..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir sanatçý baþarýsýz olamaz; sanatçý olabilmek bir baþarýdýr. -Charles Horton Cooley
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Kemal Yavuz Paracýkoðlu




24 Ekim 2011
Tuðba Ýle Tuna…  
Kemal Yavuz Paracýkoðlu
YAÞLARI BÝRBÝRÝNE YAKIN KIZ VE ERKEK EVLATLARINI BEBELÝKLERÝNDEN ÝTÝBAREN BÝR ODADA KAPATIP, HAYDÝ BAKALIM, BÝRLÝKTE BÜYÜYÜN, SÝZE ARKADAÞ, EBEVEYN ALAKASI FÝLAN GEREKMEZ DÝYEN EBEVEYNLERE BÝR ÇÝFT LAFIMIZ VARDI, ONU DA BU ÖYKÜ SAYESÝNDE ETTÝK...hiç kimse, benim çocuklarým melektir demesin, onlar melek deðil, çocuktur...


:ADIE:



      Candan haným Mamak Er Eðitim Tugayýnda tabur komutanlýðý yapan eþi Binbaþý Ekrem’in, annesinin adý olduðu için Tuðba adýný koyduðu kýzlarýný doðurduktan hemen sonra ikinci kez hamile kaldý. Ekrem Bey, kýzlarýnýn doðumundan on ay sonra, tam da yarbaylýða terfi ettiði gün dünyaya gelen uðurlu oðluna da, babasýnýn adý olan Tuna adýný verdi.
      Aralarýnda sadece ay farký olduðu için ikiz kardeþ gibi büyütülen iki kardeþten Tuna, erkek olmanýn avantajýyla her zaman el üstünde tutuldu. Tuðba dahil herkesin koruyucu kanatlarý onun üstündeydi.
      Ýki kardeþ, iki odalý lojmanlarýnda, kendileri için dayanýp döþenmiþ olan odalarýnda birlikte büyüdüler. Oyunlarýný baþka bir arkadaþa gereksinim duymadan birbirleriyle oynadýlar. Ayný yýl baþlatýldýklarý okul hayatlarýnda, ayný çalýþma masasýnda birlikte ders çalýþtýlar. Ne var ki, her þeyin bir sunak töreniyle önüne konulmasýna alýþtýrýlmýþ olan Tuna, ilk kez kendisinin çaba göstererek baþarmasý gereken bir eylemle karþýlaþýnca, ders çalýþmaktan nefret etti. Tuðba, onun ev ödevlerini gocunmadan yaparak ve önce kendisinin öðrendiði konularý, ona defalarca anlatarak iyice baþarýsýz bir öðrenci olmasýný önlemeye çalýþtý. Birlikte oynadýklarý her oyunda, kardeþinin kafasýndaki bilgi daðarcýðýný geliþtirmek için fýrsatlar yarattý.
      Ekrem Bey, albaylýða terfi ettirilerek Erzincan 3. Ordu karargâhýndaki yeni görevine tayin edildiði yýl, orta okul 3. Sýnýfta vasat bir öðrenci olan Tuna’nýn kýsa yoldan ekmeðini eline almasý gerektiðine karar vererek Astsubay Yetiþtirme Okulu sýnavlarýna girmesi için temin ettiði formlarý doldurarak yolladý. Çok çalýþkan bir öðrenci olan kýzý Tuðba’yý, kardeþini bu sýnavlara hazýrlamakla görevlendirdi. Baba tarafýndan temin edilen sayýsýz test kitapçýðýnýn çözülmesi ve eski sýnavlarda sorulmuþ sorularýn gözden geçirilmesi gerekiyordu. Üstüne aðýr bir sorumluluk yüklenilen Tuðba’nýn, ders çalýþma özürlü olan kardeþiyle bunu baþarmasý çok zor görünüyordu. Bir yerden baþladýlar gene de…
      Tuna, çözmesi istenilen sorularý çözmesi karþýlýðýnda, ablasýndan özel hizmetler, ya da ödüller talep ederek bir oyuna çevirmiþti bu iþi de…
      “On soru daha çözersek, bu günkü programý tamamlamýþ olacaðýz. Haydi Tuna’cýðým, lütfen!”
      “Bir tost yapýp, yanýnda bir bardak kolayla getirirsen…”
      Talepler yerine getirildikçe isteklerin evsafý da deðiþmeye baþlamýþtý.
      Tuna’nýn ergenlik dönemi baþlamýþ, kadýn-erkek iliþkilerinin bütün çýplaklýðý ile resmedildiði dergiler, test kitapçýklarýna tercih edilir olmuþtu.
      Tuðba, Tuna’dan çözmesini istediði sorularýn karþýlýðýnda, anne-babasýnýn yatak odasý ile kendi odalarý aralarýndaki duvara yaslý olan ranzasýný, kendi ranzasý ile deðiþmeyi þart koþtuðunda onun maksadýný anlamamýþtý. Mutfaktan sinsice getirdiði bir su bardaðýyla yattýðýnda da, onunla ne yapacaðýný bir türlü anlayamadý. Sonsuz bir merakla uykusu kaçtý, uyuyor numarasý yaparak battaniyesini kafasýnýn üstüne çekip onu gizlice gözetlemeye baþladý. Nihayet, anne-baba odalarýna çekildikten sonra Tuna’nýn bardaðý duvarla kulaðý arasýnda tutarak bitiþik odadaki sesleri dinlemeye baþladýðýný görerek, buna da bir anlam veremedi. Yataðýnda doðrularak, “niçin dinliyorsun onlarý?” diye sordu. Tuna, önce suçüstü olmanýn telaþýyla yaptýðýný inkar etmeye çalýþtýysa da, sonra bitiþik odadaki sesleri ablasýnýn da dinlemesi için bardaðý ona verdi. Tuðba, karý kocanýn sohbetlerini dinleyeceðini sanarak bardaða kulaðýný dayadý. Bardaða dolan seviþme çýðlýklarýyla neye uðradýðýný þaþýrarak hemen kulaðýný ayýrdý bardaktan. Kardeþine, “sapýk!” diye çýkýþarak söylenmeye baþladý. “Hiç utanmýyorsun deðil mi? Çok ayýp, çok…”
      O konuþurken Tuna, annesiyle babasýnýn seslerini taklit ederek þýmarmaya baþlamýþtý. “Ahh… Ohh… Ekrem… Candan’ým…”
      Daha sonraki günlerde Tuna, Tuðba’nýn yeni yeni büyüyen göðüslerini fark ederek, onlarý görebilmek için içinde sonsuz bir istek büyüttü. Kýzýn her hareketinde gözlerini tiþörtünün yakasýna dikiyor, içini görmeye çabalýyordu. Bu hareketlilik, fotoðraflarda gördüðü çýplak kadýn göðüslerinde duyamadýðý bir heyecan yaþatýyordu ona.
      Gireceði sýnavýn günü yaklaþmaktaydý ve Tuðba, daha çok gayret göstermesi için sürekli sýkýþtýrýyordu onu.
“Haydi, biraz gayret et ne olur. Bu gün þu elli soruyu çözüp bitirelim…”
      Planlayarak deðil, ama dayanýlmaz merakýný gidermeye bir fýrsat yaratmak için, “ elli deðil, yüz soru çözerim,” diye baþladýðý lafýnýn gerisini de getirerek, “sen, bana memelerini gösterirsen!” deyiverdi.
      Tuðba, bu isteðin nedenini anlayabilmek için, “niçin istiyorsun bunu?” diye sordu.
      Tuna, soðukkanlý mimiklerle, “merak ettiðim için,” dedi. “Kötü bir maksadým yok.”
      Tuðba da soðukkanlýydý. “Yok, bir de kötü niyetli olsaydýn, ablana…” diyerek gülümsedi. “Annem bir duysa böyle bir þey istediðini, ekmek býçaðýyla keser seni…”
“Sen söylemezsen, nereden duyacak? Haydi yaa… Aç da bir göreyim.”
      “Söz veriyor musun yüz soru çözeceðine?”
      “Vallahi çözeceðim…”
      “Sözünde durmazsýn sen.”
      “Duracaðým. Durmazsam, sen de bir daha hiçbir istediðimi yapmazsýn.”
      “Peki! Bu defalýk güveneceðim sözüne,” diyerek tiþörtünü yukarý doðru sýyýrdý. “Ellemek yok ama…”
      Tuna, küçük birer limonu andýran göðüsleri görünce, günlerdir içini kemiren o sonsuz merakýn ‘fýs’ diye sönüverdiðini hissetti.
      Tuðba, “tamam, bu kadar yeter,” diyerek tiþörtünün eteklerini indirdi. “Merakýný giderebildin mi?”
      Tuna, “Evet,” diyerek gülümsedi.
Tuðba da gülümseyerek, “günlerden beri gözlerini göðüslerimden alamýyordun,” dedi.
      “Farkýnda mýydýn?”
      “Fark edilmeyecek gibi deðildi ki! Azýcýk eðildiðim zaman kafaný doðrultuyordun hemen!”
      “Merakýmý gideriverseydin ya…”
      “Böyle pazarlýk yaparak daha iyi oldu. Haydi bakalým, akþama kadar çözülecek yüz soru seni bekliyor.”
*
      Tuna, baktýðý çýplak kadýn fotoðraflarýna, fotoðraflardaki siluetlerin yerine Tuðba’yý geçirerek bakmaya baþladý. Bu, onu da rahatsýz eden bir tutkuya dönüþmeye baþladýðýnda, kendi kendine, ablasýna aþýk olduðunu itiraf etmek zorunda kaldý. On beþ yaþýndaydý ve aþkýn, bir erkeðin, bir kýza duyduðu arzularýn toplamý olduðunu biliyordu. Ya da tam tersi, bir kýzýn, bir erkeðe duyduðu arzularýn toplamý. Ablasý böyle bir duygu yaþamýyordu, adý gibi emindi bundan. Onunki, karþýlýksýz bir aþktý…
      Ekrem bey, sabah yedi gibi yola çýkacaklarýný söylediðinde, aniden, sýnavý kazandýðý taktirde Tuðba’dan ayrý geçireceði yýllarýn acýsý düþtü yüreðine. Baþka hiçbir þey, hiç kimse için deðil; sadece Tuðba için duydu o acýyý. Akþam odalarýna çekildiklerinde, bunu Tuðba’ya itiraf etti.
      “Ben sýnavý kazanamayacaðým.”
      “Gayret gösterirsen, kazanabilirsin.”
      “Mesele de o zaten. Hiçbir gayret göstermeyeceðim.”
      “Neden?”
      “Senden ayrý yaþamak istemiyorum. Bunu düþünmek bile ölüm gibi…”
      Tuðba, bu itirafta ki gerçeði anlayabilecek kadar akýllýydý. “Sen, beni çok seviyorsun, deðil mi? Onun için…”
      “Evet.”
      Kardeþine acýmayla bakan kýz, “zavallý aptal,” diye söylendi. “Kardeþin kardeþe aþýk olmasý duyulmuþ bir þey midir?”
      “Ben oldum.”
      “Hayýr, olamazsýn!”
      Tuna, kontrolünü kaybettiði o anda, “oldum!       Oldum!” diye haykýrdý.
      Tuðba, kardeþinin boynundan sarýlarak, aðlamaya baþladý. “Olmamalýsýn. Olamaz öyle bir þey!”
      O aðlamaya baþladýðýnda Tuna da koyuverdi gözyaþlarýný. “Elimde deðil!”
      Odalarýnýn kapýsý açýlýnca Candan Haným göründü. Kadýn, birbirleriyle sarmaþ dolaþ aðlaþan çocuklarýna sempatiyle baktý. “Neden aðlýyorsunuz çocuklar?”
      Tuðba ona, “biz ayrýlacaðýz diye üzülüyoruz da…” dedi.
      Candan haným yanlarýna sokularak ikisine de sevgiyle sarýldý.
*
      Gece yarýsý olmuþtu.
      Tuna, annesi onlarý yataklarýna yatýrýp ýþýðý söndürdüðü andan beri, yataðýnýn içinde fýrýldak gibi dönüp duruyordu. Kafasýnýn içinde dolaþan pek çok düþünce vardý. Rahat býrakmýyorlardý onu. Uyuma ihtimali yoktu.
Tuðba, derin uykudaydý. Karanlýðýn içinde, göremiyordu, ama uyku hýrýltýlarýný duyuyordu.
      Tuna, yataðýndan kalktý, giderek ablasýnýn yanýna uzanýp ona sarýldý. Hiç kýpýrdamadan, dakikalarca öylece yattý. Sonra elini getirdi, kýzýn göðsü üzerinde tuttu. Hissettiði þiþkinliðe elini deðdirmek için, bu defa da, kýzýn geceliði içine soktu elini. Geceliðin içinde ki el hareket ederek geldi, kýzýn çýplak göðsü üzerinde durdu. Öylece, kýpýrdamadan, uyuya kaldý.
      Dakikalar sonra onun derin bir uykuya dalmýþ olduðunu gören Tuðba, uykusunu bölmemeye özen göstererek geceliðin içindeki eli çekip çýkarttý, yanýndan usulca kalktý.
      Geçti, onun yataðýna uzandý.
*
      Tuna, sabah yedide kalkýldýktan sonra gidilen Erzincan Tren Garýndan son trenine binmek üzereydi. Tuna’ya bu uzun yolculuðunda refakat edecek olan baba Albay Ekrem, anne Candan hanýmla baþ baþa bir þeyler konuþma isteðiyle yanlarýndan az uzaklaþtýklarýnda onlar da baþ baþa kalarak özel bir þeyler konuþma fýrsatý bulabilmiþlerdi.
      Tuðba, gireceði sýnavda gayret etmesini saðlayacaðýný düþünerek, onun kulaðýna, gece yanýna gelerek yatýþýný ve göðüslerini okþamasýný kabullenemediðini, onun bir daha suratýný bile görmek istemediði pis bir sapýk olduðunu fýsýldadý. Ve, bu sapýkça aþkýný daha da büyütmesini önlemenin tek yolunun, onu sönmeye býrakmak olduðunu anlatmaya çalýþtý ona. “Senin nasýl olduðunu, nerede olduðunu bilmek istemiyorum. Ölmüþsün, evlenmiþsin, senin hakkýnda hiçbir þey bilmek istemiyorum. Seni buradan sonsuzluða uðurluyorum, elveda!”
      Tuna, tren gardan ayrýlýrken Tuðba’nýn yüzünde, gelecekte onu nelerin beklediðini bilemeyecek olmasýnýn endiþesini açýkça okuyabiliyordu. Belleðinde ise Tuðba’nýn son sözleri týnlýyordu: ”nasýl olduðunu, nerede olduðunu…”
      Yýllar süren bir ayrýlýðýn baþlangýcýydý o fýsýldanma.
      Bebekliklerinden itibaren aralarýna üçüncü bir þahsý sokmayan bu iki kardeþ, birbirlerine duyduklarý aþýrý baðlýlýðýn bir ‘ensest iliþkiye’ dönüþmekte olduðunu düþünmelerinin bedelini, bu baðlýlýktan koparak ödemek istediler. Tuna, öðrenciliði sýrasýnda, ya telefon ederek, ya da gelen telefonlara cevap vererek bir tek annesiyle irtibatýný sürdürdüyse de kendisini bir oldu bittiyle evinden uzaklaþtýran babasýný ve ablasýný görmemek için, yaz tatillerinde dahi gitmedi Erzincan’a. 1991’de mezun olup ilk tayini Kýbrýs’a yapýldýðýnda annesinden, Tuðba’nýn Matematik öðretmenliði okumak için Ankara’daki bir üniversiteye kaydolduðunu duydu.
      1992 yýlýndaki büyük Erzincan depreminden sonra babasý deprem korkusuyla ordudan istifa ederek emekli oldu ve emeklilik ikramiyesinin üzerine tasarruflarýný da ekleyerek temin ettiði parayla, Candan hanýmýn ata yurdu olan Gölcük’te bir apartman dairesi satýn alarak oraya yerleþtiler.
      1995’te Kýbrýs’tan Ankara’ya tayini yapýlan Tuna’yý, Ankara’da onun özlemine daha fazla dayanamayan babasý ile annesi karþýladý. Böylece sekiz yýl sonra kucakladýðý babasýndan Tuðba’nýn da Matematik öðretmeni olarak Mersin’e gittiðini duydu.
      Ve onlarý son görüþü oldu o karþýlaþma.
1998’de Hakkari’ye tayininin yapýlýþýndan bir süre sonra görevli olduðu mýntýkada araziye teröristler tarafýndan döþenmiþ bir mayýna bastýðý için sað ayaðý koptu. Olayý ve uzun süren tedavi sürecini hiç kimseye bildirmedi.
Aðustos 1999’da, babasý ile annesinin, Gölcük depreminde evleri yýkýlýnca, evlerinin enkazý altýnda can verdiklerini bildiren telgrafýn Hakkari’deki birliðinde komutanlarý tarafýndan teslim alýndýðýný haber aldý.
      Tuðba’ya cenaze töreni için Gölcük’te olacaðýný haber veren telgrafý gönderdi.
*
      Askeriyeden gazi rütbesiyle malulen emekli olan Kýdemli Üstçavuþ Tuna, Ankara’da ki GATA Hastanesinden taburcu iþlemlerini bitirir bitirmez, Gölcük’e hareket etti.
      Tuðba, yýkýntý halindeki otogara giremediði için otobüsü, anayolda karþýladý.
      Tuna, siyahlara bürünmüþ yirmi sekiz yaþlarýnda bir kadýnýn yol kenarýnda dikilerek otobüsten inenlere dikkatlice bakýndýðýný görünce, onun Tuðba olduðunu anladý. Ýndi otobüsten, doðruca onun yanýna gitti.
      “Tuðba?”
      “Tuna?”
      Deðil hasretle kucaklaþmak, birbirlerine temas etmemek için tokalaþmaktan bile imtina ettikleri bir karþýlaþma oldu bu.
      Doðruca Tuðba’nýn kaldýðý otele gittiler. Resepsiyondaki görevli, depremden sonra ayakta kalmayý baþarmýþ olan birkaç otelden biri olan otellerinde boþ oda kalmadýðýný söylediðinde Tuna, o geceyi Tuðba’nýn odasýndaki çek-yatýn üzerinde geçirmeye razý oldu. Bir gün sonraki toplu cenaze törenine kadar idare edebilirdi.
Þehirde, enkaz kaldýrma çalýþmalarýna ve kaldýrýlan her enkazýn altýndan cesetler çýkartýlmaya bütün hýzýyla devam ediliyordu.
      Tuðba da, Tuna da aralarýndaki soðukluðu ortadan kaldýracak en küçük giriþimde bulunmadan, gözlerini dahi birbirlerinden kaçýrarak, sýradan sorularla kurduklarý sohbeti sürdürebildikleri kadar sürdürdüler. Bu yeni tavýrlarýyla birbirlerinin üzerinde olgunlaþmýþ ve oturaklaþmýþ birer kiþilik intibaý býraktýlar. Birbirlerini, hayatlarýnda ilk kez abla kardeþ olarak deðil de, farklý birer birey olarak gördüler. Erkenden yatarak bu yabancýlaþmanýn dýþýna kaçmayý denediler.
Tuðba, “Sen yol yorgunusundur. Dur, yataðýný yapayým da, erkenden yat,” diyerek, kendi yataðýný Tuna için hazýrlamaya baþladý.
      Tuna, onun bu teþebbüsüne hemen itiraz etmek istedi. “Yok, orada deðil, bu çek-yatýn üzerinde yatayým ben.”
      Tuðba, “çek-yat benim boyuma daha uygun, karyolada bacaklarýný uzata uzata yat sen,” dediðinde gözleri kardeþinin takma ayaðýna takýldý. Pot kýrmýþ olduðunu fark etti.
      Tuna da ayaðýna baktýktan sonra acý acý gülümsedi. “Evet, bacaklarýmý…” diye tekrarladý. Kalktý, Tuðba’nýn onun için hazýrladýðý yataðýna uzandý. “Ýyi uykular!”
      Tuðba, kalkýp ýþýðý söndürdü, ince bir þilteyle gelip çek-yatýn üzerine uzandý. “Ýyi uykular!” Tuna’nýn yattýktan az sonra uzun soluklar alýp vererek uykuya daldýðýný fark etti. “Demek ki, gerçekten çok yorgunmuþ,” diye geçirdi aklýndan.
      Ýlerleyen dakikalarda Tuna’nýn sesli sayýklamalarý baþladý. “Onun edindiði yeni bir huy olmalý bu, çocukluðunda hiç sayýklamazdý.” Sayýkladýðý sözcükleri algýlayabilmek için kulaðýný kabarttý. Adamýn sayýkladýðý her þey askerlik mesleði ve yaþadýðý korkunç olaya dairdi. Hiçbir cümlesinde kendisine dair bir sözcük duyamadý. Onu dinlemekten vazgeçerek kafasýný baþka þeylerle meþgul etmeye çalýþtýysa da beceremedi. Sayýklamanýn þiddeti gittikçe arttý ve haykýrýþlara dönüþerek onun da sinirlerini bozmaya baþladý. Saatlerce sürdü bu haykýrýþlar. Sonsuz bir üzüntüyle onu seyrederek, sabýrla susmasýný bekledi.
      Tuna, nihayet bu çýrpýnýþlardan yorgun düþmüþ olacak ki, onlarý býraktýktan sonra küçücük hýçkýrýklarla aðlamalarý baþladý. Babasý için aðladý, annesi için aðladý ve en çok Tuðba için aðlamayý sürdürdü.
      Tuðba, onun sayýkladýðý laflarý daha iyi algýlayabilmek için kalkarak yanýna gitti, usulca yataðýn kenarýna iliþti. Ayrýlýrken, kendisinden kopmasýný ve sýnavda baþarýlý olmasýný saðlayacaðýný umarak onun kulaðýna fýsýldadýðý sözlerini anýmsadý. Tuna, aðlarken, “Seviyorum… Ben… Sapýk… Aþýk…” sözcüklerini sürekli tekrarlýyordu; onun, o gün söylediklerinin etkisinde olduðunu anladý. Nihayet, “Zavallý kardeþim,” diye mýrýldandý. Onun, alnýnda birikmiþ olan terleri sildi. “Biricik kardeþim benim…” Oto kontrolünü yitirdiði o anda, adamýn yanýna uzanarak, baþýný onun göðsünün üstüne koydu. Onun, sayýklamalarý sürdüren dudaklarýndan “Tuðba,” sözcüðünü iþittiðinde, kaldýrdý baþýný, uzanýp yanaðýný öptü.
Tuna’nýn bir anda uyanarak sayýklamayý býraktýðýný fark edince korkuya kapýldý. Hemen ayaklanýp onun yanýndan uzaklaþmak istedi.
Tuna, güçlü kollarýyla zapt ederek onun yanýndan uzaklaþmasýna izin vermedi…
*



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Muhittin Amca...
Hempa...
Hanýmeli...
Siktiriboktan…
Basgitar...
Nerede O Eski Öðretmenler…
Öpücük Tutkusu...
Alma "Nur"un Ahýný…
Çapkýným, Hovardayým…
Göz Hakký...

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Krallarýn Kraliçesi
Balkonlu Ev...
Bizim Köyün Ayýlarý... 2.
Nil Kraliçesi.
Kur'an Ayetlerinden
Facebook Tatilcileri
Babam…
Madam...
Azap Yolu - 1
Azap Yolu - 2

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Part - Time Seviþmeler [Þiir]
Bir "Hiçbir Þey" Olmak [Þiir]
Deliler Bayramý [Þiir]
Nazlý Nazlý Karýlar... [Þiir]
Gülbahar'ým; Can Çiçeðim! [Þiir]
Ýkimiz Ýçin [Þiir]
Hayatým [Þiir]
Halepçe [Þiir]
Senden Önce, Sensiz [Þiir]
Çapkýn Kýz... [Þiir]


Kemal Yavuz Paracýkoðlu kimdir?

Okur yazar, okuduðunu anlar, yazdýðý okunur, emekli büro memurluðundan devþirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiþtir, kendine özgü bir yazý dili kullanýr...


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.