir olgudur .Takı , para takan kişi de kendi töreninde aynı değerde bir takı veya para takılması arzusundadır. Bu gibi törenlerdeki ana amaç hep bir arada, bu mutlu günü hoş bir şekilde beraber geçirmek değilmidir. Hediye ,takı ...vs bu işin arka planında kalması gerekir. Lakin gerçek öyle değildir. Davet sahibi ne kadar değerinde takı takılacağının hesabı içerisindedir. Davetliler de ne kadar değerinde bir hediye veya takı takmak hesabı yapma uğraşı içerisindedirler.

Benim naçizane bir önerim olacak ! Bu gibi törenlerde, sadece bir elin girebileceği genişlikte bir deliğe sahip hertarafı kapalı bir kutu hazırlansa, gelen misafirler takı veya parasını avucunda tutarak , kutunun içine bıraksa ne güzel olur. Böylece herkes gönlünden ne koparsa onu kutuya bırakmış olur. Kimin ne taktığı söz konusu olmaz ve kimse tarafından bilinmez. Maddiyat ortadan kalkınca bu gibi törenler gerçek anlamını bulur. İmkanı olanlar, gönlünden ne geçiyorsa kutunun içine bırakırlar. İmkanı olmayanlar ise elini gene kutuya sokar , ama bir şey bırakmaz. Böylece etrafa mahçup olurum düşüncesinden kurtulmuş olur. Takı, para takmak evlenen kişilere bir yardımdır. Bu yardımı insanların gözüne sokmak ise bence çok ayıptır. Yukarıda anlattığım anımdaki “Altın diş” olayları gibi olaylar da yaşanmamış olur. Tüm dostlar, hiç bir çevre baskısı altında kalmadan bu gibi törenlere mutlu bir şekilde katılmış olurlar. Bu önerime itirazlar geleceğini biliyorum. Amacın yeni evlilere destek olmak, ev kurmalarına yardımcı olmak, yardım edenleri çoğaltmak için, örnek olmak gerektiği öne sürülecektir. “ İyilik yap denize at ; balık bilmez ise halik bilir “ atasözü gereğince yapılan yardımın kimsenin bilmesine gerek yoktur.

Yukarıda anlattığımı küçük anı tüm ülkemizde üç aşağı, beş yukarı yaşananardan sadece biri.

İşte bu nedenle elimdeki nikah davetiyesine bakarken, acaba kaç ailede nasıl bir takı takılacağı konusunda ,ne tür tartışmalar yaşandığını düşünmeden edemedim. İçimden bir ses –yaşlı amca örneğinde olduğu gibi- bir kişi dahi olsa, bazı ailelerin takı takmak konusunda zor durumda kaldığını fısıldıyordu. Kutu önerimin kolay kolay kabul edilmeyeceğinin bilincindeyim. Alışılmış düşünce kalıplarını yıkmak zordur. Bunun tek ilacı zamandır. Umarım zaman içerisinde benim bu önerimin dikkate alınır. Ben de evlenirken gençlik heyecanı ile tüm evlilik evrelerini yapmıştım. Şimdi yıllar geçtikten sonra oturup düşündüm uzun uzun. Etraftan ne derler korkusu ile bir kişinin dahi zor durumda kalmasının , benim haberim olmasa dahi, ne kadar doğru olacağı kafamda soru işareti bıraktı.Eğer zamanı geri getirmek mümkün olsaydı, yukarıda önerdiğim takı kutusu önerimi kendi evlenme töreninde uygulardım.

Bu konu üzerinde düşünmekte yarar var sanırım. Sizlerin de başka önerileriniz olabilir. Haydi gösterişten ırak, samimi , candan, maddi kaygılardan uzak nice nice evlenme törenlerine buluşmak dileğiyle.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Alışılmışın Dışına Çıkmak
Kutlamalar Hakkında
Din ve Ahlâk Üzerine (Japon
Ağlamak
Mektubu Bitirmek
Saygı
Karşılaştırma/kıyaslama
Yoksula Yardım Etmek Mi, Yoksulluğu Ortadan Kaldırmak mı?
Kendi Hapishanemiz
Nüfus ve Çevre

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Söz Gümüşse, Sükut Altındır.
Kamera ve Yönetim!
Sevgi Karşılıksızmıdır?
Yapay Hayatlar
Bayram Ziyaretleri
Aynalar
Neden Saçmalarız?

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Beyaz Yalanlar,siyah Yalanlar,pembe Yalanlar... [Eleştiri]


sedat kimdir?

Yazılarımda çevremizdeki insan manzaralarını yansıtmaya çalıştım. Aslında tüm amacım belki de kendi kendimi yeniden yaratabilmek,zihinsel de olsa dinginliğe erişebilmek. Belki de hiç bir amacı yok. Sadece vakit geçirmek için belkide. Belki de yapmak isteyipte yapamadığım yaşanmamış hayatımı dile getiriyorum kimbilir. Bilemiyorum inanın.

Etkilendiği Yazarlar:
J.Krişhnamurti,A.schopenhauer,I.Yalom,H.Cibran,D.M.Ruiz.İ.Arabi.Y.N.Öztürk


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © sedat, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.