 • İzEdebiyat > Öykü > Bireysel |
1
|
|
|
|
Kaç defadır bitiremediğim romanımı yazmak için bilgisayarımın başına geçmeye çalışsam her defasında önüme aşamadığım bir sürü engel çıkıyor… Hatta yukarıdaki giriş cümlesini yazarken bile telefonum çaldı ve “yine mi yarım kalacak bu yazım, yine mi isteğimi gerçekleştiremeyeceğim” diye hayıflanmaya başlamıştım ki, arayanın bankanın telefonu olduğunu görünce hemen meşgule aldım… Böylece yüreğime su serpilmişti ve rahatsız edilme korkusunun eşiğinden kıl payı dönmüştüm…
|
|
2
|
|
|
|
Sıcaklar birdenbire bastırınca gökyüzüne yükselen buharlar İstanbul’un üzerine tekrar yağmur olup düşüverdi… Ancak buna yaz yağmuru diyorlar. Hani bölgesel yağan yağmurlardan… |
|
3
|
|
|
|
Hayatın olağan akışında bazen karşımıza çıkan bazen yanı başımızda olan kişilere karşı gereksiz ön yargılarımızı anlatan realist bir öykü. |
|
4
|
|
|
|
Renkleri severim.
Onlarla zihnimin içinde bir şeyler boyamayı çok severim.
Özellikle de mavi ile…
Mavi, insanda bir sonsuzluk duygusudur âdeta…
Özgürlüğü, barışı, huzuru, aşkı ilham eder, yoksun kalplere.
Mavi bir derinliktir, her şeye sivrilmiş düşüncelerde.
Belki de öze dönmektir.
Aşka gelmektir.
Siyahın bunaltıcı karanlığından Mavi Deniz Marmara’ya ve sana…
Mavinin en güzel ifade edilişi seni ifade edişidir benim için.
Ha mavi ha sen…
Ha sen ha mavi…
Sen ha mavi…
Mavi ha sen! |
|
5
|
|
|
|
Sanıyorum 2004 yılıydı. Yine böyle bir Ramazan ayında Fatih Cami’nin müdavimlerinden paşa torunu Hacı Ahmed amcanın iftar daveti üzerine ahşap konağına Zeki Abi ile birlikte misafirliğe gittik…
|
|
6
|
|
|
|
Her gün uyandığımda hep aynı anlar hatırımdaki... Bebekliğim... Annemin kucağı, babamın kolları var. Kalabalığız, halamlar var, teyzelerim, büyükanneler var, büyükbabalar... Babamın omzu var, tepesine çıkışım var, sevgi var; yoğun, katışıksız sevgi. Gülen yüzler var, babamın; annemin gözlerinin ta içine derin bakışı var.
Tutunurken hayata eksiğim, biliyorum. Oysa bu kadar eksik değildim başlarda, öyle sanmazdım en azından. Daha yenilmemiştim hiç, sarhoş olmamıştım, düşüp yaralanmamıştım, arkamdan koşturmaya başlamamışlar, alay etmemişler benimle, mutluymuşum. Öyle sanırmışım... |
|
7
|
|
|
|
Yetenek Sizsiniz yarışması üzerinden modern topluma bir eleştiri... |
|
8
|
|
|
|
Sorun çıkarmak yerine, sorunlardan mutluluk çıkarmak......... |
|
9
|
|
|
|
Muhittin amca, yeniden beş parasız kaldıklarında, para kazanabilmenin bir yolunu bulmak için kara kara düşünmeye başladı, ama o sıfırı tüketmiş bir adamcağızdı. Yapabileceği hiçbir iş yoktu.
Dilencilikten başka…
|
|
10
|
|
|
|
Doğum günlerim benim için hep özel günler olmuştur. Bu günler, sevdiklerim, özellikle eşim tarafından genelde unutulduğu ve ben çok hayal kırıklıkları yaşadığım için, benim açımdan daha da özel olmuştur.Hiç unutmayacağım günler olmuştur.
|
|
11
|
|
12
|
|
|
|
...Ötenazinin hoş görülmediği bir kara parçası üzerinde konuçlandığımızı biliyorum ama bazen, fişi çekmek en iyi karardır...
|
|
13
|
|
|
|
Gurbetteki çile.. Çile yi çektirenler öldü de, çileler hala yaşıyor. |
|
14
|
|
|
|
“Sen hempasın…”
Hempa, Bedir’in anlamını bilmediği bir sözcüktü. “O ne?”
Dilber, “Dost…” diye açıkladı sözcüğü.
|
|
15
|
|
|
|
Çağların ötesinden süzülen,insanın önemsenmediği,duygu,tutku,eğilim kelimelerinin olmadığı bir diyar,bilginin bilgisizlerin kucağında boğulduğu...
Çocukların çocuk dünyasında oynadığı,her zaman mutlu olmayı becerdiği sokaklar...
|
|
16
|
|
|
|
Çünkü elinden bir şey gelmiyordu inanmaktan başka. Zaten biz insanlar inanmadan yapamayız. Bir şeylere inanma gereksinimi duyarız. |
|
17
|
|
|
|
Herkesin bir hayali vardır. Ne demiş atalarımız:"Her gönülde bir aslan yatar." Atıl Bey'de "Karınca kaderince" ülkesi ve milleti için br şeyler yapmak isteyen bir vatan evladıydı... |
|
18
|
|
|
|
II
- Senin kafa biraz nanay galiba, dedi.
- Bilmem,
- Bi sus , bi sus o zaman… Kim söylemişse seni kandırmış. Benim kuşlarla hiç işim olmaz.
- Ne bileyim ben. Senin için kuşçu dediler. Ben de kanarya, saka, iskete, muhabbet kuşu, Hint bülbülü, cennet papağanı falan satıyorsun sanmıştım.
- Senin kafa biraz nanay galiba… Ben güvercin meraklısıyım adamım.
Sivri başının ön kısmında saçları kirpi dikenleri gibi dik dik uzamıştı. Bizim oraların Yörüklerine
benziyordu. Esmer, kısa boylu ve esmer. Sinirli gibiydi. Sürekli yere tükürüyordu. Gözleri fıldır fıldır dönüyordu. Telaşlı, aceleci ve varlığımdan rahatsız bir hali vardı. Eğer işin içeresinde Çarıkçı İsmet olmasa yüzüme bile bakmazdı. Onun hatırına bana katlandığı çok belli oluyordu.
|
|
19
|
|
20
|
|
|
|
Yürüdü..Cebinde biriktirdiği bütün bozukluk sevişmeleri, önüne çıkan ilk dilenciye verdi. Dilenci şaşkın, o şaşkın, gece şaşkındı olancası... |
|