..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sevmek bir baþkasýnýn yaþamýný yaþamaktýr. -Balzac
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Kemal Yavuz Paracýkoðlu




25 Ekim 2011
Çaðlayan  
Kemal Yavuz Paracýkoðlu
Ganyan bayiinde, bir altýlý kuponu yatýrdýktan sonra, aklýma, þehrin kasvetinden uzaklaþmak düþüyor. Bunun yolu, motosikletimin mekanik içgüdüsüyle, üzerinde Hayyam’ýn söðüt aðacýný bulabileceðim mekâna ulaþmak. En ideal olaný ise, biraz uzak olmasýna raðmen Çaðlayan… Motosikletim, sahibi olduðumdan beri beni yanlýþ bir yere götürmemiþtir. Her gün kalkýp meyhaneye gitmeliyim. Kalenderlerle boþ sözler etmeliyim. Senden bir þey gizlenemez nasýl olsa; hoþ gör de sana gönülden sesleneyim… Þarap sýðýnaðým sensin! Söðüt aðacý, senin de gölgendeyim…


:AEBE:



   Ganyan bayiinde, bir altýlý kuponu yatýrdýktan sonra, aklýma, þehrin kasvetinden uzaklaþmak düþüyor. Bunun yolu, motosikletimin mekanik içgüdüsüyle, üzerinde Hayyam’ýn söðüt aðacýný bulabileceðim mekâna ulaþmak. En ideal olaný ise, biraz uzak olmasýna raðmen Çaðlayan… Motosikletim, sahibi olduðumdan beri beni yanlýþ bir yere götürmemiþtir.
     Her gün kalkýp meyhaneye gitmeliyim. Kalenderlerle boþ sözler etmeliyim. Senden bir þey gizlenemez nasýl olsa; hoþ gör de sana gönülden sesleneyim…
Sýkýcý bir yolculuktan sonra içine girdiðim ortamý mutlulukla seyretmeye baþlýyorum. Müthiþ bir manzara! Kayalardan süzülen þelalenin hemen önünde söðüt aðaçlarýyla örtülmüþ bir bahçe. Her aðacýn altýnda bir masa ve her masada raký içip, balýk yiyen insanlar. Hemen karþýdan sana ulaþan ýslak bir yel, püfür püfür. Burasý bir cennet köþesi. Cennet bu kadar güzel bir yer ise hemen ölmeye razýyým…
     Þarap sýðýnaðým sensin! Söðüt aðacý, senin de gölgendeyim…
Þimdilik ölmek yerine, bu akýllý, zevk sahibi insanlara katýlmak için oturabileceðim bir masa aramaya baþlamalýyým.
Boþ bir masa bulamýyorum, ama garsonun yardýmýyla dört kiþilik bir masada oturan üç kiþinin yanýndaki boþ sandalyeye iliþiyorum. Karþýma denk gelen adamýn tek baþýna olduðu, ötekilerin onu umursamadan kendi muhabbetlerinde oluþlarýndan belli oluyor. Ayrýca onlar raký içerken, karþýdaki adam bira içmekte…
Birisinin, ötekine, “bunlarýn topunu hemen asacaksýn,” dediðini duyunca, kimi asmaya niyetlendiðini anlayabilmek için sohbetlerine kulak veriyorum. Ayný adam, kullandýðý özdeyiþin ününe raðmen, kendisi üretmiþ edasýyla, “sonra da yargýlayacaksýn,” diyor. Öteki, “oh-ha!” diye müdahale edince de, “ ne ohasý? Kafamý bozma, bak, seni de katarým o asýlacaklarýn arasýna!” diye çýkýþýyor. Hoþuma gidiyor bu diyalog ama adamýn beni de asmasýndan korkarak gülmüyorum. Benimle bir ilgileri yok. Benim de istediðim bu: bu nadir manzarayý içime sindirmemi engelleyebilecek hiçbir iliþki istemiyorum.
Garsona birbuçuk porsiyon balýk ýzgara, bir ufak raký ve birkaç çeþit meze sipariþi veriyorum.
     “Yýlan gibi taþa girsen de Saki, sýzar ecelin suya, bulur seni. Bu dünya toprak Saki, türkü söyle. Bu soluk yel, raký ver, Saki…”
Hayyam’ýn dörtlüðü tam da böyle miydi, tereddüt ediyorum. Sipariþlerim çabuk geliyor. Erzincan’a tayin olup geldiðimden bu yana, burada verdiðim yüzdördüncü sipariþ bu; çünkü tam iki yýldýr Erzincan’dayým; çünkü yaz ve kýþ, her hafta Çaðlayan’a mutlaka geliyorum; çünkü iki yýlda yüzdört hafta var… Dünya’nýn en güzel yeri: Çaðlayan… Buraya, dünyaya doðar gibi gelirim hep. Yaþamsýzlýktan yaþamýn ortasýna varýyormuþum gibi… Ve bir yudum rakýnýn lezzetinde doðumuma merhaba derim.
“Merhaba!”
Garsonla ahbapça bir iliþkimiz var; çünkü onlar bana iyi muamele yaparlar, ben de onlara bahþiþi biraz bolca veririm. Sipariþlerimi getiren garsona yan taraftaki aðacýn gövdesinde asýlý rafta duran televizyonu göstererek, “TRT4’ ü açsan da, at yarýþlarýný seyretsem,” diyorum.
Ýsteðimi reddetmek için, “millet müzik dinliyor, be abi, fýrça yedirtirsin bana,” diyor.
“Sesini açmasan da olur.”
Televizyonu açýyor, sesini kapatýyor. At yarýþlarý ekranda. At yarýþlarýna kaptýrýp manzarayý kaçýracak deðilim. At yarýþý dediðin, her yarým saatte bir, iki dakikalýk bir seyir… Karþýmda oturan genç adamýn suratý da televizyona çevrili, onun da at yarýþlarýna meraklý olduðunu sanýyorum. Kuponumu çýkartýp önüme koyuyorum, birinci ayak koþmak üzere. Birinci ayakta üç numaralý Ýslambol isimli at sürdirekt favori, bende de tek. Atýn kazanacaðýndan eminim. Ýçim rahat olarak koþunun baþlamasýný bekliyorum.
Masa komþum göz ucuyla önümdeki kupona baktýktan sonra, “yanlýþ oynamýþsýn,” diyor.
“Neyi?” diye soruyorum.
“Birinci ayaðý yanlýþ oynamýþsýnýz,” diye tekrarlýyor. “Orada üç numara gelmez. Beþ numaralý at koþuyu kazanýr!”
“Olabilir.”
Ukalalýðýný sarhoþluðuna veriyorum. Tartýþmaya hiç niyetli deðilim. Tavrýmdan niyetimi anlayan adam da muhabbet isteðinden vazgeçerek kendi âlemine dönüyor.
Koþu yapýlýyor ve beþ numaralý Bela Otero müthiþ bir sprint ile Ýslambol’u ikincilikte býrakýyor. Böylece, altýlým daha birinci ayaktan yatýyor. Masa komþumun tahminindeki müthiþ isabetten dolayý takdir etmekle beraber, þom aðýzlýlýk yaparak altýlýmýn yatmasýna sebep olduðunu da düþünmeden edemiyorum. Bir ukalalýk ederek, “ben dememiþ miydim!” demesinden korkuyorum. Öyle bir þey yaparsa, bütün günümü zehir edecek bir tepki gösterebilirim.
“Þom aðýzlýlýk yaparak, canýnýzý sýktým. Kusura bakmayýn!” diyerek tekrar laf atan adamýn nezaketine,
“Estaðfurullah! Siz öyle dediðiniz için kazanmadý ki!” diyerek karþýlýk veriyorum. “Gene de, isabetli tahmininiz için sizi tebrik ederim! Nasýl tahmin edebildiniz?”
Birden hüzünlendiðini fark ediyorum, adeta acý çekmeye baþlýyor. “Ben, Veliefendi’ de büyüdüm. Hayatýmýn çok önemli bir bölümü orada geçti,” diyor.
“Nasýl yani?”
“Rahmetli babam Türkiye’nin en güçlü ekürisinin sahibiydi. Öldüðü zaman da annem…” Susuyor. Sonra, “atlarý iyi tanýrým,” diye tamamlýyor.
“Devam ediyor mu?”
“Maalesef, darmaduman olduk. Ben…” Devam edip etmemekte tereddüt ediyor, yutkunuyor.
“Ýsterseniz, anlatmayýn. Geçmiþ için üzülmeye deðmez…”
“Ben geçmiþ için üzülmek yerine, ondan ders almayý yeðledim! Biraz pahalýya mal olan bir ders oldu, ama…”
“Sizin Bela Otero’ nun geleceðini tahmin ettiðiniz gibi, durun, ben de sizin hakkýnýzdaki tahminimi söyleyeyim.”
“Buyurun!”
Bir an kendimi ukalalýk yapýyormuþ gibi hissediyorum, gene de, “herhalde kumarbazdýnýz. Bütün servetinizi kumarda bitirdiniz,” diyorum.
Hafifçe gülümsüyor. “Keþke öyle olsaydý,” diyor.
Ben de gülümsüyorum. “Desenize, gene yanlýþ tahminde bulundum. Bugün baþka bir tahmin yapmayý denemem artýk…”
“Önemli deðil. Yüz tane daha tahmin söyleseniz, bulamayabilirdiniz…”
“Þu dersi bana da anlatmak ister miydiniz?”
“Sýkmayayým sizi…”
“Estaðfurullah! Bilakis, memnuniyetle dinlerim.”
Bir þeyleri, hatta bir sohbeti paylaþabileceðim o kadar az arkadaþým var ki! At yarýþlarýnda bahis oynamak için ganyan bayiine giderken yalnýzým; çünkü yaþadýðým çevre içinde bu zevkime iþtirak edebilecek hiç kimse yok. Þifreli kanaldan Galatasaray’ýn maçlarýný seyretmeye giderken yalnýzým; çünkü yaþadýðým çevrede Galatasaraylý yok. Ýlginç ama yok iþte! Hemen hemen herkes ya Beþiktaþlý, ya da Fenerbahçeli… Çok merhametli insanlar! Zayýflarýn yanýnda yer alýyorlar… Yalnýzlýðýmý paylaþabildiðim tek dostum motosikletim. Hep onunla birlikte gezeriz.
Bugün tesadüfen karþýlaþtýðýmýz bu yabancýyla sohbet edebilirim. Neden olmasýn?
Masadaki diðer iki kiþi alkol sýnýrýný aþmýþ görünüyorlar. Konuþmalarý öyle bozuk ki, birbirlerini dahi anlayamýyorlar; gene de birbirlerini dinlemeden, birbirlerine bir þeyler anlatýyorlar. Oturduklarý yerde içgüdüsel bir zorlamayla oturabiliyorlar. Ýçgüdüleri müdahale etmese yere uzanýverecekler ve bir daha kalkamayacaklar. Gözbebekleri bir eþeðinki kadar geniþlemiþ; bu, alkol zehirlenmesinin belirtisi… Bu adamlar, evlerine sað salim dönemeyecekler, onlar için bu muhabbet hastanede bitecek gibi! Eðer þanslarý varsa kusarlar ve kurtulurlar… Aman be, þimdi de iki sarhoþ herifi taktým kafaya! Takýntýsýz olamayacak mýyým, ben?
Karþýmda oturan adamýn, benden günah gitti der gibi suratýma bakarak sandalyesinde iyice yerleþtiðini fark ediyorum. Bira bardaðýndan iki yudum bira içtikten sonra anlatmaya baþlýyor:
“Rahmetli babam buralýydý. Katý bir adamdý. Tek çocuðu olmama raðmen, harasýndaki taylarý daha bir itinayla yetiþtirirdi. O ilgisizlik içerisinde yanlýþ ortamlara girip çýkýyordum. Yanlýþlarýmý ve yalnýzlýðýmý paylaþmanýn çeþitli yollarýný aramýþ, en sonunda da eroini denemiþtim. Babam öldüðü zaman çok üzülmüþtüm ve bir daha kurtulamayacaðým bir alýþkanlýk edinmiþtim. O hengâmede babamdan kalan ne varsa daðýtýp yok etmiþtim. Kendimi de yok etmek için her þeyi yapýyordum. Sýra ölmeye gelmiþti…”
“Ama görüyorum ki, kendinizi var etmek için bir þeyler yapmýþsýnýz,” diyorum.
“Evet!” diyor. “Birgün annem, beni elimde þýrýngayla yakalayýnca fenalýk geçirdi; eskiden beri yüksek tansiyonu vardý ve o an vücudu felç olmuþtu. O haliyle hastaneye yetiþtirdikten sonra, benim yüzümden ölmemesini, buna dayanamayacaðýmý söyleyerek aðlýyordum. Bana, o illetten kurtulmamý, tek arzusunun bu olduðunu fýsýldadýðýnda, iyileþirse bu arzusunu yerine getireceðime söz verdim. Ýyi ki söz vermiþim. Ýnanýr mýsýnýz, iyileþirsem oðlum da iyileþecek diye iyileþmek için savaþýyordu. Aðlýyor, hýçkýrýklar arasýnda dualar ediyordu. Annem uzun bir süre felç tedavisi gördükten sonra ayaða kalkmayý baþarmýþtý. O ayaða kalktýktan sonra, beni tedavi edebilecek kurumlarý denemeye baþladýk. Her deneyimim baþarýsýzlýkla sonuçlanýyordu…”
Sürükleyici bir hikâyeydi. Televizyonda at yarýþý devam ediyordu ama, sohbetin cazibesiyle onlardan vazgeçmiþtim.
“ Sonra kurtulmayý baþardýnýz herhalde, deðil mi?”
“Evet!”
“Nasýl oldu bu?” diye soruyorum. Hikâyenin bundan sonrasýný ölürüm, ama öðrenmeden edemem. Merak içerisinde adamýn aðzýnýn içine bakmaktayým.
Anlatmaya devam ediyor: “Bir uyuþturucu rehabilitasyon köyü ile ilgili bilgi edinmiþtik. Gidip müracaat edince, tedavimi kabul ettiler. Þartlarý oldukça aðýrdý ama, onlara uyabilirsem tedavi olabileceðimi söylüyorlardý. Gözüm kapalý kabul ettim. Ýki üç yýl o köyde yaþayacaktým. Uyuþturucu baþta olmak üzere sigara, gazete, televizyon ve radyonun yasak olduðu bir yaþamdý o… Sabahlarý ekmeðimi kendim piþiriyordum. Bana tahsis edilen evin bahçesinde yetiþtirdiðim sebze ve meyvelerle karnýmý doyuruyordum. Ýlginç deðil mi? En zevklisi o bahçede bir þeyler yetiþtirmek için bahçývanlýk yapmaktý. Köyün besihanesinde küçükbaþ, büyükbaþ bir sürü hayvanýmýz vardý. Ýnek saðýyorduk, koyun kýrpýyorduk. Yapmadýðýmýz hiçbir þey olmazdý. Gündüzleri taþocaðýnda, inþaatlarda çalýþýyorduk. Yeni gelecek komþular için yeni evler yapardýk. Salon, mutfak iç içe bir salon, bir de banyo, küçücük evler. Kriz dönemlerini atlatýrken herkes birbirine destek oluyordu ve hiçbir menfaatin gözetilmediði bu desteklerle, sevgiyle tanýþtým. Sevgiyle! Ne müthiþ bir kelime, sevgi! Ondan daha müthiþ hiçbir þey olamaz, biliyor musunuz? Bilemezsiniz tabii; çünkü siz, onun sayesinde uyuþturucu baðýmlýlýðýndan kurtulmadýnýz ki!”
“Sevgi” denilen þeyin yüce bir duygu olduðunu, ben de bilirdim ama, bir insanýn hayatýnda böylesine önemli bir rol oynadýðýna ilk defa tanýk oluyordum. Sevgi, ölümcül bir baðýmlýlýðýn bir tedavi aracý olmuþtu…
Yanýmýzdaki iki sarhoþ, garsonlar tarafýndan bir taksiye bindirilip yollanýyorlar…
Devam ediyor: “Ýstanbul’ da bir apartman dairesinden, bir de buradaki atadan kalma çiftlikten baþka hiçbir mal varlýðýmýz kalmamýþtý. Ýstanbul’ daki apartman dairesini sattýk, annemle birlikte Ýstanbul’u terk ederek, buraya, ata topraklarýna döndük. Burada, Çaðlayan Köyü’ ndeki çiftliðimize yerleþtik… Ýnanýr mýsýnýz, Ýstanbul’ dayken altmýþüç yaþýnda olan anneciðim buraya yerleþtikten sonra kýrküç yaþýnda bir insan oldu. Ana oðul, yeni hayatýmýzý çok sevdik.”
“Tabii ki, çiftliðinizdeki evinizde televizyon, radyo yok ve gazete de almýyorsunuz,” diyerek gene bir tahminde bulunuyorum.
“Doðru söylüyorsunuz,” diyor.
“Ýyi ama, at yarýþlarýný nasýl takip ediyorsunuz?” Birden, çok aptalca bir soru sorduðumu anlýyorum.
O da, aptalca sorulan bir soruyu cevaplar gibi, “ hayatým onlarýn arasýnda geçti ama; ben, at yarýþlarýyla hiç ilgilenmem. Ýnanýn bana! Demin, televizyonu açtýklarýnda atlarýn padok gezintilerini veriyordu. Beþ numaralý at pýrýl pýrýldý; onun için kazanýr dedim. Kazanamayabilirdi de, attým, tuttu iþte!”
“Vallahi ilginç insansýnýz!” diyerek kadehimi kaldýrýyorum. “Þerefinize!” Küçük bir yudum raký içtikten sonra, “uyuþturucudan sonra alkol mü baþladý?” diye soruyorum. “Gördüðüm kadarýyla alkol almayý seviyorsunuz!”
“Kesinlikle sevmiyorum,” diye tepki gösteriyor; “çok nadir olarak içiyorum.”
“Bugün de, o nadir günlerden birisi herhalde?”
“Öyle sayýlýr. Hafif çakýrkeyif bir kafaya ihtiyacým vardý; onu yaratmak için…”
“Ýlginç! Bazen benim de ihtiyacým olur buna; özellikle de önemli kararlar alacaðým zamanlar…”
“Aynen öyle! Ýstanbul’ da bir kýz arkadaþým var… Maalesef, uyuþturucu baðýmlýsý. Dün telefonla aradý beni.”
“Radyo, televizyon, gazete yok ama, telefon var galiba?”
“Aslýnda o da yok. Bir cep telefonu var ama, genelde kapalý oluyor. Acil durumlar için bulundurduðum bir þey.”
“Ne diye aramýþ kýz arkadaþýn? Dur! Bunu ben tahmin edeyim…”
Masa arkadaþýmý güldürüyorum. “Tamam!”
Tahminimi, hiç düþünmeden söylüyorum: “Senin uyuþturucudan kurtulduðunu duyduðu için, sana, yardým et diye yalvardý, deðil mi?”
“Vallahi bravo! Bildiniz…”
“Sen de onu, tedavi olduðun rehabilitasyon köyüne götürmeyi düþünüyorsun ama, karar veremiyorsun?”
“Hayýr! Karar veremeyen o… Ona söyledim ama, gitmeye cesareti yok. Buraya gelmek istiyor… Buraya gelirse, benim kat ettiðim mesafeyi görerek cesaretlenir diye düþünüyorum. Üç yýl yaþadým ben o köyde. Ne yapýldýðýný, nasýl yapýldýðýný ezbere biliyorum. Aynen o köydeki þartlara sahip bir çiftliðim var þimdi. Kýz arkadaþýmý, o köye gitmemekte ýsrarlý olursa, buraya getirip, burada tedavi etmeyi deneyeceðim. Baþaramazsam, yardýmcý olamazsam, diye kaygýlanýyorum…”
“Yahu o kýz baþýna bela olur!”
“ Öyle bir kaygým yok. Kaygým, layýk olduðu ve çok ihtiyacý olacak olan sevgiyi aþýlayamamak. Tek kaygým bu… Belki de onunla evlenmeyi istiyorum. Bilemiyorum!...”
Sevgi denilen þeyin üzerine inþa edilecek ne çok þey varmýþ! Aþkýn, hasretin, dinin, daha birçok þeyin temelindeki sevgi kavramý, bir uyuþturucu baðýmlýlýðýnýn da tedavisinde temel öðeydi… “Baþarýrsýn dostum!” diyorum. “Sen bu iþi baþarýrsýn… Artý, onunla birlikte, bir zaman gelir, çiftliðinizi bir rehabilitasyon merkezine dönüþtürüp, yüzlerce uyuþturucu baðýmlýsýný konuk edersiniz. Kim bilir, kendinizi bu iþe adarsýnýz. Sesli düþünüyor gibiydim…
     Bir nakýþtýr varlýðýmýz senin çizdiðin, þaþýlasý neler neler bezediðin… Seni aramaktan dünyanýn baþý dertte; zengine de göründüðün yok, fakire de… Sen konuþuyorsun da biz saðýr mýyýz; yoksa, hep kör müyüz, sen varsýn da görünürde…
Masa arkadaþým müsaade istedikten sonra gidiyor. Onun yolu, bambaþka bir yol, eminim ki, mükemmelliðin yolu…
Her þeyi yarý yarýya tükettiðimde fizyolojimin, anatomimin, zekâmýn, duygularýmýn mükemmelleþtiði o çakýr keyfe ulaþtýðýmý hissediyorum. Daha akþama çok var, tüketim hýzýný yavaþlatýyorum. Kendi baþýma kalmýþlýðýn tadýný çýkartmaya baþlýyorum,; yavaþ yavaþ, tadýna vara vara…
Bahçenin hoparlöründen þarkýcý Ceylan’ýn en son kaseti bangýr bangýr baðýrtýlýyor. Ýnsaný fýkýr fýkýr kaynatan oynak türküler okuyor Ceylan…
Hemen önümdeki bir masada, bir kadýn ve adam oturmakta. Yanýnda bir erkek olmasýna karþýn, kadýnýn bakýþlarý benim üzerimde. Öylesine bakýyor ki, sanki hipnoz etmek istiyor… Ben yanýndaki adamýn, kýskançlýða kapýlarak bana çatabileceðini düþünerek kaygýlanýyorum. Bakýþlarýmý baþka bir tarafa kaçýrýyorum. Adamýn umursamazlýðý ve kadýnýn davetkâr bakýþlarý, bir kadýn tellalýyla ve fahiþeyle karþý karþýya olabileceðimi düþündürüyor. Böyle bir kadýnla yatmak, kaça mal olur acaba? Elli, yüz?.. Pantolonumun sol cebinde ikiyüz milyon lira var. Dün akþam fabrikadaki bankamatikten maaþýmý çektim; oysa, hepsini çekmemeliydim. Parayý bu kadýn için harcayamam; çünkü, götürüp bankaya kredi taksitimi yatýrmam gerek... “Yüzaltmýþmilyon lira, bankaya, salakça…” her þeyi, her kazandýðým parayý bir yerlere yatýrmakla geçiyor hayatým. Þimdi de, böyle þuh bir güzelle birlikte olmak için yatýrýversem?... Nasýl olsa, baþka yerlere yatýrdýðýmda da, karþýlýðýnda olan hiçbir þey yok. Yemin ediyorum ki, yok!.. Hayýr, borçlar daha önemli… Kadýna bakmadýðým halde, gözlerini hala üzerimde hissediyorum. Belki bakmýyor… Ne bileyim ben, bakmýyorum ki! Olanca yüzsüzlüðümle inat ederek bakýþlarýmý kadýna çeviriyorum. Bakýþlarý gene benim gözlerimde… Böylesine olaðanüstü güzellikte gözleri bir Türkan Þoray’ da görmüþtüm, bir de bu kadýnda… Ýnadým inat, bakýþlarýmý ayýrmýyorum ondan. Gerçekten de hipnoz olmuþ gibiyim. Hayatým boyunca böyle büyülenmiþ gibi, bir kadýnla göz göze bakýþtýðýmý hiç hatýrlamýyorum… Az sonra yanýndaki adama bir þeyler söyleyen kadýn, sandalyesini tutan adamýn yardýmýyla yerinden kalkýyor. Galiba tuvalete gidecek… Birden, þaþkýnlýðým had safhaya ulaþýyor! Adam, kör birine eþlik ediyor… Kadýn kör! Kadýnýn elinden tutan, adam, onu, masalara çarpacak gibi olduðunda yönlendirerek götürmeye baþlýyor… “Ýnanamýyorum. O mühür gözler, körmüþ!...” Salaða dönüþüyorum. “Dünyanýn en salak adamý benim! Ýyi ki körmüþ, iyi ki beni göremiyormuþ… Yaþadýðým salaklýðýn sahibini bilemeyecek.” Hiç deðilse bu beni teselli etmeli…
Þimdi bunlarý takmamalýyým kafaya. Þu nefis manzarayý içime sindire sindire bir içki içemeyecek miyim?... Nasýl olsa, ömrümün büyük bir bölümü o takýntýlarla geçiyor…
     Bahar geldi, baþka þey istemem kafamda. Hele akla yer vermem bahar soframda. Þarap, seninleyim bu mevsim, koru beni. Söðüt aðacý, sen de ser gölgeni altýma…
Yaðmur bulutlarý var gökyüzünde; eminim ki, geçici bir bozulma bu, yaðmur falan yaðmayacak. Fakat, sert bir rüzgâr çýktý. Bu da, insaný rahatsýz etmeye yetiyor. Keyfi kaçtý bu iþin. Gidiyorum iþte…
“Garson, hesap!”
Getirilen hesap hiçbir þey deðil. Bedava! Þu ziyafet için baþka þehirlerde, þu an ödediðim paranýn dört beþ mislini ödediðim olmuþtu.
   Yol güzergâhýmda öylesine çok yeþil var ki, içim serinliyor, sýkýlmýyorum motosiklet sürmekten. Sýkýcý olan tek þey, sarhoþ þoförlerin tam gaz sürdüðü arabalar…
*







Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn bireysel kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Muhittin Amca...
Hempa...
Hanýmeli...
Siktiriboktan…
Basgitar...
Nerede O Eski Öðretmenler…
Öpücük Tutkusu...
Alma "Nur"un Ahýný…
Çapkýným, Hovardayým…
Göz Hakký...

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Krallarýn Kraliçesi
Balkonlu Ev...
Bizim Köyün Ayýlarý... 2.
Nil Kraliçesi.
Kur'an Ayetlerinden
Facebook Tatilcileri
Babam…
Madam...
Azap Yolu - 1
Azap Yolu - 2

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Part - Time Seviþmeler [Þiir]
Bir "Hiçbir Þey" Olmak [Þiir]
Deliler Bayramý [Þiir]
Nazlý Nazlý Karýlar... [Þiir]
Gülbahar'ým; Can Çiçeðim! [Þiir]
Ýkimiz Ýçin [Þiir]
Hayatým [Þiir]
Halepçe [Þiir]
Senden Önce, Sensiz [Þiir]
Çapkýn Kýz... [Þiir]


Kemal Yavuz Paracýkoðlu kimdir?

Okur yazar, okuduðunu anlar, yazdýðý okunur, emekli büro memurluðundan devþirerek, kendi kendine oldu yazar. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Hiç kimseden etkilenmemiþtir, kendine özgü bir yazý dili kullanýr...


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kemal Yavuz Paracýkoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.