Hiçbir þey insan kadar yükselemez ve alçalamaz. -Hölderlin |
|
||||||||||
|
Salisenin milyonda birinde bir tekrarlanan “kün” seslerini de duyabiliyordu üstün iþitme özelliðiyle.. Kün, Kün, Kün sesleri kâinatýn her noktasýnda birer kalp atýþý gibi, her mikro saniyede bir çarpýp duruyordu inceden inceye.. Nebulalar, galaksiler, karadelikler, çiçekler, kelebekler, böcekler, milyarlarca çeþit varlýk, yokluk alemlerinden varlýklar meþherine, akýn akýn göçüyorlardý her emirle birlikte. Dünya da bir sanat eseri gibi iþleniyordu adeta.. Bu küçük gezegenin, atmosferi, ozon tabakasý, topraðý, suyu ve yaþama müheyya bütün özellikleri, zamaný geldikçe hayata geçiriliyordu.. O çamursu yaratýk da güzel bir kývama (ahsen-i takvime) gelmeye baþlamýþtý artýk. Yüzüne renk gelmiþ, gözleri, elleri, ayaklarý ve vücudunun bütün hatlarý belirginleþmeye baþlamýþtý. Bir mimarýn daha önceden planýný çizdiði inþaatý meydana getirmesi gibi birisi de, bu çamursu yaratýðý þekilden þekle geçirerek en güzel görünüme doðru tekamül ettiriyordu. Birden bire yaratýðýn kýmýldadýðýný fark etti. Sanki titriyordu. Topraðýmsý kýlýfýndan, kozasýndan sýyrýlan bir kelebek gibi sýyrýlmýþtý adeta. Yumurtadan çýkan bir tavus kuþu gibi dünyanýn ve kainatýn güzelliklerine uyanýyordu. Cennet gibi bir yerdi üstelik doðduðu dünya. Hayatýn cývýl cývýl kaynaþtýðý bir cennetti burasý… Duyduðu ses, kendi boyutundaki seslerin hiçbirine benzemiyordu. Sýklýkla tekrarlanan “hu” sesleri, aklýný baþýndan almýþtý adeta.. Hu, hu, hu… Göz kapaklarý aralandýðýnda iri gözleriyle, sonsuz güzellikteki bu alemi derinden derine süzmüþtü yerde yatan yaratýk. Solumalarý daha bir hýzlanmýþtý bu sefer. Melekler tedirgin bakýþlarla bu yaratýðý izliyorlardý. Acaba diyorlardý kendi kendilerine, “bu yaratýk da öncekiler gibi kan dökecek mi?” Birden sonsuz frekanslý bir ses iþittiler : “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim! O’nu sizin bilemediðiniz çok ulvi gayelere için yarattým” Herkes bu hantal ama güzel görünümlü yaratýðý, O’nun yarattýðýný anlamýþtý. Ýblis de bu gerçeði anlayanlarýn arasýndaydý elbette. “Herhalde” diyordu içinden, “Bize hizmetkar olarak yaratýlmýþ olmalý bu hantal yaratýk.. Ben ve avanelerim yüz binlerce yýldýr ibadet edip duruyoruz. Üstelik bütün meleklerin de baþýyým ben. Damarlarýmda asil bir ateþin akmasý da beni üstün kýlan özelliklerden. Sanýrým bu topraksý yaratýðý bana köle olarak hediye edecekler..” Birden bire bütün melekler ve cinler, “Adem’e secde edin!” komutuyla irkildiler. Komutun Sonsuz Hükümdarlarýndan geldiðini bildiklerinden, kainat fabrikasýnda daha yeni üretilen bu yaratýðýn huzurunda secdeye vardýlar.. Ýblis ise birden bire allak bullak olmuþtu. Allah’ýn kendisine bir köle yarattýðýný düþünmüþtü öncelikle. Solucan gibi zavallý bir varlýktý o. Zira kendisi ateþten, bu yaratýksa basit bir topraktan yaratýlmýþtý. Zaten topraktan böyle bir yaratýðýn yaratýlacaðýný duyduðunda da, bu mahlukun solucan, at ya da maymun gibi hayvani bir yaratýk olduðunu düþünmüþtü. Ancak þimdi, bu topraksý yaratýða secde etmesi emrediliyordu. Bugüne kadar hiçbir þeye isyan etmemiþti ama artýk bu kadarý da fazlaydý. Bunca hizmetine ve maddi üstünlüðüne raðmen adeta yok sayýlmýþ, þu aþaðý ýrktan yani topraktan yaratýlmýþ mahluka saygý duymasý istenmiþti. Kendisinde ise, bütün üstün özellikler mevcuttu. Uçabiliyor, bir anda pek çok yerde bulunabiliyor, çok hýzlý hareket edebiliyor, gelecek hakkýnda tutarlý öngörülerde bulunabiliyor ve zekice iþler yapabiliyordu. Ancak etrafý boþ bakýþlarla süzen þu yaratýða secde etmesi istenmiþti. Hayýr, bunu yapmayacaktý. Bu topraksý mahluka secde ederek, kendi üstün ýrkýný ayaklar altýna almayacaktý. Halbuki varlýklarýn isimlerini tek tek sayabilen bu “insan” adlý yaratýk, bilgisiyle, aklýyla, þuuruyla ve cesedinin dýþýndaki bütün o ruhani özellikleriyle, meleklerin de ötesine çýkabilecek cihazlarla donatýlmýþtý. Ýþte Ýblis, bu gerçeði anlamamýþ, bu isyanýyla, her nesneyi yoktan var edenin Sonsuz Ýlmini itham etmiþti adeta.. Bu ilahi kýssanýn sonunu elbette hepiniz biliyorsunuz.. Derler ki insanlardan da þeytanýn izinden gidenler çok oluyor.. Irkçýlýk fikrine kapýlarak, Türkleri, Araplarý, Boþnaklarý, Romanlarý ya da diðer milletleri küçük görenler olabiliyor. Bu üstünlük yanýlsamasýnýn aslýnda ne kadar yanlýþ bir düþünce olduðunu, bu Semavi kýssa bize açýkça anlatýyor.. Ýçimizde bir yerlerde, bir ýrkçýlýk fikri depreþtiðinde, hemen “Euzu Besmele” çekelim ve “Adem’e secde edin!” emrine isyan edenlerin þerli yoluna dahil olmaya baþladýðýmýzý hemen hatýrlayalým. Bu ilahi emri “saygý ve sevgi” manasýnda anlayarak, bizler gibi topraktan yaratýlmýþ bütün Ademoðullarýn’da yansýyan yüksek manalara karþý sevgi besleyelim. Þunu da unutmayalým ki vatanýný, milletini sevmek asla ýrkçýlýk deðildir ve bunlar þeytani deðil insani özelliklerdir. Irkçýlýk, sahip olduðun gen özelliklerinden dolayý bir ýrktan daha üstün olduðunu iddia etmendir. Bu iddia, o küçümsediðin kavmi yeryüzünden silmeye kadar götürebilecektir seni. Ýþte bu haksýz bir zulüm olacaktýr. Yoksa milleti, bayraðý ve vataný sevmek her Müslüman’ýn vazifesidir. Ve þunu unutmayalým ki, sonsuzluðumuzun kaderini, üstün ýrkýmýz deðil üstün takvamýz belirleyecektir. Zira genlerimizin hükmü, ancak ve ancak kabir kapýsýna kadar devam edecektir. Peygamber soyundan gelen nice insanlarý bile kurtaracaksa, sahip olduklarý genler deðil onlarýn takvalarý, imanlarý kurtaracaktýr. Hz. Bilal gibi bir Etiyopyalý Zenci sahabe, Hz. Muhammed’le ayný soydan gelen pek çok insandan daha üstün olduðunu yaþantýsýyla ispat etmiþtir. Ýlle de bir Üstün Irk sahibi olmak gerekiyorsa, kainattaki bütün varlýklar, Üstün bir Irkýn mensuplarýdýrlar bana göre.. Soyumuz çok þerefli bir kökene ulaþýyor. Irkýmýzýn Üstünlüðü ise, kökenimizdeki Sonsuz Varlýðýn “En Üstünlüðünden” kaynaklanýyor. Mehmed Akif’in Ýstiklal Marþýnda bahsettiði “ýrk” kelimesindeki hakikat de bu olmalý. Hatta bizim diyebileceðimiz bir zerremiz bile yok. Her þeyimiz O’ndan. Her yerimiz O.. Kainattaki bütün varlýklar o Irktan… Her þey ama her þey Allah’tan geliyor. Kuþlar da, kediler de, çiçekler de, kayalar da, insanlar da… Her varlýk, En Üstün Irktan, Nur-u Muhammedi Irkýndan doðuyor. Çok þükür ki, böyle Üstün bir Irkýn mensuplarýyýz..
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Oðuz Düzgün, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |