..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Küle deðil, ateþe üflemelidir." -Divanü Lügat-it Türk, Savlar
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Modern > Hulki Can Duru




27 Nisan 2010
Patigül  
Hulki Can Duru
Oralarda bir yerlerde, gökkuþaðýnýn ötesinde, yükseklerde çok, gökleri olan masmavi, uzak bir ülke var, bir zamanlar iþittiðim bir ninnide, düþlerin olanaksýz gerçekleþtiði, limon damlasý dertlerin eriyip gittiði... (“Oz Büyücüsü”, Gökkuþaðýnýn Altýnda, Judy Garland)


:BDDE:
Denizin çer çöp dolu kumsala savurup býraktýðý atýklarýn arasýndan geçip giden saçý sakalý birbirine karýþmýþ lodosçu, son dolunaydan sonra bir daha görünmedi. Sarý þapkasýyla kýrmýzý yeleði, bisikleti ve arkasýna baðladýðý þemsiyelerle dolu üç tekerli küçük arabanýn çýkardýðý çýngýltýnýn eksikliði kumsalda alýþýlmadýk bir im ve ses yitimine neden olmuþtu.

O gidince kumsal daha bir kirlendi, otlar daha bir kurur gibi oldu. Ayýn çekim ivmesi yerküre katmanlarýný zorladý. Eylül sonuna doðru havalar serinledi. Güz geliyordu. Patigül hala buralarda koþturup duruyor. Münüþ üç yavru daha doðurdu. Biri sana, biri bana, biri de bu eksensiz masalý okuyanlara....

...Ona ilk aðlarken dikkat etmiþ ve o halini hiç unutamamýþtý. Neden aðladýðýný bilmiyordu, ama sýra arkadaþý Emin’in “put bunlar” diyerek pötikare ceketindeki çizgilere baþparmaðýný sürtmesine de sinirlenerek –ki onun için artý iþareti de bir puttu ve tüm sýnýfýn defterleri ve kitaplarý putlarla doluydu- yerinden kalkmýþ, yanýna gidip elini ýlýk, terli, kýrýlgan sýrtýna koymuþ alýþýlmadýk bir ses tonuyla “aðlama Neþe” demiþti. Kendi sesinden kendi de korkmuþtu. Siyah önlüðü gözyaþý ve terden sýrýlsýklam olmuþ kýz hýçkýrmasýný iç çeke çeke kesmiþ, sorgulayan gözlerle ona bakmýþtý.

Ders baþlamadan aþaðý inmiþler, Neþe çeþmede yüzünü yýkamýþtý. Örgül kýzýl saçlarýna, capcanlý gözlerine, mavi tokalarýna yakýndan bakmýþ, ince bacaklarýný, yýrtýk pýrtýk pabuçlarýný, ayaklarýnýn çorapsýz olduðunu o zaman fark etmiþti. Neþe ona doðru dönerek, þ ve r harflerini çatlatarak, filmlerdeki soylu hanýmefendiler gibi öyle bir “teþekkür ederim Arda” demiþti ki bu esrik týnýdan tüm benliði büyülenmiþti.

Pötikare ceketinin putlarla dolu olduðunu anlatýnca o da kaþlarýný kaldýrýp kafasýný sallamýþ aðzýný ve gözlerini kocaman açarak hýçkýrýða benzer bir sesle gülmüþtü. Neþe onun temiz defterine özene bezene kýrmýzý ve mavi boyalý kalemle çiçekli bir kenar süsü de yapmýþtý. Artýk sýnýfta ne zaman ondan yana dönüp baksa o da örgülerini savurarak hemen ona bakýyor, göz göze geliyorlar, Arda herkesin içinde çýlgýncasýna kahkahalar atmamak için kendini zor tutuyordu.

Uzunca bir süre okula beraber gidip geldiler. Arda yaðmurlu havalarda babasýnýn þemsiyesini alýyor, Borivaj’ýn karþýsýndan Hakkak Yümnü yokuþunu týrmanýyor, Hayat Bahçesi’nin kapýsýnda buluþuyorlar ve ikisi bu koca siyah çadýrýn altýnda yan yana yürüyorlardý. Doksandokuz Basamak’a geldiklerinde eli uyuþuyor, aðrýyor, ama tüm gücünü harcayarak þemsiyeyi kalýn sapýndan tutmaya devam ediyordu. Yaðmurlu ve rüzgarlý bir gün eli ve bileði o kadar sýzladý ki kalem tutacak gücü bile kalmamýþtý. Neþe elini tutup baktý: bileði incinmiþ, parmaðý su toplamýþtý. Kibritle ucunu yaktýðý bir toplu iðneyle özenle kabarcýðý patlattý, kolonya sürdü. Bileðini ovdu.

Neþe sýnýf baþkaný ve en çalýþkan öðrenciydi. Doktor olacaktý. Seneye Arnavutköy Kýz Kolejine gidecek, sonra týp okuyacaktý. Kendisini þimdiden buna hazýrlýyordu. Annesi zaten ebeydi, dikim iþleri de yapýyordu. Evleri iki katlý ahþap bir Emirgan eviydi. Kapýdan girince sarýmsý büyücek taþlarla döþeli taþlýk vardý. Üç beþ basamakla az yukarýya oturma odasýna çýkýlýyordu. Bu odada sürekli yanan döküm bir soba olur, taþlýk, mutfak ve arka bahçe kedilerle dolup taþardý. Üst kat yatak odalarý ve en üst çatý katýydý. Tel dolabýn yanýnda ambalajý açýlmamýþ bir ikinci buzdolabý ve çamaþýr makinesi gören Arda’nýn þaþýrmasý üzerine “bunlar benim çeyizim, annem þimdiden alýyor” diye açýklamada bulunmuþtu Neþe...

Yaðmurlu bir öðlen okul dönüþü çatý katýna çýktýlar. Annesi arka bahçede tavuklarý yemliyordu. Basýk tavanlý, oldukça geniþ olan çatýda insana uyku veren sýcacýk ve loþ bir sessizlik vardý. Dýþarýnýn sesleri, yoðurtçunun çýngýraðý ve çinge kýzýnýn “maþa var” cýrtlak baðrýþý ki Arda bunu nedense hep “maþrapa” olarak algýlýyordu, bu yüksek kuleye ulaþamýyordu. Güneþ damý iyice kýzdýrmýþ, her yer toz ve ýsýnmýþ ahþap kokuyor, tahtakurdu çýtýrtýlarý duyuluyordu. Yere iki boþ fare kapaný konmuþtu. Ufacýk pencerenin ayaklýðýna basýp dýþarý baktýlar. Çok yüksekteydiler. Yaðmur dinmiþti. Oyumlu bir vadi, masmavi gökyüzü, bulutlar, bir iki limon, ýhlamur aðacý, birbirlerine yaslanmýþ bir sürü eðri büðrü dam, isten kararmýþ bacalar ve en arka planda belli belirsiz bir gökkuþaðý oluþumu görünüyordu. Saçaklar kýrlangýç –kutsal mavi kuþ- yuvalarýyla doluydu.

Neþe heyecanla pirinç kakmalý bir sandýðý açarak havlu ve çarþaflarýn içinden altýlý bir likör takýmýný övünçle ona gösterdi. Arda baþýyla onaylayarak kenarlarý altýn simli küçük bardaklarý sevecenlikle eline aldý, inceledi. Camlý kitaplýktan ona bir de kitapçýk “Oz’un Harika Büyücüsü”nü uzattý. Sayfalarý karýþtýrýrken bir süre sessiz kalmýþlar ve ikisi birbirlerine doðru yaklaþýp sarýlmýþlardý. Arda, yüreði çarparak onun kar beyaz parmaklarýný, sonra pembemsi çilli yanaðýný öptü. O da ayný þekilde karþýlýk verdi. Büyük kahverengi kanepeye çöktüler. Kýz beklenmedik bir þey daha yaptý. Terliklerini çýkarýp kýkýrdayarak ayaklarýný onun kucaðýna doðru uzattý. Arda kucaðýna fýrlayan, tavþan yavrusu bu ipeksi çýplak ayaklara iki kutsal simgeymiþ gibi gözlerini dikip öylece baka kaldý. Sonra onlarý yavaþça kucakladý, uzak yolculuktan dönen birine kavuþur gibi sarýldý, kokladý, öptü. Neþe yoðun kýzýl kirpiklerini kapamýþtý. Dýþarýda rüzgar uðuldadý. Bir kapý gýcýrdadý. Yapraklarda kalan son damlalar da yere döküldü. Aðaçlarýn hýþýrtýsý yükseldi. O an yüzyýllarca sürmüþtü...

Aþaðý indiklerinde annesi taze ýhlamur demlemiþti. Utangaç bir gülümsemeyle “ayakkabýlarýný çýkarmana gerek yok oðlum, biz köylü deðiliz” demiþti Çerkez aðzýyla, bir taraftan da “filcan”lara limon damlatýyordu. Neþe ve Arda hayranlýkla damlalarýn sarýmsý sývýnýn içinde nasýl daðýldýðýný izliyordu. “Püsküvüt alýn çocuklar”. Yine de bunu söylerken, sesi çatallaþmýþ, çillerle dolu yüzü kýzarmýþ, perçemi yüzüne düþmüþtü. Bir iki damla da sobaya serpti. Kekre bir koku yayýldý.

Neþe, annesinin tam bir eþiydi, ama gözleri onunkiler gibi lacivert deðil koyu kestane karasýydý. Ama bu öyle bir gizemli karaydý ki içinde binbir çakýmlý yýldýz öbeklerinin ya da serin yaz gecelerinin yakamozlarýnýn ýþýl ýþýl yanýp söndüðünü görebilirdiniz. Erken yaþta yitirilen denizaltý subayý babanýn resmi duvarda asýlýydý. Denizaltýsý Çanakkale Nara burnu açýklarýnda yabancý bir þileple çarpýþarak batmýþtý. Dibe oturduktan sonra kurtarma þamandýrasý salarak oniki saat boyunca yardým çaðrýsý yapmýþlardý. Ancak, fýrtýnada þamandýranýn halatý kopmuþ, iletiþim kesilmiþ, seksen denizci göz göre göre þehit olmuþtu.

Bu faciadan sonra annesinin günlerce gizli gizli aðladýðýný, dolabýn en üst gözünde hiç el sürülmeyen yeþil çuha içindeki bir kitap ile giriþteki eski yazý bir levhanýn parça parça edilerek nasýl sobaya atýldýðýný fýsýldayarak anlattý Neþe. Arda bir an için resimdeki bu geniþ alýnlý, kartal bakýþlý adama hayranlýkla baktý. Böyle biri olmayý düþledi. Bir moda dergisine göz attýlar. Neþe, Arda’nýn ýhlamuru içtikten sonra hiç ayrýlmak istemediði bu ortamdan isteksizce dýþarý çýkýþýný, týrnaðýný kemirmesini, gözlüðünü baþparmaðýyla iteklemesini, ikide bir durup izci selamý vererek yürüyüþünü, köþeyi dönüp gözden kaybolana kadar onu izledi.

Bunlar her ikisinin de en mutlu günleriydi. Neþe hayvanlarý çok seviyordu; özellikle kedilere bayýlýyordu, en pis, en çirkin, hastalýklý sokak kedilerini bile baðrýna basýyor, kötü durumda olanlarý eve taþýyordu. Arda ise, utanmasa tüm hayvanlarla konuþacak duruma gelmiþti nerdeyse. Evet. Kesin kararýný vermiþti. Annesinin gözüne girmeye çalýþacaktý. Neþe’yle evlenecekti. Balýkçýlýk yapacaktý. Sandalýn ismi “Kon-Tiki” olacaktý. Kovalar dolusu çil çil balýkla gelecekti eve. O kadar çok balýk olacaktý ki konu komþuya da daðýtacaklardý. Tabi evde bir sürü afacan çocuk, kedi, köpek, tavuklar ve kuþlar olacaktý. Bahçede salatalýk, domates, fasulye, patates yetiþtirecekti. Bunlarýn denemesini zaten balkonda saksýlarda yapmýþ ve baþarýlý olduðunu görmüþtü. Kendi kendilerine yeteceklerdi. Salatalýklarý acý da olsa yiyecekti. Ali Baba’nýnki gibi bir de çiftlikleri olacaktý. Kapýda süslü püslü pýrýl pýrýl bir araba, Ýstanbul’un o güzel dolmuþlarý gibi...

Neþe bir hafta baþý ayaðýnda rugan ayakkabý, beyaz temiz çorap ve yepyeni önlüðünün yakasýyla gizlemeye çalýþtýðý boynunda ýsýrýða benzer tuhaf bir morlukla okula gelmiþ, soranlara bunu evdeki kedinin yaptýðýný söylemiþti. Arda o gün sýrýlsýklam vurulmuþtu ona. O eþsiz bir tanrýçaydý. Mitoloji kitabýnda gördüðü su perileri kadar uyumlu, saf ve güzeldi. O gün kibrit falýna baktýlar. Kutunun kenarýna iki kibrit sýkýþtýrýp yaktýlar. Kibritler boyunlarýný bükerek alev alev yandý, ama bir türlü kavuþamadýlar. Biri kýrýlýp gitti, biri yana doðru eðrildi kaldý. “Aman saçmalýk bu” diye Neþe omuzlarýný silkti. Ýkisi de kahkahalarla gülüyordu.

Ama gel zaman git zaman, Neþe gün geçtikçe durgunlaþmaya, gözlerinde alýþýlmadýk bir elemle dalýp gitmeye, gitgide hýrçýnlaþmaya, çok sevdiði Arduþ dediði Arda’ya bile olur olmaz çýkýþmaya baþlamýþ, derken okulun son haftasý baþlarken kayýplara karýþmýþtý. Arda o gün okuldan sonra evlerine gittiyse de kimseyi bulamadý. Taþ merdivenlere oturup kýsýk sesle bir þarký mýrýldanarak, avucuyla aðzýný kapatýp ýslýk çalarak bekledi. Kýrlangýç sürüleri “gittiii-o, gittiii” diye tiz çýðlýklar atarak hýzla geçip gitti. Arda irkildi, ama aldýrmadý. Hava karardý. Sütçü köþeyi döndü. Bütün lambalar... yandý. Konu komþu onlarýn nereye gittiði bilmiyor, ya da söylemek istemiyormuþ gibi ona bakýyordu.

“Haberin yok mu? Taþýndýlar iþte. Gelmeyecekler !” diye cýrladý yemenili bir dudu yan evden sarkýp. Cam öfkeyle çat diye indi. Arda utancýndan yerin dibine girdi. Soluk soluða eve dönerken, sokak lambalarý altýnda, yerde sürüklenen, uzayýp kýsalan, kopuk bir memeyi andýran þiþman gölgesini gördü. Durakladý. Korkuyla çevresine bakýndý, tek baþýna ve ne kadar yapayalnýz olduðunu duyumsadý, içi acýyla burkuldu, büyük bir açlýk duydu.

Son haftalarda okula özel aracýyla sürekli gelip giden, parmaklýklarýn dýþýnda, bazan da bahçeye girip bir köþede dikilen, saðý solu süzen, aðzýnda çakýl taþý varmýþ gibi konuþan, dudaklarý kýpýr kýpýr ve köpüklü, þiþ parmaklý o yaþlý adamla Neþe'nin annesinin evlendiðini duymuþtu çocuklar. Aradan daha bir hafta geçmeden Neþe narin tenini Ýstinye burnundan sulara býrakmýþtý. Gazeteler olayý manþetlere taþýmýþtý. Bir sürü inanýlmaz mide bulandýrýcý söylenti kulaktan kulaða fýsýldanmýþtý. Ceset bulunamamýþtý. Annesi bileklerini keserek yaþamýna son vermiþ, yaþlý hacý da hapsi boylamýþ, ve sabahý göremeden gecenin bir vakti koðuþta þiþlenip iþini bitirmiþlerdi.

Arda bu haberleri duyunca dünya baþýna yýkýldý, sarsýldý, katýldý, ciðerlerinin çeperleri yandý, boðulur gibi oldu, ama hiçbirine inanamadý. Bu olanaksýzdý. Böyle þeyler asla olamazdý. Onun minicik, þirin Neþesi onu býrakýp gitmiþ olamazdý. Ölmüþ de olamazdý. Çünkü o kadar cana yakýn ve tatlýydý ki ölüm ona ulaþmaya utanýr, çekinirdi. Neþe mutlaka evden kaçmýþ, Emirgan parký, Boyacýköy, Baltalimaný tepeleri, ya da çevrede bir yerlerde gizleniyordu. Arayýp da bir türlü bulmadýðý sevimli bir oyuncak gibi – halbuki oyuncak odanýn gizli bir köþesinden ona hep bakmaktaydý- ama er veya geç arayýp tarayýp sonunda onu bulacaktý. Evet. Kýzýl saçlý bebek bir yere saklanmýþ, onu bekliyordu. Bu saklambaç gibi bir tür gizemli oyundu. Onu arayýp bulacak, oyunu kazanacaktý.

Ýþte bu beklenti, kuruntu ve umutlarla koskoca bir yaz, sonbahar, kýþ, derken yýllar da damlaya damlaya akýp geçti. Ama zaman onun için hep yeni baþtan kurgulanan, ayný sürelge yapraðýna yapýþýk, sürekli yinelenen, kuþ sesleriyle cývýldayan tek bir dural gündü. Aslýnda mevsim dalgýnlýkla geliyor, yýl aymazlýk yapýyor, ýlým noktalarý soðuþuyor, güdük, çipil gözlü bir aþifteye benziyordu zaman. Dün, bugün, yarýn, yeryüzünün çekim yeðinliði, üðrümü, burçlarýn dönme ve dolaným dönenceleri, hepsi kandýrmacaydý. Geçen, giden, dönen bir þey yoktu. Her þey tek bir boyutta duraðan, kýmýltýsýz ve kýpýrtýsýzdý. Tavþan kaplumbaðaya yetiþemiyordu...

Arda ömrü boyunca tek baþýna kalacaðýný, yaþadýðýnýn bilince vardýðý o ilk çocukluk anýnda, o ilk evreden beri, çok küçükken sezmiþti. Bu birdenbire olmuþ, bulanýk bir düþten uyanýrcasýna gözleri açýlmýþ, varolduðunun ayýrdýna varmýþtý. Bu, roman okumakta olan birinin, baþ tarafýný hiç anýmsamasa da, birdenbire roman okuduðunu farketmesi gibi bir þeydi.

Sonra, bu içini sýzlatan yalnýzlýk sezgisi onun yaþantýsýnýn ayrýlmaz bir parçasý oldu. Kendi kendine bu yazgýya “ayý þansý” dedi. Yaþamýn yazgýsý tef çalan bir çingen, bir sokak çocuðu, týknaz, bodur, top kýçlý bir yaratýktý. O zavallý oyuncu ayý gibi hangi tarafta dursa o taraf çökmüþ, nereye tutunsa orasý yýkýlmýþtý. Dünya deðiþmiþ, ama o deðiþememiþti. Aþamalar, atýlýmlar yapýlmýþ, kent merkezine bazalt gökdelenler dikilmiþ, ama o, kuytudaki bir aðacýn kovuðunda, donuk bakýþlý, uðursuz bir baykuþ gibi kala kalmýþtý. Eski arkadaþlar kaçmýþ, düþler çökelmiþ, tüm kapýlar yüzüne kapanmýþtý.

Sonunda, umut zamansýzlýða dönüþtü, yangýlara yoldaþ oldu. Koca deniz bir suluða sýðdý. Bir damla gözyaþý okyanuslarý taþýrdý. Yanan bir kibrit yalýmýnda dev güneþler eridi. Arda geçmiþin derinliklerine akýp gitti, sýnýklýðý yurt edindi, þekilsizlik þekline büründü, aktýðý yerin rengini aldý. Yokluðu varlýk bildi, durup dinlenmeden tutkuyla arayýþýný sürdürdü.

Neþe’nin o küçümen haliyle, þýpýdýk terlikleriyle, gizlendiði yerden çýkýp geleceðine inanýyor, onu bulma ve yeniden görme coþkusuyla gün doðarken bisikletiyle yola koyuluyor, Boðaz kýyýlarýný tarýyor ve en son dere aðzýndaki bu kumsala geliyor, iskelenin ucundan oltasýný sallandýrýyor, bakýnýyor ve bekliyordu. Hava kararmadan, daha doðrusu sokak lambalarý yanmadan, o þiþman gölgesini görmemek, Patigül'ün asfaltta “çip çip çip” yankýlanan pati seslerini duymamak için telaþla kaldýðý karavana dönüyordu. Karavan parkýn duvarý dibinde duruyor ve çevrede herkesçe bilindiðinden kimse ses çýkarmýyordu. Onu en çok korkutan karanlýk bastýðýnda lambalarýn ýþýðýnda yere düþen gölgesiydi. Bu tek baþýna uzayýp giden yusyuvarlak gölge onu korkutuyor, ne kadar yalnýz ve kimsesiz olduðunu anýmsatýyordu. Bu yüzden ayna da kullanmýyor, aynalara, vitrin camlarýna, kendisini yansýtabilecek hiçbir þeye bakamýyordu. Kendini görmeye görmeye yüzünün neye benzediðini, nasýl biri olduðunu da çoktan unutmuþtu.

En güzel havada bile yanýna mutlaka þemsiye alýrdý. Karavaný küçük bir iþlikti. Ýstese tek eliyle bile her çeþit þemsiyeyi, büyük plaj günceklerini bile tamir ederdi. Bu kýyý, kumluk ve Boðaz güzeldi ama tanrýlardaki olanaklar onda olsa çok daha güzel þemsiyeler, güneþlikler yapabilirdi. Neþe’den daha güzel bir varlýk düþünemiyordu. Gördüðü her kýzýl saçlýda ondan bir ýþýk, bir yansýma vardý. Onlara deli deli bakmasý bundandý. Her gördüðüne tutulmuþ, hepsine ayrý ayrý aþýk olmuþ, kendi kendine hayaller kurmuþtu. Tensel acý, tinsel acýdan çok daha büyüktü. Ýnsanlarý tanýdýkça mutsuzluðu artmýþtý. En iyi dostu benliði idi. Köpeði ve kedisi bir gün ölecekti. Fakat benliði ile ölüme kadar beraber olacaktý.

Ah Neþe olsaydý yanýnda keþke. O olsaydý hiç korkmazdý, dünyaya meydan okurdu. Yarýn? Yarýn yeni ve baþka bir gün olacaktý. Böyle düþünerek uykulara dalýp gitti. Küçükten beri sürekli gördüðü, yaþamý boyunca yinelenen bir düþ bilinçaltý id düzleminden yeniden doðdu. Elinde bir fenerle babasýný aramaya çýkýyor, ama o çok karanlýk gecede korkup aðlayarak tekrar annesine dönüyordu.

Kalkar kalkmaz erkenden yine yola koyuldu. Akþamýn nasýl geldiðini, havanýn karardýðýný fark edemedi bu kez. Karanlýk düþmüþ, bir saðanak gelip geçmiþ, dolunay çýkmýþ, o hala elinde baston gibi savurduðu þemsiyesiyle deniz kenarýnda bir aþaðý bir yukarý dolanýp duruyordu. Patigül'ün peþi sýra havlamalarý kumsalda yankýlanýyordu. Sonunda, gün aðarana kadar beklemeye karar verdi.

Bir grup gürültücü genç sahilde ateþ yakmýþlardý. Paçoz kýlýklý kýzlar arsýz, yýlýþýk çýðlýklar atýyor, itiþip kakýþýyorlardý. Karþý sahilde gemiler ýþýklarý yiyor, havai fiþekler patlýyor, gece ýþýk yumurtluyordu. Hava, uzak balýkçý kayýklarýnýn kürek çýpýltýlarý, tekne ve motor sesleriyle doluydu. Onlarý görmemek, duymamak için baþýný rasgele çevirdi. Uzakta, denizle kumlarýn birleþtiði yalýyar boyunca soluk bir gölgenin akýp gittiðini görür gibi oldu. Oraya doðru yüreði çarparak dikkatle bakýndý. Yoksa ?

Islak kumlarda salyangozun býraktýðýna benzer pýrýltýlý izler vardý. Ama dolunay ve Aðustos sýcaðý bu izleri silebilirdi. Onun için tez davrandý. Evet bu izler ancak onun þirin ayaklarýnýn izleri olabilirdi. Ateþ böceði balkýsýna benzeyen bu fosforlu ýþýltýyý izlemeye baþladý. Ýzler ilerdeki boz kayalýklarda son buluyordu. Arda hýzla tepeliðe doðru seðirtti, Patigül havlamayý, solumayý kesmiþ, artýk koþmuyordu; bisikletin yanýnda donmuþ kalmýþ, ardýndan umarsýzca bakakalmýþtý.

Ayaklarýndaki aðrý ve acýya raðmen Arda koþmasýný sürdürdü. Koþtu. Koþtu. Birden kumlar savruldu, ortalýk karýþtý. Kýyýdaki tüm kum taneciklerini tek tek seçebildiðini þaþkýnlýkla fark etti: Kum kýrýntýlarý iri gözenekli, koca aðýzlý, geveze, birbirine hiç benzemeyen güleç yüzlü, binbir tür, þekil ve saydamlýkta prizma kristallerdi. Her birinin kucaðýnda sarý dumanlý, sarý turunculu, yeþilli, morlu, kan kýrmýzýsý, beþgen, altýgen, yedigen, sekizgen, dokuzgen, çokgen, kedigözü, yýldýztaþý kuvartzlar halinde bir çift tortul piramit öbeði vardý. Bu biçim, ýþýným ve renk cümbüþünde gözleri kamaþtý. Renk, ýþýk, katman, özdek birbirine girmiþti.

Arþimet’in kaldýracý sonunda yer yuvarlaðýný yerinden oynatmýþ, gökler ve engindeki sular bir tomar gibi dürülmüþ, uzay açýlmýþtý. Ay ok gibi yerinden fýrlayýp gitmiþ, gezegenler bilardo toplarý gibi tokuþmuþ, yýldýzlar ham incirler gibi patýr patýr yere saçýlmýþ, acunun gizi açýða çýkmýþtý. O çok iyi tanýdýðý, bildiði, yýllardýr özlemle aradýðý sesi, o pürüzsüz sesi varlýðýnda duydu: “Ben Neþe...” Avazý çýktýðý kadar baðýrdý: “Neþe, ben Arda. Al beni ! ” ...

...Patigül en büyüðün keskin kokusu yitince onun uzaklýða gittiðini bildi. Sabaha kadar bisikletin yanýnda acý acý uludu. Hava aydýnlanýrken son sýðýnaða doðru yöneldi. Dýþarýnýn gürültüsünden birden sessiz bir ortama girmesi bir gevþeme yaratmýþ, gerginliði azalmýþtý. Eskiden bir ayazma olan yýkýk deponun kapý aralýðýndan süzüldüðünü kimse görmedi.

Burasý en büyüðün yerini andýrýyordu. Her þey karmakarýþýk, karton kutular, meyve sandýklarý, kasalar, kafesler geliþigüzel, üst üste, alt alta yýðýlmýþlardý. En üstteki oluklu mukavvalardan birinde yavrularýný emziren Münüþ’ün süt kokusunu ve süreduran mýrýltýsýný duydu. Rahatladý. Talaþ, sünger ve yongalarla dolu kuytu köþesine döne döne yerleþti. Kuyruðuyla yüzünü kapattý. Bir sürü koku, im, görüntü, ivinti, ses beyin kývrýmlarýnda aylanýyor, uyku ezici bir yük gibi üzerine çöküyordu. Tam güvende olduðunu algýlayýnca kendini bol düþlü, mamalý derin bir uykuya býraktý...




.Eleþtiriler & Yorumlar

:: ...........
Gönderen: Kâmuran Esen / ,
18 Nisan 2011
Sadece "Tebrik ederim." diyeceðim. Bir solukta okudum.Devamýný dilerim.Sevgiyle.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn modern kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Filizkýran
Soytarý Zaman

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kaðýttan Kaplan ile Sivrisinek
Sürüngenlerin Þöleni
Türk Savaþ Uçaklarý Diyarbakýr'ý Bombalýyor!
Balkondaki Adam
Ýki Eski Kayakçýnýn Son Mektuplarý
Daðlarý Delen Budala Ýhtiyar
Ampulistanya Gözlemleri (Bir Uzaylýnýn Gözüyle)
Dragos Hülyalarý

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Elsa'nýn Gözleri [Þiir]
Kraliçe ve Bahçývan - II [Þiir]
Albatros [Þiir]
Yeryüzü Rüzgarlarý [Þiir]
Kraliçe ve Bahçývan [Þiir]
Op. 11 Piyano Ezgileri, Arnold Schönberg [Þiir]
Malta Þahinlerine [Þiir]
Uçan Ayakkabý [Þiir]
Havanýn Ölümü [Þiir]
Her Ocak Hiddetle Tütüyor… [Þiir]


Hulki Can Duru kimdir?

Baþlýca yapýtlarý: Eski Kule Müziði (þiir) Geometrik Aydýnlýk (þiir) Havanýn Fen Noktasý (þiir) Tartaros Paradigmasý (eleþtiri) Teslis Sendromu (eleþtiri) Nano Kutsallýk (eleþtiri) Sevgili Kutlu Yaþam (öykü) Kuþku Bilinci ve Eleþtiri (eleþtiri)

Etkilendiði Yazarlar:
Montaigne, Descartes, Russell, Tolstoy, N. Hikmet, Dostoyevski, Nietzsche, Freud, Darwin, Marx, Engels, Lenin, Bakunin, Kropotkin, Voltaire, Diderot


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hulki Can Duru, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.